22 Mart 2013
Sayı: KB 2013/12

 Kızıl Bayrak'tan
Newroz dönemecinde “İmralı süreci”
Bosch’ta geçen bir yılın ardından
Sınıfa karşı sınıf bilinciyle örgütlü mücadeleye!
Sendikal harekette
büyük tasfiye dalgası
Hapishanelerde 12 Eylül’e rahmet okutacak uygulamalar
İzmir ÇHD Başkanı Av. Hüseyin Korkmaz ile konuştuk
Bijî Newroz, bijî sosyalizm!”
Newroz ateşi dört bir yanda harlandı
Kurultay hazırlıkları sürüyor
Beyanname işçi ve emekçilere açıldı!
Sınıf hareketinden
Metal TİS’lerinde uyuşmazlık!

Siyasal mücadele ve devrimci şiddet - H. Fırat

Kimyasal başlıklı
füze saldırısının ardından
Suriye’ye ABD vatandaşı “başbakan!”
Emperyalist işgalin 10. yılında
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
Özgür yarınlar sosyalizmde!
Faşist çeteler iş başında!
Faşist saldırılara ve
polis terörüne geçit yok
Kadına yönelik şiddet
dünyanın her yerinde!
Cinayeti gördük...
Ahmet Yıldız katledildi!
Kızıldere bir savaş çağrısıdır!
Dikmen’de yıkım saldırısı tırmandırılıyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Hapishanelerde 12 Eylül’e rahmet okutacak uygulamalar…

Baskı, şiddet ve işkenceye karşı mücadeleye!

 

Sermaye devleti toplumsal yaşamın tüm alanlarına yaydığı terörü artırıyor. Hapishanelerde bulunan tutsaklar da bu terörden fazlasıyla paylarını alıyorlar. Genelde toplumsal yaşamın tüm alanlarına ve özelde cezaevlerine yayılan saldırıların temel nedeni emperyalist-kapitalist sistemin gerici çıkarlarına hizmet etmektir.

İlericilere, devrimcilere, komünistlere ve Kürt halkına yönelik artarak süren tutuklama terörü nedeniyle hapishaneler dolup taşıyor. Sermayenin faşist devleti işkence, baskı ve şiddetle teslim almayı başaramadığı politik tutsakları hapishanelerde uyguladığı ağırlaştırılmış tecrit politikasıyla ehlileştirmeye çalışıyor. “Suç”un infazı uygulaması ayrı bir cezalandırma mekanizmasına dönüştürülüyor. İnfazların kolayca yakılmasına izin veren disiplin yönetmenliği tutsakların başında demoklesin kılıcı gibi sallandırılıyor.

Hapishanelerde son günlerde yaşananlar sermaye devletinin cezaevi gerçeğine ışık tutuyor. Örneğin kısa bir süre önce Çağdaş Hukukçular Derneği yöneticilerinin cezaevinde başına gelenler cezaevi gerçekliğini gündemin ön sıralarına taşıdı. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı haftalık telefon hakkını kullanmak istedi. İdare tekmil vermediği gerekçesiyle Selçuk Kozağaçlı’nın yakınını arama hakkını gasp etti. Benzer uygulamalara diğer ÇHD üye ve yöneticisi tutuklu avukatlar da maruz kaldılar.

Tutuklu ÇHD’li avukatların maruz kaldığı hak ihlalleri politik tutsaklara yönelik olarak süren saldırıların bir parçası ve son halkasıdır. 12 Eylül’den kalma kitap yasağı azalmak bir yana artarak sürüyor. 12 Eylül’le hesaplaşmaktan bahseden AKP iktidarı kitap yasaklama da sınır tanımıyor. Örneğin İlya Ehrenburg’un “Dipten Gelen Dalga”, Stalin’in “Strateji ve Taktik”, Lenin’in “Gençlik Üzerine”, Mao’nun “Halk Savaşında Temel Taktikler” isimli yapıtları yasaklı kitaplar listesinde yer alıyor. Ayrıca kitap yasak listesinde Server Tanilli’nin ve Milliyet gazetesi yazarı Ece Temelkuran’ın kitapları da bulunuyor.

12 Eylül karşı devrimi koşullarında bile siyasi romanların cezaevine girişi engellenmiyordu. “İşkence bitti. Kitaplara yönelik yasak yok” diyen AKP iktidarı devrimci düşünceden, devrimci düşüncelerin taşıyıcısı politik kitaplardan ölesiye korkuyor. Bununla da yetinmeyen AKP iktidarı muhalif yazarların kitaplarını da yasak cenderesine alıyor. “12 Eylül’ü yargılama” yalanını diline dolayan AKP iktidarı kitap düşmanlığı ile örülü kafa yapısıyla 12 Eylül’ün yasakçı zihniyetini büyüterek yoluna devam ediyor.

Adalet Bakanlığı güya yayınladığı genelge ile cezaevlerinde “sosyal teması” bir gereklilik olarak tanımlamış, en temel insan hakkı olarak saptamıştı. 2007’de yayınlanan genelgenin üzerinden yaklaşık yedi yıl geçti. Hiçbir hapishanede genelge tam olarak uygulanmadı. Hatta birçok F tipi cezaevinde genelgenin uygulanması yönünde tek bir adım dahi atılmadı. Hala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan politik tutsakların üzerindeki tek kişilik hücre işkencesi sürüyor. Havalandırma hakları ise 1 ile 4 saat arasında sınırlandırılıyor.

Tutsakların hapishaneye her girişlerinde çırılçıplak soyularak aranması vb. onur kırıcı uygulamalar sürüyor. Uygulamaya boyun eğmeyen tutsaklar “görevli memura direnme ve hakaret etme” vb. sudan gerekçelerle hücre cezalarına maruz bırakılıyorlar.

Hapishanelerde hasta tutsakların ölüme terk edilmesi uygulamaları rutinleşiyor. Tutsakların muayene istemleriyle ilgili bazen aylarca herhangi bir işlem yapılmıyor. F Tipi cezaevlerine doktorlar haftada en fazla bir defa uğruyorlar. Türkçe bilmedikleri gerekçesiyle tutsaklar muayene edilmeme cezasına maruz kalıyorlar. Politik tutsakların diyet yemekleri talepleri sudan bahanelerle geri çevriliyor. Tekmil dayatmasına boyun eğmedikleri gerekçesiyle 2010 yılından bu yana politik tutsaklar yakınlarıyla telefonla görüşme hakkından mahrum bırakılıyorlar.

Baskılar karşısında teslim olmayan politik tutsaklar “gereksiz slogan atma” vb. gerekçelerle disiplin cezalarına çarptırılıyorlar. Duruşmalara geliş ve gidiş süreçleri tam bir işkenceye dönüştürülüyor. Duruşmalara geliş gidişlerde tutsaklara yönelik olarak fiziki şiddetin her türü uygulanıyor.

F tiplerinde politik tutsakların kış aylarında üşümesi için her şey yapılıyor. F tipi cezaevlerinde kaloriferler doğru düzgün yakılmıyor. Bu nedenle politik tutsaklar ısınamıyor ve sık sık hastalanıyorlar. Yemekler kalitesiz ve hijyenik olmaması nedeniyle beslenme yetersizliğine bağlı hastalıklar artıyor. Ayrıca hapishanelerde politik tutsakların önemli bir kısmı mide ve bağırsak rahatsızlıklarıyla boğuşuyor.

İnsanlık dışı her türden dayatmaya karşı onurlarını koruyan devrimci tutsaklar tecrit hücrelerinde işkenceden geçiriliyorlar. Tavanı ve duvarları süngerle kaplanmış olan hücrelerde yapılan işkenceler artarak sürüyor. Hücrelerden çıkış ve girişlerde devrimci tutsaklara yönelik ayakkabı araması dayatması devam ediyor. Yarım saatlik veya en fazla bir saatlik görüş için yüzlerce kilometrelik yollardan gelen tutsak yakınlarına hoyratça bir tutumla onursuz arama dayatılıyor.

Cezaevlerinde ölümler artıyor. 19 Aralık 2000’den, 2011 yılı sonuna kadar 682 tutsak yaşamını yitirdi. 2012 yılında 13’ü yanarak olmak üzere toplam 63 mahpus yaşamını yitirdi. Yapılan 68 günlük açlık grevine rağmen PKK’li tutsaklara yönelik tecrit, sürgün vb. keyfi uygulamalar sürdürüldü. Açlık grevi sonrasında işkence azalmadığı gibi daha da arttı. Tutsakların iradelerini kırmaya yönelik saldırılar devam etti. Toplatma kararları olmayan yayınlar dahi politik tutsaklara verilmedi. Tutsakların haberleşme hakları sistemli bir şekilde gasp edildi.

Hapishanelerde süren baskı ve şiddetin asıl mesajı dışarıya yöneliktir. Zira işçi ve emekçilerin, Kürt halkının iradesi teslim alınmak isteniyor. Peki neden? Çünkü işçi ve emekçiler teslim alınmadan emperyalist savaş ve kapitalist sömürü politikalarının başarıya ulaşması mümkün değildir. Sosyal yıkım programlarının hayata geçirilmesi ham bir hayaldir.

Düzen ve devrim cephesi arasındaki çatışmanın en çıplak haliyle yaşandığı hapishanelerde uygulanan teröre karşı örgütlü devrimci mücadeleyi yükseltmek yaşamsaldır. Sivri ucu politik tutsaklara yönelik olan politikaların hedefinde işçi ve emekçiler bulunuyor. Yapılması gereken Emperyalist savaşa ve kapitalist sömürüye karşı devrimci politik mücadeleyi yükseltmek, devrimci sınıf mücadelesini büyütmektir. Bu yolda elde edilecek kazanımlar genelde faşist devlet terörünün, özelde politik tutsaklara yönelik teslim alma politikalarının panzehiridir.

 

 

 

 

İstanbul'da devlet terörü sürüyor

 

Geçtiğimiz aylarda "DHKP-C operasyonu" adı altında ÇHD’li avukatları, Grup Yorum çalışanlarını ve KESK üyesi kamu emekçilerini hedef alan devlet terörü, bu hafta da Gençlik Federasyonu ve Okmeydanı Haklar ve Özgürlükler Derneği binalarının basılması ile sürdü.

Okmeydanı’nda bulunan Gençlik Federasyonu, 14 Mart sabahı 06.00’da polis tarafından basıldı. Kapıları kıran ve yoğun biber gazı kullanan polis 13 kişiyi darp ederek gözaltına aldı.

Aynı saatlerde polis, Gençlik Federasyonu yakınlarında bulunan İdil Kültür Merkezi’ni de ablukaya aldı. İdil’in dayanışma çağrısının ardından birçok kişi destek için İdil’in önünde toplandı. Polis toplanan kitleye de saldırdı.

19 Mart’ta ise yine “DHKP-C operasyonu” adı altında Okmeydanı Haklar ve Özgürlükler Derneği Özel Harekat polislerince basıldı. Kapıları kıran polisler içerdekileri gözaltına aldı ve arama yapmaya başladı.