3 Mart 2017
Sayı: KB 2017/09

Devrimci baharın coşkusu ile dinci-faşist rejimi geri püskürteceğiz!
Karanlıklar düzeni aydınlığa saldırıyor
Referandum ve işçi sınıfı
Aldatmaca ve oyalamanın yeni adı: OHAL Komisyonu
İdam tartışmaları eşliğinde sandık hesabı
Dinci-gerici AKP iktidarı emperyalizmin ve işbirlikçi burjuvazinin ortak eseridir
Mesut Barzani Türkiye’de ne arıyor?
Ajitasyon-propaganda faaliyetimizi güçlendirelim!
Devrimci sınıf mücadelesinde sendikalar
Çifte sömürüye, baskıya, gericiliğe HAYIR!
8 Mart’ta ücretli izin ve resmi tatil istiyoruz!
Çocuk bakımı toplumsallaşmalı, ücretsiz-nitelikli kreşler açılmalıdır!
Regl izni istiyoruz!
MİB MYK Mart ayı toplantısı sonuç bildirgesi
Ankara İşçi Meclisi Bahar Buluşması sonuç deklarasyonu
Dinci faşist diktaya HAYIR! Düzene karşı devrim!
ABD-AB ilişkilerinde yeni dönem ve çatışan çıkarlar!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Regl izni istiyoruz!

 

Genel olarak kadınların özel günleri, ay hali, adet dönemi olarak ifade edilen regl dönemi kadınlarda gerçekleşen rahim iç yüzeyinde oluşan damar ve dokuların kan ile birlikte vücuttan atılması olayıdır. Kadınlar regl günlerinde en sık olarak karın ağrısı, baş ağrısı, bel ağrısı, sırt ağrısı, yorgunluk, üşüme ve soğuğa hassasiyet, aşırı gerginlik ve duygusal değişimler, mide bulantısı ve iştah problemleri yaşıyor. Kadınların aylık periyotta yaşadığı bu günler, hormonal değişimler sonucu gerek fizyolojik, gerekse psikolojik yönden yıpratıcı olduğundan, günlük hayatın idamesi daha da zorlaşıyor. Çoğu kadın için bu dönemlerde çalışmak tam bir işkenceye dönüyor.

Dünyada regl izni uygulamaları

Kadın olmaktan kaynaklanan bu doğal süreç, kadınların bu dönemde yaşadığı sıkıntılar nedeniyle, zamanla bazı ülkelerin çalışma hayatını düzenleyen kanun maddelerine yansımıştır. Hali hazırda regl izni Çin, Endonezya, Japonya, Tayvan, Güney Kore gibi ülkelerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışan kadınlara birkaç gün, ağır işlerde çalışmayan kadınlara da ayda 1 ya da 2 gün ücretli izin şeklinde uygulanıyor. Japonya’da bu uygulama 1947’den beri geçerli. Endonezya ve Tayvan’da ise izin süresi 3 gündür. Avrupa ülkelerinde ise bazı özel şirketler tarafından verimliliği arttırabilmek adına, yasada olmadığı halde regl izni hakkı tanınıyor.

Türkiye’de regl izni uygulamaları

2004 yılında yürürlüğe giren “Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği”nde regl izni ile ilgili bir düzenlemeye yer verildi:

Kadınlar, ay hali günlerinde ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamazlar. Bu günlerin sayısı 5 gün olarak hesap edilir. Daha fazlası için hekim raporuna göre hareket edilir. Ay halinin başlangıcı işçinin ihbar tarihidir.”

Kadınların, yine aynı yönetmeliğe göre ağır ve tehlikeli işler olarak belirlenen işkollarının çoğunda çalışmaları yasaktı. Kalan birkaç işkolunda ise yasada olmasına rağmen izin hakkı fiilen boşa düşürülüyordu ve herhangi bir cezai yaptırımı yoktu.

2010 yılında tekstil ve konfeksiyon işkolunda birçok alanın ağır ve tehlikeli işler sınıfına alınması, yönetmeliğin uygulanmadığı tespit edilen iş yerlerine cezalar kesilmeye başlanması ile kadınların yoğunlukta çalıştığı tekstil sektöründe regl izni tekrar gündeme gelmişti. Yeni yönetmelik, ucuz işgücü olarak görülen kadınların esnek ve güvencesiz olarak, emeğinin en fazla sömürüldüğü tekstil sektörü patronlarının gündemine adeta bomba gibi düşmüştü. Peşi sıra patronlardan kadın işçilere yönelik tehditler gecikmedi. Gaziantep’de 4 bin kadın çalışanı olan bir sanayi patronu yaptığı açıklamada “Bu yönetmeliğin uygulanması halinde istihdam ettiğim kadın işçileri işten çıkarmak zorunda kalacağım ve bir daha işyerimde kadın işçi istihdam etmeyeceğim. Bu yönetmelik istihdama vurulmuş bir darbedir” diyerek, patronlar sınıfının telaşını da gözler önüne sermişti.

Devlet sermayenin imdadına yetişti, yine 2010 yılı içerisinde kadınların yoğun olarak çalıştığı konfeksiyon, triko, dokuma ve 42 diğer işkolu ağır ve tehlikeli işler kapsamından çıkarıldı. Kadınların maden ocakları, kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı, su altı çalışması dışında tüm ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasının önü açıldı. Böylelikle kadınların daha önceki yönetmeliğe göre çalışmasının yasak olduğu ya da çalıştığı ve regl izni hakkının olduğu tüm alanlar, kapsam dışı kaldığından regl izinleri fiilen gasp edilmiş oldu. 2012 yılı sonunda ise “İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği” yasalaştı. 2013 yılı başında ise “Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği” yürürlükten kaldırılarak kadın işçilerin regl izni hakkı tümden ortadan kalktı.

2016 yılı sonunda ilk defa, Birleşik Metal-İş’in örgütlendiği Valfsan metal fabrikasında kadın işçilerin 8 Mart’ın ücretli izin olması ile beraber 1 günlük regl izni talebi toplu sözleşmeye girerek önemli bir kazanım elde edildi. Regl izni, kadın işçiler için insani ve işçi sağlığı kapsamında ele alınması gereken bir haktır.

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları olarak, 8 Mart’ın ön günlerinde bu hakkı kazanmak için tüm kadın işçileri örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz. “Regli izni”ni kazanmak için işyerlerimizde örgütlenelim!

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları

 

 

 

 

Kimsenin çocuğunuzun geleceğini elinizden almasına izin vermeyin”

 

İzmir’de çalıştığı bankada 24 Haziran 2016 tarihinde süt iznini kullandığı süreçte ‘performans yetersizliği’ bahanesiyle işten atılan ve sonrasında açtığı işe iade davasını kazanan Evla Fazlı yaşadıklarını gazetemize anlattı. Yasalarda kadınlara tanınan hakları hatırlatan Fazlı, “Bunları gerçekten çoğu çalışan kadın kesinlikle bilmemekle birlikte işveren de bilmesine rağmen tabiri caiz ise kulağının üzerine yatmaktadır. Maalesef ülkemizde sadece yazılı hak olarak kalmakta, uygulamaya geçirilmemektedir” dedi.

Evla Fazlı yaşadıklarını şöyle aktardı: “Hamileliğim boyunca birçok özel ve sıkıntılı anlar yaşamama rağmen işime ve kendime olan saygımdan rapor hakkımı kullanmadan çalışmalarıma devam ettim. Fakat günlük çalışma saatimin çok çok üzerinde çalışmam, daha fazla performans göstermem talep edildi. Gerek hafta içi geç saate kadar çalışmalar gerek hafta sonu tatilleri demeden bitmek bilmeyen bir çalışma hırsı ile durmaksızın çalıştırıldık. Sadece ben değil, çalıştığım bankanın aynı şubesinde bulunan diğer hamile olan üç arkadaşım da benimle aynı şartlarda çalıştırıldılar. Ta ki hamile olan diğer arkadaşımız Çalışma Bakanlığı’na şikayette bulunana kadar. Şikayet edildiği sürede hepimiz hamileydik. Doğum yaptık, doğum izinlerimiz bitti ve işe geri döndükten sonra yani şikayetin üstünden tam 11 ay geçtikten sonra Çalışma Bakanlığı hakkımızı aramak için müfettiş gönderdi. Müfettiş incelemelerde bulundu ve bizi haklı buldu. İşveren müfettişin gelmesiyle birlikte düşman kesilerek işten ayrılmanız için süt iznimizi kullandığımız zaman zarfında bin bir çeşit baskı uygulayarak istifa etmemiz için yıldırma politikası izledi. Gördü ki, canla başla çalışmaya devam ediyoruz, hamilelikteki performansınızı bahane ederek ya da kadro yetersiz diyerek iş akdimizi feshettiler. Ve biz çalışırken kullanamadığımız yasal haklarımızı bu sefer işten atılmış işçiler olarak aramak için hukuki sürecimizi başlattık.”

Kadın çalışanların erkeklere göre fizyolojik olarak farklı olmalarına rağmen çalıştırılma şartlarının aynı olduğunu vurgulayan Fazlı, karşı karşıya kaldığı saldırının ve dava sürecinin kendisi ve bebeği üzerinde olumsuz etkilerde bulunduğunu aktardı.

Son olarak; “Herkes hakkını hukukunu bilir ve ararsa hiç kimse bizim yaşadıklarımızı yaşamak zorunda kalmaz. Zaten var olan bir yasa farkındalık ile bizim örnek olmamız sonucu uygulamaya geçer umarım. Her çalışanın yasal haklarını bilmesi ve savunması gerekir. Bu yeri gelir annelik için olur yeri gelir sosyal haklar için olur. Bilmek ve savunmak kişi refahı için çok önemli. Herkes hakkını aramalı” diyen Fazlı işçi emekçi kadınlara “Korkmasınlar haklarını arasınlar, kazanacakları kaybedeceklerinden daha fazla olur. Hem çalışan kadın olmak hem çalışan anne olmak haktır. Kimsenin çocuğunuzun geleceğini elinizden almasına izin vermeyin” diye seslendi.



 
§