8 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/34

Emek düşmanı saldırılara karşı sınıf mücadelesine!
Düzen siyasetinde denge arayışı
12 Eylül ve burjuva düzenin ikiyüzlülüğü
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı üzerine
Hacıbektaş anma programının ertelenmesi ve devrimci sorumluluk!
Nuriye ve Semih serbest bırakılsın!
Kamu hareketinde yaşanan gelişmeler üzerine… - 3
Bu dönem metal işçisi tarih yazacak!
“Yürüyor açlık ordusu…”
Ekim Devrimi ve Bolşevik kadrolar
Kadın metal işçileri MESS’ten ve sermaye sınıfından haklarını almalıdır!
Sorunu derinleştiren değil, çözen taleplerimizi yükseltelim!
Kadın işçiler hak gasplarına karşı direnişi seçmelidir!
ABD saldırganlığı ve küresel egemenlik krizi
Bölgede ve Suriye’de yeni dönem
Arakan’da neler oluyor, niçin oluyor?
Yoksulluğun üzerine kurulu zengin dünya
Mao Zedong’u ölümünün 41. yılında saygıyla anıyoruz…
Kazım (Mete) Hoca’yı yitirdik
İşçi ve emekçilerin Yılmaz Güney’i ve sineması
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yoksulluğun üzerine kurulu zengin dünya

 

İspanyolların ihtişamı, kıyımdan geçirilen Aztek ve İnkaların kıymetli madenlerinin ürünüydü. İngiltere’nin üzerinde güneşin hiç batmamasının sırrı Hindistan halkının karanlığa gömülmesinde saklıydı. Avrupa’nın gelişimi, Afrika’dan getirilen kölelerle sağlandı. Bir avuç asalağın elinde bulundurduğu dünya zenginlikleri, kendileri dışında kalan yığınların kitlesel açlık, yoksulluk ve ölümüyle olanaklı hale geliyordu. Zengin topraklar üzerinde çalışan yoksul insanlar vardı.

Bakır, azot ve çeşitli maden yataklarıyla, verimli topraklarıyla ünlü Latin Amerika kıtası da açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, ölümcül hastalıkların kol gezdiği yerlerdendir. Çünkü Latin Amerika ülkeleri emperyalist-kapitalist ekonomi zincirine bağlı, özelinde ABD emperyalizminin iliğine kadar sömürdüğü yerlerdir.

ABD’nin, emperyalizmin yerli dayanakları işbirlikçi patronlar ve toprak ağalarıyla arka bahçesi yaptığı Şili, Latin Amerika’da bulunmaktadır ve kıtanın en yoksul ülkelerinden biridir. Çünkü Şili’yi uzun yıllar boyunca Chuquicamata, Anaconda, Kennecott, Coca-Cola vb. büyük ABD tekelleri yönetmekteydi.

1968 yılında Şili’de ortalama her 36 dakikada bir çocuk ölmekteydi. ABD doları olarak hesaplanan dış borçlar her geçen yıl daha fazla artmakta ve yoksul işçi ve köylülere fatura edilmekteydi. Emperyalizmin iliğine kadar sömürdüğü, kölece çalışma ve yaşam dayattığı Şili halkı artık bu faturayı ödeyemez hale gelmişti.

O yılların dünya tablosuna baktığımızda, 1960’lı yılların toplumsal muhalefetin büyüdüğü, emperyalizmin acı reçetelerine karşı hoşnutsuzlukların dışa vurulduğu yıllar olduğunu görürüz. Fransa’da 1968 gençlik hareketi, İtalya ve Portekiz’de işçi grevleri, Türkiye’de toprak işgalleri ve fabrika direnişleri bunlara örnek teşkil etmekteydi.

Latin Amerika ülkeleri ve Şili’de de benzer olaylar yaşanmakta ve kitle muhalefeti giderek radikalleşmekteydi. ABD, tekelleri için verimli bir alan olan bu ülkeyi denetim altında tutmak için yerli işbirlikçileriyle hareket edip içeride provokasyonlar yapmaktan sağ-sol çatışmasını körüklemeye, ilericilere ve devrimcilere yönelik kanlı tezgâhlar organize etmeye kadar bir dizi yöntem ve araç kullanıyordu. Büyüyen işçi sınıfı ve emekçi kitle hareketini ezmeye dönük 11 Eylül 1973 tarihinde gerçekleştirilen askeri faşist darbe de ABD’nin en kanlı icraatlarından biri oldu.

1970’te Şili’de, dönemin sosyal demokrat ve komünist partilerinin oluşturduğu koalisyon Unidad Popular (UP) Salvador Allende başkanlığında görevdeydi. 1960’lı yılların işgal ve grev dalgasının sonucu, ilerici söylemlerle başa geçen UP, toplumsal muhalefetin, tabandan kitle hareketinin ürünü olarak 1971’de bakır ve azot madenlerini millileştirdi. ABD’nin Şili’ye dayattığı ekonomik reçeteler, muhalefetin basıncıyla uygulanmamakta ve dahası bu muhalefet gittikçe radikalleşmekte, burjuva sınırlarını zorlamaya başlamaktaydı.

Emperyalizm adına işler ancak kanlı, faşist bir darbeyle yoluna koyulabilirdi. İlerici-devrimci güçlerin katledildiği, toplumsal muhalefetin kanlı bir şekilde ezildiği 1973 askeri darbesi, işte böylesi bir zeminin ürünü olarak ortaya çıktı.

11 Eylül 1973’te Şili’de iş başında olan ABD, 12 Eylül 1980’de aynı yöntemleri Türkiye’de kullanıyordu. 2009’da Honduras’ta, 2002 yılında Venezuela’da (her ne kadar başarısız bir girişim olsa da) benzer yöntemlere başvurdu. Bugüne baktığımızda ABD’nin Venezuela’ya yönelik iç savaşı kışkırtan uygulamalarının hala yürürlükte olduğunu görmekteyiz.

Şili, Türkiye ve benzer ülkelerin yükselen işçi sınıfı hareketinin ezilmesine dönük askeri faşist darbeler, bu eski düzen ayakta kaldığı sürece eskimeyen yöntemler olarak kullanılmaya devam edecek, çürüyen düzen kirli yöntemlerinden vazgeçmeyecektir.

Dünya topraklarının bölüşüldüğü 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında Ekim Devrimi’yle yeni bir dünyanın kapısı aralanmıştı. İnsanlığın önünde kitlesel açlık, yoksulluk ve ölümün dışında sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya alternatifi yükselmişti.

Bugün dünyanın her karış toprağının kana bulandığı, sömürünün ve eşitsizliğin kol gezdiği dünyada en yakıcı zorunluluk, bu yeni dünyaya doğru yol almaktır. Eski ve çürüyen emperyalist-kapitalist dünyayı alaşağı edecek sosyalist bir devrim tüm insanlığın kurtuluşunu ilan edecektir. Ekim Devrimi’nin 100. yılında bu yol tüm işçi sınıfı ve emekçilere, tüm dünya halklarına çok daha yakındır.

 

 

 

 

Kolombiya'da ateşkes imzalandı

 

Yaklaşık 50 milyon nüfuslu Kolombiya’da hükümet ve Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) arasında yürütülen görüşmeler neticeye bağlandı. Ekvador, Şili, Küba, Venezuela, Norveç ile Brezilya’nın gözlemciliği ve garantörlüğünde yürütülen sürecin ardından, Ekvador’un başkenti Quito’da ateşkes imzalandı.

Anlaşmaya göre, Kolombiya hükümeti örgütün son dönemde saldırıya uğrayan sosyal liderlerini koruma altına alacak, ELN üyelerine insani yardımda bulunacak ve birtakım önlemler alacak.

1 Ekim itibarıyla yürürlüğe girecek olan ateşkes anlaşması, 12 Ocak 2018’e kadar sürecek ve bu sürenin dolmasının ardından tarafların anlaşması durumunda yenilenebilecek.

 
§