4 Kasım 2016
Sayı: KB 2016/41

Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye!
Tek alternatif sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti!
Rejim krizine model arayışı
“Yeni cumhuriyet” sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti olacaktır
Direniş kendi yolunu açar elbet
Cumhuriyet Gazetesi baskını ve CHP’nin ikiyüzlülüğü
Darağacının gölgesinde kalan gerçekler
Amed saldırısına karşı eylemler ve polis terörü
Demokrasi İçin Birlik Bildirgesi, demokrasi sorunu ve ötesi
Başkanlık, sermaye devletinin istikrar arayışının bir ürünü
Ekim Devrimi ve devrim teorisi
Kamuda kıyımlar, tutumlar ve mücadelenin sorunları - I
Bakırköy Belediye işçileri grevinin ardından…
“Haklarımız için sonuna kadar direnmekte kararlıyız!”
Metalde Grup TİS görüşmeleri tıkandı
Kadın işçi grevlerinin gösterdikleri
Kadın işçilerin talepleri için örgütlü mücadeleye!
Düzenin hizmetindeki bir kurum: YÖK
Musul operasyonu ve ötesi
Çelişkiler keskinleşiyor; silahlanmaya dev bütçeler ayrılıyor!
Aydınlanma ve bir eylem klavuzu; Marksizm
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Düzenin hizmetindeki bir kurum: YÖK

 

YÖK’ün kuruluşunun 35. yılındayız. Burjuvazi yükselen toplumsal harekete karşı darbeleri, sıkıyönetimleri, OHAL’leri önüne alırken, bunlarla beraber eğitim alanında da ihtiyaç duyduğu dönüşümleri hayata geçirmeye çalışmıştır. İlk olarak 12 Mart darbesinin ardından 7 Temmuz 1973’te kurulan YÖK de, paralı eğitim uygulamalarının ve üniversiteler üzerinde siyasal iktidarın söz sahibi olmasının önünü açan dönüşümleri hedeflemekteydi. Bu girişimin ömrü 2 yıl olmuştur ve yükselen toplumsal muhalefetin de etkisi ile AYM tarafından kapatılmıştır. Ancak burjuvazi üniversiteler ve eğitim alanında yapmak istediklerinin ilk sinyallerini vermişti; eğitimi piyasaya açmak, üniversitelerin özerkliğini ortadan kaldırmak ve muhalif unsurları temizlemek... O gün için bunları gerçekleştirecek koşullar olgunlaşmamıştı. Ancak 12 Eylül istenilen koşulları sağladı. Toplumun üzerinden bir silindir gibi geçen, toplumsal muhalefeti ezen 12 Eylül, sınıfa yönelik saldırıları hayata geçirirken, eğitim alanında da YÖK’ü tekrardan kurmayı önüne aldı.

6 Kasım 1981’de kurulan YÖK, 12 Eylül’ün üniversitelerdeki kılıcı oldu. 1.500 akademisyen görevden alındı, uygulamaya konan disiplin yönetmeliği ile ses çıkarmayan, sorgulamayan bir gençlik yaratılmasının önü açıldı. Soruşturmalar, uzaklaştırmalar, gözaltılar, tutuklamalar ile 12 Eylül düzeni üniversitelerde hayata geçirildi.

YÖK ilk kıyımlardan sonra adım adım icraatlarına başladı. Bilimsellik bir kenara atıldı, sermayenin ihtiyaçları öne çıkartıldı. Teknokentler ile bu hizmet bir üst boyuta taşındı.

Eğitim piyasalaştırılarak paralı eğitim uygulamaları hayata geçirildi. Bunun karşısında duranlara yönelik soruşturmalar, uzaklaştırmalar devreye sokuldu.

Özellikle ‘90’lı yılların ikinci yarısında “modern işletmecilik teknikleri ile yönetilen bir kurum” olması gerektiği söylenen üniversiteler “pazar ekonomisine”, “arz ve talep koşullarına” göre şekillendirilmeye devam edildi. “Bilgi toplumu ve küreselleşme sürecinin gerektirdiği insan gücü profili” ile yetiştirilmek istenen öğrenci profili tariflenmekteydi.

Bugün bu dönüşümler son hızla devam etmektedir. AKP ilk hükümet olduğunda YÖK’ü kaldıracağız palavraları atarken, YÖK’ü güçlendirmiştir. Kendi çıkarları ve politik hedefleri doğrulutusunda kullanmaya devam etmiştir. Akademisyenler üzerinde, öğrenciler üzerinde, siyasal faaliyete dönük baskıyı arttırmıştır. Geçitğimiz yıllarda üniversitelerin birer karakola çevrilmesi, yasaklar, uzaklaştırmalar, faşist-gerici saldırılarla, akademisyenlere yönelik soruşturmalar ve uzaklaştırmalarla baskı katmerlenmiştir.

İlan edilen OHAL ve çıkartılan KHK’lar ile üniversitelerde en ufak bir çatlak sese izin verilmemektedir. Göstermelik de olsa yapılan rektörülük seçimleri kaldırılmıştır. Üniversiteleri baştan aşağıya Erdoğan ve AKP’nin çizgisiyle hizaya getirmek için çok yönlü bir süreç işletilmektedir. Elbette temelde sermayenin çıkarları esas alınarak.

Bugün YÖK karanlığını ortadan kaldırmanın yolu, onu var eden sınıf ilişkilerini ve kurulu düzeni hedef alan bir mücadeleyi örgütlemekten geçmektedir. YÖK nasıl ki sermaye düzeninin ihtiyaçlarının ürünü olarak kuruldu ise, ona ihtiyaç duyan düzenin yıkılmasıyla YÖK de son bulacaktır.

 

 

 

 

İÜ’de DGB’lilerin eylemine polis saldırdı

 

Devrimci Gençlik Birliği’nin (DGB), İstanbul Üniversitesi’nde bir aydır süren direnişin “son dersi” ve YÖK protestosu için yapmak istediği eyleme polis saldırdı.

Eylem için İÜ ana kapı önüne çağrı yapan DGB’lilere “merdivenlerden aşağıda eylem yapmaları” dayatmasında bulunan polis, çok sayıda resmi ve sivil polisle gözaltı aracını ana kapı yakınına konuşlandırdı.

DGB’liler ve eyleme desteğe gelen güçler toplandığı anda saldırıya geçen polis, 14 kişiyi gözaltına aldı. DGB’lilerin yanı sıra DEV TEKSTİL temsilci ve üyelerinin de aralarında bulunduğu gözaltılar, polis saldırısına “İşkenceci polis hesap verecek!” sloganıyla karşılık verdi. Polis saldırısında muhabirimiz Bulut Boran Kale de gözaltına alındı.

Gözaltında işkence ve darp

Gözaltı otobüsünde ise küfürler ve hakaretler eşliğinde polis saldırılarını sürdürdü. Polisin darp ettiği sırada bilincini kaybedenler olurken, gözaltılar sağlık kontrolü için Bayrampaşa Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Devrimciler ajitasyonlar ve sloganlarla devlet terörünü teşhir ederken polis şiddeti azgınca burada da hayata geçirildi.

Muhabirimiz gece de gözaltında

Sağlık kontrolünün ardından Beyazıt Karakolu’na getirilen gözaltılardan bir kişi Çocuk Şube’ye götürüldü. Akşam saatlerinde gözaltındaki 13 kişi serbest bırakılırken muhabirimiz, hakkında açılan başka bir soruşturma kapsamında ifade vermesi gerektiği bahanesiyle gece de gözaltında tutuldu.

 

 

 

 

Liseliler buluştu: “Bir olmazsak birer birer yok oluruz!”

 

Devrimci Liseliler Birliği (DLB), sistemin dayattığı geleceksizliğe karşı “Bir olmazsak birer birer yok oluruz!” şiarıyla 29 Ekim günü İstanbul Liseli Buluşması gerçekleştirdi. İstanbul’un farklı liselerinden bir araya gelen liseliler genel siyasal gelişmelerin yanı sıra okullarda yaşanan sorunlar üzerinde durdu. Sistemin içerisine girdiği çok yönlü krizin yansıması olan ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası OHAL ile tırmandırılan gericiliğin, okullardaki yansımaları ve eylemli süreçler üzerine tartışmalar gerçekleştirildi.

“Proje”leri belli geleceksizlik

Buluşmada, sermaye devletinin birçok lisede hayata geçirdiği “proje okul” saldırısı da ele alındı. Uygulamanın esasta, gericiliği yaymanın ve geleceksizlik dayatmanın bir aracı olduğu vurgulandı. Bu saldırıya karşı tekil tekil liselerde velilerin ve öğrencilerin, oturma eylemleriyle, öğretmenlere veda törenleriyle tepkilerini gösterdikleri belirtildi.

“Örgütlenmek özgürleştirir!”

Gün boyunca yapılan tartışmalar ışığında birlik olma vurgusu yapıldı. Liselileri düzen ile devrim arasında taraflaştırmanın önemine değinildi. Örgütlenme yol ve yöntemleri üzerine tartışmalar yürütüldü.

“Erdal Eren’den bugüne, yürüyoruz devrime!”

Buluşmada, yeni dönemde yeni bir dünya yaratma hedefiyle adım atmak gerektiği vurgulanarak bu yönde somut planlamalar yapıldı. Her geçen gün artan baskılara, saldırılara ve geleceksizliğe karşı tek seçeneğin birlik olmak ve direnmek olduğunun altı çizildi.

Erdal Eren’in katledilişinin yıldönümü dolayısıyla 10 Aralık’ta DLB İstanbul İl Meclisi’ni toplama kararı alındı.



 
§