9 Mayıs 2014
Sayi: KB 2014/19

1 Mayıs’tan Haziran’a mücadeleye devam!
Devlet şiddetine karşı direnmek meşrudur!
Ankara 1 Mayısı’nın gösterdikleri...
Sömürücülere “suç işleme özgürlüğü”, emekçilere devlet terörü!
Yeni taktikleri de yetmedi!
1 Mayıs gözaltıları serbest
HHB: Berkin’in katilleri belirlendi!
Eskişehir polisinin üç soruşturması...
İTO: Gezi hekimliği yargılanamaz!
Vergi adaletsizliğinin ülkesi: Türkiye!

Yeni sosyal güven(siz)lik paketi!

BMC satışında işçinin adı yok
Direnişçi işçiler: “Sütaş’ta hak-hukuk yok!”
Madende kömür ölüm kokmaya devam ediyor
Geçmişin devrimci mirası ve TKİP - H. Fırat
Sınıf devrimcileri Denizler’i andı!
“Denizler’in yolundan devrime yürüyoruz!”
Denizler eylemlerle anıldı
Denizler’in mezarlarına binler akın etti...
Greif işçileri 1 Mayıs’ı anlattı...
Fabrika kapandı-kapanmadıya dair...
Greif işçileri olarak, İşçi Filmleri Festivali’ne katıldık...
Greif Direniş Günlüğü
Genç komünistler 'Devrimci Gençlik Birliği'ni tartıştı
Kapitalist tekellerin birliğine karşı, Avrupa halklarının devrimci birliği!
Sağcı-faşist koalisyon Ukrayna’yı iç savaşa sürüklüyor
“Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin”
Hasta mahpuslar için eylemler sürüyor
“İhlallere sessiz kalmak da suça ortak olmaktır”
İbrahim Kaypakkaya’yı saygıyla anıyoruz...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Greif işçileri olarak,
İşçi Filmleri Festivali’ne katıldık...

 

Greif işçisi Coşkun Alsaç, İşçi Filmleri Festivali’ndeki tabloyu yazdı...

Etkinlikte bizler de içinde olmakla birlikte direnişte olan; Kumport liman, Punto Deri, Karşı direnişi, Enerji-Sen yöneticisi ve BEDAŞ işçisi, Cerrahpaşa’dan taşeron sağlık işçisi olmak üzere kısa bir konuşma yaptık.

Greif direnişi adına konuşmayı ben gerçekleştirdim. Direnişin başlama amacı ve önemi üzerinde duran ve sendikal bürokrasi gerçeğini ele alan bir konuşma yaptım. Biraz açacak olursak; biz Greif’in onurlu işçileri olarak, insanca bir yaşama yetecek ücret ve taşeron köleliğine karşı bir mücadele başlattık. Aynı zamanda işçi sınıfının fiili meşru mücadelesinin uzun yıllardır gerçekleşmediği bir zamanda, sınıfa kazanmanın yolunu gösteren bir eylem ve direniş gerçeğini gösterdik.

Düşük ücret ve taşeron köleliği biz işçiler için, insanlık dışı çalışma ve yaşam kosulları demektir. Bizler Greif işçileri olarak bunun bilincindeydik. Ve bunun sorumluluğu ile mücadelemize leke sürdürmeden direnişimizi sürdürdük ve sürdürmeye de devam ediyoruz. Ama ne yazık ki; sendika bürokrasisi bizim bu mücadelemizi anlayamadı ve kavrayamadı. Sendika ağaları işçi sınıfının çıkarları yerine kendi çıkarları doğrultusunda koltuk kaygısı güderek, onurlu, direnen ayrıca sınıfın çıkarları açısından son derece önemi olan bu direnişe ihanet ettiler. Sendikal bürokrasi, işveren danışmanı ve avukatları, sendikalar masasından polislerle ortak hareket ederek, Greif direnişini sırtından hançerlemiştir. Benim ordaki konuşmam kısa ve öz olarak bu gerçekleri anlatıyordu.

Benim arkamdan kendini BEDAŞ işçisi ve Enerji-Sen yöneticisi diye tanıtan biri ve Cerrahpaşa’dan taşeron sağlık işçisi konuşma yaptı. Sanki oraya benim konuşmama karşılık olarak zorla çıkartılmışcasına ikisi de, “DİSK’in eleştirilmesi doğru değil, bu konfederasyon mücadeleyle kuruldu” diyerek konuşmasını tamamladı. Hele sağlık işçisi arkadaş DİSK’in önlüğünü daha düz giymeyi bile beceremezken, “biz bu önlükle kazandık” diyerek, sanki Greif işçileri DİSK’i karalıyormuş gibi çıkış yaptı.

Oysa ki bu iki arkadaş ne bizim ordaki konuşmamızı anlamış, ne de bizim direnişimizin amacını kavramış değildir. Ben konuşmamda “Greif işçileri olarak Kavel’lerin yolundan ilerledik” dedim. Peki soruyorum size, Türk-İş anlayışına karşı DİSK’i kuran Kaveller’in mücadele ruhu değil miydi? DİSK’i ortaya çıkaran bu mücadele ruhunu temsil eden ve sahiplenen Greif işçisi değil miydi? Bizler burda DİSK’i değil, DİSK’e ve bağlı sendikalara çöreklenmiş sendika ağalarını ve bürokratlarını eleştiriyoruz. Şu iyi bilinmelidir ki, DİSK’i biz temsil ediyoruz. Biz sendikal bürokrasinin ihanetine uğradığımızda daha direnişimizin ilk günlerinde, isteseydik başka bir sendikaya geçebilirdik. Fakat bu bizim için kolaycı bir tutum olurdu ki yapmadık. Tam tersine DİSK’in mücadeleci ruhuna leke süren bu sendika ağalarına karşı mücadele verilmesi ve sendikalardan sökülüp atılması gerektiğini düşündük ve mücadele ettik.

Greif direnişini takip eden ve ilgilenen dostlarımız çok iyi biliyor ki, bu mücadele sedece sermayeye karşı değil, aynı zamanda sendikaların başına çöreklenmiş ağalara karşı da verilmiştir. Oysa ki; bizler DİSK’in 47. yılını işgal fabrikamızda kutladık ve sınıf şehitlerini andık. Ve yine hatırlanacağı gibi Greif in Sultanbeyli’de bulunan taşeron fabrikasına yaptığımız uyarı eylemini ve yine Boğaz Köprüsü eylemini, biz DİSK’in önlükleriyle gerçekleştirdik. Üstelik öyle sizin gibi o önlüğü ters de giymedik.

Şu iyi anlaşılmalı ve kavranılmalı ki, Kavel’in de, DİSK’in de mücadele ruhunu ve onurunu Greif işçileri temsil etmektedir.

Greif işçisi ihanete, baskı ve tehditlere karşı başı eğik fabrikayı boşaltmadı. Tam tersinden başı dik elleri kelepçeli onurlu bir şekilde çıkartıldı.

Bizler Greif işçileri olarak sınıfımıza, onurlu bir direniş armağan ediyoruz.

İşgal, grev, direniş!

Yaşasın onurlu mücadelemiz!

Greif işçisi Coşkun Alsaç

 

 

 

Görevini yapmayan ve ihanet edenler DERHAL İSTİFA ETMELİDİR!

 

Direnişçi Greif işçileri 6 Mayıs günü facebook sayfalarında yaptıkları açıklamada görevini yapmayan ve işçilerin davasına ihanet eden sendika patronlarının derhal istifa etmelerini istedi.

Greif işçileri tarafından yapılan açıklama şöyle:

“GÖREVLERİNİ YAPMAYANLARIN VE İHANET EDENLERİN İSTİFASINI İSTİYORUZ!!!!

Yüzlerce Greif işçisi taşeronluğun kaldırılması ve insanca çalışma koşulları için bedel ödemeyi seçip büyük bir direnişe başlarken, en başından itibaren onlara ihanet eden RIDVAN BUDAK’IN BAŞINDA OLDUĞU TEKSTİL SENDİKASI’NIN YÖNETİMİ istifa etmelidir!!!

DİSK’in son 30 yılının en büyük eylemini gerçekleştiren, yüzlerce üyesi hakları için fabrika işgal eylemi yaparken tek bir eylem yapmayan, sendikanın hiçbir imkanını işçilerin hizmetine sunmayan böylelikle görevlerini ihmal eden- dahası DİSK’in adını da kullanarak Greif işçilerine ihanet eden Budaklar karşısında suskun kalan, böylelikle bu büyük ihanete göz yumarak ortak olan DİSK YÖNETİM KURULU ÜYELERİ İSTİFA ETMELİDİR!!!”

 

 

 

Greif işçileri DİSK Başkanı olsalardı ne yaparlardı...

Akın: DİSK Başkanı olsaydım giderdim fabrikaya direniş zaferle taçlanıncaya kadar ölümüne yanlarında dururdum.

Bedri: Greif işçilerine tutamayacağım sözü vermezdim.

Oktay: Koltuğumu sarstıkları için sırtımı dönerdim.

Coşkun: Direnişin zaferle sonuçlanması için DİSK ve diğer sendikaların üyelerini seferber etmek için elimden ne geliyorsa onu yapardım. En başta da başkanı olduğum sendikanın üyelerini dayanışma grevine çıkarırdım. İşçilerle aynı havayı solumak için orada olurdum, ekmeğimi, suyumu onlarla paylaşırdım.

Tuğba: Hemen işçileri ziyarete gider, yanlarında olduğumu gösterirdim. Mücadele zaferle taçlanıncaya kadar da yanlarında olurdum. İşçiler koltuğumu elimden alacak diye korkmazdım.

Emel: İşçileri örgütler ve sahip çıkardım. Bu grevi büyütmeye çalışırdım. Gerek üyeliklerin olduğu fabrikalarda, gerek sokaklarda dayanışma eylemleri başlatırdım. İşçilerin kazanması yolunda elimden geleni yapardım. Sendika ağalarını, sendikal bürokrasiyi ortalıktan kaldırır, sendikayı işçilerin iradesine bırakırdım. Çünkü işçiler en iyisini üretir.

Uğur: Sonuna kadar işçilerin yanında olurdum. Onlar için her yerde eylemler yapardım. İhanet edenlerden hesap sorar, sendikadan atardım. Böyle bir yetkim yoksa bir beysbol sopası bulur, gereğini yapardım. Diğer fabrikalardan destek sağlamak için işçileri genel greve çıkarırdım.

Engin: İşçilerin söz, yetki ve karar haklarına saygı duyar, başlamış oldukları onurlu mücadelede yanlarında olur, sendikanın tüm imkanlarını onlar için seferber ederdim. Bu direnişin başka fabrikalara yayılması için de çağrıda bulunurdum. Başka yerlerde eylem olsa dahi bu bir işgal olduğu için diğer işleri bir yana bırakır gece gündüz onlar için çalışırdım.

 

 

 

 
§