12 Haziran 2015
Sayı: KB 2015/23

Bu düzen sürdükçe kontrgerilla hep olacaktır!
Seçimler bitti, düzenin açmazları sürüyor!
Seçim hileleri ve gösterdikleri!
Emekçi kadınların sorunlarını vekiller çözemez!
Devlet Diyarbakır’da Hizbulkontra’nın iplerini çözdü
HDP’yi daha da ‘ılımlılaştırmak’ için...
15-16 Haziran Direnişi yol gösteriyor...
Madenlerde metal etkisi ve aldatılmışlığa isyan
Çelik-İş: Aman üretim durmasın!
MESS’ten kıyım operasyonu
Yeni sendika için yola çıkıldı
Hedefte metal işçisi ve yeni sendika var
İşçi kurulları: Hareketin avantajı ve handikabı - B. Çağ
7 Haziran seçimleri ve sonrası
Devrimci seçim çalışmamız üzerine
7 Haziran sonrası: Panik, korku, bölünme...
Metal işçisi seçimini yaptı: DİRENİŞ!
G-7 Zirvesi: "Kapitalizm bir yamyamlık düzenidir!"
Sermayenin zirvesine karşı protestolar
İşçi ve emekçiler mücadelede
Satış sözleşmesine izin vermemek için...
Zamanı geçen “hurdaların” tam zamanlı salvoları! - O. Kara*
"'Baskılar ve cezalarınızla' komünist tutsakları yıldıramazsınız!"
Yaz kampında buluşuyoruz!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi kurulları: Hareketin avantajı ve handikabı

B. Çağ

 

Metal işçileri yol yürümeye devam ediyor. Geride kalan zamansa hareketin avantajları kadar sorun alanlarına ve hareketi yavaşlatan etmenlere de işaret ediyor. Bu noktada kurulların anlamı ve pratiğini değerlendirmek hareketin gelişim dinamiklerine bir göz atmak anlamına geliyor.

Metal işçilerinin eylemleri uzun bir zamandır biriken tepkinin açığa çıkışıydı. Ancak bunu Kayseri Boytaş fabrikalarındaki ya da Kütahya Seyitömer’deki örneklerinden ayıran yanı öncü metal işçileri ve sınıf devrimcilerinin aynı politikayı pratiğe dökmesidir. Türk Metal çetesi gibi en “örgütlü” sendikal bürokrasi bu adımı boşa düşüremedi. Metal işçileri, taban örgütlenmesine yöneldikçe güçlendi. Tersten bunun örülmesini kimi nedenlerle boşladığında ve işletmediğinde ise zayıfladı, yer yer kırıldı.

Bugün işçi kurulları üzerinden taban örgütlenmesi deneyimlerini konuşabilmek için zengin bir veriye sahibiz. Renault eylemlerde olduğu gibi kurullar oluşturmakta da başı çekmiş, hareket içinde en alta doğru artan temsilci yapılanmasını şekillendiren bir fabrika olmuştu. Bunun bir sonucu olarak 14 Mayıs üretim durdurma eyleminin gelmesi, örgütlü gücün açığa çıkışıydı. Hareketin başından gelişim seyrine kadar süren tepkinin refleksi artık planlı greve dönüşmüştü. Hatta o kadar etkili bir politik taban örgütlenmesi oluştu ki 21 Mayıs olarak açıklanan eylemi boşa düşürmek pahasına bir hafta önce MESS-Renault ortaklığındaki taviz verilmeyeceği açıklaması kurul gücüyle eylem başlatılarak yanıtlandı. Greif işgalinde olduğu gibi taban örgütlülüğü özgüveni güçlendirdi. Aynı mantıkla talepleri hiçbir şart altında kabul etmeyeceğini ilan eden patron ve sermayenin yönetici takımına fiili-meşru ve tek silahla karşılık verildi. Bu yarı işgal ama gerçek grev adımı 13 gün sürdü. Bu sürede Renault işçileri oldukça organize idi. Her geçen gün daha iyi pratikler ortaya çıkartsalar da hareketin hızlanması fiili grevin getirdiği fiziki kopukluk (bir vardiya içerde iki vardiya dışardaydı. Dışarıda da doğal sirkülasyonla aynı anda alanda olunmadığı zamanlar arttı) kurul ve taban örgütlülüğü gelişimini zayıflattı. Süreç doğal öncü işçilerin daha çok inisiyatif almasını dayattı ve genel işçi kitlesinde de hareketin getirdiği güvenle sınırsız kredi uygulanması halini aldı. Bu noktada diğer fabrikalardan da fiili-grev kararlarının çıkmasıyla sınıf devrimcilerinin sınırlı gücü taban örgütlülüğünü güçlendirmeyi gündemleştirmekte bile zorlandı. Hareketin kendi enerjisi bu ihtiyacı da gölgelediği, yakıcılığını hissettirmediği yerdeyse ikincil konumda kaldı.

Bu sınıf devrimcilerini hareketten koparma operasyonu sürecinde daha da harlanarak birkaç temsilcinin öne çıkmasına ve kendi başlarına sorumluluk taşımasına kadar geldi. Valiyle görüşme adımının da bunun hemen evvelinde başlatılması bunun nasıl bir planın parçası olarak uygulandığını gösterir. Hareket Renault’ta güçlü kurul başlangıcının getirdiği iyi temsilciler ve geniş işçi kitlesindeki özgüven ile temsilcilerin iradesine sıkışmaya başladı. Eylemin tüm gerici/uzlaşmacı tavırlara karşın taban basıncı ile önemli kazanımlar eşliğinde ve birliktelikle bitirilmesini yine bu deneyim garantiledi. Mücadele açısından geri eğilimleri olanlar vali masasını terk etmek zorunda kaldı. Keza ilk vali görüşme trafiğinin ilanında bir dizi işçinin avukata tepki göstermesi de bunun bir diğer oto-kontrol örneğiydi. Yine karar için sandık kurulması tartışması da taban örgütü, işçi demokrasisi kültürünün ürünüydü.

Sonuçta Renault, Tofaş, Mako, Ototrim, Delphi ve ORS grevleri belli kazanımlarla bitirildi. Burada şunun altını çizmek gerekir ki; kurul ve taban örgütlülüğü tam işleyiş yapısını açığa çıkaramamış, sürekliliğini koruyamamış olsa da direnişlerin bitirilmesinde yine de bunun etkisinde ortaklık yakalanmıştır. Kimse tekil direniş kırıcılıklarına, işbaşı yapma pratiklerine yönelememiştir. Eylemin daha ileri gitmesini savunanlardan daha önce bitmesi gerektiğini iddia edenlere kadar her düşünce tek bir bütün olarak hareket etmiştir. Bu da daha çok sınırlı pratiğe dayanan taban iradesi kanallarının ve hareketin öznesi metal işçilerinin kolektif ruhu arasındaki uyumdur.

Aslında sermayenin MESS ile dağıtmaya yöneldiği ve Koç grubu fabrikalarında sonuç almayı başardığı da bu olmuştur. İşçilerin birliği bozuldukça kurullara seçilen temsilciler de bireycilik ve bürokratik yönler açığa çıkarmaya başladı. Renault’ta geri tutum alanların muhasebesi kendi içinde yapılıp yol yürümenin önünü tıkamasına izin verilmedi. Fakat Tofaş’ta öncüler atıldığında kimse ciddi bir sahiplenme pratiği sergileyemedi. Çünkü temsilcilere dayanan bireyciliğin sürmesine tepki, Çelik-İş üzerinden sendikal bürokrasinin yeşermesi vardı. Keza öncülerde de aynı ruh hali sürdüğü için iş bırakma eylemlerinin de önüne geçen kendileri dahi oldular. Tabanda böyle bir eğilim olmasına karşın kurulların işletilmemesi bu direnci dağıttı. Türk Traktör sözcüsü “direnişi ben bitirdim” diyecek kadar kişisel bir yorum yaparken, bu Bursa’daki hiçbir fabrikada olmadı. Gerici Çelik-İş’le bir dizi ilişki geliştiren Tofaş temsilcileri bile “birlikte karar aldık, birlikte hareket etmeyi sürdürmeliyiz” diyerek yol yürümeye çalışıyor. Bursa ve diğer kentler arasındaki farkın nedeniyse Bursa’da tepkiyle başlayıp gelen sürecin öğreticiliğinin diğer kentlerdeki fabrikalarda yaşanmadan eylemliliğe geçişidir. Bursa’daki taban örgütlülüğü kültürü hala diğer kentlerdeki örneklerde yeterince özümsenmedi. Bunun için Bursa’nın en küçük ölçekli fabrikasındaki birlikteliğin ya da en zayıf halkası Coşkunöz’deki başarısından da geriye düşüldü. Hareket buradan da dersini aldı. Bu da deneyime dönüşüyor. Ya taban örgütü ya dağılma seçeneği berraklaşıyor. Renault’un sendika acelesi yokken birilerinin hızla üyelik peşine düşmesi de bunun bir yansıması. Renault’ta işçiler birlik zeminlerine güveniyor, temsilci seçimlerine gönül rahatlığıyla hazırlanıyor. Yeni sendikayı kurulu şekillendirdikten sonra kuracağız diyebiliyor. Keza önüne yine işten atma saldırısı geldiğinde üretimi durdururak bir saatte geri adım attırabiliyor.

Sermayenin işçi kurulları: Takım liderleri

Sermaye cephesi de hareketin ileri atılımını sağlayacak, mevzisini güçlendirecek kurula karşı politika geliştiriyor. Bu politikanın özü işçilerin birliğini bozmak. Bunun için iki yol kullanılıyor; biri sendikasız ama seçilmiş işçi temsilcileri ile yola devam, ikincisi ise takım liderleri ile fiili işçi temsilcilerini hiçe sayarak işçileri yönetmek. Sendikasız işçi temsilcilerinin bir süre sonra bürokratik bir kasta evrilmesi kabul edilebiliyor, temsilciler herhangi bir sendikaya üye olmamaya ikna edilmeye çalışılıyor. Zira yeteri kadar yerleşmeyen taban örgütlenmesi bilincindeki zayıflık kısa sürede işçileri geriletebilecektir. Sonuçta hareket dinamiği bir basınç olsa da hareketin çekilmesiyle birlikte greve çıktığı öncülerin geri bir platforma savrulmasının kırıcılığıyla yönetim kolay olacaktır.

Bu hedefin diğer bir şekli; sermayenin biraz daha güçlü oldukları yerde işçi temsilcilerini hiçe sayıp takım liderleri ile sendikasızlığı dayatmak oluyor. Yer yer fabrikalarda sorunları aktaran temsilciler takım liderlerine yönlendiriliyor. Takım liderleri, vardiya amirleri zaten ayrıcalıklı konumda olmanın verdiği üstünlük hissini şimdi işçi temsilciliği ile büyütme, işçi üzerindeki hakimiyeti arttırma çabasındalar.

Böylece Toyota modeli ve de Kaizen üretim yönetimi denen yapılarla ve benzeri fiili pratiklerle işçiler üzerinde daha güçlü bir örgütsüzlük ve baskı mekanizması güçlendiriliyor. Hareketin gücünün, güvencesinin, ileri atılımının kırılması için bunun başarısı belirleyici olacaktır.

İşçiler için de sermaye için de taban örgütlülüğü belirleyici mücadele alanı olacak. Hangi taraf baskın gelirse hareketin yarınını belirleyecek.

Sınıf devrimcileri yolunda...

Sınıf devrimcileri sürecin başından itibaren aynı politikanın taşıyıcısı ve pratikçisi. Bunun bir avantajı da var elbette. Zira dün Greif Direnişi'yle yerleşen kriterler bugün metal işçileri için yaygın yol gösterici pratiklere dönüşüyor. İşçiler başarılı/başarısız taban örgütlülüğü deneyimleri ile tanıştı. Bundan sonrası zaten hareket içinde ileri gitme iddiasındaki öncü işçilerin önüne bu tartışmayı getirecektir. Elbette geçmiş mücadele algısı ile hala topu öncü işçilere atan, dışardan çözüm bekleyerek MİB’i, Birleşik Metal-İş’i, Çelik-İş’i ya da yeni sendikayı eski mantıkla tartışanlar var.

Fakat sınıf devrimcileri taban örgütlülüğü temelinde mücadele için yaptığı çağrıyı pratiğiyle güçlendiriyor. Sınıf devrimcileri dışardan çubuk büken değil dönemin dönüm noktasını zamanında belirtip değerlendirmeleri ışığında sistematik mücadeleye de konu eden oldular/olmaya devam ediyor. Devletin ve Türk Metal’in bu kadar çok sınıf devrimcilerini hedef almasının nedeni tam da ifade ettikleri gibi fabrika kurulları kuranları ve fabrikalar arasında koordinasyonu sağlayanları yalnızlaştırmak amacıdır. Bu er ya da geç karşılıksız kalacaktır. Bugünün geri bilinçleri bile sınıf devrimcilerini sahiplenmeye, farkını öğrenmeye ve örgütlü ilişki kurmaya başlarken yarın bu çok daha açık bir taraflaşmaya dönüşecektir.

Sınıf devrimcileri ve çıkar gözetmeyen öncü işçiler, gericiliklerin dışında kaldığı sürece elbet buluşacaktır. Ya da hareketin kurul yapısındaki boşluklar geri çekilmenin zemini olacaktır. Bu yanıyla kurul/komite mücadelesi artık hareketin yeni kırılma ve sıçrama zeminidir. Avantaj, bu vurgunun altını çizenlerin elindeki deneyimler olduğu kadar handikapı da işlevsiz bırakılan örnekleriyle kurulların altını boşaltanların varlığıdır.

 

 

 

 

‘Yeni Sendika’ tartışmasını anlamak

 

Metal fırtınası her geçen gün daha fazla şiddet kazanırken, bu fırtınanın yönünün nereye evrileceği birçok kişinin aklına takılıyor. Bu sorularla paralel olarak birçok yerden akıl vermeler, fırtınayı kontrol etmeye yönelik girişim ve politikalar da devam ediyor. Kendilerince bu konular hakkında kafa yormaları, işçi sınıfı mücadelesine yönlerini çevirmeleri de metal işçilerinin estirdiği fırtına kadar önemli bir yerde duruyor.

Bir bakışla, bu konu üzerinde söz söylenmesi anlamlı ve güzel de. Ancak tüm bunlara rağmen bu bakışın altının boş olması, bu sürecin öznelerini güldürüyor. Bu anlayışların bu kadar komik durumda olmaları eklektik bakışın yansıması olarak tarihteki yerini alıyor. Metal fırtınasının sadece Renault işçilerinin fabrikayı işgal eyleminden görülüp arka planındakilerin görülmemesi metal fırtınası üzerine ‘kafa yoranların’ tablosunu da gösteriyor. İşgal eylemini yorumlamaya kalkanlar ise süreci, istifaların başladığı 5 Mayıs’taki eylemden itibaren alıyor. Onun biraz daha ilerisinden bakanlar ise 26 Nisan’da Bursa Kent Meydanı’ndaki işçi eyleminden bakıyor. Başlangıç olarak burayı alıyor, süreci buradan yorumlamaya çalışıyor. Ama daha önceki süreçler nedense görülmüyor. Bu tutum bilinçli bir tutumdur. Tespitleri buradan yapanlar özellikle Metal İşçileri Birliği’nin tüm süreçteki rolünü karartmak için ellerinden geleni yapıyor, ismini anmamak için büyük bir çaba sarf ediyor. Ama şu bir gerçek ki güneş balçıkla sıvanmıyor.

Şu anda yeni sendika tartışmaları hararetli bir şekilde başta metal işçileri olmak üzere farklı kesimlerin gündeminde ve herkes kendi bakış açısıyla bir şeyler söylüyor. Hareket geliştiğinde işçilerin sendikasızlaştırılmaya çalışıldığı naraları atılıyordu. Karalama kampanyası yürütülüyordu. Grev hareketinin yönünün bürokratlaşmış, köhnemiş sendikal anlayışlara çıkartılmak istenmesi bu anlayışların çapını da gösteriyor. Hareketten kopuk bir şekilde üstten ve dışardan bir biçimde bu süreci tartışanlar hareketin dinamiklerini göremiyor, söyledikleri her şeyin nedense tersi gelişiyor, hareketin gerisinde kalmamak için de ikiyüzlü manevralarla harekete dahil olmaya çalışıyorlar. Dün işçilerin eylem yapmasına karşı çıkanlar bugün, işçiler fabrikalarda grev ateşini yaktığında üst perdeden laf söyleme cesaretini kendilerinde bulabiliyorlar.

‘Yeni sendika’ tartışmalarını baltalamaya ve karartmaya çabalayanlar bugün hareket başka bir şey tartıştığında ve bu yönde adım attığında yönlerini buraya çevirmek durumunda kalıyor.

Sınıf mücadelesinin deneyimleri ve derslerinden devrimci sonuçlar çıkaramayanlar, her zaman olduğu gibi bürokratik-icazetçi sendikal anlayışları metal işçilerine adres olarak gösteriyorlar. Artık eski kalıplar mücadele yöntemi olarak kullanılamaz. Bunu anlamak için hareketin gelişim seyrini görmek gerek.

Bosch’ta binlerce işçiyi kapsayan sözleşme sürecinde işçilerin basıncıyla MESS grup toplu iş sözleşmesinden daha iyi bir sözleşmeye imza atılması Bursa’daki fabrikaları da tetikledi. Renault’ta başlayan Türk Metal’i protesto eylemleri Coşkunöz, Mako gibi pek çok fabrikaya sıçrayarak ilerledi. Türk Metal temsilcisinin işçilere hakaret etmesiyle hareket bir kademe daha ilerledi.

Hareket fabrika içlerinde ilerlerken öncülerin müdahalesiyle birleşik bir karakter kazandırılarak tarihi 26 Nisan Kent Meydanı eylemi yapıldı. Burada işçilerin Türk Metal’den istifa gibi bir kararları yoktu. 5 Mayıs’a kadar Türk Metal’e gereğini yapması çağrısında bulunularak son ihtar verilmişti. Metal işçileri, bunu yapmayan Türk Metal’den ise kopacaklarını duyurmuşlardı.

Diğer yandan, bu süreçte kimsenin işten atılmayacağı, işçilerin kendi iradeleriyle temsilcilerini belirleyeceği temsilcilik seçimlerinin yapılması ve son olarak ücretlerde iyileştirme talebi dile getirildi.

Kitlesel istifaların başladığı 5 Mayıs’ta Türk Metal çetesinin saldırısı ise öfkeyi biledi. Hareketin Renault’a oranla oldukça zayıf olduğu ve geri çekildiği Tofaş, Delphi, Valeo gibi birçok fabrikaya sıçradı. İstifa hareketi her geçen gün ve saat büyüdü.

Renault’ta kitlesel istifaların başladığı 5 Mayıs’ta yaşanan işten atma saldırısı boşa düşürüldü. Türk Metal’in fabrikalardan bir bir silinmeye başlandığı bu tarihten sonra hayata geçirilen fiili grevlerle ücretlerde iyileştirme talebi fabrikalara göre farklılık gösterse de karşılandı.

Şimdi ise metal hareketinin gelinen aşamasında yeni sendika adımı fabrikalarda tartışılıyor. Bu tartışmalar fabrikalarda verilen mücadelenin sonunda karşılaşılan sorunlar ve zorunluluklar olarak işçilerin karşısına çıkıyor. Metal hareketinin en büyük avantajı ise ortaya koyulan taleplerin işçilerin sahiplendiği talepler olmasıdır. Mücadelenin gücü de buradan gelmektedir. Fabrikalarda işçiler kendi taleplerini, kendileri belirlediği için sürecin arkasında duruyor.

Altı çizilmesi gereken bir şey var ki o da hareketin gelişim sürecini ve dinamiklerini iyi anlamaktır. Sürecin en kritik anlarında öncülerin müdahalesi hareketin önünü açmıştır. Boşluğa konuşanlar, köhnemiş, bürokratik, icazetçi sendikal anlayışları adres gösterenler hareketin gücü karşısında en anlamlı cevabı yine metal işçisinin mücadelesinden alıyorlar. ‘Eski’nin temsilcileri ‘yeni’yi anlamamakta direniyorlar.

“Ya tutarsa” türünden bir yaklaşım sınıf mücadelesinde politik özneyi nereye götürür sorusunu sorduğumuzda ‘tarihin çöplüğü’ yanıtını verebiliriz. Laf ebeliği yapıp ‘yeni’ karşısında gericileşen ve harekete yabancı bakanlar boş tartışmalarla oyalanmaya devam etsin. Biz yolumuzu yürümeye her ne koşulda olursa olsun bağımsız devrimci sınıf hareketini yaratma politikamızı hayata geçirmeye devam edeceğiz. Metal işçisi şimdiye kadarki pratiğiyle bunu gösterdi, göstermeye de devam edecek.

Bursa’dan Metal İşçileri Birliği üyesi bir işçi


 
§