17 Haziran 2016
Sayı: KB 2016/23

Sınıfa karşı sınıf!
İletişim alanına kirli savaş ayarı!
Katiller, tetikçiler devlet güvencesinde
Yaşam alanlarımız ranta kurban!
Açlık sınırındaki ücretle gelir vergisinde basamak atlamak!
“Dayanışmayı büyütmemiz ve birlik kurmamız gerekiyor”
Sahte güzellik algısı ve sömürü üzerinden büyüyen AVON!
"Metal Fırtınanın yolundan 2017’ye hazırlanıyoruz!"
15-16 Haziran etkinlikleri
15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi'ne dair - 3
“Mücadelemize devam edeceğiz!”
LYS karşıtı şenlikler gerçekleştirildi
Karanlığa karşı geleceğiz ve değişecek dünya!
Liselerde protestolar sürüyor: “Hep birlikte sırtımızı dönelim”
Piyasacı eğitimi durduralım!
İngiltere’de Brexit Referandumu ve kapitalizmin korkusu
Venezuela’da Amerikancı sağın referandum hamlesi
Rakka-Menbiç operasyonu ve Kürt halkını bekleyen tehlikeler
14 Haziran’da Fransa’da milyonlar sokaklardaydı
“Karanlığın en zifiri olduğu an, aydınlığa en yakın olan anıdır!”
Clara Zetkin proleter kadınların devrim mücadelesinde yaşayacak
Enternasyonal proleter edebiyatın usta kalemi: Maksim Gorki
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Piyasacı eğitimi durduralım!

 

Türkiye’de eğitim her kademesinde paralıdır. Sermaye devletinin yasalarında sosyal bir hak olarak tanımlanan “parasız eğitim” hakkı, ancak kâğıt üzerinde kalmaktadır. İlköğretimden başlayarak kayıt parası, eğitime katkı payı, fotokopi parası, aidat parası vb. biçimlerde her şey “mevzuat bir kenara bırakılarak” ücretlendirilir. Bu ücreti ödememe karşısında herhangi bir yaptırım uygulanamayacağı için, aileler ve öğrenciler okul müdürlükleri tarafından “rencide etme” yöntemi ile “cezalandırılır”. Yani bu düzen insanları yoksul bıraktığı yetmiyormuş gibi; emeğiyle, onuruyla yaşayıp çocuğunu büyütmeye çalışan insanları “yoksulluğuyla utandırmaya” çalışır.

Üniversiteler ise sermaye düzeni için tam bir ticarethanedir. Eğitim her bölümü ile piyasalaştırılarak sermayenin hizmetine sunulmuştur. Üniversitenin akademik-teknik imkanları Tekno-Kentlerle sermaye gruplarının AR-GE (Araştırma Geliştirme) departmanlarına dönüştürülmüştür. Öğrencilerin girmesi yasak olan sözde bu akademik saha, her türlü üretim aracının, savaş makinesinin geliştirilmesi için sermayenin hizmetine sunulmaktadır.

Üniversite dekanları yayınevi şirketleri ile anlaşarak öğrencileri pahalı ve niteliksiz kitapları satın almaya zorlar. Rektörlükler anlaştıkları bankaların banka kartlarını öğrenci kartları olarak bastırır. Çoğu üniversitenin öğrenci kartları aynı zamanda banka/kredi kartıdır. Ve bu kartların alınması zorunlu tutulur. Karşılığında ise rektörlerin makam araçları bankalarca yenilenir. Rektörler, dekanlar, bölüm başkanları bankalar ve yayın evleri tarafından “hediyelere” boğulur. Soygunculuğun, yolsuzluğun, rüşvetçiliğin üniversitelerdeki iz düşümüdür yaşanan.

En son Marmara Üniversitesi'nde “bütünleme sınavlarının kaldırılması” üzerinden yaşanan örnek, eğitimin ticarileştirilmesinin en bariz yansımasıdır. Marmara Üniversitesi’nde ücretsiz bütünleme sınavları kaldırılarak öğrenciler ücretli yaz okullarına bırakılmak istenmektedir. Üniversite rektörlüğü hiç utanmadan, çekinmeden derdinin eğitim değil, öğrenciler üzerinden para kazanmak olduğunu ortaya koyuyor. Peki bu cesareti nereden alıyor? Birincisi; öğrencilerin örgütsüzlüğünden! İkincisi ise; zaten düzenin soyguncu, rantçı ve rüşvetçi bir düzen oluşundan.

O zaman biz ne yapacağız? Birincisi; DGB saflarında örgütleneceğiz. İkincisi ise; bütün bu soygunculuğun, yolsuzluğun, rüşvetçiliğin kaynağı olan sermaye düzenini yıkacağız. Ancak o zaman parasız, bilimsel, nitelikli, eşit, anadilinde bir eğitime ulaşabiliriz.

D. Gürcü

 

 

 

 

Herkese parasız, bilimsel, ana dilde eğitim!

 

Üniversitelerin kapanış dönemi bu yaz da “bütünleme sınavları” ve “ yaz okulları” gündemiyle başladı... Parasız eğitim ve sosyal devlet kandırmacası da bir kere daha gün yüzüne serildi.

Binlerce öğrenciyi ilgilendiren “yaz okulu”, ticarileşmiş eğitimin şüphesiz ki en çarpıcı örneğidir. Dönem içinde çeşitli biçimlerde “har(a)ç” parası alınırken, dönem bittiğinde ise soygun düzeni birkaç ders için binlerce lira alınarak sürdürülüyor. Ve bizler biliyoruz ki, birçok arkadaşımız harç parasını çıkarmak için çalışıyor, kimisi ise iş cinayetlerinde katlediliyor…

Sermayenin ihtiyacına göre şekillenen okullarda ve bölümlerde, geleceğin modern kölelerinin yahut diplomalı işsizlerinin yetiştirildiğini biliyoruz. Sayıları her gün artan özel okullar ise, sermaye için bir gelir kaynağı olarak işletiliyor.

Son dönemde ise, birçok okulda bütünleme sınavlarının ve yaz okullarının kaldırıldığı haberleri geliyor. Öğrenciler bütünleme sınavı kaldırılarak yaz okuluna mecbur bırakılmak isteniyor. Yaz okuluna kalan bir öğrenci, her bir ders için ortalama 200-300 TL ödüyor. Kendi okulunuzda yaz okulu açılmaması nedeni ile başka bir okulun (hele de bir özel okulun) yaz okulunda o dersi aldığınız takdirde bu rakam 2000 TL’yi bulabiliyor.

Özellikle devlet üniversitelerinde bütünleme sınavları ve yaz okulları kaldırıldığı için, öğrencilere özel okullar adres olarak gösteriliyor. Binlerce liralık yaz okulu ticareti ise böylelikle sürdürülmeye çalışılıyor.

Elbette bu soyguna karşı öğrenciler tepki gösteriyor. Kocaeli Üniversitesi’nden, Marmara Üniversitesi'ne, birçok üniversitede bütünleme sınavı ve yaz okulu hakkı için eylemler yapıldı. Bu da dönem dönem gündeme gelen, ama güncelliğini hiç kaybetmeyen “parasız eğitim” talebinin gençliğin önemli bir mücadele gündemi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Mevcut sistemin bu talebi karşılama olanağı yok. Çünkü sistem öğrencilere müşteri gözüyle bakıyor.

Bu nedenle önümüzdeki dönem içerisinde “parasız, bilimsel, ana dilde eğitim hakkı” için mücadeleyi büyütmeli, gençlik kitlelerini bu mücadelenin parçası haline getirmeliyiz.

İ. Y. Gün

 

 

 

 

Bildiri yayınlayan liseye polis baskını

 

Dinci-gericiliğin eğitim alanındaki saldırılarına tepki gösteren liseliler, yayınladıkları bildirilerle “karanlığa karşı” mücadele çağrısını yükseltiyorlar. İstanbul Erkek Lisesi’nde başlayan protestonun ardından, ülkenin farklı kentlerinden bir dizi lisede öğrenciler bildiriler yayınlayarak “karanlığa teslim olmayacaklarını” dile getirdiler.

Liselilerin bildirileri, sermaye devleti tarafından saldırganlıkla karşılandı. Dinci-gericiliğin şefi Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmada liselilerin tepkisinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmesinin ardından devreye polis girdi.

Öğrencilerin bildiri yayınladığı liselerden biri olan Samsun Anadolu Lisesi’ne 13 Haziran sabahı Samsun Terörle Mücadele Şubesi’ne bağlı polisler tarafından baskın yapıldığı öğrenildi.

Edinilen bilgiye göre, sabah, mezun olan öğrencilerin okula girme isteği okul yönetimi tarafından engellenince kısa süreli gerginlik yaşandı. Bunun üzerine okul yönetimi okula polis çağırdı. Yönetimin çağrısı üzerine TEM polisleri okula geldi.

 
§