4 Kasım 2016
Sayı: KB 2016/41

Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye!
Tek alternatif sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti!
Rejim krizine model arayışı
“Yeni cumhuriyet” sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti olacaktır
Direniş kendi yolunu açar elbet
Cumhuriyet Gazetesi baskını ve CHP’nin ikiyüzlülüğü
Darağacının gölgesinde kalan gerçekler
Amed saldırısına karşı eylemler ve polis terörü
Demokrasi İçin Birlik Bildirgesi, demokrasi sorunu ve ötesi
Başkanlık, sermaye devletinin istikrar arayışının bir ürünü
Ekim Devrimi ve devrim teorisi
Kamuda kıyımlar, tutumlar ve mücadelenin sorunları - I
Bakırköy Belediye işçileri grevinin ardından…
“Haklarımız için sonuna kadar direnmekte kararlıyız!”
Metalde Grup TİS görüşmeleri tıkandı
Kadın işçi grevlerinin gösterdikleri
Kadın işçilerin talepleri için örgütlü mücadeleye!
Düzenin hizmetindeki bir kurum: YÖK
Musul operasyonu ve ötesi
Çelişkiler keskinleşiyor; silahlanmaya dev bütçeler ayrılıyor!
Aydınlanma ve bir eylem klavuzu; Marksizm
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye!

 

Sermaye düzeninin işçi sınıfı ve emekçileri hedef alan çok yönlü saldırıları aralıksız devam ediyor.

Öyle ki, saldırganlıkta gemi azıya alan sermaye düzeni içeride ve dışarıda tırmandırdığı savaş politikalarıyla, temel hak ve özgürlüklerin son kırıntılarını ortadan kaldıran gerici-faşist uygulamalarla ve hayata geçirdiği çok yönlü sosyal-iktisadi yıkım programlarıyla işçi sınıfını ve emekçileri koyu bir karanlığın içerisine sürüklüyor.

Gerici-baskıcı uygulamalar ile tam bir kölelik dayatılıyor

Darbe girişimini fırsata çeviren AKP iktidarı, bütün bir topluma deli gömleği giydirmek ve zapturapt altına almak için gerici-faşist uygulamaların önünü sonuna kadar açtı. Son bir kaç ayın bilançosu dahi, yaratılmak istenen toplumsal tablonun ne olduğunu gözler önüne sermek için yeterli.

Peşi sıra çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) onlarca ilerici-muhalif basın yayın kuruluşunun kapsına kilit vuruldu, yayın yasağı getirildi, çalışanları tutuklandı. “FETÖ soruşturması” adı altında binlerce kamu emekçisi işten atıldı, yine aynı gerekçe ile kamu alanında güvencesiz çalışmanın önünü açan yasal düzenlemeler yapıldı. En küçük hak arama eylemi ve işçi direnişleri OHAL gerekçesi ile keyfi bir şekilde engellendi. Üniversitelerde ilerici akademisyenler ve öğrenciler soruşturma, gözaltı ve tutuklama terörünün hedefi oldu. Temel hak ve özgürlükleri hedef alan keyfi saldırılar rutin bir hal aldı...

Gelinen aşamada AKP iktidarı “terör” ve “darbe” demagojisi ile, her türlü çatlak sesi ve muhalif kesimi hedefe çakıyor. Elbette darbe girişimi öncesinde de, başta ilerici-devrimci güçler ve Kürt halkı olmak üzere mücadele eden tüm kesimler “terör” söylemi üzerinden hedef haline getiriliyordu. Bugün ise, Cumhuriyet gazetesi örneğinde olduğu gibi düzen içi muhalif sesler dahi aynı argümanlar üzerinden sindirilmeye çalışılıyor.

Bu kapsamlı saldırganlığın güncel ve öncelikli hedefinde ilerici-devrimci güçler yer alsa da, temelde -ve stratejik olarak- işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesi boğulmak isteniyor. Zira sermaye, bugün için kendisini tehdit eden bir toplumsal mücadele ile karşı karşıya olmasa da, bunun potansiyellerinin alttan alta şekillendiğinin bilinci ile hareket ediyor. Tam da bu nedenle OHAL vb. uygulamalarla bütün bir topluma tam bir kölelik dayatıyor.

Emperyalist savaş politikaları Türkiye ve bölge halklarının geleceğini tehDit ediyor

Halihazırda Ortadoğu’da devam eden emperyalist savaş ve saldırganlık, Türkiye işçi sınıfının ve bölge halklarının geleceğini tehdit eden bir başka sorun alanı olarak öne çıkıyor.

Emperyalist güçlerin kirli çıkarları için devreye sokulan savaş politiklarında Türk sermaye devletinin üstlendiği uğursuz rol ise biliniyor. Emperyalist dünya ile çok yönlü bağımlılık ilişkisi içerisinde olan sermaye düzeni, gelinen süreçte bu toprakları bir uçtan bir uca savaş ve saldırganlık üssü haline getirmiş bulunuyor. Dahası, başta Suriye ve Irak olmak üzere savaş bölgelerine işgalci güç olarak asker gönderen, emperyalistler adına tetikçilik yapan çeteleri eğitip donatan ve her fırsatta savaş kışkırtıcılığna soyunan Türk sermaye devleti, emperyalistler hesabına aktif taşeronluk misyonu ile hareket ediyor.

Tüm bu kirli ve karanlık politikalarının faturası ise, Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerin omuzlarına yükleniyor. Zira işçi ve emekçiler emperyalist savaş politikalarının bedelini hem ekonomik ve sosyal açıdan, hem de bizzat kanları ve canları ile ödüyor.

Sosyal yıkım saldırıları sömürüyü katmerleştiriyor

Türkiye’de hüküm süren bu koyu karanlık tabloyu işçi ve emekçileri hedef alan çok yönlü ekonomik-sosyal saldırılar tamamlıyor.

On yıllardır uyguladığı neoliberal yıkım programı ile işçi sınıfını kölece bir yaşama mahkum eden sermaye düzeni, darbe girişmini fırsata çevirerek uzun bir süredir gündeminde olan yeni yıkım saldırılarını da bir bir hayata geçiriyor. Modern köle pazarları anlamına gelen kiralik işçi bürolarına dair düzenlemenin darbe girişiminin hemen ardından yasalaşması, yine Bireysel Emeklilik Sigortası’nın bu süreçte hayata geçirilmesi söz konusu saldırıların ilk adımları oldu. Şimdi de sermayenin masasında kıdem tazminatı hakkının gaspına yönelik düzenlemeler var.

Sermayenin bu çok yönlü sosyal-iktisadi saldırıları, halihazırda ağır ve yıpratıcı çalışma koşullarında, açlık sınırında ücretlerle, güvencesiz bir şekilde çalışmaya mahkum edilen işçi sınıfının boynundaki sömürü zincirlerini daha da kalınlaştıracaktır.

Haklarımız ve geleceğimiz için mücadeleye!

İşçi sınıfı ve emekçiler bu gidişata son vermek için haklarına ve geleceğine sahip çıkmalı; gününü ve geleceğini tehdit eden çok yönlü saldırılara, savaş ve saldırganlık politikalarına, faşist baskılara ve gerici kuşatmaya dur demelidir.

Bunun yolu ise bizzat üretim birimlerinde, yani fabrikalarda örgütlenerek sermaye ile dişe diş bir mücadeleye girmekten ve birleşik, militan, devrimci bir sınıf hareketi yaratmaktan geçiyor.

 
§