20 Eylül 2013
Sayı: KB 2013/37

AKP’nin sarsıntılarını
düzenin depremine çevirelim!
Demokratikleşme paketi ve AKP’nin gerici hesapları
Devlet terörüne karşı mücadeleye!
Polis cinayeti düzenin temel bir pratiğidir
Gözaltından “çıkan”lar...
İstanbul forumları
devam ediyor!
“Özgürlük ve eşitlik için ortak mücadele zeminleri yaratmalıyız”
Tuzluçayır talepleri için sokaklarda!
Direniş ruhu her yerde
Kıdem tazminatının gaspına “taşeron” süsü
Feniş direnişiyle dayanışma ve
destek ziyaretleri
Feniş dinenişi kararlılıkla sürüyor!
Ankara İşçi Okulu’nda
ilk gün
Grev ve direnişler sürüyor!
Ulucanlar katliamı ve ötesi
Ulucanlar’ı ulu kılan kavga neferlerine saygıyla...
Emperyalist saldırganlığa karşı
mücadele ve görevler

Emperyalist savaş çığırtkanlığına karşı eylem!

Savaş koalisyonu tehditlerini sürdürüyor!
Irak halkı cihatçı canilerin hedefinde
Eylem dalgası dört yanı sarıyor
Cinsel saldırı
skandalları devam ediyor!
ODTÜ’de gericiliğe yer yok!
Gençlik mücadeleye yasakları delerek başladı!
İstanbul Üniversitesi’nde yasaklara karşı yanıt mücadele oldu!
Eğitimde gerici tavsiyeler
Ruhi Su ve Musa Anter’i saygıyla anıyoruz!
Kavganın sürdüğü her yerde Neruda ve şiiri yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Cinsel saldırı skandalları devam ediyor!

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ve AKP hükümeti kadına ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel saldırı olayları karşısında büyük projeler geliştirdiklerini iddia edip, göstermelik bazı adımlar atıyorlar.

Geçtiğimiz haftalarda kadına yönelik şiddet olaylarının aslında azaldığı ancak basında yayınlanan şiddet haberleri arttığı için kadına yönelik şiddet olaylarının artmış gibi gözüktüğünü iddia eden Fatma Şahin’in son övünç kaynağı ise 16 yaşındaki bir çocuğa tecavüz edenlerin tutuklanması oldu.

Fatma Şahin bunu kendi twitter hesabından duyurdu: “Edirne’de 16 yaşındaki Y.Ç.’yi fuhşa teşvik ve tecavüz ettikleri iddiasıyla gözaltına alınıp serbest bırakılan 5 kişiyi duymuşsunuzdur. Aile Bakanlığı Hukuk Müşavirliğimizin bu tutuksuz yargılamalara itirazı, mahkeme tarafından kabul edildi ve 5 kişi tekrar tutuklandı.”

İçerisinde yaşadığımız çürümüş düzenin kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet, taciz, tecavüz olayları karşısında övünç kaynakları bir çocuğun tecavüzcülerinin tutuklanması olabilirken, bir yandan da istatistiki veriler şiddet olaylarında yaşanan skandalları gözler önüne seriyor. Bu şiddet olaylarının önemli bir ayağını ise cinsel saldırılar oluşturuyor.

Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı verilere göre 2012 yılında 100 bin cinsel saldırı kayıtlara geçti ve bunlardan yaklaşık 32 bini hakkında takipsizlik kararı verildi. İşte Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı verilerden birkaç başlık:

- 91 bin 979 “cinsel dokunulmazlığa karşı suç” olayı adli mercilere intikal etti. Bunlardan 31 bin 496’i hakkında takipsizlik kararı verildi, 50 bin 483’i hakkında dava açıldı. Bu davaların 18 bin 351’i cinsel saldırı, 25 bin 472’si cinsel taciz suçlarından oluştu.

- Çocuklara dönük cinsel istismarla ilgili 34 bin dava açıldı. 14 bin 164 vaka kayıtlara “çocuk istismarı” olarak değil, “reşit olmayanla ilişki” olarak geçti.

- “Aile içi şiddet” kapsamındaki başvuruların yarısı takipsizlikle sonuçlandı. 2012 yılında yasalaşan Ailenin Korunması ve Kadına Karşı şiddetin önlenmesi 6284 sayılı kanun kapsamında, adli mercilere toplam 4 bin 374 vaka intikal etti. Bu vakalardan 2 bin 48 dosya hakkında takipsizlik kararı verildi. 2 bin 52 olayla ilgili dava açıldı ve erkek şiddetine uğrayan kadınlar hakkında koruma kararı verildi.

Mevcut hukuk düzeni cinsel saldırıları
teşvik edici rol oynuyor!

Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı veriler açık bir şekilde kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel saldırı suçları karşısında hiçbir ciddi önlemin alınmadığı ve mevcut hukuk düzeni sayesinde de suçluların korunduğunu göstermekte. Kayıtlarda “çocuk istismarı” tanımının yerine “reşit olmayanla ilişki” tanımının yapılması, özellikle aile içi şiddete maruz kalan kadınların yarıya yakının yaşadıklarının takipsizlik kararı vb. gerekçelerle görmezden gelinmesi şiddet ve cinsel saldırı olaylarında devletin önlem almaktan ziyade, teşvik edici rolünü kanıtlar nitelikte.

Kısacası şiddet, cinsel saldırı olayları karşısında sermaye devleti ve onun temsilcisi AKP hükümeti hiçbir ciddi önlem almamakta aksine bunları desteklemektedir. Aldıkları önlemler ancak göstermelik olmaktadır. Yüzsüzlüğü elden bırakmayan düzenin temsilcileri bir çocuğun tecavüzcülerini yakalattıkları gerekçesiyle övünebilmektedirler.

Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar olaylarında devletin oynadığı bu ikiyüzlü ve teşvik edici rolün teşhir edilmesi önemli bir noktada durmaktadır.

 

 

 

 

Burjuva kadının
“Zirveden gelen topuk sesleri”

 

Medyadan, enerji sektörüne, gayrimenkulden, finansal hizmet alanlarına kadar bir tekel olan Doğan Holding’in mirasçısı ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Begümhan Doğan Faralyalı, yakın zamanda Bursa İş Kadınları ve Yöneticileri Derneği (BUİKAD) tarafından düzenlenen “Zirveden gelen topuk sesleri” paylaşım toplantısında, Türkiye’deki kadın-erkek eşitliği konusuna değinen açıklamalar yaptı.

Kadın-erkek eşitliği konusunda toplam 136 ülke arasında Türkiye’nin dünya sıralamasında 124. olduğunu belirten Faralyalı, bu sıralamada İran’dan bile geride kalındığına dikkat çekti.

Kadın istihdam oranının kuzey Avrupa’da %80, batı Avrupa’da %60, Türkiye’de ise sadece % 25 olduğunu dile getiren Faralyalı, Türkiye’de girişimci kadınların %6’lık gibi sınırlı bir kesimi oluşturduğundan, kadınların büyük çoğunluğunun ne yazık ki düşük seviyeli tarım ve servis sektörlerinde çalıştığından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Begümhan Doğan Faralyalı’nın sözcüsü olduğu kapitalist sistemde çok sınırlı bir azınlık işçilerin emek gücüne el koyarak hiç çalışmadan, emek harcamadan yaşar. Emperyalist-kapitalist dünya siteminde üreten, çalışan milyonlarca insan, insanca yaşam için gerekli yiyecek, barınma vs. imkanlarına dahi sahip değilken, onların ürettikleri değerlere el koyan çok küçük bir azınlık olan burjuvalar dünyanın tüm kaynaklarını tekellerine almış durumdalar.

Begümhan Doğan Faralyalı, kadın-erkek eşitliğini işveren kadınların çoğalması üzerinden kurgularken, bunu gerçekleştirebilmenin yolunun da işçi kadınları daha fazla sömürüye tabii tutmaktan, emekçi kadınların fabrikalarda ucuz iş gücü kaynağı olmasını sağlamak için onları istihdam alanlarına çekmekten geçtiğini biliyor.

Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefliyorsak, nüfusun yarısını oluşturan kadınları ekonomik ve sosyal hayata entegre etmek için büyük ve somut adımlar atmak zorundayız” diyen Begümhan Doğan, işveren-patron, sermaye sahibi kadınları bir ucuz iş gücü cenneti olan Türkiye’de daha cesaretli davranmaya çağırıyor. Erkek işçilerin yanında kadın işçilerin de uzun çalışma saatleri, ağır, esnek ve güvencesiz çalışma koşulları altında, iliklerine kadar sömürülmesi öğütleniyor. Hem de iki kat daha fazla bir şekilde.

Sermaye sahibi kadınların yan yana geldiği “Zirveden gelen topuk sesleri” paylaşım toplantıları “Ayaktakımı” denilen işçi sınıfını, bu sınıf içerisinde yer alan kadınları daha fazla ezerek yükselmeyi hedefliyor.

 

 

 

 

Mamak’ta emekçi kadın toplantısı

 

14 Eylül günü yapılan ve Tuzluçayır’daki direnişin ana gündem maddesi olduğu toplantıda, direnişte emekçi kadınlara yönelik saldırılar ve kadınların katılımını örgütlü hale getirebilmek üzerine tartışmalar yürütüldü. Direnişin bir diğer talebi olan polisin mahalleden gitmesi ve polis gidene kadar direnme kararı bir kez daha belirtildi.

Mahallede neden cami-cemevi projesinin istenmediğine dair düşünceler aktarıldı ve bu noktada emekçi kadınlara seslenen bir bildiri kaleme alma kararı alındı. Ayrıca direniş nedeniyle gerçekleştirilemeyen ev toplantılarının hazırlıklarına başlandı. Toplantı sonunda Emekçi Kadın Komisyonu’nun hazırlamış olduğu Gezi Direnişi belgeseli izlendi ve duygular anlatıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara

 
§