14 Eylül 2012
Sayı: SİKB 2012/04 (37)

  Kızıl Bayrak'tan
  Sermayenin saldırıları ve
biriken olanaklar
  Dinci partinin gücü ve pervasızlığı
nereden geliyor?
  Afyon’daki 25 asker ölümü üzerine...
Alaattin’i katleden, katilini terfi ettiren ve onu tutuklamayan siyasi iktidardır!
12 Eylül ülke genelinde lanetlendi!
MİB değerlendirme ve kararlar
  “Dernek sınıfın örgütlenmesinde
bir araç olacaktır”
  İzmir’de emekçiler “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” gecesinde...
  Senkromeç’te 12 Eylül pankartı
  4+4+4’e karşı binler meydanlardaydı!
  4 + 4 + 4 uygulaması ve Ankara mitingi üzerine Eğitim Sen şube yöneticileri ile konuştuk...
  Eylem ve sokak yol gösteriyor!
Volkan Yaraşır
  Lufthansa grevi ve sonuçları...
  İşgalin ve neoliberalizmin kıskacındaki Filistinliler intifadanın izinde…
  Batı Şeria’da protestolar şiddetleniyor
  Üniversitelerde “yeni” bir dönem başlıyor...
  Beytepe’de cemaatlere geçit yok!
  DLB: Yeni öğretim yılında mücadeleyi yükseltelim!
  Ekim ayında 30 ilde aynı anda yıkımlar başlayacak…
  Şili’de faşist darbenin 39 yılı geride kalırken...
  Metin Kurt’un anısına...
  Üç başlık ve Ermenistan
  Karaburun notları...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Düzen yargısı Karadağ cinayetini örtbas etmek için seferber!

 

Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) militanı Alaattin Karadağ’ın 19 Kasım 2009 tarihinde Esenyurt-Avcılar polisi tarafından sokak ortasında kurşunlanarak katledilmesinin ardından açılan davanın 8. duruşması 7 Eylül günü Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Katil polislerden Oğuzhan Vural’ın tutuksuz olarak yargılandığı davanın son duruşması da, polis-mahkeme-yargı eliyle yürütülen aklama operasyonunun yeni bir celsesiydi. Avukatların keşif talebini reddeden mahkeme, davayla ilgili delillerin emniyet eliyle karartılması karşısında suskunluğunu korudu. Davanın bir sonraki duruşması 3 Aralık 2012 tarihine ertelendi.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu ise duruşma devam ederken adliye önünde Karadağ cinayetinin aydınlatılması ve katillerin yargılanması talebiyle eylemdeydi.

Davanın 8. duruşmasında, polis cinayetini örtbas etmek için kurgulanan mizansen tüm hatlarıyla bir kez daha görüldü. Dava avukatlarının keşif talebini keyfi biçimde reddeden mahkeme heyeti, sürüncemede bıraktığı bir dizi noktayla ilgili aynı tutumunu korudu.

Duruşmaya Alaattin Karadağ’ın kardeşi Abdullah Karadağ ile Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi 15 avukat katıldı.

Deliller karartılıyor

İnfazın gerçekleştiği saatlere ilişkin olay yeri ve çevresinin MOBESE görüntülerinin polislerce silindiği/kaybedildiği gerçeği ve bununla ilgili Emniyet Müdürlüğü’nün çelişkili açıklamaları duruşmaya damga vurdu.

Karadağ’ın katledildiği yeri gösteren MOBESE kameralarıyla ilgili çelişkili açıklamaları ortaya koyan müdahil avukatlar, daha önce (01.11.11) İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Kemal Erbir imzalı belgede 83523 nolu MOBESE kamerasının belirtilen adreste bulunduğu söylenirken yine Kemal Erbir imzalı bir sonraki cevapta kameranın 7. sokak içerisini görmediğinin belirtildiğini ifade ettiler. Bu durumun, açıkça bir çelişki olduğunu belirttiler. Duruşmada söz alan Av. İbrahim Ergün, mahkemenin, Kemal Erbir hakkında hakkında suç duyurusunda bulunmasını talep etti.

Duruşmanın başlangıcında söz alan Av. Zeycan Balcı Şimşek, adresi ve iletişim bilgileri belli olan tanık Pakize Ilgaz’ın getirilmemesini eleştirdi. Mahkeme, Ilgaz’ın bir sonraki duruşmaya getirilmesi için müzekkere yazılmasına karar verdi.

Bir kez daha keşif talebi...

Duruşmada, Karadağ’ın katledildiği 19 Kasım 2009 tarihinden bu yana 3 yıla yakın bir süre geçtiğini hatırlatan Av. Murat Çelik, Karadağ’ın katledilişinin 3. yılında olayın yaşandığı yerde tüm tarafların katılımıyla keşif yapılmasının önemine dikkat çekti. Çelik, keşif kararının mahkeme tarafından 18 aydır sürüncemede bırakıldığını ifade etti.

Geride kalan 7 duruşma boyunca, tanık olarak dinlenen kişilerin çelişkili ifadeler verdiklerini söyleyen Çelik, bu durumun ancak olay yerinde keşif yapılmasıyla ortaya çıkacağının altını çizdi. Mahkemenin, polisin yönlendirmesinde olduğunu düşündüklerini belirtti. Mahkeme, keşif kararını, “delil durumu ve dosya kapsamını gözönünde bulundurarak” keyfi biçimde reddetti.

Polis avukatından emniyet savunması...

Sanık polis Oğuzhan Vural’ın da katıldığı duruşmada, katil polisin avukatı Tolga Yurdakul, adeta bir cinayet şebekesi gibi çalışan emniyet müdürlüğü adına savunma yaptı. Polis avukatı, polisin kanunun gereği neyse onu yaptığını söyleyerek bir dizi demagojik açıklamada bulundu. Katil polis Oğuzhan Vural’ı “mağdur” göstermeye kalkan polis avukatı, polislerin canını dişine takarak çalıştıklarını söyleyerek cinayeti aklamaya çalıştı.

Duruşmada ayrıca, Karadağ’ın katledildiği olayda yaralanan ve vücudunda halen kurşun bulunan minibüs şoförü İsmail Durmuş ile ilgili İstanbul Tıp Fakültesi’nden gelen doktor görüşü de okundu. Raporda, Durmuş’un vücudundaki kurşunların çıkarılması konusunda tıbben bir engel olmadığı da belirtildi. Mahkeme, kurşunların çıkarılıp çıkarılmaması için Durmuş’un görüşünün alınmasına karar verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

Adalet öldü Şerzan yaşıyor”

 

2010’da polis ve faşistlerin koordineli saldırısı sonucu katledilen Şerzan Kurt’un katili mahkemece önce suçlu bulundu, ardından ise tahliye edildi.

12 Mayıs 2010’da Muğla’da ilerici, devrimci ve yurtsever öğrenciler önce faşistlerin saldırısına uğramış, ardından ise polis öğrencilerin üzerine ateş açarak Şerzan Kurt isimli yurtsever öğrenciyi vurmuştu. Vurulduktan sonra 7 gün boyunca yaşam mücadelesi veren Şerzan, 19 Mayıs’ta İzmir Dokuz Eylül Tıp Fakültesi’nde hayatını kaybetmişti.

Başlatılan soruşturma ve dava sürecinde Şerzan’ın katili olduğu tespit edilen polis Gültekin Şahin tutuklandıktan sonra hakkında Muğla Ağır Ceza Mahkemesi’nde “olası kasıtla insan öldürme” suçundan dava açıldı.

Dava sürecinde gerek Kurt’un ailesi, gerekse avukatlar için pek çok zorluk yaşandı. Faşist provokasyonlar dava süresince birbirini izledi, davanın yerinin değiştirilerek Eskişehir’e alınmasına rağmen provokasyonlar sürdü. Yine dava boyunca sanık avukatları Şerzan Kurt’un “terörist” olduğu, tutuklu polis Gültekin Şahin’in görevini yaptığı şeklinde savunmalar yaptılar. Polisin tutuklu yargılanmasına ise “Mardin Kızıltepe’deki davada dört özel harekat polisi tek gün bile tutuklu kalmadı. Müvekkilim ise iki yıldır tutuklu” sözleriyle itiraz edildi.

Şerzan Kurt davasının 7 Eylül günü gerçekleştirilen karar duruşmasında ise devletin katil polisleri nasıl koruduğu bir kez daha görüldü. Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı Cevdet Beşikçi, Gültekin Şahin hakkında olası kasıtla adam öldürmekten ömür boyu hapis cezası talep etti. Hakim ise önce Şahin’i suçlu buldu, ardından ise suçluya yardım etmekten ceza indirimi uygulayarak yeni bir hukuksuzluğa imza attı ve 8 yıla mahkum etti. Gerekçe olarak ise olay yerinde olan Oktay Kebapçı’nın da silahını ateşlemiş olması ve Şahin’in de ona yardım etmiş olabileceği gösterildi. Kararın ardından Gültekin Şahin tahliye edildi. Böylece mahkeme Şahin’in önce katil olduğunu kabul edip sonra da serbest bırakarak gerçek amacını göstermiş oldu.

Şerzan’ın ailesi, dostları ve avukatları ise “Adalet öldü Şerzan yaşıyor” diyerek hukuksuz karara tepki gösterdiler. Avukatlar bir hafta içerisinde itiraz edeceklerini ve katilin hak ettiği cezayı alması için mücadelelerini sürdüreceklerini ifade ettiler.

Şerzan davası, tıpkı diğer devlet katliamlarında olduğu gibi devletin katilleri nasıl koruduğunun tipik bir örneği olarak bir kez daha tarihte hak ettiği yeri aldı.