26 Şubat 2016
Sayı: KB 2016/08

Baharın çağrısı: Direniş!
“Altına hücum”, talana devam!
Kürdistan’da katliam saldırıları sürüyor
Katiller puslu havayı severler!
İşçi sınıfı ve emekçi kitleler gerici atmosferde boğulmaya çalışılıyor!
Üretimi durdurma eylemleri yaygınlaşıyor
DEV TEKSTİL GMYK Şubat ayı toplantısı sonuç bildirgesi
Kölelik yasalarına karşı gücümüz birliğimizdir!
Bursa ve Kocaeli’de Büyük İşçi Buluşması 6 Mart’ta
Demir Madencilik işçilerinin direnişi üzerine...
Kadın İşçi Kurultayı başarıyla gerçekleştirildi!
Türkiye’de kadın işgücü ve gelişimi / 3
Kamu emekçileri kıskaca alınıyor!
Adliyede devrimci avukatlara saldırı
“DGB’yi fırtınalı süreçlere hazırlayacağız!”
Kadıköy’de Cansel için eylem
Suriye’de ateşkes ilan edildi
Sistemin mülteci krizine bulduğu yeni çözüm
Bölücü devletlerden “bölünme” tartışmaları
Düşman bir ve her yerde!
Sermaye sınıfının çürümesinin en net göstergesi
İmran Aydın ölümsüzdür!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi sınıfı ve emekçi kitleler gerici atmosferde boğulmaya çalışılıyor!

Devrimci bir sınıf hareketi tek çıkış yoludur!

 

İşçi sınıfı giderek güçlenen bir hareketliliğin içinden geçiyor. Hareketliliğin giderek ivmelenmesi, on yıllardır biriken bir dizi sorun alanını daha görünür hale getiriyor. Bununla birlikte sermaye devletinin yarattığı bilinç ve algı düzeyi, sınıf hareketinin mücadele potansiyelini gerileten, dönemin ihtiyacına yanıt üretecek bir refleks göstermesini frenleyen temel bir yerde duruyor. İşçi sınıfı saflarında hayat bulan burjuva önyargılar yine sınıfın en temel ayakbağı olarak karşımıza çıkıyor.

Önümüzdeki dönem açısından çelişkilerin derinleşeceği, çatışmanın yoğunlaşacağı bir süreç bekleniyor.

Sınıf içinde şoven kuşatma!

Sermaye devleti işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin birleşik mücadele zeminlerini ortadan kaldırmak için, ülkenin özgünlüklerini gerici bir temelde yıllardır kullanageldi. Ulusal, dinsel, mezhepsel önyargılar temelinde yaratılan yapay ayrımlar sürekli körüklendi, toplumsal ölçekte yaşanan çelişkiler gerici kışkırtmaların dayanağı haline getirildi. İşçi sınıfı ve emekçileri hedef alan bu saldırı yine onların hareketsiz ve edilgen nesnellikleri temelinde güçlü bir karşılık buldu. Burjuva gericiliği, sistemin içerisinde debelendiği çok yönlü krizlerin yönetilmesinde, ülke içinde ve dışında sermaye devletinin giriştiği savaş ve saldırganlık politikalarının meşrulaştırılmasında güçlü bir zemin oldu.

Bugün bir kez daha ülke gündemini önemli ölçüde Kürt halkına yönelik kirli savaşın eşlik ettiği şovenist propaganda belirliyor. Toplumun bütününü kesen bu gerici propagandayla bir yandan Kürt halkının özgürlük ve eşitlik istemini hedef alan saldırganlığa toplumsal bir dayanak yaratılmaya çalışılıyor, diğer yandan farklı ulus ve mezheplerden oluşan işçi sınıfının birliğini bölmek ve gerici çatışmaların tarafı haline getirerek hareketsiz kılmak için uğraşılıyor.

İşçilerin biriken ekonomik, sosyal sorunlarının üzerini örtmek için “ulusal hassasiyetler” söylemi temel bir araç olarak kullanılıyor. Sosyal haklar temelinde girişilen eylemsel süreçlerde, şovenist etki bir dizi örnekte gördüğümüz gibi mücadelenin önüne geçen, hak taleplerinden feragat etmeye varan sonuçlar üretiyor. Sermaye düzeni tarafından olduğu kadar, sermayenin uzantısı sendikal bürokrasi tarafından da gündeme getirilen bu gerici yaklaşımlar, işçi sınıfını mücadeleden alıkoymak için etkin bir şekilde kullanılıyor. Gerici odaklar tarafından propaganda edilen, “ülke bu durumdayken grev-direniş yapmak nereden çıktı” söylemini birçok işçi eyleminde duyuyoruz. Uzun yılların ardından binlerce işçinin katıldığı Telekom grevi sürecinde sendika ağaları, Kürt halkına yönelik o dönem arttırılan saldırganlığı desteklemek için böylesi bir propaganda yürütmüş, “gerekirse grevi bitiririz” söylemi Telekom işçileri üzerinde küçümsenmeyecek bir etki alanı yaratmıştı. Sonrasında yaşanan bir dizi işçi eylemi sürecinde de buna benzer örnekler yaşandı, yaşanmaya devam ediyor.

Şovenist propagandanın sınıf içindeki etkisini ortaya koyan en son örnek ise uzun bir dönemdir hareketlilik içinde olan metal işçileri saflarında görüldü. Geçtiğimiz yıl düşük ücretler ve Türk Metal çetesine karşı ayağa kalkan metal işçileri, işçi sınıfı mücadelesi açısından önemli adımlar attılar, kazanımlar elde ettiler, yaratılmaya çalışılan edilgenliği parçaladılar. Fakat içinde bulunulan gerici-şoven atmosfer, metal işçilerinin mücadele güç ve enerjisini dizginleyen bir etmen olarak yerini korudu. Bugün ek zam istemleri üzerinden yeni bir hareketlilik yaşayan fabrikalarda dönemin özgünlükleri üzerinden estirilen gerici propagandanın etkilerini görmeye devam ediyoruz. Hareketin merkezi olan Renault’da işçiler dinamik bir mücadele süreci örgütlerken, Ankara’da yapılan bombalı saldırı ve estirilen milliyetçi-şoven rüzgar nedeni ile eylemlerini ertelediler, bayrak yürüyüşü gerçekleştirdiler. Binlerce işçinin çalıştığı Tofaş işçileri yine aynı etkinin koşulladığı reflekslerle hareket ediyorlar.

İşçi sınıfı içindeki gerici kuşatma parçalanmalıdır!

“Gericiliğin gücü, edilgenliğin gücüdür.” Burjuva sınıfın gerici bir temelde topluma dayattığı önyargıların temelini bu cümle özetliyor. Gündelik yaşamda karşımıza çıkan farklı tonlardaki her türlü gerici ideolojinin sınıf ve emekçi kitlelerde hayat bulmasının zemini yaratılan edilgenliktir. Türlü araç ve yöntemle hareketsizliğe mahkum edilen kitleler, bu zemin üzerinden gerici bir propagandayla sersemletiliyor, kapitalist sistemin tortularıyla dumura uğratılıyor, bilinçleri bulandırılıyor, gerici çıkarların dayanak noktası haline getirilmeye çalışılıyor.

İşçi sınıfı içindeki gerici kuşatmayı kırmak, sosyal mücadele dinamiklerini harekete geçirmekle olanaklıdır. İşçi sınıfını yine bizzat sistemin yarattığı sorunlar ekseninde mücadeleye çekme ve hareketsizliği kırma uğraşı edilgenliğe vurulacak en etkili darbe olacaktır. Kapitalizmin doğası gereği yarattığı çok yönlü sosyal hoşnutsuzluk, bu temelde gerçekleştirilecek müdahaleleri kolaylaştırmakta, sınıfın saflarında kendiliğinden bir potansiyelin birikmesine kaynaklık etmektedir.

Sosyal mücadele pratiğini; aynı zamanda onyıllardır yaratılan bilinç bulanıklığını giderecek, burjuva algının sınıf içinde yarattığı kiri-pası temizleyecek, sınıfsal bilincin gelişmesini sağlayacak, sınıfa karşı sınıf tutumunu güçlendirecek siyasal müdahale tamamlamak zorundadır. Gündelik yaşamda en küçüğünden en büyüğüne kadar karşılaşılan her sorunun arkasında yatan sınıf mantığı ve refleksini anlama, her türden gelişmenin kurulu düzen ve devlet gerçeği ile bağını kurma ve bunun karşısında konumlanma çabası, gündelik yaşam içinde sürekliliğini korumak zorundadır.

İşçi sınıfı mücadelesinde aslolan siyasal kazanımdır. Sınıfın siyasal planda katedeceği mesafe, ekonomik ve sosyal hakların güvenceleneceği zemindir. Tersinden siyasal müdahalenin, bununla doğru orantılı olarak işçi sınıfının siyasal bilincinin zayıflığı koşullarında ekonomik temelli bir takım taleplerde kazanımlar elde edilse bile, bu durum geçici olmaya mahkumdur. Gerici ideolojik kuşatma koşullarında ise, siyasal bilinç zayıflığı sosyal mücadele dinamiklerini dizginleyen, işçi sınıfı saflarında biriken mücadele potansiyelini eriten bir misyon oynamaktadır.

Ekonomik, sosyal taleplerin mücadele potansiyelini güçlendirdiği şu günlerde, sermaye devletinin bu potansiyeli dinamitlemek için girişeceği gerici propagandanın yaratacağı etki, işçi sınıfı hareketini bekleyen en önemli tehlikelerden birisidir. Bu tehlikeye karşı sınıf kitlelerini gündelik çalışma içerisinde uyarmak, bilinçlerini açmak, gelişmelerin sınıfsal mantığını kavramalarına yardımcı olmak ve bütün bunlarla birlikte işçi sınıfının siyasal tutumu ve eylem kapasitesini yükseltmek tayin edici önemdedir.

Yakın dönemde yaşanan Tekel Direnişi farklı ulustan işçilerin sınıfsal istemleri ekseninde yan yana geldiklerinde gerici propagandanın parçalanabileceğini göstermişti. Diyarbakır ve Trabzon’dan gelen işçiler, Ankara’nın göbeğinde kurdukları çadırlarla haklarına ve geleceklerine birlikte sahip çıkarak, önyargılarını ortadan kaldıran adımlar atmışlardı. Yine Greif işgali süresince farklı ulus ve mezhepten işçilerin kaynaşmalarının anlamlı pratikleri yaşanmıştı. Bugün yine sınıfı etkisi altına alan gerici atmosfer benzer sosyal mücadele süreçleri içerisinde aşılacaktır, fakat bunu güçlendirecek ve kalıcılaştıracak olan şey ise işçi sınıfına yönelik devrimci siyasal müdahale olacaktır.

İşçi sınıfına devrimci bir müdahale temelinde, devrimci bir sınıf hareketi yaratma hedefini gündelik çalışmalarının ana ekseni olarak gören sınıf devrimcileri, işçi sınıfının tarihsel hareketi açısından olduğu kadar, bunu olanaklı kılacak olan gündelik harekete de bu bütünlük ekseninde bakmalı, işçi sınıfına yönelik müdahalenin zeminini bu bütünlük üzerinden gerçekleştirme çabasını güçlendirmelidir.

 
§