13 Kasım 2015
Sayı: KB 2015/42

Savaş, saldırganlık ve sosyal yıkım programı kapıda
Yeni anayasa tartışmaları ve soldaki yankıları
Devlet terörüne karşı fiili-meşru mücadele!
“Haritadan sileceğiz”
Hakları kazanmanın yolu, devrimci sınıf mücadelesinden geçiyor
Ankara Katliamı protesto edildi, katledilenler anıldı
Diyarbakır ve Muş’ta tutsaklara saldırı
Şişecam’da kırılma ve ihanet!
Sağlıkta özelleştirme saldırısı
Sağlık emekçileri özelleştirmeye tepkili
Kocaer-Gürmak direnişleri üzerine
TOMİS Ege Yürütmesi kuruldu!
Direnen IFF işçileri açlık grevinde
Ekim Devrimi ve savaş
Sosyalist Ekim Devrimi: Ezilen halkların kurtuluş bayrağı
Şan olsun 17. yılında proletaryanın kurmay öncüsüne!
Asya-pasifik: Hegemonya savaşının bir başka sahası
G20: Her yönüyle kâr odaklı bir platform
Barbarlıktan fışkıran insanlık dramı
Savaş mağduru göçmenler emperyalist politikaların kıskacında
İnkarcı devlet ilkokullarda Arapça dersine hazırlanıyor
DGB 1. yılında!
“Ok fırladı çıktı yaydan!”
25 Kasım’ın mücadele çağrısı; Yaşamak için sosyalizm!
Seçimleri AKP kazandı, asgari ücretli kazanacak mı?
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İnkarcı devlet ilkokullarda Arapça dersine hazırlanıyor

 

Arapça, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün ilgili yazısında belirttiği gibi: "22 ülkede yaklaşık 350 milyon nüfusun anadil olarak konuştuğu” bir dildir. Dolaysıyla öğrencilerin Arapça öğrenmesinde hiç bir sıkıntı olamaz. Sonuçta öğrenilen her dil, o dili konuşan halkla doğrudan temas kurulması, o halkın, kültürel, ekonomik ve tarihsel temellerinin bizzat kaynağından öğrenilmesini sağlar. Hatta öğrencilerin, çeşitli Afrika ve Amerika dillerini, Orta Asya dillerini ve Amazon Ormanlarında yaşayan çeşitli kabilelerin dillerini öğrenmelerinde de bir sıkıntı olamaz." Fakat burada bir dil dersinden bahsedilmediği herkesin malumudur.

Milli eğitimin en son aldığı Arapça dersi kararı ve bu dersin Din Öğretimi Genel Müdürlüğü aracılığıyla duyurulması, her şeyi din çemberi içine almaya çalışan sermaye devletinin Arapça dersi konusunda da benzer bir tutum içine gireceğini göstermektedir. AKP hükümeti, anaokullarına kadar taşıdığı dini eğitimi (değerler eğitimi) Arapça dersiyle pekiştirme niyetindedir. Okulların imam-hatipleştirilmesi, müfredatın gericileştirilmesi, bir yığın dini içerikli dersin “seçmeli(!)” adı altında öğrenci ve velilere dayatılması, Osmanlıca dersi derken nihayetinde Arapça’yla gerici eğitim pekiştirilmektedir. Milli Eğitim en son yayınladığı “Değerler Eğitimi kitapçığı” ile bu konuda ne kadar ileri gidebileceğini göstermiştir. Arapça dersiyle de okuldan “Sıbyan Mektebine” geçiş büyük ölçüde tamamlanmış olacaktır. Hükümet, çocukların beynini daha küçük yaşta yıkayarak kindar, itaatkâr, sorgulamayan, dogmatik düşüncelere körü körüne bağlı bireyler yaratmak ve böylece de kriz ve kaos içindeki sermayenin kölelik kuramlarını pekiştirmek istemektedir.

Hükümet, her zamanki gibi bu konuda da manüplatif açıklamalarla, karşısındakini aptal yerine koyan türde bir yaklaşım sergilemektedir. Bir kere Milli Eğitimin Arapça konuşan kişi sayısını gerekçe göstermesi tam anlamıyla bir şark kurnazlığıdır. Eğer burada söz konusu olan sayıysa, Çince 1 milyara yakın insan tarafından konuşulmaktadır. Sorunun ekonomi olması durumunda da yine Çin ekonomisi Arap ekonomisini kat kat aşmaktadır. Arapça dersinin verilmesinde öne sürülen bir diğer gerekçe ise Suriye’den gelen ve Arapça konuşan insanlardır. Bu gerekçe de başka bir ikiyüzlülüğü vurgulamaktadır. Türkiye geçmişten bu güne, Balkanlar ve Kırım başta olmak üzere, çeşitli bölgelerden gelen halkları asimile etmek için daha baştan önlemler almış ve asimilasyon politikalarını daha kolay uygulamak için, bu halkları küçük parçalar halinde Anadolu’nun çeşitli yerlerine yerleştirmiştir. Kaldı ki Türkiye’nin, Hatay, Urfa, Adana ve Mersin başta olmak üzere çeşitli bölgelerinde binlerce yıldır yaşayan ve Arapça konuşan insanların asimilasyonu için de var gücüyle çalışmıştır. Buradaki asıl ikiyüzlülük ise, Türkiye’de başta kadim Kürt halkı olmak üzere, Çerkez, Gürcü, Arnavut, Hemşin, Laz, Ermeni vb. halkların dillerine getirilen yasaklamalardır. Türkiye, 80-90 yıldır bırakın bu dillerde eğitim yapılmasını, okullarda, bu dillerde konuşulmasını dahi yasaklamış hatta bu denetimi evlere kadar taşımıştır. Üstelik bu asimilasyoncu- inkârcı politikayı, “Bulgaristan’da Orta Asya ve Kafkaslar’da esir Türkler” demagojisi eşliğinde gerçekleştirmiştir. Sonuçta çelişki, Türkiye egemenlerinin umursamadığı bir durumdur.

Bugün Türkiye bir halklar hapishanesidir ve bu topraklarda yaşayan hiçbir etnik yapı, ulus ve milliyet kendi dilinde rahatça konuşup kendi dilinde eğitim alamamaktadır. Kürt halkının onlarca yıldır verdiği mücadeleye rağmen bu haklar hala çok sınırlıdır ve inkârcı politika özünden hiçbir şey kaybetmeden devam etmektedir. Üstelik inkârcı sermaye devleti, her dönem, çeşitli isimler altında sokağa döktüğü çetelerle ve bu çeteler aracılığıyla düzenlediği pogromlarla, bu halklar üzerindeki baskıyı arttırıp asimilasyoncu politikayı tekrar tekrar pekiştirmektedir. Son yılarda Kürt halkının son derece sınırlı olan kazanımlarını sıfırlamak için bir kez daha bu çetelerin işe koşulduğu görülmektedir. Bu inkârcı politika devam ederken Türkiye’nin her yerinde boy gösteren yabancı dil kursları, Osmanlıca ısrarı ve en son Arapça dersi kararı gerçek bir ikiyüzlüktür ve bu ikiyüzlülük uzun süredir devam etmektedir.

Kamu Emekçileri Bülteni'nin Kasım 2015 tarihli
53. sayısından alınmıştır...

 

 

 

 

DLB’den
Bünyamin Buyun için eylem

 

Ankara DLB, 8 Kasım günü Mamak’ta çalıştığı inşaatta ihmaller yüzünden hayatını kaybeden 14 yaşındaki Bünyamin Buyun için 9 Kasım günü Ankara’da eylem yaptı.

DLB’liler basın açıklamasıyla liselileri mücadele etmeye ve hesap sormaya çağırdı, sermayenin ucuz iş gücü ihtiyacını işçi emekçi çocuklarından ve meslek liselilerden gidermeye çalıştığını bir kez daha vurguladılar.

Eyleme destek veren DGB de iş cinayetleri ve staj sömürüsü karşısında susmayacaklarını, üniversitelerden, liselerden, sokaklardan gelerek hesap soracaklarını vurguladı.

Liselilerin Sesi / Ankara

 
§