3 Temmuz 2015
Sayı: KB 2015/26

Seçeneksiz düzene ve gerici savaş çığırtkanlığına karşı devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!
AKP güdümündeki sermaye iktidarı savaş tamtamları çalıyor
AKP Suriye Kürdistanı'nı boğmak için savaşa hazırlanıyor! - H.Yağmur
Siyasal krizin ortasında savaş tamtamları
Kürt halkıyla dayanışmaya!
Sendikal bürokrasinin ‘yeni sendika’ hazımsızlığı!
Metal İşçileri Birliği’nden muhasebe
Opsan direnişinin gösterdikleri
Türk Metal çetesi işçi kanı dökmeye devam ediyor!
MİB’den Arçelik LG işçilerine çağrı
“En büyük koalisyonu biz kurduk!”
Kamuda TİS süreci ve icazetçi-bürokratik çizginin ruhsuzluğu
SES MTK'sının gösterdikleri
İşçilerin Birliği Derneği'ne saldırılar ve kapatma davası süreci
DEV TEKSTİL genel kurula hazırlanıyor
BYUAŞ işçileri: Yurdakul’dan hesap soracağız!
Kapitalizmin aynasında Yunanistan bataklığı - A. Engin Yılmaz
Düzen-devrim arafında reformistler: Ya düzene hizmet ya yok oluş!
Ermenistan'da 'Haziran' günleri - M. Ak
Kobanê katliamına protesto
İstanbul'da 2 Temmuz mitingi
Adana, Mersin ve İstanbul'da kamp çağrısı
"Şirretin merkezi AKP'nin medyası"
Kamp Armen için eylemler
"Cezasızlık son bulmalı"
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal İşçileri Birliği’nden muhasebe

 

Metal işçileri olarak oldukça zor ve sıkıntılı günler yaşadık. Haftaya bir ay önceki “ücret iyileştirmesi” sözünü yutan MESS ve ortaklarının yaptığı sadaka teklifle başladık. Buna karşılık MESS’e karşı hemen her fabrikada “üretimi durduralım ve birlikte yapalım” eğiliminin ortaya çıkmasıyla “Genel grev” dedik. Böylelikle Reno yönetiminin istediği süreye bağlı olarak Cuma gününü “Genel grev” tarihi olarak belirledik... Cuma günü yönetimin sadakada ısrar etmesi halinde Reno işçisinin alacağı tavra göre genel grevin hayata geçirilebileceği düşüncesindeydik.

Fakat bunun hemen akabinde gördük ki MESS, tüm bu ihtimalleri de hesaplayarak organize bir saldırı planını devreye soktu.

Ne yaptı? Daha ilk anda sadaka teklifine tepki gösteren fabrikalarda toplu işçi kıyımına girişti. İlk olarak Tofaş’a saldırdı ve onlarca işçi arkadaşımızı tümüyle keyfi biçimde işten çıkardı. Buradaki işçi arkadaşlarımız bu saldırıya bu aşamada tok bir yanıt verebilselerdi, muhakkak ki MESS’in planı bozulurdu. Hem kıyım saldırısı durdurulur, hem de metal işçisinin genel grevi de daha bu ilk anda başlayabilirdi... Böylelikle de ücret iyileştirmesi hakkı da sökülüp alınabilirdi.

Ama böyle olmadı Tofaş işçisi daha ilk anda boyun eğdi..

İşte bu MESS ve ortaklarını daha da cesaretlendirdi. Tofaş’ta başardıkları için hızla diğer fabrikalara yöneldiler. Önce Mako ve arkasından da Ototrim’de kıyımlara giriştiler... Mako işçisi direnmeye çalıştı, ilk aşamada iyi de gidiyordu. Fakat gördük ki devlet de polis gücüyle Mako işçisinin direnişini kırmak için aktif biçimde çalışıyordu. Polis işçileri zorla içeri soktu.. Öte yandan ise Tofaş’ta da tanık olduğumuz gibi metal işçileri Mako işçilerine bu ilk anda güçlü bir destek veremedi. Çünkü hem fabrikalar arasında güçlü bir birlik oluşturamamanın bedelini ödüyorduk, hem de bu koşullarda gecikerek de olsa dayanışmanın gelmesi için Mako işçisinin biraz daha dayanması şarttı. Bunu MESS cephesi de bildiği için ne yapıp edip polisi de kullanarak daha ilk anda direnişi kırmak için yüklendi.

Maalesef Mako’da kırıldıktan sonra büyük kısmı BM’ye geçmiş olan Ototrim’de ise direnişin emaresi bile görülmedi.

Bu arada polis ve dolayısıyla iktidar bununla Mako’da yaptıklarıyla da kalmadı. Aynı günlerde öncü işçilerin bir kısmını “muhabbet etmek”, “ifade almak” gibi keyfince emniyete çağırarak baskı uygulamaya çalıştı.

İşte MESS’in bu kıyımına ve iktidarın polis gücüyle yaptığı baskıya karşı yanıt üretilemediği için metal işçisi, saldırı konumundan savunma konumuna geçmek zorunda kaldı. Hak isteyen konumundan mevcut olanı korumaya yöneldi. İşsizlik baskısı ve işten atılmaya yanıt üretememekten duyulan güvensizlikler ile korkular büyüdü... Böylelikle genel grev havası dağıtılmış oldu...

Fakat bu aşamada hala da Renault işçisinin Cuma günü ne yapacağı çok önemliydi? Eğer Reno işçisi istediğini koparıp alır ya da alamadığında üretimi durdurur ve direnişe geçerse, diğer fabrikalardaki kırılma da hızla tamir edilir ve genel grev, atılan işçilerin alınması talebini de içerecek şekilde daha güçlü biçimde gerçekleşebilirdi...

Fakat ne oldu?

Tofaş ve diğer fabrikalarda olan işçi kıyımı sadece kendi birliğine güvenen bir anlayışın hakim olduğu Reno işçisini de baskı altına soktu. “Acaba biz de yapamayız mı” sorularını arttırdı.

Öte yandan Renault yönetimi de aynı günler içerisinde MESS ile organize bir oyun oynadı.

Nasıl mı?

Zaman alarak Tofaş ve diğer fabrikalardaki hamlelerin yaratacağı tahribatın büyümesini bekledi. Böylelikle MESS’in sadakasının üzerine yeni bir sadaka da koyarak böylelikle Renault işçisi, Bosch sözleşmesinden en azla yetinme çizgisine getirildi.. Bunun için yönetiminin Renault işçisini asla tatmin etmeyen ödeme planı bir biçimde sineye çekilmiş oldu... İşte oyun bu kadar netken Renault’ta yer yer başına buyruk davranabilen mevcut sözcüler de bu oyunu bozacak bir önderlik kapasitesini maalesef gösteremediler. Çok yönlü baskılar altında bir kez daha ezilmiş oldular..

Böylelikle de genel grevin uygulanmasının zemini kalmadı...

Tüm bu yaşananlar, MESS ve ortakları 27 Mayıs’tan bu yana geçen bir aylık süreyi metal işçisinin mevzilerine kapsamlı ve organize bir saldırı planlamak için kullandığı anlaşılmış oldu.

Ama öte taraftan metal işçisinin de bu aynı süreyi birliğini sağlamlaştırmak, MESS’e karşı tek bir yumruk gibi birleşmek için kullanamadığı da görülmüş oldu...

Öyle ya Mayıs ayında direnişin bitirilmesi sırasında bu dağınıklığın ortaya çıkardığı sorunlar bilinmesine rağmen metal işçisi, bu sorunlarını çözemedi. Çözememekle birlikte bazı sorunlar da derinleşti. Örneğin Tofaş Mayıs ayında da birleşik mücadeleden ayrı duruyordu, ama Haziran ayında bu ayrılık Çelik-İş olayıyla birlikte derinleşti... Mako daha önce Mayıs ayında fabrikalar arasında oluşturulan kurula aktif biçimde katılırken, Haziran’da tümüyle uzaklaşıp kendi kabuğuna çekildi. Renault “mevcut sözcüler”in inisiyatifiyle hem yine birleşmekten, hem de bu birliğin zemini olan 15’i aşkın fabrikanın bir araya geldiği “yeni sendika” girişiminden bir biçimde uzak tutulmaya çalışıldı. Onlara rağmen Reno işçileri bu girişimin bir parçası olmakla birlikte bu diğerinin yerini tutamazdı.

Öte yandan ise Reno’da 27 Mayıs’ta direnişin bitirildiği sırada iç ilişkilerde bir dizi sorun ve gerilim ortaya çıktı. “Mevcut sözcüler” de yıprandılar.. Bunu gidermenin Reno işçisinin bütünlüğünün güçlü biçimde örülmesi ve bu mücadeleye “mevcut sözcüler” dışında bir biçimde öncülük edenlerin yeniden sorumluluk alanına çekilmesi için sandık kurulması gerekliyken bundan uzak duruldu. Bu da sorunları ve gerilimleri büyütmekten başka bir işe yaramadı. Öte yandan bazı mücadeleci işçileri de ya küstürdü ya da geriye itti...

İşte Tofaş ve diğer fabrikalarda elde edilen kısmi yenilgilerin üzerine bu da geldiğinde Renault işçisi, Mayıs ayındaki gücünü ve enerjisini kendisinde göremedi. Bunun sonucunda daha taleplerinin gerisine düşmeyi kabullendi ve temkinli bir çizgiye geriledi...

Sonuçta şunu diyebiliriz ki MESS, henüz yeterince organize olamamış metal işçisine yaralayıcı darbeler vurmakla birlikte metal işçisinin ana gövdesi hala da dimdik ayaktadır.. Bunun için bu yaralar en kısa sürede sarılacak, metal işçisi her zamankinden daha güçlü biçimde yoluna devam edecektir. Buna güvenimiz tam...

Ama bunun için de sınırlı ama büyük derslerle dolu olan bu süreçten gereken dersleri çıkarmak, bu dersler ışığında içimize çeki düzen vermemiz gerekiyor.

Bunun ise bugün önümüzde bir dizi görev var. Bunlardan birkaçı şöyledir:

Birincisi işten atılan arkadaşlarımızı sahiplenmeli, MESS’e ve ortaklarını bunu yaptığına pişman etmeliyiz.

İkincisi hep patronlarımız konusunda kurduğumuz hayalleri bir yana bırakmalıyız. Bunun çıkarları birbirine zıt iki sınıfın mücadelesi olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. İktidarın da MESS ile tam bir işbirliği içinde davrandığını unutmamalıyız. Böylelikle her türlü ihtimale ve saldırıya karşı kafamız açık olmalı, bir sınıf bilinci kazanmalıyız.

Üçüncüsü fabrikalarda, temsilci kurulları güçlendirilmelidir. Bunun için Renault gibi fabrikalarda sandıklar kurulmalıdır. Bu kurulların az sayıdaki işçinin ayrıcalıklarla donandığı bir kuruma dönüşmesi engellenmeli, bütün işçilerin söz ve karar hakkına sahip olduğu zeminler oluşturulmalıdır.

Öte yandan Coşkunöz, Mako gibi fabrikalarda öncü kurullar dağıtıldığı için hızla yenileri kurulmalıdır.

Dördüncüsü ise tüm metal işçilerinin mücadele birliğini sağlamak için mutlaka “Yeni sendika” adımı atılmalı, artık metal işçisi önünü görmelidir. Böylelikle tek bir çatı altında toplanacak olan metal işçisi, patronların birliği olan MESS karşısında tek bir yumruk gibi davranabilecektir.

Beşincisi ve son olarak ise metal işçisi MİB’den ve MİB’in anlayışından uzaklaşmanın kaybettirdiğini görmelidir. Bunun için MİB’e onun Facebook sayfasına daha fazla yakınlaşmalıdır..

Son olarak belirtmek isteriz ki, büyük bir tarih yazan metal işçileri olarak, bu birkaç günlük kayıpları fazlasıyla giderecek güce sahibiz. Unutmayalım ki MESS’in düzenini altüst ettik. MESS bu düzen hala kuramayacak da. On yıllar boyunca metal işçisi ağladı MESS güldü, ama artık devir değişti, bundan sonra metal işçisi gülecek! Yola çıktık, geriye dönüş yok, önümüz açık! Yürüyelim!

Herkese kolay gelsin!!!

Metal İşçileri Birliği / 27 Haziran 2015


 
§