22 Mart 2013
Sayı: KB 2013/12

 Kızıl Bayrak'tan
Newroz dönemecinde “İmralı süreci”
Bosch’ta geçen bir yılın ardından
Sınıfa karşı sınıf bilinciyle örgütlü mücadeleye!
Sendikal harekette
büyük tasfiye dalgası
Hapishanelerde 12 Eylül’e rahmet okutacak uygulamalar
İzmir ÇHD Başkanı Av. Hüseyin Korkmaz ile konuştuk
Bijî Newroz, bijî sosyalizm!”
Newroz ateşi dört bir yanda harlandı
Kurultay hazırlıkları sürüyor
Beyanname işçi ve emekçilere açıldı!
Sınıf hareketinden
Metal TİS’lerinde uyuşmazlık!

Siyasal mücadele ve devrimci şiddet - H. Fırat

Kimyasal başlıklı
füze saldırısının ardından
Suriye’ye ABD vatandaşı “başbakan!”
Emperyalist işgalin 10. yılında
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
Özgür yarınlar sosyalizmde!
Faşist çeteler iş başında!
Faşist saldırılara ve
polis terörüne geçit yok
Kadına yönelik şiddet
dünyanın her yerinde!
Cinayeti gördük...
Ahmet Yıldız katledildi!
Kızıldere bir savaş çağrısıdır!
Dikmen’de yıkım saldırısı tırmandırılıyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Suriye’ye ABD vatandaşı “başbakan!”

 

Başında Muaz el Hatip’in bulunduğu Suriye Muhalif Koalisyonu, Kürt asıllı bir ABD vatandaşı olan ve 10 yıl boyunca bir Amerikan şirketinin müdürlüğünü yapan Gassan Hito adlı işadamını “Suriye başbakanı” ilan etti. 

Attığı her adımla, emperyalistlerle bölgedeki üçlü (Türkiye-Katar-Suudi Arabistan) gerici cephenin güdümünde olduğunu gösteren Muhalif Koalisyon, bir ABD vatandaşını Suriye’ye “başbakan” seçerek, alçalmanın dip çukurunda olduğunu tartışmaya yer bırakmayacak şekilde kanıtlamıştır.

Seçim değil ABD emriyle atama

Bir yıl öncesine kadar şirket yöneticisi olan ve kimsenin tanımadığı birinin “Suriye başbakanı” seçilmesi, gerçekte maskaralıktan başka bir şey değildir. ABD’den Türkiye’ye gelerek bir yıl önce siyasi yaşama atılan Gassan Hito, muhalif koalisyonun içinde yer alanların yarısı tarafından desteklenmedi. Açıklandığına göre Hito, 72 üyeli meclisten sadece 35 oy alabildi. 20 üye ise, Hito’nun adaylığının, “dış dayatma” olduğunu belirterek seçimlere katılmadan Katar şirketine ait oteli terk ettiler.

Aralarında etkili isimlerin de bulunduğu 20 kişinin seçimlere katılmamasının, koalisyon içinde bir parçalanmaya yol açabileceği belirtiliyor. Bir maskaralıktan ibaret olan seçimi bile ABD dayatmasına göre yapmaları, Muhalif Koalisyon bileşenlerinin Suriye’yi demokratikleştirmekten söz etmelerinin, kaba bir riyakarlık gösterisinden başka bir şey olmadığını göstermeye yeter. 

Hito’nun destekçileri dinci-Amerikancılar

ABD dayatmasına zemin hazırlayan ve Hito’yu “başbakan” seçenler, Müslüman Kardeşler ve destekçileri oldu. Bu destek sadece gerici muhaliflerden değil, gerici cephe tarafından da sağlandı. Yani Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın ve Katar’ın dinci-Amerikancı rejimleri de, Hito’nun destekçileri oldu.

Neo-liberal dinci-Amerikancılık, Suriye’yi özgürleştirmek bir yana, Ortadoğu’daki her türlü demokratik hak ve kazanımların yok edilmesi için çalışan bir koalisyondur. Bir bütün olarak bölgeyi ortaçağ karanlığına sürüklemeyi hedefleyen planların arkasında duran dinci-Amerikancılar, aynı zamanda ırkçı-siyonist İsrail’in de “can yeleği” rolünü oynuyorlar. Bunlar, emellerine ulaşabilmek için, emperyalist/siyonist güçler adına tetikçilik yapan ve sıradan demokratik değerlerden bile fersah fersah uzakta olan gericilerdir.

Üçlü gerici cephe savaşı körüklüyor

Türkiye-Katar-Suudi Arabistan üçlüsü, Baas yönetimini yıkabilmek için histerik bir saldırganlık sergiliyor. Kökten dinci çetelerin halk tarafından desteklenmemesi, Suriye’deki iç muhalefetin diyalog yoluyla çözüm sürecine katılması, Rusya’nın masa başı çözüm için ABD ile yürüttüğü görüşmeler vb.. Tüm bunlar Baas rejimini yıkma planının başarıyla ulaşmasının zor olduğunun göstergeleridir. İki yıldır devam eden olaylara rağmen durumun böyle olması, Tayyip Erdoğan başta olmak üzere gerici cephenin şeflerini çileden çıkarıyor.

Gelinen yerde bu cephe, Suriye’deki yıkım ve katliamların baş sorumlusu olarak kabul ediliyor. Zira bunlar, Suriye’nin tümünü bir enkaz haline getirmek pahasına da olsa, Baas yönetimini yıkmak istiyorlar. Hiçbir temeli olmayan kukla bir hükümet kurma girişimleri de, savaşın sona ermesini sağlayabilecek olası görüşmeleri engelleme çabasından başka bir anlam taşımıyor. Halihazırda bu cellatların en büyük korkuları, Suriye’deki yıkıcı savaşı sona erdirebilecek görüşmelerin başlamasıdır. Kökten dinci çetelerin silahlandırılmasına ek olarak, başında Amerikan ajanı oturan bir kukla hükümet kurmalarının tek bir anlamı olabilir, savaşı daha da körüklemek... Nitekim silahlı çetelerin rastgele gerçekleştirilen füze saldırılarında belirgin bir artış olduğuna dair haberlere daha sık rastlamaya başladık. Baas yönetimi, silahlı çetelerin kimyasal başlıklar taşıyan füze kullandıklarını da iddia ediyor ki, bu iddia yabana atılacak cinsten değil.

İç muhalefet, kukla hükümeti reddetti

ABD ve gerici cephe şefleri gözetiminde kurulan kukla hükümet, Suriye’deki iç muhalefet tarafından gayr-ı meşru ilan edildi. Basın toplantısı düzenleyen muhalefet liderleri, bu girişimin, savaşı bitirmek için başlatılan diyalog sürecini baltalamak amacı taşıdığını vurgulayarak, mahkum ettiler.

5 yıldızlı otel salonlarında ABD ve gerici cephe gözetiminde kurulan kukla hükümetin, Suriye halkıyla bir alakasının olmadığının vurgulandığı Şam’daki basın toplantısında, bu oluşumun otel salonlarının dışına çıkamayacağı da belirtildi. Kan şelalesini durdurmanın tek yolunun, tarafların bir masa etrafında toplanarak soruna ortak çözüm aramalarından geçtiğini belirten muhalif liderler, bu girişimin batılı güçler ile Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan tarafından engellenmek istendiğini ifade ettiler. Bu tutumun yıkım ve katliamların daha da artmasına yol açtığının altını çizen muhalif liderler, diyaloğu baltalayan tüm güçlerin Suriyelilerin akan kanından sorumlu olduklarını belirttiler.

Otel salonlarında kurulan kukla bir hükümetin, Suriye’deki olaylar üzerinde ciddi bir etki yaratması beklenmiyor. Fakat öte yandan bu girişim, Suriye’deki yıkıcı savaşın neden, nasıl ve kimler tarafından uzatıldığını anlamayı da kolaylaştırıyor.

 

 

 

 

Cellatların kadim dostluğu

 

ABD başkanı Barack Obama bugün İsrail’e ilk ziyaretini gerçekleştirdi. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Filistin lideri Mahmut Abbas ile görüşmeler yapması beklenen Obama’nın ilk açıklamaları ise “Barış” gündemli oldu.

Bir yandan barış mesajları vermeye çalışan Obama İsrail ile iyi ilişkilerini vurgulamaktan da geri durmadı: “Amerika Birleşik Devletleri İsrail’le yan yana duruyor, çünkü temel güvenlik çıkarlarımız İsrail’le yan yana durmamızı gerektiriyor. İttifakımız ebedi.

Obama’nın bu sözlerini mutlulukla karşılaşan Siyonist şefler ise “İsrail’in var olma hakkını tartışmasız savunduğunuz için teşekkür ederim” sözleriyle emperyalist şefe şükranlarını sundular.

Öte yandan Obama’nın ziyareti bir dizi protesto ile de karşılandı. Filistin halkı Ramallah ve Beytüllahim’da yaptıkları kitlesel eylemler ile Obama’nın ziyaretini protesto ettiler.

Kimi siyonist örgütler de Obama’ya yönelik protestolar gerçekleştirdi.