3 Mayıs 2013
Sayı: KB 2013/18

 Kızıl Bayrak'tan
Yasaklarınız ve zorbalığınız vız gelir
Çekilme sürecinin destekleyenleri
ve Kürt hareketinin beklentileri
Taksim 1 Mayısı’na direnme kararlılığı damgasını vurdu!
Her yer Taksim, her yer direniş!
İstanbul 1 Mayısı:
Kazananlar ve kaybedenler!
Sermaye devletinin
15-16 Haziran kabusu
İzmir’de yüzbini aşkın
işçi ve emekçi alandaydı!
1 Mayıs Ankara’da kitlesel ve coşkulu bir mitingle kutlandı!
Bursa’da kitlesel 1 Mayıs
Adana’da 1 Mayıs coşkusu
Kayseri’de coşkulu ve
kitlesel 1 Mayıs
Çanakkale’de 1 Mayıs
Devrimci mirası yaşatmak, daha ileriye taşımakla mümkündür!
Almanya’da 1 Mayıs
Dünyada 1 Mayıs
İsviçre/Basel’de 1 Mayıs kutlaması
Kürdistan’da 1 Mayıs’a direniş rengini verdi
İllerde 1 Mayıs
Aydın’da 1 Mayıs süreci
İşçi ve emekçilerle 1 Mayıs ve Taksim üzerine konuştuk
PMR Kauçuk direnişi üzerine
Bosch işçisine Bursa’dan ziyaret
Hamas-El Fetih anlaşmazlığı devam ediyor
Üniversiteleri “karıştıran” Suriyeli ajanlar değil
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

PMR Kauçuk direnişi üzerine...

İşçilerin inisiyatifi zaferin güvencesidir!

 

Deri Organize Yan Sanayi’de kurulu olan PMR Kauçuk fabrikası, Koç sermayesine aittir ve Arçelik-Beko’nun tedarikçiliğini yapmaktadır. Fabrikada kauçuk körük, kapak vb. üretilmektedir. Günü birlik üretimin olduğu bu fabrikada, üretilen malların neredeyse tamamı birkaç saat içinde Çayırova’da bulunan Arçelik Çamaşır Makineleri İşletmeleri’ne gitmektedir.

PMR Kauçuk patronu, servetine servet katarak büyümüştür. Bu servetini PMR Kauçuk işçilerinin sırtından kazanmıştır. Bu fabrikada çalışma koşulları ise tam anlamıyla ortaçağdan kalmadır. İşçiler, işlerin yoğun olduğu dönemlerde (yaklaşık 8 ay) 16 saate kadar çalışmakta, yeni işe başlayanlara asgari ücretin altında maaş verilmekte, yaz aylarında fabrika sıcaklığı 80 dereceyi bulmakta, iş sağlığı ve güvenliği adına hiçbir önlem alınmamaktadır. İşçi sirkülasyonunun yoğun olduğu bu fabrikada 1 yılın üzerinde çalışan işçiler eski sayılabilmektedir. Eski işçilerin maaşı da ortalama 950-1000 TL’dir. Tüm bunlar fabrikadaki sömürünün sadece bir kısmıdır. Bu nedenle örgütlenmek için fazlaca sebebi olan PMR Kauçuk işçileri Petrol-İş İstanbul 2 No’lu Şube’nin yolunu tutmuşlardır.

PMR Kauçuk fabrikasında sendikal örgütlenme için üç defa girişimde bulunulmuştur. Daha önceki üç deneyimde de çalışmalar erkenden açığa çıkmış ve bundan kaynaklı başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Son süreçte ise yan yana bulunan üç farklı şirket ve fabrikada çalışan yaklaşık 120 işçi, çoğunluğu sağlayarak 15 gün gibi kısa bir sürede sendikada örgütlendiler. Bunun duyulması üzerine ise PMR Kauçuk patronu iki parça halinde toplam 10 işçiyi işten attı. İşçilerin işten atılma gerekçesi de söylenmedi. İşçiler de bu saldırıya karşı 3 Nisan Çarşamba günü önlükleri ve flamalarıyla direnişe başladılar. Ve işe geri alınana kadar, 9 günlük bir direniş ortaya koydular.

İşçiler direnişe çıktıkları ilk günden itibaren direnişi kazanana kadar götüreceklerini gösterdiler. Bu süreçte sendikanın güdümünde davranan değil, kendi kararları ile sendikaya yön veren bir inisiyatifle hareket ettiler. İşçiler direniş boyunca kararlı sloganlarını yükselterek, üye olmayan işçileri üye yaparak hem dışarıda hem de içerde mücadeleyi canlı tuttular.

İçerde çalışan işçiler ilk olarak yemek boykotu gerçekleştirdi. Yemek boykotu eyleminin dışında, patronla görüşme talebiyle fabrika kapısı yaklaşık 4 saatliğine kesildi. İşçiler ayrıca üretimden gelen güçlerini kullanarak kademeli olarak iş yavaşlattılar. Çay ve yemek molalarında kapı önüne gelerek, gece vardiyasından çıkıp direnişçilerle birlikte bekleyerek içerinin ve dışarının birlikteliğini gösterdiler.

PMR Kauçuk patronu, servisleri fabrika içine alıp, telefon kullanımını yasaklayarak işçileri yalıtmaya çalıştı ama işçilerin direnişi sahiplenmesiyle patronun hamlesi boşa düştü. PMR’de süren direniş sadece PMR patronunu değil organizedeki birçok patronu korkuttu. Çevredeki fabrikaların birkaçının da servisleri içeriye alınarak direniş havzadaki işçilerden “gizlenmeye” çalışıldı.

İşçiler öğreniyor, direnişle öğretiyor!

İşçiler, direniş boyunca ve işe geri alındıktan sonra sözleşme taslağı ve temsilci seçimleri üzerinden patronun saldırılarına maruz kaldılar, yanı sıra sendikal bürokrasiyle karşı karşıya geldiler. Gerek direnişte gerekse de içerde karşı karşıya kalınacak saldırılar ve sorunlar belli olmasına rağmen sendika yönetimi işçileri bilinçlendirme çabası içine girmedi. Direniş alanında işçilerin slogan atması bile zaman zaman engellendi. İşçilerin inisiyatifli olduğunun görülmesi üzerine sendika tam hakimiyet kurmaya çalıştı/çalışıyor. İşçileri bölmek, içlerinden sendika yönetiminin tarafına insan kazanmak için gerici yaklaşımlar sergileniyor, bütünlüğü parçalayan hamleler yapılıyor. Sendika yönetimi öncü işçileri işin dışında bırakmak için her yolu deniyor.

Örgütlenme kısa sürede gerçekleşmiş, direniş boyunca bir kararlılık ortaya konulmuş olsa da örgütlenme ve direniş sürecinde komitenin olmamasını sürecin en temel eksikliği olarak ortaya koymak gerekir. Koşullar işçilere, gereken araçların neler olduğunu sorgulamayı ve o araçları bulmayı da öğretiyordu. İşçilere araçları oluşturma iradesi kazandıran şey ise sendika yöneticilerinin samimiyetsiz, azarlayıcı, üstten bakan, güven vermeyen tavırları oldu. İşçiler bu kaygılarını dile getirerek, bir sendikanın nasıl olması gerektiğini, işçilere nasıl davranılması gerektiğini ve inisiyatifin nasıl ele alınması gerektiğini de sorgulamaya başladılar. Zira sınıf çelişkileri, sınıf bilincinin gelişmesine de yardımcı oluyor.

İşçiler sendikal örgütlenme ve direniş sürecinde dostu, düşmanı ve sendikal bürokrasiyi tanıdılar. Sınıf devrimcileri kararlı ve inisiyatifli olmaktan asla vazgeçmemeleri gerektiğini işçilere çok defa söylemiş, yaşanan deneyimleri aktarmış ve öğretici örneklerle yol gösterici olmaya çalışmışlardır. Direniş sürecinin tüm bu tablosunda direnişin ilk gününden itibaren işçilerin yanında olan sınıf devrimcilerinin katkılarından da bahsetmek gerekir. İlk başta politik kimliklerinden kaynaklı sınıf devrimcilerine mesafeli duran direnişçi işçiler, sınıf mücadelesine, direniş sürecine dair yaklaşımlar üzerinden yapılan tartışmalar sonucunda sınıf devrimcilerini tanımaya başladılar. Sınıf devrimcilerinin işçi sınıfının çıkarlarından başka bir çıkarı olmadığını anlayan işçiler sınıf devrimcilerini direnişin ve örgütlenme sürecinin doğal birer parçası olarak görmeye başlamışlardır. BDSP’nin yaptığı ziyaret sonrasında patronun “kızıl bayraklıları, illegal örgütleri bir daha buraya getirmeyin” şeklindeki konuşmalarının karşısında sınıf devrimcilerini ve eylemde taşınan kızıl bayrakları cepheden sahiplenmeleri bunu gösteren en önemli noktadır.

PMR direnişinin öğrettiklerine baktığımızda birkaç noktanın altını çizmek gerekiyor. Fabrikada sendikal örgütlenmenin bu kadar kısa bir sürede sonuca ulaşmasının belli başlı nedenleri var. Bunlardan birincisi; öncü işçilerin örgütlenmek için harcadığı yoğun enerji, ikincisi; daha önceki örgütlenmelerden elde edilen bilgi ve deneyimler, üçüncüsü; öncü ve sendikal örgütlenme deneyimi yaşamış işçilerin inisiyatifli davranmasıdır.

Sendikal bürokrasinin patron karşısındaki her türlü dümen kırma çabası, karşısında direnişçi işçilerin iradesini buldu. Tüm bunların karşısında kendi kararlarına ve haklarına sahip çıkan, sendikanın icazet sınırlarına ve gerici bakışına kapılıp kendini darlaştırmayan işçiler “Sendikayı biz getirdiysek sendikayı da biz yönetiriz” anlayışıyla hareket ederek süreci örmeye çalıştılar ve bundan sonrasında da büyük oranda bu kararlılıkla hareket ediyorlar. İşe iade kararını aldıran işçilerin, örgütlenmenin ve mücadelenin bundan sonraki sürecinde de başarılı olmaları birliklerini korumalarına bağlıdır.

Söz, yetki, karar PMR işçilerine,
işçiler taban komitelerine!

Bugün sendikalar mücadele ettiklerini belirtseler dahi, asıl olan işçilerin yaşadığı kötü koşulları değiştirme iradesini kuşanıp sendikaların yolunu tutmasıdır. Ve bundan da önemlisi yürünmeye başlanan yolda her türlü yıldırma politikasının karşısında ayakta kalmasını başarmasıdır.

PMR işçilerinin önünde birkaç görev durmaktadır:

1)Yetki ve sözleşme sürecinde tabana yayılan ve taban iradesini açığa çıkartan bir yol haritası ve örgütlenme oluşturulmalıdır. Komitede bulunan her işçi tartışmaların ve kararın parçası olmalıdır! Sözleşme maddeleri tüm işçilerin onayı alınarak karara bağlanmalıdır! Tekil inisiyatiflerin ve çıkışların etkisi ile yol yürümek yerine komitenin ya da oluşturulacak örgütlülüğün kolektif inisiyatifi belirleyici olmalıdır.

2)Temsilcilik seçimlerinde sendikanın atamasına asla izin verilmemeli, seçim yapılarak temsilciler belirlenmelidir. Eğer ki sendika atadığı temsilcileri dayatırsa fiili olarak yapılan seçimle işçiler temsilcilerini seçmeli ve fiili bir şekilde temsilciler görevlerini yürütmeye başlamalıdır.

3)Sendikanın ve patronun işçileri bölme ve ajanlaştırma çabalarını boşa düşürmek için birliği güçlendirmekten ve birbirine sıkı sıkıya tutunmaktan asla vazgeçilmemelidir. Patrondan ve sendikal bürokrasiden yana davranan işçilerden hesap sorulmalı, kendi sınıfına ve mücadeleye ihanet eden işçiler tecrit edilmelidir.

PMR işçilerinin süreci kararlılıkla devam ettirmesi sadece PMR’deki sendikalaşma ve sözleşme sürecinin ötesinde başta PMR’nin bulunduğu organize sanayideki petro-kimya fabrikaları olmak üzere tüm işçileri etkileyecektir. PMR işçileri de bilmektedir ki tıpkı kendilerinden önceki direniş süreçlerinden kendileri nasıl etkilendilerse etraftaki fabrikalardaki işçilerin de gözleri üzerlerindedir. Sendikalşma eğilimindeki işçiler fabrikalarında atacakları adımın güvenini PMR işçilerinin kararlılıklarından alacaklardır.

Tuzla’dan sınıf devrimcileri