29 Temmuz 2016
Sayı: KB 2016/28

Karanlığa son verecek yegâne güç işçi sınıfıdır!
Darbe girişiminin ardından AKP iktidarı
Demokrasi mi dediniz?
Devrimci-siyasi tutsaklar üzerindeki tecrit yoğunlaşıyor
Ne darbe ne de dinci-gerici AKP iktidarı
Darbe-demokrasi şarlatanlığına işçilerin yanıtı
Demokratik bir ortamda insanca yaşamak için talep ediyoruz!
“İşçi sınıfı olarak bizlere bu koşulları dayatan sisteme karşı savaşmalıyız!”
15 Temmuz’un ardından ekonomi sıkıştı, patronlar kolları sıvadı
7 Haziran seçimleri ve siyasal tablo
Reformist sol, burjuva solla kol kola!
Kadın işçiler safını seçmeli, bu düzene karşı örgütlenmelidir!
Yaşasın işçi sınıfı mücadelesi!
Avrupa burjuvazisi geleceğe hazırlık yapıyor
Asya-Pasifik’te hegemonya krizi “müzakereler” ile sürüyor
ABD ve Almanya Türkiye’deki darbenin başarısızlığına çok öfkeli
İşgalci İsrail, Filistinlilere saldırılarına devam ediyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devrimci-siyasi tutsaklar üzerindeki tecrit yoğunlaşıyor

 

15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından sermaye devleti, hapishanelerdeki devrimci-siyasi tutsakları hedefe çaktı. Son aylarda hapishanelerde artmış olan hak gaspları, kitap-yayın yasakları, görüş ve iletişim cezalarının ardından OHAL’le birlikte devrimci-siyasi tutsaklar üzerindeki tecrit daha da koyulaştırılmaya çalışılıyor. 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından Adalet Bakanlığı’nın emriyle tahliye zamanı gelmiş devrimci-siyasi tutsakların tahliyeleri engellendi. Telefon görüşü, açık-kapalı görüşler ve iletişim de tamamen engellenmeye çalışılırken, birçok hapishanede sürgün sevkler yaşandı. Sincan F Tipi Hapishanesi’ndeki tüm hükümlü tutsakların başka illerdeki hapishanelere sürgün edildiği de edinilen bilgiler arasında. Bununla amaçlanan ise tutsakları sevk sırasında fiziki olarak yıpratmak ve ailesinin-görüşçüsünün olmadığı illere göndererek yalnızlaştırmaya çalışmak. Sürgünlerin aynı zamanda hapishanelerde tedavi olması engellenen hasta tutsaklara yönelik bir işkence “imkanı” olarak değerlendirildiğinden kuşku duymamak gerekiyor. Zira saatler süren sevk yolculukları, ring araçlarının havasızlığı ve boğuculuğunda, tutsaklar kelepçeliyken yapılıyor. Tutsaklar sürgün edildikleri hapishanelerin girişinde de çıplak arama dayatmasına maruz bırakılıyor. Hapishaneleri arayan tutsak yakınlarına ise idare tarafından “bilgimiz yok, mesai saati dışındayız birşey söyleyemeyiz” türünden cevaplar veriliyor.

30 günlük gözaltı, işkence aracı olarak kullanılıyor

OHAL’le birlikte her yerde artan keyfiyet ve zorbalık yalnız sokaklar ve hapishanelerde değil, süresi 30 güne çıkarılan gözaltılarda da yaşanıyor. 24 Temmuz günü Dersim’de gözaltına alınan SGDF’liler gözaltı boyunca darp edildi, tecavüz tehdidine maruz kaldı. Urfa’da gözaltına alınan ve işkence gören iki kişiye polisler “30 günümüz var, buradan sağ çıkamayacaksınız” diyerek, uzatılan gözaltıyla amaçlananı itiraf etmiş oldular.

Zamanında “demokrasi bizim için amaç değil araçtır” diyen Erdoğan’ın başında olduğu AKP iktidarı bugünlerde demokrasiyi diline dolamış durumda. Aynı AKP, 15 Temmuz darbe girişimini savuşturmanın ardından meydanlarda “demokrasi şölenleri” düzenlemeye girişti. Sonrasında ise ilan edilen OHAL’le birlikte darbe koşullarını kendisi uygulamaya soktu.

Bunların tümü demokrasi adına yapılırken, devrim ve sosyalizm için mücadele etmiş, bedel ödemiş devrimci-siyasi tutsakların üzerindeki tecritin daha da koyulaştırılmaya çalışılması, uygulamaların asıl amacını gözler önüne seriyor. Burjuva basının da özellikle yer vermediği tecrit saldırılarına karşı devrimci tutsaklarla dayanışmayı yükseltmek önemli bir yerde duruyor. Zira henüz darbeci denerek cemaatçi unsurlar gözaltına alınıp tutuklansa da, bunun çok daha kitlesel bir şekilde devrimci-ilerici güçlere yöneleceğinden kuşku duymamak gerekiyor.

 

 

 

 

Sınıf devrimcilerinden siyasal gündem üzerine söyleşiler

 

Sınıf devrimcileri 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından yaşanan siyasal gelişmeler üzerine çeşitli illerde söyleşiler gerçekleştirdi.

23 Temmuz günü Kadıköy’de yapılan söyleşide 15 Temmuz “darbe girişimi”, bu süreci hazırlayan ön koşullar, darbe girişiminin ardından başlayan tasfiye operasyonları, OHAL kararıyla birlikte daha da artan faşist baskı üzerine tartışmalar yapıldı. İşçi ve emekçilerin tek kurtuluşunun devrimci bir sınıf hareketi olduğu, ne parlamenter hayallerin, ne darbenin, ne de AKP’nin gerici uygulamalarının çözüm olduğu vurgulanarak söyleşi sonlandırıldı. Söyleşinin ardından sınıf devrimcileri Kızıl Bayrak gazetesini işçi ve emekçilere ulaştırdı.

Aynı gün Almanya Wuppertal’de, darbe girişimi ve sonrası gelişmelerin çok yönlü olarak ele alındığı ve tartışıldığı bir toplantı gerçekleştirildi.

Tartışma ve değerlendirmeleri kolaylaştırmak amacıyla çeşitli dönemlerde yapılmış değerlendirmeler üzerinden önce bir sunum yapıldı.

Ardından, ABD’nin Ortadoğu ve Önasya’daki çıkarları ve yeni ihtiyaçları çerçevesinde cemaat ve AKP kanatlarıyla desteklenmeye değer görülüp işbaşına getirildiği ilk günden, adım adım iktidara gelmelerinin, devletin resmi ve sivil kurumlarını ele geçirişlerinin, iktidara yerleşmelerinin hemen ardından aralarında başlayan iktidar kavgasının, hangi olaylarla kendisini dışa vurduğu üzerinde durularak, söz konusu değerlendirmelere de atıfla, bugünkü duruma nasıl gelindiği ortaya kondu.

Darbe girişimi vesilesiyle, sol hareket de dahil hangi güçlerin bu gelişmeyi nasıl yorumladıklarına değinilen söyleşide devrimci sınıf hareketi yaratmanın daha acil ve daha yaşamsal önem kazandığına dikkat çekildi. Toplantı alınan kararların ardından sonlandırıldı.

24 Temmuz günü ise Gebze’de yapılan söyleşide 15 Temmuz’dan beri düzen içi çatışmanın yeni bir boyutu ile gelişen süreçte işçi ve emekçilerin darbe ve demokrasi ikilemi ile taraflaştırılmaya çalışıldığı ifade edildi. İşçi sınıfının bağımsız bir taraf olarak mücadeleye çıkmasının ve çürümüş kapitalist düzeni, faşist sermaye diktatörlüğünü her yönüyle teşhir ederek, devrim alternatifini ortaya koymasının örgütlü davranmasının önemi vurgulandı. Liseliler de benzer gündemlerle bir söyleşi gerçekleştirdi.

24 Temmuz’da sınıf devrimcilerinin İzmir’de düzenledikleri söyleşi Türkiye’de yaşanan darbelerin iktisadi arka planı aktarılarak başlatıldı. Geniş bir yelpazede yapılan tartışmaların ardından bu süreçte işçi sınıfının bağımsız devrimci tavrını geliştirmesinin önemi ve sınıfın komünist partisinin misyonunun altı çizildi.

Söyleşinin ikinci bölümünde demokrasinin sınıfsal niteliği üzerinde durularak OHAL koşullarının sınıf devrimcilerinin siyasal çalışmasının önüne getireceği her türlü engele ve baskıya rağmen çalışmanın güçlü bir biçimde örüleceği ifade edildi.

25 Temmuz’da Esenyurt’ta sınıf devrimcileri sürecin sınıfsal analizinin önemi ve işçi sınıfının devrimci tutumu eksenli bir dizi başlık üzerinde durdu. Devrimci sınıf mücadelesi açısından yapılması gerekenler konuşuldu.

Söyleşide, emperyalist-kapitalist sistemin yaşadığı bunalım ve kriz süreçleriyle bağı içinde, Türkiye’deki yansımaları üzerinde duruldu. AKP’nin ortaya çıkışı ve iktidar oluşu sürecinde yaşanan gelişmeler, “rejim krizi” çerçevesinde 15 Temmuz’un algılanması gerektiği belirtildi.

Çözümün işçi sınıfının devrimci müdahalesi ile olanaklı olduğunun ifade edildiği söyleşi, devrimci sınıf çalışmasındaki görevlere işaret edilerek bitirildi.


 
§