24 Nisan 2015
Sayı: KB 2015/16

Sınıfımız ve onurumuz için kavgaya, 1 Mayıs’a!
AKP’nin kozu devlet terörü!
“Haklarımız, avukatlık mesleği saldırı altında”
Soma Davası: Düzenin aynası
Katliam davasına karartma talebi
Metal işçisinin büyük isyanı
Metal işçisinin öfkesi mücadeleye dönüştü!
Türk Metal’in kaderi pamuk ipliğine bağlı
MİB’den Renault işçilerine: Yumruk gibi kenetleneceğiz!
Sendikal ihanete ve sermayeye karşı direnen metal işçilerini selamlıyoruz!
İlbeyli işçileri hakları için eylemde
DİSK/Tekstil’de yeni ihanetler için yola devam
‘Rüyalar’ sektöründe kabustan uyananlar
Seçimler, düzen partileri, HDP ve solda parlamentarizm
Düzen siyasetine sendikal bürokrasiden destek!
BDSP: Sınıfın kızıl bayrağı altında 1 Mayıs'ta alanlara!
Ümraniye'de çok yönlü 1 Mayıs hazırlığı
Mamak'ta coşkulu 1 Mayıs şenliği
İşçi bültenlerinde 1 Mayıs rüzgarı
Ankara’da coşkulu 1 Mayıs etkinliği
İzmir’de DGB-DLB’den 1 Mayıs pikniği
Ermeni soykırımı ve burjuva propagandanın iğrenç yüzü
Kapitalizm Akdeniz'i mezarlığa çevirdi
ICOG’dan 1 Mayıs çağrısı
Alman devleti bir polis devletidir!
İşçiler, emekçiler ve gençler ayakta!
Eğitimde özelleştirme saldırısı
Bozuk düzende sağlam çark olmaz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal işçisinin büyük isyanı

 

Bosch işçilerinin mücadele ederek toplu sözleşme sürecinde elde ettikleri kazanımı, bugüne kadar bir biçimde yalanlarla uyutulan metal işçisini uyandırdı. Başka türlü bir sözleşme olabileceğini gören metal işçileri, kandırıldıklarını daha iyi gördüler ve ayağa kalktılar. İlk kıvılcımı Renault işçileri çaktı. Hareket onların açtığı yoldan hızla gelişti. Renault’taki kıvılcım hızla Tofaş’a ve diğer fabrikalara sıçradı. Önde duranın kararlılığı sayesinde arkada duran ama sorunların biriktiği diğer fabrikalarda da işçiler ayağa kalktı. Coşkunöz ve Mako gibi fabrikalarda ilk günkü seyretme hali homurdanmaya, temsilcilerle tekil olarak başlayan kavgalar giderek büyük eylemlere doğru bir gelişme gösterdi.

Hareketin bu biçimde yayılmasında kentin sosyal dokusu olduğu gibi, özellikle Metal İşçileri Birliği sayfası da özel bir rol oynadı. Bosch işçilerinin mücadelesi ve kazanımları öncelikle MİB sayfasından duyulurken, Renault işçileri de mücadelelerini öncelikle aynı sayfadan duyurdular. Giderek MİB facebook sayfası tüm baskı ve engelleri aşarak metal işçisinin sesi ve soluğu oldu. Metal işçileri hem kendi fabrikalarında hem de diğer fabrikalardan bilgileri buradan aldılar, sözlerini söylediler, mücadelelerine yön verdiler.

Öte yandan mücadele içinde giderek ilk öne çıkışlar oldu. İlk günkü acemilikler aşıldı. Öncüler ortaya çıktı. İlk örgütlenme biçimleri görüldü. Bunlar büyük ölçüde doğallığında yaratıldı. MİB’in çağrılarına yanıt verilmeye çalışıldı. Yine de hareketin en büyük zayıflığının bu alanda olduğunu söylemek gerekir. En ileri örneği Renault olmak üzere fabrikalarda şu an ilk günkü kopukluklar ve güvensizlikler bir parça değişmeye başlamıştır. İşçiler toplanmaya, görüş alış-verişi yapmaya, kararlar oluşturmaya ve buradan yol yürümeye çalışmaktadırlar. Doğal öncüler ileri atılarak eylemlere yön vermekte ancak yine de henüz ne tek tek fabrikalarda ne de daha merkezi planda bir önderlik ekibinin doğduğunu söylemek mümkün. Adaylar var, birtakım zeminler oluşturulmaya çalışılıyor ama henüz bu bakımdan yolun başında işçiler. Öte yandan MİB facebook sayfası buradaki boşluğu bir parça dengelemiş durumda. Birbirini görmeyen işçiler arasındaki görüş alışverişini sağlayan MİB, aynı zamanda bu görüşler içerisinden bir sentez oluşturarak ve mücadeleyi ileriye taşımak hedefiyle net ve somut bir çerçeve sunuyor. Bu durumda işçiler için en bağlayıcı olanı MİB sayfasından ifade edilen görüşler oluyor.

Ancak sayfanın oynadığı bu işlev ne olursa olsun, o asla organik ilişkiler kurmuş bir yönetim merkezinin oynadığı işlevi göremeyecektir. Ancak onunla birlikte, onun ana gövde ile ilişkilerini sağlayacak temel bir araç olarak değerlendirildiğinde gerçek işlevini görecektir.

Hareket gelinen aşamada pek çok fabrikaya yayılmış durumda. Bu durumda sorun şu: Bir derinleşme, yani her kademede sıkı bir örgütlenme çalışması yapmak gerekiyor. Dağınıklıklar sona ermeli, işçilerin söz ve karar hakkını güvence altına alacak meşru zeminler oluşturulmalıdır. Elbette bu bir anda oluşmayacak ve doğal seyri içinde ara birtakım biçimleri de içererek olgunlaşacaktır. Öte yandan ise mücadele hem politikada hem de karşı güçlerin hamlelerine bağlı olarak kendisini dinamik bir tarzda örgütlemeye devam etmelidir.

Ortak talepler, günlük mücadelenin bağlanacağı taktik mücadele biçimleri, karşı saldırılara karşı üretilecek yanıtlar, bunlar mücadelenin geleceği açısından kritik sorun alanlarıdır.

Bu durumda Türk Metal’den istifa bir hedef olmakla birlikte, işçilerin önemli bir bölümünde ise asıl sorun “ücret iyileştirmesi”dir. Bu olduğu koşullarda istifa geri plana itilebilir. Ancak yine de mücadelenin oldukça çetin bir seyir izlediği koşullarda, kopuşlar hızlanabilir. Özellikle Türk Metal çetesinin mücadeleyi baltalamak için başvurdukları provokatif saldırılar şu an ters tepiyor ve işçilerin Türk Metal’den kopuşunu hızlandırıyor. Mako’da taşeron işçiye atılan tokat, Renault’ta şube başkanının “satmışsam iyi satmışım, iyi p...mişim” sözleri gibi örnekler bu bakımdan öfkeyi daha da mayalıyor.

Şu an eylemlere katılım özellikle Renault, Coşkunöz ve Mako’da oldukça yüksek seviyelerde. Bu baştan daha sınırlı sayıda işçiyle başlayan mücadele açısından önemli bir gelişmedir. Mücadele korku duvarlarını yıkıp öte yandan da belli bir direnç oluşturduğunda kararsız gövde mücadeleye daha aktif olarak katılmaya başlıyor.

Şu durumda elbette MESS ve Türk Metal cephesinden asıl saldırı hamlesi henüz gelmiş değil. Bu hamle işten atma saldırısıdır. Bu güçler de biliyor ki şu an işçilerin en hassas noktası işten atılmaktır. “Hepimiz birimiz için” yolunda ortaya konulan tutum bu bakımdan önemlidir. Ancak önemli olan uygulamadır. Eğer işçiler gelecek bu saldırıya karşı tok bir tutum alır püskürtürlerse, kuşkusuz ki mücadele çok daha güçlenecek ve artık geri dönülemez bir noktaya gelecektir.

Öte yandan öne çıkması muhtemel diğer saldırı hamlesi ise, daha önceki deneyimlerde olduğu gibi baskı ve sindirme yönündeki çeteci yöntemlerdir. Henüz bu bakımdan bazı ilk denemeler olmakla birlikte harekete geçilmiş değildir. Bu kuşkusuz ki biraz da metal işçisinin öfkesinin büyüklüğü ve harekete katılan kitlenin ağırlığıyla ilgilidir. Ancak sonuçta bu yönteme belli bir yerden sonra, özellikle manevralarla başarı şansı azaldığı ölçüde başvurma olasılığı yüksektir. Bu durumda tok bir tutumun alınması ve gereken yanıtların zaman geçirilmeden verilmesi önem kazanmaktadır.

Tüm bunlarla birlikte hareketin kazanmasında sınıf desteğinin ve dayanışmasının önemi büyüktür. Fakat şu durumda metal işkolunda özellikle gözlerin yöneldiği Birleşik Metal-İş Sendikası pasif bir tutum takınmıştır. Önceki dönemde yaşanan başarısızlıklar ve grev sürecinin yarattığı tahribatlar ile yönetimlerinin bildiğimiz gerilikleri Birleşik Metal’i etkisiz ve edilgen bir öge haline sokmuştur. Çelik-İş cephesinden ise son günlerde bazı atakların yapıldığı görülmektedir. Özellikle siyasi çizgisinden dolayı Birleşik Metal’e uzak duran metal işçilerinin büyük bir bölümü Çelik-İş yönünde belli bir eğilim gösterebilirler. Çelik-İş’in bazı adımlar attığı yönünde duyumlar da var.

Fakat öte yandan bugün metal işçisinin ana eğilimi hangi sendikaya geçmekten ziyade Türk Metal’den kurtulmaktır. Bu yapıldıktan sonra ne yapılacağı netleşecektir. Şu haliyle Birleşik Metal ve Çelik-İş dışında diğer seçenekler yeni bir sendika ve sendikasız kalmak olarak görünmektedir. Metal işçileri bu seçenekler üzerinde şimdiden düşünmeye başlamıştır. Bugünkü durumda sendikalara duyulan büyük güvensizlik nedeniyle özellikle son iki seçenek yer yer daha yoğun biçimde tartışılabilmektedir.

Şu bir gerçektir ki Türk Metal’de kalınsa da diğer seçeneklerden birisi gerçekleşse de belirleyici olan taban örgütlenmesindeki gelişme düzeyidir. Bu olabildiği koşullarda özellikle Türk Metal’in iki buçuk yıl daha yetkili sendika olduğu düşünüldüğünde hayati bir önemdedir. Bu olmadığı takdirde bugünkü moral ortam aşınmaya başlayıp da karşı cephenin zamana yayılacak saldırıları karşısında dayanmak zorlaşacaktır.

Süreç ile ilgili bir diğer nokta ise genel olarak sol hareketin bu büyük harekete karşı ilgisizliğidir. Parlamenter hayallere gömülmüş olanlar metal işçisinin hareketini boş gözlerle izleyebilmektedirler.

Ancak tüm engellere ve yoksunluklara rağmen metal işçisi şu an güçlü bir şekilde mücadelesini sürdürüyor. Bendini yıkan bir suyun akışına benzer biçimde gürül gürül akıyor.

Sınıf hareketinin her bakımdan sıçramalı bir gelişme sağlayabileceği bir önemli çıkış olarak bakılması gerekiyor. Bu yönüyle sınıf hareketinin geçmişi ile geleceği arasındaki mücadelede geleceğe dönük güçlü bir adım oluyor. Yeni bir öncü kuşak, MİB gibi mücadele zeminleri, sınıfsal değerler ön plana çıkıyor.

Eğer her şey yolunda gider ve hareket belli kazanımlarla bir başarıya ulaşırsa; bu sınıf hareketinde, bilinç-örgütlenme ve siyasallaşmada yeni bir dönemin kapısını açacaktır. Bunun için bu hareket, bugün, mücadele gündeminin en başına konulmalı, tüm güç ve imkanlar harekete geçirilmelidir.

 
§