28 Kasım 2014
Sayı: KB 2014/47

Sermaye düzeninin zorbalığı sökmeyecek!
Tecrit ve sansüre karşı ortak mücadele
“Yayın yasağı yok hükmünde”
Rojava kantonları IŞİD tehdidi altında
Sağlıkta dönüşüm fiyaskosu!
İşçiye mezar, babasına lastik ayakkabı!
BirGün ve Evrensel’in turnusol kağıdı: Ülker reklamı - T. Kor
‘74 Ülker işgali yol gösteriyor!
Diplomalı işsizlik gerçeği!
MESS dayatmalarına karşı fabrika eylemleri
“Benim gibi isyan eden yüzlerce işçi var”
İzmir’de DEV TEKSTİL tanıtım toplantısı
Karayolu işçisinin iradesi sendikal bürokrasiyi aşmaya yetmedi
Fabrika ile barikat arasında
Devrim için devrimci parti, devrimci sınıf!
TKİP’nin 16. kuruluş yıldönümü etkinliği.
16. yıl etkinliğine parti örgütlerinden mesajlar
Ferguson’da büyük öfke!
İntifada ruhu ezilmek isteniyor!
Gebze’de liseliler Oğuzhan Çalışkan için buluştu!
“Şiddete karşı mücadelede vardık, varız, varolacağız!”
EKK’dan 25 Kasım etkinlikleri
Burjuvazinin nüfusunu planlama değil, kökünü kurutma savaşı - Z. Eylül
“İnsan nasıl insan oldu” - Evrim Erdoğdu*
TKİP militanı Alaattin Karadağ mezarı başında anıldı
Basına sansür, tutsaklara tecrit!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sağlıkta dönüşüm fiyaskosu!

 

Sağlık alanında özelleştirme demek olan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sonuçları her geçen gün yeni sorunlarla beraber gündeme geliyor. Gelinen yerde sağlık alanı tamamen piyasacı bir mantıkla sermayenin hizmetine sunulmuştur.

Bunun son örneği diş hekimliğini, büyük sermaye gruplarına teslim edecek olan “Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkındaki Yönetmelik Taslağı”dır. Bununla ağız ve diş sağlığı hizmetlerinin tamamen “kâr” getiren bir hizmet haline getirilmesi amaçlanmaktadır. Poliklinik tanımının ortadan kaldırılması, var olan polikliniklerin “Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi” olarak tanımlanması öngörülüyor. Bu tasarıya göre doktor olmayan herhangi bir sermayedar bu ağız-diş sağlığı merkezlerine ortak olabilecektir. Diş hekimleriyle ilgili yapılması planlanan bu düzenleme Kamu Hastane Birlikleri Yasası’nın bir devamı olarak gündeme gelmiştir. Bilindiği gibi AKP’nin sağlık alanını piyasanın hizmetine açan uygulamalarının en önemli ayaklarından biri Kamu Hastane Birlikleri Yasası’ydı.(*) Bununla kamu hastanelerini şirket haline getirmek mümkün hale gelmişti. Sağlık meslek örgütlerinin itirazlarına rağmen hayata geçirilen bu uygulamada, üniversite hastanelerinin yönetimine sağlık alanı dışındaki kişilerin yer alabileceği öngörülüyordu.

Ağız ve diş sağlığı hakkında bahsedilen tasarı yasalaşırsa diş hekimlerinin bir patrona bağlı çalışması gündeme gelecek ve iş güvencesi sorunu da yaşanacaktır. Bununla birlikte piyasa mantığıyla işletilecek olan bu “Ağız ve Diş Sağlığı Merkez”lerinde verilen hizmetin niteliğinin de düşeceğini, gereksiz işlemler yaptırılarak devletten ve hastalardan fazla paralar alınacağını, şimdiye kadar yaşanan örnekleri üzerinden rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sağlık Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde açıkladığı rapordan yansıyanlar da bu gerçeği göstermektedir. Rapora göre son 5 yılda ilaç tüketimi yüzde 21,8 artarken, ilaca ödenen bedel de yüzde 20,8 oranında yükselmiştir. Türkiye’nin en zengin ilk 100 ismi içinde Eczacıbaşı Holding 13., Abdi İbrahim Holding’in 36. sırada yer alması bundandır ki, şaşırtıcı değildir.

Bakanlığın hazırladığı rapor ilaç tüketimindeki artışla ilgilidir. Ancak sağlık alanının her alanında bu artış görülmektedir. Türk Tabipleri Birliği (TTB) rakamlarına göre, AKP iktidarında tomografi sayısı 5 milyondan 10 milyona, muayene sayısı ise 200 milyondan 690 milyona çıkarken, ameliyatlar 3 kat artış göstermiştir. TTB rakamlarına göre, sağlık harcamaları AKP ile birlikte 12 milyon dolardan 24 milyon dolara çıkmıştır. Ameliyat ve MR 3 kat, katılım payı 6 kat yükselmiştir. Devlet hastanelerine başvuru sayısı ise 2,5 kat artmıştır.

Bunun yansıra sağlık ihtiyaçlarından olan tıbbi cihaz alanı içinde aynı artıştan bahsedilmektedir. Türkiye’de tıbbi cihaz pazarı dünyadaki en büyük 30 pazarın arasındadır. 2010 yılında Türkiye tıbbi ekipman ve sarf malzemeleri pazarının büyüklüğü 2.1 milyar dolar iken, pazar büyüklüğünün 2015 yılında 3.12 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor. Tıbbi cihaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 85’i yurtdışından ithal edilerek karşılanıyor.

Sağlıkta dönüşüm değil yıkım!

AKP hükümeti döneminde artan sağlık harcamalarının gerisinde özelleştirme gerçeği bulunmaktadır. Amaç sağlık hizmetini bir sektör haline getirerek para kazanmak olunca koruyucu sağlık hizmeti yerine tedaviye yönelik sağlık hizmeti öncelik kazanmaktadır. Bundan dolayı koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay çok azdır. Sağlık harcamalarının gittiği yer ise özel sağlık kuruluşları, ilaç ve diğer medikal firmalardır.

‘80’li yıllardan beri IMF-DB eliyle dayatılan neoliberal politikaların sonucu olarak başlatılan sağlıkta özelleştirme AKP dönemiyle birlikte sonuçlarına ulaşmıştır. Gelinen yerde sağlık alanı tamamen ticarileştirilmiş, daha fazla kâr elde etme mantığı sağlık hizmetinin niteliğini de düşürmüştür. Sağlıkta özelleştirmenin sonucu olarak bir yanda taşeronlaştırma, güvencesizleştirme ile sağlık çalışanları üzerindeki sömürü ve baskı katmerleşmiştir. Diğer yanda ise daha fazla ilaç yazımı, gereksiz tahlil ve röntgen çekimi gibi uygulamalar artmıştır. Doğru teşhis sorunu sıkça yaşanır olmuştur. Doktor-hasta ilişkisi fazlasıyla sorunlu hale gelmiş, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet artmıştır. “Katkı payı” adı altında hastaların cebinden çıkan paralarla emekçiler yoksullaşırken, özel hastanelere aktarılan kamu payı artmıştır. Neticede özel hastaneler ve ilaç tekelleri palazlanmış, hastalar kaderine terk edilmiştir. Parası olan sağlık hizmetine ulaşabilmiş, parası olmayan ise adeta ölüme terk edilmiştir. Giderek de durum kötüye gitmektedir. Özetle Sağlıkta Dönüşüm Programı iflas etmiştir. Sağlığın ticarileştirilmesinin faturası ise emekçilere ödettirilmektedir.
Oysa ki sağlık hakkı temel bir haktır. Herkesin eşitçe, parasız ve nitelikli bir şekilde bu haktan yararlanması gerekmektedir. Bunun yolu hem sağlık hizmeti alan, hem de bu alanda çalışan emekçilerin ortak mücadelesinden geçmektedir.

(*) MADDE 29- (1) Bakanlık politika ve hedeflerine uygun olarak, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerini vermek üzere hastanelerin, ağız ve diş sağlığı merkezlerinin ve benzeri sağlık kuruluşlarının açılması, işletilmesi, faaliyetlerinin izlenmesi, değerlendirilmesi ve denetlenmesi, bu hastanelerde her türlü koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin verilmesini sağlamakla görevli, Bakanlığa bağlı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu kurulmuştur.

 

 

 

 

Medula eczane sistemi felç oldu

 

Piyasacı bir mantıkla “dönüşüm” adı altında sermayenin hizmetine sunulan sağlık alanı dibe vurdu.

‘Medula provizyon sistemi’ veya diğer adıyla ‘reçete onay sistemi’nde bir süredir yaşanan teknik arıza, 24 Kasım itibariyle tüm sistemin felce uğramasıyla sonuçlandı.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nu uyardıklarını belirten Türk Eczacılar Birliği (TEB) yönetimi, “7 gündür sistem önce ağır aksak çalışsa da şu anda tamamen çökmüş durumda. Kurumun konuyla ilgili yeterli bir bilgilendirme yapmıyor olması da bizleri eczanelerimizde zor durumda bırakıyor” açıklamasında bulundu.

TEB açıklaması şöyle devam etti: “2010 yılından bu yana sürekli yaşadığımız sorun karşısında, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sistemin altyapısını güçlendirmek adına herhangi bir çalışma yapmaması, eczanelerimizde sistemin açılmasını bekleyen binlerce bebek, yaşlı, çocuk ve acil hastalarımızın günlerce ilaçlarına ulaşamamasına ya da ilaçlarını ceplerinden ödeyerek almalarına neden olmakta.

24 bin noktada hizmet veren eczacılarımız ise, yıllardır kanayan yara haline gelmiş bu konuda hastalarına ne diyeceklerini artık bilememekte. Sık aralıklarla sorun yaşanan bu mevcut sistemin yerine; bütün ihtiyaçları belirlenmiş, altyapısı tamamlanmış, vatandaşımıza günün gereklerine göre hizmet verebilecek yeni bir sistem oluşturulmalıdır. Türk Eczacıları Birliği olarak; başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı ve tüm yetkililerden bu sorunlara ilişkin geçici değil, kalıcı ve bir o kadar pratik çözümler üretilmesini talep ediyor; yaşadığımız sıkıntılar konusunda daha duyarlı davranmaya çağırıyoruz. “

 
§