17 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/03

Gericilerin iktidar dalaşı kızışıyor…
Düşmanlarımızın davası için değil kendi davamız için dövüşeceğiz!
Sınıfın devrimci baharına yürüyoruz!
Beyzbol sopası AKP şeflerini hizaya getirdi
Eğitimde 10 yılın sahte bilançosu!
11 Ocak mitingi üzerine...
Emekçiler yolsuzluk düzenine karşı yürüdü
Daha fazla Ontex, Greif, Feniş... - D.Umut
Aloğlu’nun yalanları Feniş gerçeklerinin üzerini örtemeyecek!
Feniş işçileri Hak-İş’i çözüme zorluyor!
Taşeronluk köleliğine son vermek için mücadeleye!
Karayolları işçileri kadro için eylemde!
Punto işçilerinden coşkulu yürüyüş!
Bosch’ta Türk Metal düzenbazlığı...
“Tüm insanları şifreleme silahlarını kuşanmaya davet ediyoruz!”
“Beyrut Kasabı” hesap vermeden öldü!
Lavrov-Kerry-Brahimi görüşmesi…
Mısır’da anayasa referandumu…
Hamburg’da kavga yeni başlıyor!
Berlin’de on binler Karl ve Rosa’nın mezarı başındaydı…
Yeşil / Sosyal demokrat hükümetin saldırıları boşa çıkartılacak!
Bu daha başlangıç...
Mücadele tarihimizden bir sayfa: Tariş Direnişi
“Birlikte üretmek ve paylaşmak için...”
Devlet çocuk evlerinde taciz ve fuhuş!
Roboski’de ailelere saldırı!
Devrimci tutsaklardan mesajlar...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Beyrut Kasabı” hesap vermeden öldü!

 

Siyonist İsrail’in eski başbakanlarından, nam-ı diğer “Beyrut Kasabı” Ariel Şaron, sekiz yıl komada kaldıktan sonra öldü. Irkçı-siyonizmin en vahşi şeflerinden biri olan Ariel Şaron’un ölümü, bekleneceği üzere farklı tepkilere vesile oldu. Emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçileri, siyonist şefi “kahraman” diye anarken, Filistin halkı başta olmak üzere Ortadoğu halkları ve ilerici-devrimci güçler ise Sabra ve Şatilla katliamlarının sorumlusu olduğunu bir kez daha hatırlatarak, Şaron’un “kahraman” değil, “azılı bir katil” olduğunu bir kez daha dile getirdiler.  

Şeflerinden biri Şaron olan siyonistler, emperyalist güçlerin desteğiyle gasp ettikleri Filistin toprakları üzerinde, ırkçı İsrail devletlerini kurdular. Kuruluş sürecinden bugüne kadar, Filistin halkı şahsında insanlığa karşı sayısız suç işleyen bu devletin harcını karanlar arasında sayısız “kasap” vardır. Buna rağmen “Beyrut Kasabı”, bunların en azılıları idi.

Sicili kanlı bir şef…

Siyonist hareketin önde gelen diğer şefleri gibi, Şaron da, İsrail devleti kurulmadan önce, Filistin halkına karşı terörist eylemler düzenleyen siyonist çetelerle işe başladı. Siyonistlerin 1940’lı yıllarda kurduğu Haganah adlı terör örgütüne katılan Şaron, İsrail devleti kurulana kadar, örgütün cinayet ve sabotaj eylemlerine katıldı.

Şaron’un yanı sıra Moşe Dayan, İzak Rabin gibi etkili siyonist şeflerin de yer aldığı Haganah, Irgun ve Lehi adlı diğer terör örgütleriyle birlikte çok sayıda cinayet, sabotaj, göç ettirme saldırıları düzenledi ve zorla yerlerinden edilen Filistinlilerin topraklarını gasp etti.

Terör örgütlerinde işe başlayan Şaron, gasp edilmiş Filistin toprakları üzerinde kurulan ırkçı-siyonist İsrail devletinde, “devlet görevlisi” sıfatıyla Filistin halkına karşı suç işlemeye devam etti.

Topraklarının gasp edilerek İsrail devletinin kurulmasına karşı direnen Filistinliler, emperyalistler desteğindeki ırkçı-siyonistlerin vahşi saldırılarına maruz kaldılar. İsrail kurulduktan sonra da devam eden cinayet, katliam ve toprak gaspı, Filistin halkının çoğunluğunu mülteci durumuna düşürdü. Bu saldırılarda aktif rol oynayanlarından biri de Ariel Şaron’du. Komaya girdiği 2006 yılına kadar da “en saldırgan” siyonist şeflerden biri olmaya devam etti.

1982 Beyrut işgalinin planlayıcısı

Siyonist şeflerin en azılılarının İsrail devletinde üst düzey mevkileri işgal etmeleri adettendir. Nitekim orduda konumlanan Şaron, Tümgeneral rütbesiyle emekli olduktan sonra, Savunma Bakanı oldu. 1982’de Lübnan’a saldıran İsrail ordusu, savunma bakanı Şaron’un emrindeydi.

İsrail ordusunun Beyrut’u işgal etmesi ve Filistin Direnişi’nin merkezini Tunus’a taşımak zorunda bırakılması, kuşkusuz ki, emperyalist-siyonist güçlerin ortak kararıydı. Ancak bu, Şaron’un Lübnan ve Filistin halklarına karşı işlenen bu ağır suçta etkin bir rol oynadığı gerçeğini değiştirmiyor. Zira işgali gerçekleştiren İsrail ordusuna doğrudan emir verebilecek konumdaydı.

Emperyalistlerin desteğiyle Beyrut’u işgal eden İsrail ordusu katliam, yıkım ve yağmada sınır tanımadı. İşgalci ordu askerlerine dilediklerini yapma serbestisi tanıyan kişi ise, Ariel Şaron’du.

Sabra-Şatilla katliamlarının sorumlusu

Şaron’un emrindeki İsrail ordusunun Beyrut’u işgal etmesinden kısa bir süre sonra, Filistinli mültecilerle Lübnanlı yoksulların yaşadığı Sabra ve Şatilla mülteci kampları kuşatıldı. Filistin direniş hareketi Beyrut’tan çekildiği için, kamplarda sadece çocuklar, kadınlar ve yaşlılar vardı. Kampların sakinleri silahsız ve savunmasız konumdaydılar.

İsrail’in tetikçi olarak kullandığı Falanjist/faşist katilleri kuşatma altındaki kamplara gönderen Şaron, bu kamplarda gerçekleşen vahşi katliamların birinci dereceden sorumlusuydu. Beyrut işgali, emperyalist/siyonist güçlerin bir kararı iken, kamplardaki katliamı planlayan bizzat Şaron’du.

Şaron’un “Beyrut Kasabı” lakabıyla anılmasına neden Sabra ve Şatilla katliamları, İsrail’de bile infial yaratmıştı. Ancak bu, Beyrut Kasabı’nın İsrail devletinin tepesine tırmanmasına engel olmadı. O dönem savunma bakanlığı görevinden azledilen Şaron, kısa süre sonra, ırkçı-siyonist siyaset sahnesinin ilk sıralarına yerleşti.

Filistinlilerin evlerini yıkan “buldozer”

Siyonist İsrail rejimi, Beyrut Kasabı’nı ödüllendirmek için çok beklemedi. Şaron, ‘90’lı yıllarda, ırkçı-siyonizmin önde gelen “sivil” şeflerinden biriydi yine. Belli aralıklarla bakan koltuğuna oturan, sonra da başbakan olan Şaron, Filistinlilerin evlerini başlarına yıkma politikasını da doruk noktaya çıkardı.

Siyonistler, ilk dönemden beri Filistinlilerin evlerini yıkmaya başladılar. İşgal ettikleri köy ve kasabaların çoğunu yakıp yıktılar, sonra yeninden inşa ettiler. Amaçları, işgal edilen bölgelerde, Filistin halkına ait izleri tamamen silmekti. Ancak Şaron, İsrail işgali altındaki Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan Filistinlilerin evlerini başlarına yıkma politikasıyla öne çıktı. Bu icraatlarından dolayı, Beyrut Kasabı’na, “Buldozer” lakabı da eklendi.

Siyonistlerin toprak gasp etme politikalarından biri de, Filistinlilerin topraklarına Yahudi yerleşimleri inşa edip, buraları “İsrail toprağı” ilan etmek. Bu gaspçı politikanın en yaygın uygulandığı dönem, Şaron’un bakan veya başbakan olduğu dönemlerdir.

Beyrut Kasabı/Buldozer” Şaron, “en ırkçı-Yahudiler”i dolgu malzemesi yaptığı bu politikayla, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü, Yahudi yerleşimleriyle kalbura çevirdi. Bu politikayı bütün siyonist hükümetler uyguluyor. Ancak bunun en pervasızca uygulayıcısı, yine Şaron oldu.

Irkçı-duvar inşaatının fikir babası

Şaron’un vahşi icraatlarından biri de, Batı Şeria’da inşa edilen 700 km. uzunluğundaki ırkçı-duvardır. Milyarlarca dolar harcanarak inşa edilen duvar, Batı-Şeria’yı Kudüs’ten ayırmış, köyleri parçalamış, Filistinlilerin yaşam alanlarını üstü açık bir hapishaneye çevirmiştir.

Irkçı-duvar inşaatı, tüm uluslararası yasa ve anlaşmalara aykırı olmasına rağmen, emperyalistler himayesindeki ırkçı-siyonistler bu projeyi hayata geçirebildiler. Bir utanç abidesi olarak duran ırkçı-duvarın inşası, İsrail devletinin bir politikası olmakla birlikte, Beyrut Kasabı’nın bunda özel bir rolü olmuştur.

Halklara karşı işlenen suçların hesabı mutlaka sorulacak

Beyrut Kasabı/Buldozer Ariel Şaron’un, burada sadece bir kısmına değindiğimiz suç dosyası bu kadar kabarık olmasına rağmen, yazık ki, -pek çok eli kanlı katil gibi- hesap vermekten kurtulabildi. Fakat bu, Şaron’un temsilcisi olduğu ve hizmet ettiği ırkçı-siyonizmin de hesap vermekten kurtulduğu veya kurtulacağı anlamına gelmiyor.

İşgale ve zorbalığa karşı direnen halklar ve ilerici devrimci güçler, ezilen halklara, işçilere ve emekçilere karşı suç işleyenlerin yakasından düşmeyecek, bu zorbaları tarih sahnesinden silene kadar mücadeleye devam edecekleridir. Bu mücadelenin hedefinde olan diğer gerici/zorba güçler gibi, Şaron’un simgesi olduğu ırkçı-siyonistler de tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklardır.

 
§