6 Ocak 2017
Sayı: KB 2017/01

Katliamlara ve barbarlığa geçit verme!
Kitle katliamlarını “lütfa” çevirenler
İşçi sınıfı mücadeleyi 2017’ye taşıyor
İşçi derneklerine yönelik saldırılar ve devrimci sorumluluk
Asgari ücret AGİ dahil 1404 TL oldu
İşçi sınıfı yasalara değil, kendi tarihine sırtını dayamalı!
Metal Fırtına ruhunu kuşanmaya!
Metal işçisinin mücadele tarihi yol gösteriyor!
“Hep birlikte tekstil işçilerinin birliğini ve mücadelesini örelim!”
Temel özellikleriyle kapitalist emperyalizm
Türkiye-AB ilişkilerinde “yeni” gelişmeler
“Operasyonel mekanizma”dan “Fırat Kalkanı”na...
Suriye savaşı yeni bir aşamada
Kapitalizmin “küreselleşme” efsanesinin çöküşü
Kadın işçi grevlerinin gösterdikleri:3
Kapitalist üretimde kadın iş gücü
“Kadınlar için önemli”
Komer’in arabası 49 yıldır yanıyor!
Kauçuk granül skandalı
Hasret Gültekin: Bir insan ömrünü neye vermeli?
Metin Göktepe'nin katledilmesinin üzerinden 21 yıl geçti!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadın işçi grevlerinin gösterdikleri:3

Latin Amerika’da “Kara Çarşamba”

 

2016 yılının Ekim ayında üst üste kendisinden söz ettiren kadın işçi eylemlerinden biri de Polonya’nın ardından Latin Amerika ülkelerinde gerçekleşti. Polonya’da kısıtlı kürtaj hakkını tamamen ortadan kaldıran yasa tasarısına karşı “Kara Pazartesi” ilan eden kadınların izinden giden Latin Amerikalı kadınlar tecavüz edilerek katledilen 16 yaşındaki Lucıa Pérez için “Kara Çarşamba” grevini örgütlediler.

Latin Amerika’da olağanlaşan şiddet

Latin Amerika’da kadına yönelik şiddet olağan bir hal almış bulunuyor. Dünyada kadın cinayetleri konusunda listenin başını tutan 25 ülkeden 14’ü Latin Amerika ve Karayipler’de yer alırken işlenen kadın cinayetlerinin %98’i “cezasız” kalıyor. 15-44 yaş arası kadınlar arasında yaralanma olaylarının başlıca nedenini aile içi şiddet oluştururken, kadınların yüzde 30-40’ı aile içi şiddetin mağduru oluyor. Her beş kadından biri, aile içi şiddet nedeniyle kalıcı ya da geçici iş göremez durumuna geliyor. İstatisliklerin dilinden konuşmaya devam edersek eğer; El Salvador’da savcılıkta kayıtlı 6.656 cinayetin % 8,6’sı kadın cinayeti. Guatemala’da 2014 yılında 846 kadın katledildi. Brezilya’da her 11 dakikada bir kadına tecavüz ediliyor ve tecavüz en az iki erkek tarafından gerçekleştiriliyor. 2015’in ilk 10 ayında ise 63.090 kadın katledildi. Ülkede kadın cinayetlerine 12-30 yıl hapis cezası öneren yasa ancak 2015’te kabul edildi. Meksika’da her yıl uyuşturulmuş ve bilinçsizken 300’den fazla kadın tecavüze uğruyor, 7185 kadın ise kayıp. 2014 yılında Orta Amerika’dan Meksika’ya göç eden çoğunluğu göçmen kadınların ve kız çocuklarının yüzde 80’i seyahatleri sırasında tecavüze uğradı. Tecavüz ve katliamların yüzde 24’ü soruşturulurken yalnızca yüzde 1,6’sı yargılanıyor. Arjantin’de ise 2008 ile 2015 yılları arasında katledilen 2041 kadının tümü 18 yaş altı kız çocuğu. Ayrıca ülkede her 30 saatte bir kadın katlediliyor.

Son yılların istatistikleri Latin Amerika’da kadınların ve çocukların karşı karşıya kaldığı cinsel şiddetin boyutunu gözler önüne sererken, “Kara Çarşamba” eylemlerinin öncesinde de Latin Amerika’da kadın cinayetleri durulmadı. 2016 yılının sadece ilk 5 ayı içerisinde 275 kadın cinayeti işlendi. Mayıs 2016’nın sonlarında Brezilya’nın Río de Janeiro kentinde 16 yaşındaki bir kız çocuğu, eski sevgilisinin “intikam almak” için yaptığı plan dahilinde 30 kişinin tecavüzüne uğradı. Arjantinli bir başka genç kadın eski erkek arkadaşı tarafından 49 yerinden bıçaklanarak katledildi. Aynı tarihlerde yine Arjantinli olan Marina Menegazzo ve María José Conique adlı kadınlar çıktıkları tatilde benzodiazepin ile uyuşturulup Ekvador’un Montañita kasabasında katledildiler. Bardağı taşıran son olay ise Ekim ayında tecavüz edilen ve hunharca öldürülen 16 yaşındaki Lucía Pérez’in maruz kaldığı vahşet oldu.

“Kara Çarşamba” ilk değil!

Lucia’nın vahşice katledilmesi ilk olmadığı gibi Latin Amerikalı kadınların tecavüzlere karşı sokaklara çıkışı da ilk değil. 10 Mayıs 2015 tarihinde Arjantin’de Chiara adlı 14 yaşındaki hamile çocuk, sevgilisi tarafından dövülerek katledilmişti. Kadın cinayeti üzerine başta başkent Buenos Aires olmak üzere, büyük kentlerde on binler sokaklara dökülmüştü. Sosyal medya üzerinden #NiUnaMenos etiketiyle (“birimiz daha eksilmeyeceğiz”) örgütlenen eylem, komşu ülkelerden Şili ve Uruguay’ın başkentlerinde de yankılandı. Santiago ve Montevideo’da da çeşitli eylemler düzenlendi.

“Kara çarşamba”: Kadınların bir saatlik genel grevi

Arjantin’de kadın cinayetlerini görünür kılan, aynı zamanda emniyet görevlileri ile adliye çalışanlarına daha iyi bir eğitim verilmesi, okullarda cinsel eğitim verilmesi ve cinsel şiddet kurbanları için gerçek koruma önlemlerinin alınması için mücadele eden kadın hakları örgütü Casa del Encuentro (Toplantı Evi), #NiUnaMenos ve #MiercolesNegro (Kara Çarşamba) başlıklarıyla Lucía Pérez’in ailesinin de dahil olduğu bir kampanya örgütledi. 19 Ekim Çarşamba günü sadece kadınların katıldığı bir saatlik genel greve gidildi. Kadın işçilerin ağırlıklı olarak katıldığı eylemlerde siyahlara bürünen kadınlar sadece Arjantin’de değil Latin Amerika’nın Paraguay, Peru, Ekvador, Bolivya, Uruguay, Şili, Guatemala, Kolombiya, Brezilya ve Meksika gibi ülkelerinde de sokaklardaydılar.

Latin Amerika’da kadınlar

Birleşmiş Milletler’in (BM) çeşitli vesilelerle yayınladığı raporlarda Latin Amerikalı kadınlar açısından eğitim, istihdam ve siyasal hayata katılım gibi başlıklarda “olumlu ilerlemeler” kaydedildiği belirtiliyor. Lakin kağıt üzerinde kalan “olumlu ilerlemeler” gerçekle hayal arasında perde işlevi görmektedir. Şöyle ki; Latin Amerikalı kadınların eğitim düzeyleri yükselmekle beraber aldıkları eğitim insanca bir gelir ve onurlu çalışma koşulları edinmelerine yol açmamaktadır. Yine Latin Amerikalı kadınların istihdamı yükselmekle beraber kadın istihdamının büyük bölümü serbest bölgelerde, ev hizmetlerinde, enformel sektörde ve de ücretsiz aile işçiliğinde yoğunlaşmakta ve kadın işçiler yoksulluk düzeyinin altında bir gelirle yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Işsizlik ise kadınlar arasında erkeklere nazaran daha hızlı olarak yükselmektedir. Tüm bunlarla birlikte kadın işçilerin payına cinsel taciz, hamile kalırsa işten çıkartılma tehdidi, 10-12 saatlik iş günü, yıpratıcı çalışma koşulları düşmektedir. Göçmen kadın işçiler için ise zorla çalıştırma ve insan kaçakçılığı sıkça karşı karşıya kalınan sorunlardır. Pek çok Latin Amerika ülkesi, siyasal hayatta 1990’lı yıllarda kadın kotası uygulamasını kabul edip uygulamaya geçmiştir. Ancak kadınların siyasal hayattaki etkinliği fiilen eğitim, kadın sorunları, aile gibi konularla sınırlanmıştır. Afrika kökenli kadınların ise temsili son derece sınırlıdır. Siyasal hayata katılım olarak raporlara yansıyan “olumlu ilerlemeler” ise gerçekte orta ve üst sınıftan “beyaz” kadınların sınırlı alanlarda siyaset yapma ayrıcalığıdır.

Latin Amerikalı kadınların mücadele geleneği

ABD’nin “arka bahçe” ilan ettiği Latin Amerika ülkeleri tarihleri boyunca bir çok diktatör gördü. Bununla birlikte diktatörlüklerin karşısında yükselen mücadelelere de tanıklık etti. Özellikle omurgasını gerilla hareketinin oluşturduğu bu mücadele geleneği içerisinde kadınlar belirgin bir yer tuttular. Arjantin’in Mayıs Meydanı Anaları’nı, Zapatista’nın kadın komutanlarını, Bolivyalı madenci kadınları, diktatörlüğe direnen Şilili anaları anmak yeterli olacaktır.

Latin Amerikalı kadınlar, kadına yönelik saldırıların yanı sıra; yoksulluğa, diktatörlüklere, emperyalist amborgalara, yerel cemaatlerin baskıcı rejimlerine karşı da çok yönlü toplumsal bir mücadele vermektedirler. Somutlamak gerekirse; “Bolivya’da yerli ve köylü kadınlar Bartolina Sisa Federasyonu ve su ve gazın özelleştirilmesi sırasında oluşturulan yerel komite ve konseylerde örgütlenmektedirler. Kadın koka üreticileri (cocaleras) koka ekiminin serbest bırakılması mücadelesini etkin biçimde destekleyegelmişlerdir. Brezilya’da toplumsal mücadelelerde etkin roller üstlenen siyah kadın koalisyonları, topraksızlar hareketinde (MST) de öncülük etmişlerdir. MST’nin sloganlarından biri, ‘Yeni toplumsal cinsiyet ilişkilerini inşa etmek, iktidar ilişkilerine meydan okumak‘tır. Venezuela’da 1960’ların gerilla hareketleri, 1970’lerdeki ‘kentsel dönüşüm‘ girişimleri ve 1980’lerin açlık grevlerinde varoş kadınları erkeklerle birlikte mücadele etmişlerdir, günümüzde Chávez’in halk mutfaklarında ve okuma yazma seferberliklerinde sürdürmektedirler bu etkinliklerini. Ve Meksika’nın Oaxaca’sında, 2006 yazında yaşanan ayaklanmalarda ön saflarda mücadele eden, radyo istasyonlarını işgal eden ‘şişman, esmer, kısa boylu‘ kadınların ‘bizler Oaxaca’nın gerçek yüzüyüz!‘ haykırışları, hâlâ çınlıyor kulaklarımızda.”*

***

Latin Amerika’da kadınların mücadelesi “Kara Çarşamba” üzerinden kitleselliği ve militanlığı ile adını duyurduğu gibi, aynı zamanda kadın işçilerin ağırlıklı olarak katıldığı ve genel grev biçimine bürünen bir eylem olma özelliği ile de öne çıkmaktadır.

Latin Amerikalı kadınların mücadeleyi kadın kimliğine dönük saldırılara indirgemeden, toplumsal mücadelenin bir parçası olarak ele almaları ve mücadeleyi bu algı üzerinden biçimlendirmeleri Latin Amerika örneklerini daha ayrıntılı olarak incelemeyi gerekli kılmaktadır. Zira, Küba örneğinde olduğu gibi Latin Amerika ülkeleri kadın örgütlenme deneyimleri açısından zengin materyaller barındırmaktadırlar.

* Pembe tablolar, kara veriler-Latin Amerika / Sibel Özbudun - 2009


 
§