20 Aralık 2013
Sayı: KB 2013/49

Bu pisliği devrim temizler!
İktidar dalaşı AKP’nin ipliğini pazara çıkardı
İşçi çocuklarına simit, burjuva çocuklarına gemicik!
Dershane tartışmaları ve ötesi - Haydar Baran
“Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu”
Roboski’den Gever’e
“ÇHD’ye sahip çıkmak üzere bekliyoruz!”
BDP milletvekillerine tahliye yok!
Çürüme, ihanet ve sınıf düşmanlığı
Bütçe tartışmalarında eğitim
Aliağa-Çiğli İşçi Birliği’nden etkinlik
Ankara’da devrimci sınıf faaliyetleri yoğunlaşıyor
Feniş işçilerinden coşkulu etkinlik
Feniş işçileri yolaçmayı bekliyor!
Kadın İstihdam Paketi, esnek çalışma paketinin parçasıdır
Köksüz bir yazarın kök arayışı - 3 K.Toprak
Burjuva siyaset sahnesinde gelişmeler ve reformist solun seçim heyecanı
AKP’nin hevesleri ve Libya ordusunun eğitimi
AB’yle kirli işbirliği!
Dünyadan eylemler
Suriye’yi yağmalamaya devam
Üniversitelerde faşist baskı ve saldırılar
Erdal Eren sosyalizm mücadelesinde yaşıyor!
Vanlı depremzedeler kalıcı konut istiyor!
ÇHD’den tutsak avukatlarla dayanışma gecesi
İnsan hakları karnesi zulümle dolu!
Bakanlıktan çocuklar için ‘eylem planı’!
Cumartesi Anneleri: Adaleti biz getireceğiz!
Ahırda tepişenler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Burjuva siyaset sahnesinde gelişmeler
ve reformist solun seçim heyecanı

 

Yerel seçimlere 3 ayı aşkın bir süre olmasına rağmen, ülke seçim atmosferine girmiş bulunuyor. Neredeyse her sokakta burjuva partilerin aday adaylarının afiş veya pankartlarına rastlamak mümkündür. Özellikle rantın yoğun olduğu bölgelerde her partiden onlarca aday adayı bu rantı ele geçirebilmek için canhıraş bir çırpınış içerisindeler. Salt bu çırpınışlar, yerel yönetimlerin nasıl bir rant kapısı olduğunu açıklamaya yetiyor.

Rant kavgasının yanı sıra, seçim atmosferinin bu kadar erken hissedilmesine neden olan başka olgular da var.

Haziran Direnişi’nin sarsıcı etkisi altında, burjuva siyasetinin AKP hükümeti şahsında yaşadığı tıkanma, sistemi kurtarmak için yeni alternatifler yaratma arayışını gündeme getiriyor. Dinci-gerici AKP-cemaat koalisyonunun, tarafların kılıçları çekip sahaya inmesiyle çatırdamaya başlaması, bu arayışı daha da önemli hale getiriyor.

Çatışma şiddetlenmeden önce gerçekleşen Kemal Kılıçdaroğlu’nun Amerika ziyareti ve Gülen Cemaati ile dirsek temasına girmesi, burjuva siyaset sahnesindeki alternatif arayışının dışa vurumu oldu. Bu ziyaretin hemen ardından, AKP-cemaat koalisyonunda yaşanan kırılmanın temel bir önemi bulunuyor. Zira burjuva siyaset sahnesi, kirli hesaplaşma, yolsuzluk batağına saplanan bakan çocukları ile AKP’li belediye başkanlarının gözaltına alınmasıyla sarsılırken, yerel seçimler de yaklaşıyor.

Demek oluyor ki, 30 Mart 2014’te gerçekleşecek yerel seçimler, geçmiş dönemleri kat be kat aşan bir politik atmosferde gerçekleşecek. Seçimler, kitlelerdeki politik duyarlılıkların yükseldiği bir dönem anlamına gelse de, içinden geçtiğimiz dönemde, Haziran Direnişi ile yükselen politizasyon, burjuva siyaset arenasındaki çatışmalarla birlikte güçlenmeye devam edecek.

Ancak sonucu belirleyecek etkenler, sadece burjuva siyasal cephede yaşanması muhtemel sarsıcı gelişmeler olmayacak. Bu gelişmeler burjuva partilerin kendi aralarındaki dalaşlar açısından önem taşısa da, gerçek sonuç, Haziran Direnişi ile sokağa dökülen milyonların, burjuva siyaset arenasındaki tıkanmayı ne derece kavrayabileceği, başka bir ifadeyle bir kez daha kendi gücüne güvenerek alanlara çıkıp talepleri uğruna direnmeleri ile belli olacaktır.

Durum böyle olmasına rağmen, burjuva siyaset arenasında yaşanan tıkanmanın, reformist solu seçim heyecanının içine çektiği gözlenmektedir. Kendisine burjuva siyaset arenasında yer açabilmekten başka bir şey düşünmeye muktedir olmayan reformist sol, zaten daha Haziran Direnişi’nin sarsıcı günlerinde seçim hesabı yapmaya başlamış, milyonların sokağa döküldüğü halk hareketini yerel seçimler için bir dolgu malzemesi yapma, yani ondan kendi parlamentarist hesapları uğruna rant devşirme çabasına girmişti.

Bu tablo 15 Aralık günü reformist cephede biri Ankara’da, diğeri İstanbul’da gerçekleştirilen iki toplantı ile artık alenen karşımızda duruyor.

Haziran günlerinde en pespaye sınavı veren SİP-TKP, 15 Aralık’ta Ankara’da gerçekleştirdiği toplantı ile bir süredir hazırlıklarını sürdürdüğü “Sol Cephe”nin kuruluşunu ilan etti. Her ne kadar seçime endeksli bir cephe olmadığı söylense de, gerçekleştirilen toplantıdan yansıyanlar “Sol Cephe”nin önüne koyduğu en temel hedefin yerel seçimler olduğunu gösteriyor. Sol seçeneği güçlendirmek adına sergilenen pratik ise, burjuva siyaset sahnesinde yaşanan tıkanma ile birlikte AKP’nin boşaltacağı alanı doldurma çabasında olan CHP’nin boşaltacağı “burjuva sol” zemini doldurabilme çabasından ibaret.

Bu durum, CHP’ye yöneltilen temel eleştirinin Mustafa Sarıgül ve Mansur Yavaş gibi gerici isimlerin aday olarak gösterilmesi üzerinden yapılmasından anlaşıldığı gibi, bizzat Kemal Okuyan’ın konuşmasında CHP’yi eleştirmenin yerinin “Sol Cephe” olmadığını söylemesi üzerinden de anlaşılıyor. 3 CHP milletvekilinin de katıldığı bu toplantıda program ve ilkelerin esnetilebileceği üzerinden yapılan tartışmalar ise “Sol Cephe”nin “sosyalizmin merkezde durduğu” bir cephe değil, ancak ve ancak emperyalist-kapitalist sistemin bugün temel bir ihtiyacı haline gelen “burjuva sol muhalefet” rolünü oynayabileceğini gösteriyor. Bu tablo, özellikle Haziran günlerinden beri çok daha yoğun bir şekilde CHP içindeki ulusalcı tabana oynayan İP çetesinin göz diktiği bu alana SİP-TKP’nin de göz dikmeye heveslendiği anlamına geliyor.

Geçtiğimiz günlerde partileşerek seçim hazırlıklarını belli bir aşamaya taşıyan HDK ise, aynı gün İstanbul’da “Demokrasi ve Barış Konferansı” üzerinden “Barışı ve Demokrasiyi yerelden kurmak” başlığı ile bir toplantı gerçekleştirdi. Merkezinde Kürt hareketinin durduğu bir organizasyon olarak HDP kuşkusuz, SİP-TKP gibi CHP’ye ve Kemalist geleneğe göz kırpmadı. Ancak o da, başka bir cepheden Haziran Direnişi’nin ardından logosunu “Gezi Ağacı” ile değiştirmesinde olduğu gibi direnişin ruhunu kendi düzen içi hesaplarına malzeme yapma yoluna gitmiş oldu. Yerel yönetimlere yönelik temel eleştirisini bu yönetimlerin üzerindeki merkezi vesayet üzerinden ortaya koyan “Demokrasi ve Barış Konferansı” da, Kürt hareketinin politikaları ile uyumlu bir şekilde tutumunu “özerk yerel yönetimler” üzerinden gerekçelendirmiş oldu. Böylece geçmiş yıllardaki seçim platformları ile benzer bir platform ortaya koyan Kürt hareketi eksenindeki HDP de, özellikle İstanbul’da Sırrı Süreyya Önder üzerinden kendisine burjuva siyaset sahnesinde temel bir yer açmaya çalışıyor.

Bunlar, yerel seçimlerin yakıcı bir şekilde gündeme girdiği ilk anlarda ortaya çıkan tablolar. Açık ki önümüzde günler ve haftalar, burjuva siyasetinde yer edinebilmek için bu kadar hevesli olan reformist solun gerçek kimliğini ele veren sayısız olaya tanık olunacaktır.

Oysa Haziran’ın çağrısı başkadır. Haziran, her gün emeği gasp edilen işçi sınıfına, evin kölesi ve ucuz işgücü olarak görülen kadınlara, geleceksizliğe mahkûm edilen gençliğe, kimliği inkâr edilen Kürt halkına ve Alevilere bir savaş çağrısıdır.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kapitalizm, ömrünü çoktan doldurmuştur. Bu kokuşmuş sistemi mezara gömmek ise, işçi sınıfı başta olmak üzere, kapitalist-emperyalist sistemin köleliğe ve gericiliğe mahkûm ettiği emekçi kitlelerin, devrimci sınıf partisinin yükselteceği bayrak altında sosyalizm uğruna mücadeleyi yükseltmeleriyle mümkün olacaktır.

 
§