4 Mayıs 2012
Sayı: SYKB 2012/18

 Kızıl Bayrak'tan
Coşkulu, yaygın ve kitlesel
1 Mayıs
BDP heyetinin ABD gezisi
Yüzbinlerce işçi ve emekçi Taksim Meydanı’nı doldurdu
İzmir’de coşkulu ve kitlesel
1 Mayıs
Ankara’da kitlesel ve coşkulu
1 Mayıs!
Bursa’da iki 1 Mayıs
Türkiye’nin dört bir yanında
1 Mayıs kutlamaları
Kürdistan’da kitlesel 1 Mayıs
1 Mayıs’ta iş cinayetleri
TOGO’da direniş başladı!
Devrimci mirası yaşatmak,
daha ileriye taşımakla
mümkündür!
1 Mayıs dünya genelinde coşkuyla kutlandı
Almanya’da 1 Mayıs

Avrupa’da 1 Mayıs
Özelleştirmenin önündeki hukuki engeller kaldırıldı

“Karar; cezasızlıktır, karar beraattir,
karar yargısız infazı aklamaktır!”
Karadağ cinayeti davasında 7. duruşma
Fethiye davası üzerine
İzmir Öğrenci Kurultayı
üzerine
“Dilimin sınırları,
dünyamın sınırlarıdır!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

BDP heyetinin ABD gezisi…

Washington’daki savaş baronları Kürt halkının derdine derman olamaz!

Türk sermaye devleti/AKP iktidarı, Kürt hareketini ezip teslimiyete zorlamak amacıyla yürüttüğü kirli savaşı bahar mevsiminin gelmesiyle daha da tırmandırdı. Washington’daki efendilerinden aldığı desteğin de etkisiyle Kürdistan dağlarını savaş alanına çeviren dinci-gerici iktidar, psikolojik savaş kampanyasını da, “organik gazeteciler” yönetimindeki ‘yandaş/yardakçı’ medya aracılığıyla yürütüyor. Kirli savaşı meşrulaştırabilmek için çırpınıp duran medyadaki tetikçi takımı herhangi bir yasa, kural veya ahlaki değer tanımadan uğursuz misyonunu oynuyor.

Hem yayılmacı emellerine ulaşabilmek hem Washington’daki efendilerine yaranmak için “etkin tetikçilik” misyonuna sarılan dinci-Amerikancı iktidarın şefleri, her adımda karşılarına çıkan Kürt sorunundan kurtulmak istiyorlar. Ancak bunu Kürt halkının ulusal özgürlük ve eşitlik taleplerini kabul ederek değil, zorbalıkla ezerek, sindirerek yapmaya odaklanmış haldeler. Savaşın tırmandırılması, bu konuda bir an önce sonuca ulaşma histerisinden de kaynaklanıyor.

Pek çok kere vurgulandığı üzere, dinci-gerici iktidarın bu kaba saldırganlığı, Pentagon’un savaş baronlarının desteği sayesinde mümkün olmaktadır. Bölgesel gericiliğin modeli ve kalesi olarak tahkim edilen dinci-Amerikancı iktidar, bölge halklarına olduğu kadar Kürt halkına da düşmanlık esasına dayalı bir politika izliyor.

Tüm olgular, savaşı tırmandıran AKP iktidarı ile ona destek veren Washington’daki efendilerinin gündeminde Kürt halkının demokratik taleplerinin karşılanması diye bir maddenin bulunmadığına işaret ediyor. Tersine, dinci-Amerikancı iktidarın önceliği ne pahasına olursa olsun tasfiye planını uygulamaktır. Bu konuda zorlanan AKP, ABD’nin desteğinin yanısıra Barzani’yi de kullanmaya çalışıyor. “Çözüme” sundukları Washington destekli plan ise, Kürt halkının haklı taleplerini karşılamayı değil, kırıntılar karşılığında Kürt hareketini tasfiyeyi temel alıyor.

Böylesi bir süreçte ABD’ye giden BDP heyetinin, savaş baronları nezdinde destek arayışına girmesi, dikkat çekicidir. Zira başta Kürt sorunu olmak üzere bölgedeki tüm sorunların birinci derecen sorumlusu olan emperyalist güçlerden ezilen halklara fayda gelmesini beklemek, eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu zorbaların ellerinin değdiği her yer -Afganistan, Irak, Libya vb. örneklerde görüldüğü gibi-, yakılıp yıkılıyor.

Görünen o ki, bölgesel konjonktürün, ABD’yi Kürt sorununun çözümü yönünde çaba sarf edeceğine dair bir beklenti var Kürt hareketinde. Barzani’yle yapılan üst düzey görüşmelerin ardından ABD Dışişleri Bakanlığı görevlilerinin BDP liderlerini ağırlaması, makale yayınlayan yönetime yakın bazı isimlerin, AKP’nin artık Kürt sorununa çözüm bulması gerektiğini dile getirmeleri, bu yönlü beklentileri güçlendirmiş görünüyor.

BDP Eşgenel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak ile BDP Van Milletvekili Nazmi Gür ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Başkanı Ahmet Türk’ten oluşan heyetin harcadığı çaba, ABD’de bazı çevrelerden Kürt sorununun çözümü konusunda beklenti olduğu izlenimi yaratıyor.

Resmi ve yarı resmi kurumlarda konuşmalar yapan BDP liderlerinin programının günlerce sürmesi, son günlerde Kürt sorununun çözümü konusunda yapılan açıklamaların sıklaşması, konuya dair yayınlanan makale sayısındaki artış vb… Tüm bunlar, emperyalist ABD rejiminin Kürt sorununa iğreti bir çözümü gündeme getirdiği izlenimini güçlendiriyor.

Görünen o ki, başta Suriye olmak üzere bölge halklarına karşı girişilecek saldırılarda Ankara’daki işbirlikçi takımını rahatlatmak isteyen savaş baronları, Kürt sorununu aradan çıkarmaya veya kontrol altına almaya çalışıyor. Belli ki, Ankara’daki işbirlikçi takımının buna ihtiyacı var. Nitekim Suriye’nin yanısıra Irak ve giderek İran’la da gerginlik yaşayan AKP iktidarının son günlerde sıkışmaya başladığı dikkatlerden kaçmıyor. İçeride savaş yürüten bir iktidarın komşu halklara karşı “aktif tetikçilik” yapmasının zorluğu son aylardaki gelişmelerle daha da belirgin bir hal aldı.

Bu koşullarda dinci-Amerikancı iktidar ile Washington’daki ağababaları, Kürt hareketini teslimiyete zorlayıp, Kürt sorununa iğreti çözüm vaat etmeye başladılar. BDP heyetinin ABD gezisi de bu gelişmelere bağlı olarak gündeme gelmiş görünüyor. Söylendiği üzere gezi önceden planlanmış olsa bile, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın şu günlerde müspet bir yanıt vermesi, tam da sözünü ettiğimiz son günlerdeki gelişmelerle bağlantılı olsa gerek.

BDP heyetinin ABD gezisi sırasında verdiği mesajlar, Obama yönetiminden bir beklentileri olduğu izlenimi verecek cinstendir. Kürt hareketini bir realite olarak kabul ettirme yönünde harcanan çaba, sorunların ifade edilişi, önerilen çözüm ve bu yönde talep edilen destek ve rejime yakın “düşünce kuruluşları” kürsülerinden dile getirilenler… Tüm bunlar, AKP iktidarının ABD’nin baskısıyla çözüme yönelebileceği beklentisinin güçlendiğine işaret ediyor.

ABD emperyalizmi ile Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi tetikçilerin izlediği politika, bölge halklarını ortaçağ karanlığında boğup köleleştirmeyi hedefliyor. Böyle bir politikadan Kürt halkının payına özgürlük düşmesi mümkün değil.

1 Mayıs alanlarındaki tablodan da yansıdığı üzere, işçi sınıfı gibi ezilen halkların da özgürleşmesinin yolu, işçilerin birliğini halkların kardeşliğini pekiştiren mücadele çizgisinin güçlendirilmesinden geçiyor.