6 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/14

 Kızıl Bayrak'tan
Devrimci 1 Mayıs’a hazırlık...
“Suriye’nin dostları” savaş kışkırtıcılığına devam ediyor
“12 Eylül davası” adlı orta oyunu
Onbinler Kadıköy’de hesap sordu
Zamlar durmak bilmiyor...
Taşeron İşçileri Kurultayı’na doğru
Maltepe işçileri boyun eğmiyor!
RMK direnişinde kazanıma doğru
İşçiler 1 Mayıs sürecini planladı...
İşçiler onar onar ölüyor
Billur Tuz direnişçisi Eray Aykut’la direniş üzerine konuştuk
Yasa mecliste, KESK eylemde!
Gaye Yılmaz ile UİS, taşeronluk
ve güvencesizlik üzerine...
MİB MYK Nisan ayı toplantısı...
28-29 Mart eyleminin
ardından.... - SKE
Sınıf mücadelesinin yeni odağı
İberya Yarımadası: İspanya ve
Portekiz - V. Yaraşır
Ücret kaybına devam
Geleceğine sahip çıkmak için
1 Mayıs'ta alanlara! - Ekim Gençliği...
Ekim Gençliği’nin kampanya çalışmalarından...
DLB YGS’ye karşı alanlara çıktı
10. BİR-KAR Gençlik Kampı başladı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“12 Eylül davası” adlı orta oyunu…

12 Eylül’ün hesabını
işçi ve emekçiler soracak!

AKP iktidarının “12 Eylül’ü yargılama” aldatmacası başladı. 12 Eylül faşist darbesinin faillerinden Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın hakkında açılan davanın ilk duruşması Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.

Sadece darbeci iki generalin yargılandığı dava, düzen cephesinin demokrasi aldatmacasını güçlendirmek için kullanılıyor. Özellikle dinci-gerici AKP hükümetinin borazanlığını yapmakta mahir olan liberal cenah, yargılama sürecini büyük bir pişkinlikle övgülere konu ediyor. Bu liberal avanaklar mahkemeyi “darbelerle hesaplaşma ve demokratikleşme açısından önemli bir adım” olarak tanımlıyorlar.

Davanın iddianamesi darbe ile hesaplaşmayı hedeflemiyor

Mahkemenin kabul ettiği iddianame, dinci-parti AKP’nin ve düzen cephesinin “12 Eylül’ü yargılama” adı altındaki ikiyüzlülüğünü açıkça ortaya seriyor.

Öncelikle iddianame 12 Eylül faşist darbesi ve faşist darbeci generallerle hesaplaşmayı hedeflemiyor. İddianamede bir yandan 12 Eylül karşı devrimi öncesinde yaşanan olaylar sıralanıyor, öte yandan “terör olaylarının, ülkeyi kaosa sürükleyerek, askeri darbeye zemin hazırlamak isteyen güçler tarafından çıkarıldığı anlaşılıyor” saptamasıyla darbenin yükü devrimci harekete yıkılıyor.

Kürt kelimesinin geçmediği, Maraş katliamının “Kahramanmaraş olayları” olarak tanımlanıp katliamın üstünün örtülmeye çalışıldığı yargılamada temel alınacak olan iddianamede, 12 Eylül öncesinde yaşanan bu olayların darbeye zemin hazırlamak için yapıldığı belirtiliyor. Bu değerlendirmenin ardından“yönetimi ele geçirmek isteyen güçler” olarak tanımlanan devrimci hareket, darbeye zemin hazırlamakla itham ediliyor. Ayrıca yaşanan katliamlarla ilgili olarak devrimci hareket suçlanıyor. İddianameyi kabul eden mahkemenin de benzer bir tutum takınacağı aşikardır.

İddianamede 12 Eylül’ün devamı olan dinsel-gericilik koruma altına alınıyor. Darbenin Amerikan emperyalizminin çıkarlarıyla olan bağına, ABD’nin darbeye sunduğu hararetli desteğe değinilmiyor. Bu yalın gerçeklere dair tek bir cümleye iddianamende yer verilmiyor. Mahkeme sürecinde de aynı anlayış sergilenecektir.

İddianame, 12 Eylül’le hesaplaşmayı içermiyor. Bu bakımdan iddianame sermaye iktidarının ali menfaatlerinin savunucusu olan yargının ne 12 Eylül ile hesaplaşmak ne de 12 Eylül kalıntılarını ortadan kaldırmak gibi bir niyeti bulunduğunun en açık göstergesidir. Tıpkı iddianame gibi yargılama süreci de, son on yıldır AKP hükümeti eliyle sürdürülen neoliberal toplum düzeninin tahkim edilmesine yönelik bir gösteriden ibaret olmaya mahkumdur.

Dava süreci 12 Eylül karşı devrimini ve ardından yaşananları iki generale yüklemeye yönelik olarak ele alınacaktır. Oysa 12 Eylül, burjuvazinin işçi sınıfına, emekçilere, devrimci harekete, Kürt halkına yönelik, devleti yeniden yapılandırmayı hedefleyen topyekûn bir saldırıdır.

Mahkemede 12 Eylül karşı devrimi sonrasında ülkenin tüm kaynaklarının özelleştirme adı altında tekellere peşkeş çekilmesi konusunda tek bir inceleme yapılmayacaktır. Tüm kaynakların sermaye tarafından yağmalanmasına değinilmeyecektir. Tüm ekonomi yönetiminin faşist askeri rejime devredilmesine, işçi haklarının budanması vb. saldırılar ele alınmayacaktır.

Yargılama sürecinde 12 Eylül, işçi sınıfının sendikasızlaştırılması, güvencesiz ve esnek çalıştırılması, köleleştirilmesi konusunda atılan adımlara, grev yasaklarına, ülkenin ucuz işçi cehennemine çevrilmesine, sonu gelmez iş cinayetlerine, kapitalizmin en vahşi uygulamalarına dair tek bir inceleme yapılmayacaktır.

12 Eylül, Kürt halkı üzerinde bitmeyen zulümdür; Kürt katliamıdır, Kürt halkının zindanlara doldurularak siyasetten tasfiyesidir. 12 Eylül, özel ve olağanüstü mahkemelerdir; faşist yargılama sistemidir. Mahkemede Kürt halkına yönelik katliamlara değinilmeyecektir.

Davada, 12 Eylül’ün dolaysız sonuçlarından biri olan, bugün AKP hükümeti eliyle daha da açık hale gelen, sermayenin çıkarlarına hizmet eden yargı, ağır mahkumiyetler, kitlesel tutuklamalar sorgulanmayacaktır. Her biri canlı insan mezarına dönüştürülmüş hücre tipi hapishanelere; Diyarbakır, Metris, Mamak; Bayrampaşa, Ulucanlar; Pozantı ve Sincan’da açık hale gelen, bugün de devam eden 12 Eylül hukuku aklanacak, süren katliamların örtülmesi için çaba gösterilecektir.

12 Eylül paşalarının yargılanması
bir orta oyunudur!

Başta hükümet yandaşı medya olmak üzere tüm sermaye medyası dünkü 12 Eylül’ün “sağ-sol çatışması”nı durduran “tarafsızlığını” onaylarken, bugünkü 12 Eylül’e bu dava üzerinden destek olmaya hazırlanıyor. Yalnız bu kez sanık sandalyesinde Türkeş yerine, “kurumlarımızla, Anayasamızla, yasalarımızla, fikirlerimiz iktidarda, bizi yargılayamazsınız” diyen iki general var. 12 Eylül darbecilerinin “yargılanması” bir tiyatro oyunudur!

12 Eylül’ün ürünü düzen partileri,
12 Eylül’le hesaplaşamazlar

Düzen partileri 12 Eylül davasına müdahil olmak için arka arkaya mahkemeye başvuruyorlar. Bu tam bir ikiyüzlülüktür. Zira 12 Eylülcü politik rejim, parlamenter elbise giydiriliş şekliyle bugün devam ediyor. Yani “demokrasiye” geçtik sözleri büyük bir yalandır. Burjuva düzen partileri ve bugüne kadar onlarcası değişen hükümetler, 12 Eylülcülerle kolkola olmuşlar ve onların geride bıraktıklarını tamamlamaya çalışmışlardır.

AKP’si, CHP’si, MHP’si ve diğer burjuva düzen partileri hep birlikte 12 Eylülcü politik rejimi onararak, günün koşullarına uygun değişiklikler yaparak, onu devam ettirdiler ve ettiriyorlar. Faşist generallerin hazırlamış olduğu ve emekçilere zorla onaylatmış oldukları tepeden tırnağa faşist 1982 Anayasası ve generallerin sınırlarını çizmiş olduğu rejimin tüm kurum ve kuralları ayakta durduğu sürece, Türkiye’de “demokrasiye geçildi” sözlerinin palavra olmaktan öte hiçbir anlam ifade etmediği açık bir olgudur.

AKP hükümeti 12 Eylül’ün devamcısıdır. Bu nedenle baskı ve şiddet araçlarını sürekli tahkim etmektedir. 12 Eylül iddianamesini hazırlayan savcıyla aynı mantığı taşıyan, AKP hükümetine ve sermaye devletine hizmette kusur etmeyen savcı ve hakimler her gün Kürt hareketine ve ilerici, devrimci harekete yönelik gözaltı ve tutuklama icraatlarına imza atıyorlar. Sadece “KCK operasyonları” çerçevesinde yaklaşık 9 bin Kürt gözaltına alındı, yüzlercesi tutuklandı. Kürt halkının milletvekili olarak seçtiği 6 vekili serbest bırakmayan, 14 belediye başkanını tutuklayan da aynı yargıydı. Hopa’da Tayyip Erdoğan’ın protesto edilmesinden sonra yaşananlar 12 Eylül hukukunu aratmadı.

12 Eylül karşı devriminin hedefindeki işçi ve emekçiler, 12 Eylül darbesi ile asıl hesaplaşması gerekenlerdir. Bu hesaplaşmanın esas yönü düzenin faşist baskı ve terörle yarattığı korku duvarını yıkmaktır. Bunu yapacak temel güç işçi sınıfı ve emekçilerdir. 12 Eylül’le hesaplaşmada elde edilecek başarı sınıf hareketinin devrimcileştirilmesi çerçevesinde alınacak yol ile doğrudan bağlantılıdır.

 

 

 

 

 


Binler adliye önündeydi

Ankara Adliyesin’de “12 Eylül’ü yargılama” oyunu oynanırken binlerce işçi ve emekçi adliye önünde toplandı.

Yargılama aldatmacası mahkemede sürerken ilerici, devrimci güçler, meslek odaları, sendikalar adliye önünde 12 Eylül darbe düzenini teşhir etti.

İşkence gören, idam edilen kişilerin fotoğrafları adliyenin önünde toplanan binlerce kişi tarafından taşındı.

“Darbecilerle vicdan ve adalet önünde hesaplaşmak için adalet nöbetindeyiz” ve “İki 12 Eylül’den de hesap soracağız” yazılı pankartlar adliye önüne açıldı. Eylem, 12 Eylül darbe sürecinde yaşamını yitirenlerin isimlerinin okunması ve hep bir ağızdan “yanımızda” diyerek yanıt verilmesiyle başladı. Ardından darbe sürecinde yaşamını yitirenler için 1 dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi.

Cemal Kırbayır’ın annesi Berfo Ana da eyleme katılanlar arasındaydı.