11 Nisan 2014
Sayi: KB 2014/15

Greif direnişi yeni bir dönemin kapılarını açtı
Greif işgal okulu ve kısa dersleri
60 uzun gün: “Greif İşgali!”
Kavga bitmedi daha yeni başlıyor!
İzmir’de Greif için üç eylem!
Greif işçilerine saldırı
dört yanda protesto edildi
İki ayrı dünyaya ait iki ayrı insan…
Greif’te iki düzen, iki dünya karşı karşıya!
İşgal fabrikasında
coşkulu dayanışma etkinliği!
Greif işçileri kararlılıklarını İzmir’e taşıdı
Özelleştirmeye karşı Ankara’da eylem!
Sağlık işçilerinden
iş bırakma eylemi!
Kölelik ve sömürü düzenine karşı
devrimci sınıf kavgasına!
Osmanlı’dan günümüze 1 Mayıslar
İşçi sınıfı Taksim’e,
Türk-İş Kadıköy’e!
İzmir’de işçi sınıfının
devrimci 1 Mayıs’ını örgütleyelim!
Devrimci 1 Mayıs faaliyetlerinden...
“Taksim işçi ve emekçi mücadelesi açısından bir bellektir!”
Canları alan
şeytanların hırsıdır!
Perinçek, AKP ile ittifaka hazır!
AKP gericiliği
sınır tanımıyor!
Kayıp çocuklar ülkesi
Paraları sıfırlayanlar
yoksullara sadaka dağıtıyor!
Türkiye’de
göçmen olmak...
Avrupa: Sosyal demagoji ve faşist hareketlerin seçim başarıları - A. Eren
Küba’ya karşı yeni
emperyalist komplo
Suriye’deki kirli savaş ve ortalığa saçılan pislikler!
Brüksel’de 50 bin
işçi ve emekçi yürüdü
Direnişe, özgürlüğe,
1 Mayıs’a!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İzmir’de işçi sınıfının devrimci
1 Mayıs’ını örgütleyelim!

 

Yerel seçimlerin ardından işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’a giriyoruz. Mücadeleye burjuva siyasal düzlem içinde bakan ve ufku parlamentarizmin dar sınırlarını aşmayanlar için seçim tartışmaları tüm hararetini koruyor. İşte bu noktada sınıflar mücadelesinin gerçek arenasına tanıklık edecek olan 1 Mayıs’ın, bu boğucu gerici atmosferin dağıtılmasında önemli bir işlevi olacaktır. Düzen krizinin tüm şiddetiyle sürdüğü, sömürü ve kölelik düzenini perdeleyen iç çatışmanın derinleştiği bir dönemde işçi sınıfının sermayenin karşısına sınıfsal talepleri ile çıkması hayati bir önem taşımaktadır.

Elbette ki her sene olduğu gibi bu yılki 1 Mayıs da işçi sınıfının burjuvazi karşısında bilinç, örgütlenme ve mücadele düzeyini göstermesi bakımından önemli bir ölçü olacaktır. Dünya çapında yaşanan krizin iktisadi, sosyal ve siyasal alanda yarattığı sarsıcı sonuçların dünyada olduğu kadar Türkiye’deki yansımalarını da 1 Mayıs’ın aynasından görebileceğiz.

Haziran Direnişi’nin ardından gerçekleşecek ilk 1 Mayıs olan 2014 1 Mayısı, şüphesiz ki ayrı bir  anlama ve öneme sahiptir. Emekçi kitle hareketinin Taksim 1 Mayısları’nın açtığı yoldan ortaya koyduğu Haziran çıkışı bir eşiğin atlanması anlamına gelmiştir. Öyle ki, o günden bugüne kitleler AKP ve düzen gerçekliğini tüm çıplaklığı ile ortaya çıkaran Haziran Direnişi’nin mücadele çağrısını diri tutmuştur. Bu durum geniş kitlelerin Haziran şehitlerini sahiplenerek katillerden hesap sorması, demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin güçlenmesi, işçi ve emekçi direnişlerindeki artış ve genel anlamda militan kitle pratiğinin süreklileştirilmesi biçiminde kendisini açığa vurmuştur.

Yayılan parlamenter hayallere rağmen yolsuzluk protestolarından Berkin Elvan eylemlerine kadar uzanan bir yelpazede milyonlarca işçi ve emekçinin, gençliğin, kadınların özgürlük, eşitlik ve adalet özlemi kendisini coşkulu ve militan eylemlerle dışa vurmayı sürdürmüştür. 2014 1 Mayısı Haziran Direnişi’ndeki şekilsiz toplumsal muhalefeti sınıfsal bir ayrışma üzerinden belirginleştirmeli ve taraflaştırmalıdır.

İşte bu nedenle etkisi tüm yıla yayılan, düzen cephesindeki gidişatı alt üst eden Haziran Direnişi’nin 1 Mayısı olacak olan 2014 1 Mayısı başta devrimciler olmak üzere ilericilere, öncü sınıf güçlerine önemli sorumluluklar ve görevler yüklemektedir. Tüm kentlerde 1 Mayıslar’ın politik içeriğinin belirlenmesi, sokağın örgütlenmesi aşamasında bu görevleri omuzlayacak özneler devrimci, ilerici güçler, öncü işçi ve emekçiler, demokratik kitle örgütleridir.

Kapitalizmin azgın emek sömürüsüne karşı dünya devrimci işçi hareketinin ödediği büyük bedeller sonucunda kazanılan 1 Mayıs’ın güncel çağrısı köleliğin, her türlü eşitsizliğin ve zorbalığın, savaş çığırtkanlığının kaynağı olan emperyalist-kapitalist sömürü düzenine karşı direniştir. Milyonlarca işçi ve emekçinin ürettiği zenginlikler üzerine kurulu sömürü, yağma ve talanın çığrından çıktığı günümüzde geleceği kazanmak için bu çağrının gerekliliklerine uygun davranmalıdır.

Bugün Türkiye işçi sınıfı cumhuriyet tarihinin en kapsamlı yıkımı ile yüz yüzedir. Bundan hareketle 1 Mayıs’ta esnek çalışma, taşeronlaşma, eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm sosyal hizmetlerin ticarileştirilmesi, sefalet ücretleri, özelleştirmeler, ağır ve yıpratıcı kuralsız çalışma koşulları, iş cinayetleri, sendikasızlaştırma, faşist baskı ve devlet terörü anlamına gelen kölelik düzenine karşı sınıfın tepkisinin en güçlü ve militan biçimlerde dışa vurması sağlanmalıdır. Saldırılara karşı sınıfın taban iradesi en ileri biçimde alana taşınmalıdır.

Bu 1 Mayıs’ın; sermaye sınıfının her türlü zorbalığına karşı işçi sınıfının tok bir yanıt olabilmesi için işçi sınıfının devrimci mücadele tarihine uygun bir şekilde kutlanmasının esas olmalıdır. Bundan dolayı çıkarları taban tabana zıt iki ayrı sınıfın kıyasıya savaşımını yansıtma bakışıyla 1 Mayıs’a hazırlanmak gerekmektedir.

Bu bakımdan 2014 1 Mayısı’nın örgütlendiği her alanda Haziran Direnişi’nin ruhunu yansıtması, işçi sınıfının emeğin azgın sömürüsünü katmerleştiren yıkım saldırılarına karşında acil taleplerini öne çıkartması, demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinin acil taleplerini (sendikal örgütlenmenin engellenmesi, alan yasakları, sansür, azgın polis şiddeti) işlemesi, dizginlerinden boşaltılan savaş kışkırtıcılığına karşı anti-emperyalist çizgide örgütlenmesi gibi temel başlıklar üzerinden ele alınmalıdır. 1 Mayıs’ın ön sürecinde tarihsel-devrimci özüne uygun bir çerçevede ‘sınıfa karşı sınıf’ ekseninde örgütlenmeli ve 1 Mayıs alanını da bu eksende planlanmalıdır.

Bugün 1 Mayıs resmi tatil olarak kazanılmasına rağmen işçilerin zorunlu mesaiye bırakılmaktadır. Sermaye iktidarının işçi sınıfı ve emekçilere yönelik pervasızca saldırılarının ürünü olan bu tabloya karşı mücadele etmek sınıf hareketinin fiili-meşru, militan bir çizgide örgütlenmesini gerektirir. Şimdiden açıktır ki 2014 1 Mayıs’ına da damgasını vuracak olan da bu olacaktır. Özgürlüklerin her alanda boğulmak istendiği, devrimci-ilerici güçlere, Alevilere, Kürt halkına ve topyekûn bir şekilde emekçi kitlelere yönelik faşist kudurganlığın dizginlerinden boşaltıldığı bugünkü koşullarda başta İstanbul Taksim Meydanı, Ankara Kızılay Meydanı olmak üzere tüm kentlerde 1 Mayıs sermaye iktidarının baskı ve terörüne karşı militan ve kitlesel bir yanıt olmalıdır.

Bu çerçevede vurguladıklarımız İzmir 1 Mayıs’ının örgütlenmesi açısından son derece önemlidir. Pekçok ülkede işçi ve emekçiler 1 Mayıs’ı grevler, eylemler ile karşılarken Türkiye’de ise toplumsal muhalefetin seyri ile tabandan biriken dinamiklerin sonucunda ‘eski’ ile ‘yeni’nin mücadelesine tanıklık ediyoruz. Bugün işçi ve emekçi hareketinin istemlerinin sendikal bürokrasinin uzlaşmacı-ihanetçi-icazetçi sınırları içinde karşılanması mümkün değildir. Eskinin aşılması ve sınıfın filli-meşru taban inisiyatifine dayanan mücadelesi anlamına gelen ‘yeni’nin inşa edilmesi sürecinde 1 Mayıs’ın örgütlenme biçimi önemlidir.

Aliağa, Menemen, Bakırçay, Çiğli, Torbalı, Kemalpaşa’da sömürü cehennemlerinde çalışan sendikalı-sendikasız işçi ve emekçilerin, gençliğin, kadınların 1 Mayıs alanına bu politik perspektif üzerinden akması için İzmir’de en geniş çerçevede tüm sınıf güçlerinin ortak bakış üzerinden hareket etmesi şarttır. 1 Mayıs alanının örgütlenmesinde İzmir’deki tüm ilerici-öncü sınıf güçlerinin söz sahibi olması bu aşamada belirleyicidir. Ancak geçmiş deneyimler bu açıdan olumsuzdur. Esas olarak omurgası DİSK, Türk-iş, KESK olan İzmir 1 Mayısı bürokratik bir bakış açısıyla örgütlenmekte, bu durum alana doğrudan yansımaktadır.

Tüm bunlara ek olarak İzmir 1 Mayıs’ına ilişkin altını çizmek istediğimiz birkaç nokta var.

1- Haziran Direnişi’nin talepleri olan polis cinayetlerinin sorumlularının hesap vermesi, yasaklı alanların açılması, gaz bombası kullanımının yasaklanması gibi talepler 1 Mayıs’ın talepleri olmalıdır.

2- Adeta gelenekselleşmiş rutin İzmir 1 Mayıs kutlamaları aşılmalı kürsüden sıralamaya ve programa kadar eylemin her aşaması Haziran Direnişi’nin ruhuna uygun bir şekilde ele alınmadır. İzmir’in ilerici ve devrimci sınıf güçleri sürecin başından itibaren 1 Mayıs’ın ilde örgütlenmesine ilişkin söz ve karar hakkına sahip olmalıdır.

* İstanbul Taksim alanı başta olmak üzere diğer kentlerde gerçekleşen 1 Mayıslara yönelik herhangi bir saldırıda hızla aktif bir tutum alınmalıdır. Böyle bir gelişme karşısında İzmir sokakları ve meydanları direniş alanına çevrilmelidir.

* Yürüyüş sıralaması kura ile yapılmalıdır.

* Programda ana eksen 1 Mayıs’ın tarihsel özü ve güncel çağrısı olmalı, Enternasyonal marşı ve 1 Mayıs marşı ile program açılmalıdır (program İstiklal marşı ile açılmamalıdır)

* Kürsüden yapılacak konuşmalar somut güncel saldırılara karşı net ve açık bir mücadele programı sunmalıdır.

* Bu çerçevede konuşmalarda 1 Mayıs’ın 2 Mayıs’a taşınması hedefiyle Haziran Direnişi’nin talepleri ve devam eden sınıf direnişleri ile eylemli dayanışma hedeflenmelidir.

3- Sınıfın en yakıcı sorunları olan taşeron köleliğine, ağır ve yıpratıcı çalışmaya, düşük ücretlere karşı örgütlenen DİSK/Tekstil Sendikası üyesi olan Greif işçilerinin yaklaşık 2 aydır devam eden işgal ve direniş ile dayanışma temel bir gündem olarak ele alınmalıdır. Buna bağlı olmak üzere Birleşik Metal-İş’te örgütlü Luna işçilerinin Çiğli’de süren direnişi de benzeri bir şekilde müdahale konusu edilmek zorundadır. İşçilere kürsüde konuşmaları için söz verilmelidir.

Sınıfın devrimci baharını kazanmak için sınıfın fiili-meşru mücadele değerlerine sahip çıkarak bu görevlere yüklenme çağrısında bulunuyoruz.

İzmir BDSP

6 Nisan 2014


 
§