16 Mart 2012
Sayı: SYKB 2012/11

 Kızıl Bayrak'tan
İşçilerin birliği, halkların
kardeşliği için
Burjuva basının Newroz menüsünde yine provokasyon uyarıları
Sivas katliamı davası
zamanaşımına uğratıldı
İşçi ve emekçilerin belleğinde “zamanaşımı” yok!..
“Katil devlet hesap verecek!”
17. yılında
Gazi Katliamı lanetlendi
Artık yeter!
Esenyurt’ta organize işçi katliamı!
İSİG Meclisi Sözcüsü
S. Murat Çakır ile
taşeronluk sistemi üzerine konuştuk
Direnişçi MEPA işçileriyle
konuştuk
Sağlık Hakkı Meclisleri toplandı
Bosch işçileri çeteyi aşıyor
Birleşik Metal’de birleşiyor!
Bosh işçilerinin çıkışının anlamı
ve görevler
30 yıllık esaret
sona erdi
Savaş çığırtkanı sahtekârlar Suriye’de suçüstü yakalandı!.
Emperyalizm yenilecek,
direnen halklar kazanacak!
Metal ve hizmet sektöründe ortak mücadele ve sorumluluklar
Avrupa’da 8 Mart eylem
ve etkinlikleri
Kadıköy’de devrimci
8 Mart mitingi
“8 Mart kızıldır kızıl kalacak”
Şiddete, baskıya, gericiliğe ve
sömürüye karşı mücadeleye!.
Ekim Gençliği’nin kampanya çalışmalarından...
Geleceğine sahip çık!..
YTÜ’den kentsel sürgüne tam destek
Hüseyin Temiz yoldaş
ölümünün üçüncü yılında anıldı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal ve hizmet sektöründe
ortak mücadele ve sorumluluklar

Almanya’da metal ve hizmet sektöründe TİS süreci yaşanıyor. Hizmet sektöründe iki milyonu aşkın kamu emekçisini kapsayan TİS görüşmelerinin ilk etabı uyuşmazlıkla sonuçlandı. Metal iş kolunda ise TİS görüşmesi yeni başladı. Orada da henüz bir sonuç alınmış değil.

Kamu emekçileri ilk tur görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması üzerine uyarı grevlerine başvurdular. Birleşik Hizmet Sendikası-Ver.di’nin çağrısı üzerine Almanya’nın hemen tüm eyaletlerinde kademeli biçimde yapılan uyarı grevlerine katılım oldukça yüksek oldu. Örneğin Baden-Würtenberg, Sachsen, Sachsen-Anhalt, Türüngen, Brandenburg ve NRW’de toplam 70 bin emekçi grevlere katıldı. En yüksek katılım ise 30 bin kişi ile NRW’nindi.

Hizmet sektöründe 12 Mart 2012 tarihinde Potsdam’da yapılan ikinci tur görüşmesinden de sonuç çıkmadı. Başta Sendika Başkanı Frank Brirske olmak üzere Ver.di sendika yöneticileri bundan böyle çok daha etkili grevlere başvuracaklarını açıkladılar. Bunun ilk adımı ise 28-29 Mart’ta atılacak. Yeni uyarı grevlerine başvurulacak.

Benzer bir açıklama da IGM tarafından yapıldı. Yeni görüşmelerde anlaşma sağlanmaması durumunda 3 Mayıs’ta yaygın uyarı grevlerine başvurulacağı dile getirildi.

Her iki sektörde de TİS sürecinin zorlu geçeceği muhtemeldir. Taraflar da bunu biliyor ve kendi cephelerinden buna göre hazırlık yapıyorlar.

Benzer talepler ve ortak mücadele

IGM ve Ver.di, bunlar Almanya’nın iki büyük sendikasıdır. Milyonlarca işçi ve emekçiyi bünyelerinde toplamaktadırlar. Her iki sektörde çalışan işçiler de, diğer sektörlerdekilerine göre daha mücadelecidirler.

Her iki sektörde de TİS görüşmeleri aynı zaman diliminde yapılmaktadır. Her iki alanda da %6.5 oranında bir ücret talebinde bulunulmaktadır. Her iki sendika da, meslek yapan çırakların/genç işçilerin, eğitimleri bitince kadrolu işçi olarak işe alınması talebini ileri sürmektedir. Kadrolu işçilere verilen ücretin kiralık işçiler için de geçerli hale getirilmesi, yani eşit işe eşit ücret uygulamasına geçilmesi, ortaklaşılan bir diğer husustur. Keza, her iki sendika da sözleşmelerin 12 ayla sınırlandırılmasını istemektedir.

Daha ve daha da önemlisi, her iki sektörde çalışan işçiler mücadeleden yanadırlar. Onbinler halinde uyarı grevlerine katılarak bunu ortaya koydular. Özellikle kadın işçilerin katılımdaki ezici çoğunluğu, dikkati çeken en belirgin nokta oldu. İşçi tabanı TİS görüşmelerindeki olası bir tıkanma durumunda süresiz grevlere dahi hazırlıklı olduklarını dile getiriyorlar.

Dikkate değer bir başka husus da şudur; çok can yakıcı bir sorun olmasına ve her vesileyle dile getirilmesine karşın, bugüne dek bir cağdaş kölelik uygulaması olan kiralık/taşeron işçilik uygulamasına karşı kayda değer bir mücadele verilmedi. Ne sektörlerin kendi içinde, ne herhangi bir fabrika ve işyerinde ve ne de genel olarak, kiralık işçilerle kadrolu işçilerin ortaklaştığı bir mücadele örneği, bu anlama gelmek üzere bir grev ya da direniş örneği ortaya konamadı. Gelinen yerde bu açıdan da yeni bir durum var. Bu uygulamaya/ ve taşeron sistemine karşı yoğun ve yaygın bir hoşnutsuzluk var. Epeyce bir tepki birikmiş bulunuyor. Ve belli belirsiz, bu uygulamaya karşı mücadelenin zamanının geldiği dile getiriliyor.

Bunların tümü birden, tartışmasız olarak, metal ve hizmet sektöründe çalışan işçilerin güçlerini birleştirmeleri, ortak talepler etrafında güçlü, kararlı ve ortak bir mücadele imkanı demektir. Böylesi bir mücadele açısından koşullar her zamankinden de elverişlidir.

Sınıf bilinçli işçiler görev başına!

Kapitalist sınıf bugüne dek sürekli biçimde “Kriz var” diyerek işçi ve emekçileri fedakarlığa davet etti. Yeri geldi, yine kriz silahını kuşanarak işçileri işten atma tehdidi ile susturdu. Onlara kendi koşullarını dayattı, kabul ettirdi. Sıfır zamma ve sefalet ücretine mahkum etti. İşten attıklarını açlığın pençesine itti, çalışanları ise, yoksulluk içinde yaşamaya adeta alıştırdı. Kapitalistler bugün de benzer bir tutumun içindedirler. Her iki sektörün patronları, talep edilen ücretin gerçekçi olmadığını, krizin devam ettiğini ve konjonktürün henüz bu oranda bir ücret için uygun olmadığını ileri sürüyorlar. Tam bir küstahlık örneği sergileyerek ücret talebinde geri adım atılmasını istiyorlar.

Şüphesiz ki, hem metal hem de hizmet sektörü patronlarının bu küstahlığının esas ve öncelikli nedeni, işçi tabanının örgütsüzlüğü ve güvenilir bir önderlikten yoksun oluşudur. Öte yandan, onlar sendika bürokratlarını çok iyi tanımaktadır. Onların her dönem bugünkü gibi sahte kararlılık ve mücadele gösterileri yaptıklarını, ancak bunun işçi tabanını aldatmak ve dizginlemek amaçlı olduğunu biliyorlar. Öyle ki, ücret oranı da dahil, bugün ileri sürülen taleplerin bir süre sonra daha aşağı bir düzeye çekileceğinden adeta eminler.

Demek oluyor ki, sendikacılara güvenmek için bir neden yok. Her iki sektördeki işçilerin güçlerini birleştirmesi ve ortak talepler temelinde ortak bir mücadele kendiliğinden var olmayacağı açıktır. Bu konuda sınıf bilinçli işçilere hayati sorumluluk düşmektedir. Her şey öncelikle onların ortaya koyacakları çabalara bağlıdır.

Sınıf bilinçli işçiler derhal harekete geçmeli, her yerde TİS ve grev komitelerinin kurulmasına önayak olmalı, işçi tabanını sürecin basit bir nesnesi olmaktan çıkarıp, aktif bir öznesi haline getirmek üzere yoğun ve yaratıcı bir çabanın içine girmelidir.