Nuriye ve Semih serbest bırakılsın!
İşe geri dönmek için başlattıkları açlık grevinin 190. gününde, 14 Eylül’de, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın mahkemeleri var. Nuriye ve Semih’in tutuklanmaları düzenin yazılı yasalarına göre zerrece hukuksal bir nitelikte olsaydı, kesinlikle 14 Eylül’de serbest kalacaklarını söylerdik. Ne var ki tutuklama tam bir devlet terörü. Bu yüzden 14 Eylül’deki mahkeme, sıradan hukuki bir dava değil.
Dava hukuki olsaydı gözaltına alıp serbest bırakanlar da tutuklanırdı
Yanlış anlama olmasın; “yazılı yasalarına uysaydılar bile” derken sermaye devletinin yazılı yasaları için demokratik, hatta hukuki bile demiyoruz. Yazılı olan yasalar siyasi davalarda, devlet terörünün inceltilmiş bir mizanseni. Ne var ki Nuriye ve Semih’in tutuklanmalarında ince mizansen atlanıp, kaba bir devlet terörü uygulandı.
İçişleri Bakanı onlar için, tutuklandıkları gün, “terör örgütüyle bağlantılılar” dedi. Nuriye ve Semih “terör örgütü”yle bağlantılıysa eğer, neden tutuklanmadan önce Nuriye ve Semih onlarca kez gözaltına alınıp serbest bırakıldılar? Demek ki o güne dek Nuriye ve Semih’i serbest bırakan savcıların da “terör örgütü” bağlantısı şüphesiyle tutuklanmaları gerekirdi. Sadece İçişleri Bakanı değil, sermaye devleti hiçbir yargılama bile yapmadan Nuriye ve Semih’e “terörist” derlerken, onları serbest bırakan savcıları da ihbar etmiş oluyorlar. Ancak savcılar hakkında soruşturma bile başlatılmadı.
Sermaye devleti açıktan trajikomik bir tablo ortaya çıkarıyor. Çünkü hukuku katlederken hukuki sözleri ağızlarından eksik etmiyorlar. Bu trajikomik tablonun boyalarını da işçi ve emekçilerin alınterinden, kanından, emeğinden elde ediyorlar.
Nuriye ve Semih’i serbest bıraktıracak olan emekçilerin mücadelesidir
14 Eylül Nuriye ve Semih’in serbest bırakılmaları için önemli bir gün. “14 Eylül’de bir mahkeme kuruluyor. Bu mahkemede bizi yargılayacaklarını söylüyorlar ama esas olarak yargılamak ve mahkum etmek istedikleri emekçilerin direnme hakkı, ekmek ve onur mücadelesidir” diyor Nuriye ve Semih. Doğru söylüyorlar. İşçi ve emekçiler kendilerine yönelik saldırılara karşı mücadele ettiğinde Nuriyeler ve Semihler serbest kalacak. Soyut bir söylem olarak değil, pratik olarak serbest kalacaklar.
Nuriye ve Semih 14 Eylül’de mahkemelerine çağırıyorlar, ama asıl çağrıları mücadeleye oluyor.
H. Ortakçı
Nuriye ve Semih’ten 14 Eylül çağrısı
Sevgili dostlarımız, sevgili halkımız,
100 günü aşkındır tutsağız. Direniş tüm baskılara, karalama kampanyalarına rağmen muktedirlerin riyakarlığı, debdebeli sözleri, büyük operasyonları karşısında açlığın olanca sadeliği, masumiyeti ve haklılığıyla kendi yolunda ilerliyor.
14 Eylül’de bir mahkeme kuruluyor. Bu mahkemede bizi yargılayacaklarını söylüyorlar ama esas olarak yargılamak ve mahkum etmek istedikleri emekçilerin direnme hakkı, ekmek ve onur mücadelesidir.
Biz orada olacak ve açlığın 190 gündür ısrarla anlattığını kelimelere dökeceğiz. Sözümüzü söyleyeceğiz.
Sizi de bekliyoruz. Çünkü bizi bu zalim hücrelerden çekip alacak olan bizim için mahkeme kuranların adaleti değil, sizin sahiplenmeniz olacak.
Bunu çok iyi biliyoruz.
Canımız Türkiye ve dünya halkları, sadece bizim için değil, insan olmaktan kaynaklanan haklarımızı savunmak için, kamu emekçilerinin ekmek ve onur mücadelesinin yargılanamayacağını göstermek için, tüm yoksullar ve ezilenler için orada olmalısınız.
Tecritte geçen 114 günden sonra fiziken aranızda olmak sizi, dostluğunuzu, yoldaşlığınızı daha yakından hissedeceğimiz için heyecanlıyız.
Görüşeceğiz!
Sevgi ve Bağlılıkla
Nuriye ve Semih
Kamu emekçileri bayramı direnişle geçirdi
KHK ile atıldıkları işlerine dönmek için yaklaşık 7 aydır direnişte olan KESK üyesi emekçilerin direnişi sürüyor. Direniş İstanbul Kadıköy ve Bakırköy’de bayram boyunca da sürdü. Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi günleri oturma eylemleri gerçekleştiren direnişçiler emekçilere seslenerek OHAL saldırılarını, AKP’nin sermayenin ve emperyalizmin hizmetinde olduğunu teşhir ettiler.
Bayram vesilesiyle ekranlarda boy boy poz veren iktidar sözcülerinin, işçi ve emekçileri açlık ve sefalete mahkum ettiği, sosyal yıkım saldırılarını ve hak arayan emekçiler üzerinde polis terörünü hayata geçirdiğine dikkat çeken direnişçiler gerçek bayramın emekçiler özgürlüğe kavuştuğunda geleceğini belirttiler.
Açlık grevindeki direnişçi kamu emekçileri Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın özgürlüğüne kavuşmasıyla bayramın geleceğini de ekleyen kamu emekçileri “Nice bayramlar da geçse alanlarda olmaya devam edeceğiz. Yazda, kışta, ilkbaharda, sonbaharda direndik, bayramlarda da direniyoruz” dediler.
Yüksel direnişi sürüyor
KHK’larla ihraç edilen kamu emekçilerinin Ankara’da Yüksel Caddesi’ndeki direnişleri, her gün gerçekleşen polis saldırılarına karşın sürüyor. Emekçiler işlerine dönmenin yanı sıra, açlık grevindeki tutsak direnişçiler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya da özgürlük istiyorlar.
1 Eylül günü yapılmak istenen eylemde kitlenin önü çevik kuvvet ve sivil polisler tarafından kesilerek emekçilere plastik mermilerle saldırı gerçekleşti. 2, 3, 4, 5 ve 6 Eylül’de de eylemler ve polis saldırıları devam etti. Eylem için bir araya gelen kitle henüz toplanmışken “Dağılın” anonslarına başlayan polis, ozalitleri yırtarak kitleyi Konur Sokak’tan küfür ve hakaretler eşliğinde, darp ederek sürdü. |