25 Ekim 2013
Sayı: KB 2013/41

Güncel gelişmeler ve devrimci görevler!
Kürt hareketine “ayar çekme” manevraları
Dış politikada hazin çırpınışlar!
AKP-cihatçı çeteler ittifakı sona mı eriyor?
Asimilasyon saldırılarının taşeronları işbaşında!
Sermaye düzeni zor aygıtlarını güçlendiriyor!
Silaha yatırım da hegemonya krizi de büyüyor!
Beklemenin değil, eylemin zamanıdır!
Kiralık işçilik yeniden geliyor!
Patronların “kurbanı” işçiler...
“Görüntüdeki sessizliğin altında derin bir öfke mayalanıyor!”
KESK’e hakim çizginin iflası olarak toplu sözleşme süreci
“Suriye’nin Dostları” Londra’da toplandı
2. Cenevre Konferansı hazırlıkları yoğunlaşıyor

ABD’de ‘felaket’ ertelendi, kriz devam ediyor!

Göç etmeyen kuşlar kanatlarında umut taşır - T. Kor

Avrupa’da hayat grevle durdu!
Almanya’da Haziran Direnişi panelleri
ODTÜ’de ağaç talanı sonrasında yol ilerlerken...
ODTÜ yolu, ODTÜ AVM ve camisine gidecek yolu açıyor...
Üniversitelerde ODTÜ’ye destek eylemleri
2013 6 Kasımı’na doğru...
Hiçbir zorbalık bizleri devrimci faaliyetimizden alıkoyamaz!
“Şiddete karşı örgütlenmeli!”
Gezi tutsaklarına tecrit ve baskı!
“Özgürlük, Devrim, Sosyalizm” için ileri!
Özgürlük, devrim, sosyalizm için buluşuyoruz!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Şiddete karşı örgütlenmeli!”

 

Çiğli Organize’de çalışan kadınlarla kadına yönelik şiddet ve çözümü ile ilgili konuştuk...

- Günümüz toplumunda kadınlar çok yönlü şiddetle karşılaşıyor. Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?

Plastik işçisi: Öncelikle, ben 33 yaşındayım ve yıllardır fabrikalarda çalışıyorum. Son çalıştığım yerde de çoğunluğu kadın işçiler oluşturmaktadır. Fabrikada kadınlar sürekli patronların ve ustabaşılarının hakaretlerine uğruyor. Bunun da bir şiddet olduğunu düşünüyorum. Yine kadın olduğumuz için daha az ücretle çalıştırılıyoruz.

Çalıştığım yerde ve çevremde, çocuklarına bakacak kimse olmadığı için her gün endişe ve tedirginlik içinde çalışan kadınları görüyorum. Çalıştığım fabrikada 100’den fazla kadın olmasına rağmen kreş talep edemiyoruz. Ve çocuklarımıza bakabilme psikolojisiyle birçok şeye sessiz kalıyoruz.

Güvencesiz bir şekilde çalışıyoruz. Çalıştığımız fabrikada yaşadığımız baskılar, psikolojik baskı yetmiyormuş gibi, her gün televizyon ekranlarından, gazetelerden kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddetleri okuyoruz ve görüyoruz. Kadın olduğumuz için her an biz de aynı şeylere maruz kalacakmışız gibi kaygıları duyuyorum. Ve bunların sadece gün yüzüne çıkan haberler olduğunu düşünüyorum.

Bu toplum bize biçilen kadınlık rolümüzü oynamamızı istiyor. Ve kadın olduğumuz için yaşamın her alanında aşağılanıyoruz. Sesimizi çıkardığımızda şiddete maruz kalıyoruz.

Tekstil işçisi: Bugün dünyada kadın olmak kendi başına sorun zaten. Erkeğin egemen olduğu bu sistemde kadının düşüncesi önemsenmez. Bu kadının yaşadığı en büyük şiddettir.

Kadının düşüncesi önemsenmeyince de kadına yönelik her türlü şiddet meşrulaştırılıyor. Tecavüz bile... Bugün dönüp kendi ülkemize baktığımızda durum daha da vahim. Çocuk yaşta evlilikler, töre cinayetleri, kendisine tecavüz edilen erkekle evlendirilme, aile içi tecavüz, sokak ortasında kadın cinayetleri ve şiddet uygulaması vb. Daha da sayabiliriz. Bu yaşananlar sorun değil, aslında tam bir vahşettir. Ve devletin vahşeti benimsemesi ve desteklemesi, bunların yaşanacağının ve devam edeceğinin bir göstergesidir.

Kadın olmak zor bu memlekette. Hep bir tehditle karşı karşıyasın. Eğer zamanında işine, okuluna, her nereye gidip gelmesen, babana, kocana, abine isyan edersen başına geleceklerden sen sorumlusun ve o kadın her şeyi hak etmiştir.

- Sizce kadına yönelik şiddete karşı nasıl bir mücadele örülmeli ve örgütlenme hattı ne olmalıdır?

Plastik işçisi: Öncelikle kadınların yaşadıkları şiddeti yalnızca bir erkeğe mal etmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan, erkek şiddet bilincini kültürünü nasıl alıyor, bunu görüp bu konuda insanları bilinçlendirmek. Kadın tecavüze uğruyor, eşi tarafından dayak yiyor vb. Gidiyorsun şikayet ediyorsun, mahkemenin bulduğu çözüm tecavüze uğradığın insanla evlenmen oluyor. Ya da eşini şikayet ediyorsun, kocandır denip eve gönderiliyorsun. Aradan bir süre geçiyor, kadın eşi tarafından öldürülüyor. Sanırım devlet tecavüzcüleri koruduğu sürece, kadın katillerini koruduğu sürece bunun önüne geçilmez.

Onun için, önce kadının bilinçlenmesi ve ne yapması gerektiğini öğrenmesi gerekiyor. Bence mahallelerde, semtlerde kadınları bilinçlendirmek için kadın komiteleri oluşturulmalıdır. Kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olduğu bilinci verilmeli, erkek ve kadının birlikte mücadele etmesi gerektiği anlatılmalıdır. Özellikle emekçi kadınlar yaşadıkları her sorun, haksızlık, şiddete karşı bulunduğu her alanda mücadele etmeli. Ama önce kendisini bilinçlendirmeli ve geliştirmelidir. Bunun en iyi örneğini Gezi eylemlerinde en önde mücadele eden, direnen kadınlardan görebiliyoruz. Eylemlerde en önde kadınlar vardı. Kadınlar kendine kurduğu dört duvarı yıkıp alanlara çıktılar. Gezi’de nasıl kadın ve erkek yan yana mücadele ettiyse, birlikte gaz yediyse, yaralarını birlikte sardıysa, yaşanan haksızlıklara karşı da, kadının uğradığı şiddete karşı da birlikte mücadele etmeli ve örgütlenmeli.

Tekstil işçisi: Kadınların yaşadıklarını daha da çoğaltabiliriz tabi. Bunlar için neler yapmak gerek diye düşünmemiz lazım. Erkek egemen toplumdan bahsediyoruz. Öyleyse yaşadıklarımızın faturasını yalnızca erkeğe keserek çözemeyiz. Erkeğin o bilinci nereden aldığını düşünmeliyiz. Kadınların bu yaşadıkları karşısında ne yapması gerektiği konusunda düşünmeli, okumalı ve tartışmalıyız. Bunun için önce kadının “Ben bu yaşadıklarımı hak etmiyorum” demesi lazım. Kendini tanıması, erkekten farksız olarak bir birey olduğunu anlaması, bunu içselleştirmesi gerek. Yaşamın her alanında, çalıştığı fabrikada, okulda, evde yaşadıklarına karşı örgütlü mücadele yürütmesi gerekir.

Bu da ancak politik bilincin gelişmesiyle oluşur. Bu noktada kadının politik bilinçle donanımlı olması gerekiyor ki en azından kocası karşısında, çalıştığı yerde yaşadığı çifte ayrımcılığa karşı bir duruş sergileyebilsin.

Bu tek başına yeterli değildir. Kadının kurtuluşunun aslında erkeğin kurtuluşuyla birleştirilmesi gerekir. Kadın ve erkeğin kurtuluşu birlikte mücadelededir.

Kızıl Bayrak / İzmir

 

 

 

 

 

Burcu Koçlu serbest bırakılsın!

 

Emekçi Kadın Komisyonları hasta tutsak Burcu Koçlu’nun serbest bırakılması için başlatılan imza kampanyasını Adana, İzmirve Ankara’da açtıkları standlarla işçi ve emekçilere taşıdı.

Adana
Gezi Direnişi tutsağı sınıf devrimcisi Burcu Koçlu’nun serbest bırakılması talebiyle 12 Ekim’de Adana’da imza toplandı. Emekçi Kadın Komisyonu tarafından Kültür Sokak’ta açılan standda, Şakran Kapalı Kadın Cezaevi’nde olan ve %52 engelli raporu bulunan Burcu Koçlu’nun serbest bırakılması için imza toplandı.

İmza standında, Burcu Koçlu’nun durumu hakkında emekçilere bilgi verilirken, hasta tutsakların durumuna dikkat çekilen konuşmalar yapıldı. Ayrıca Emekçi Kadın Bülteni dağıtıldı.

İzmir
Haziran Direnişi’nin ardından tutuklanan Burcu Koçlu, %52 engeli olmasına karşın tutuklu olarak yargılanmaya devam ediyor. Hapishane koşulları hastalığının tedavisi ve gidişatı için uygun olmayan Koçlu, 3 aydır görüşçülerinin araştırılıyor olması gerekçesi ile arkadaş görüşü yapamıyor.

Ülke genelinde Koçlu için başlatılan imza kampanyasına destek olmak ve yaygınlaştırmak amacıyla, Emekçi Kadın Komisyonları da stand açarak Burcu Koçlu’nun serbest bırakılmasını talep etti.

12 Ekim Cumartesi günü saat 16.00’da Konak Kemeraltı girişinde açılan standa İzmirli emekçilerin ilgisi çoktu. “Burcu Koçlu’ya özgürlük” ve “Burcu Koçlu serbest bırakılsın” yazılı dövizlerin asılı olduğu standda, ajitasyon konuşmaları yapılarak Gezi tutuklularına değinildi. Hasta tutsakların derhal serbest bırakılmasının ifade edildiği konuşmalarda, Burcu Koçlu’nun polis fezlekeleri ile yargılanarak, kasıtlı bir biçimde hapishanede tutulduğu vurgulandı.

Ankara
Ankara Emekçi Kadın Komisyonu, tedavisi engellenen, hasta BDSP’li tutsak Burcu Koçlu için Yüksel Caddesi’nde açtığı standla “Hasta tutsaklara özgürlük” talebini gündemleştirdi.

Standda “Gezi Direnişi’nin hasta tutsağı Burcu Koçlu’ya özgürlük!” ve “Gezi tutsaklarına özgürlük” şiarlı dövizler ve Burcu Koçlu’nun resimleri kullanıldı. Emekçi Kadın Bülteni’nin de dağıtımının yapıldığı standda birçok kişi ile Haziran Direnişi ve hasta tutsaklar üzerine sohbetler gerçekleştirildi. Yaklaşık iki saat boyunca onlarca kişiden imza alındı.

Kızıl Bayrak / İzmir-Adana-Ankara

 
§