13 Ocak 2012
Sayı: SYKB 2012/02

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfının gündeminde örgütlenme, dayanışma ve birleşik mücadele olmalıdır!
Anayasa tartışmaları yeniden ısıtılıyor!
Esenyurt’taki Roboski protestosuna tutuklama terörü!
Karadağ cinayeti davası: Polis vuruyor, mahkeme koruyor!
Faşist baskı ve terör
sökmeyecek!/ BDSP
"Aktif taşeronluk sürecek” mesaji
Cuntanın iddianamesinden saçılanlar..
Kölelik saldırıları kapıda!
Sendika yöneticileri taşeron sistemini değerlendirdi..
İşçi düşmanı CHP’ye işçi protestosu..
Karayolları işçileri özelleştirme kıskacında
Gerede’de deri işçileri ayakta!
ELTA’da kararlılık kazandı!
TTB MK üyesi Dr. Osman Öztürk ile sağlıkta dönüşüm üzerine konuştuk…
Emperyalistlerle suç ortaklığı rejimin açmazlarını derinleştiriyor!
Kapitalizm para ve dolandırıcılık demektir!.
Tutuklu öğrencilerle
dayanışma eylemi
Hacettepe’de rektörle görüşme...
Yerel işçi bültenleri:
Sömürü ve köleliğe paydos!
Karl Liebknecht - Rosa Luxemburg
Neonazi cinayetlerine dur de!
1905 Devrimi ve
Sovyetler... - V.Yaraşır
Alaattin yoldaşın anısına
Boyun eğmemenin adı: “Molly Maguires”
“Yaman çelişki”...
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sendika yöneticileri taşeron sistemini değerlendirdi...

“Taşeronluk kölelik sistemidir!”

Maltepe Belediyesi taşeron işçilerinin kuralsız, kölece çalışma koşullarına ve düşük ücretlere karşı yürüttüğü kararlı direniş belediye işkolundaki sendikaların taşeron işçilerinin örgütlenmesi konusundaki ataletini bir kez daha gösterdi. DİSK/Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube Başkanı Mahmut Şengül ve Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm, taşeron köleliği ve bu alanda yürütülmesi gereken mücadele hattını gazetemize değerlendirdi...

Sendikaların öncülük etmesi gerekiyor”

DİSK/Genel-İş Anadolu Yakası 1 No’lu Şube Başkanı Mahmut Şengül: Büyük metropollerde belediye işlerinin tamamına yakınının taşeron firmalar aracılığıyla yürütüldüğünü görüyoruz. Torba yasa ve daha önceki yasalarla birlikte belediyeleri bir şekilde erittiler. Düşük ücretlerle, kölelik düzeni altında, kuralsız, çalışma saatleri belli olmayan bir düzende işçiler çalıştırılıyor. Belediyelerin birçoğu kısa vadeli ihaleler alıyor. Bu süreçte şirketlerde sendikaya üyelikler tamamlanmış olsa bile sözleşmeye başlayıp bitirinceye kadar ihale süresi bitiyor. İhale süresi dolduğunda başka bir firma geliyor ve orada yapılan üyelik hiçbir şey ifade etmiyor.
Bu sorunlara karşı mücadelenin olduğu yerlerde de insanların iş akitlerini feshederek, farklı tehditlerle işyerinden uzaklaştırarak yaptırımlar uyguluyorlar. Önümüzdeki süreçte sendikaların bu işkolunda varolmak gibi bir niyeti varsa yapılması gereken şey, taşeron şirket çalışanlarıyla ilgili hükümet tarafından yasal bir düzenleme yapılmasını zorlamaktır. Sendikalar alanlara çıkıp bu konuda hükümet tarafından yasal bir düzenleme yapılıncaya kadar eylemlilik içerisine girmelidir. Hükümeti ve muhalefetiyle tüm siyasi partilerin dikkatlerinin bu yöne çekilmesi gerekiyor. Çünkü sayısal olarak baktığımızda taşeron işçilerinin sayısı oldukça fazladır. Bunu başarabilirsek Türkiye’de ilklerden biri yaşanır. Ekonomik anlamda çok bir şey getirmese bile bu şirketlerde çalışan arkadaşların iş akitleri işverenlerin iki dudağı arasında olmayacak. Herhangi bir sorun yaşandığı zaman işveren sopası yerine orada muhatapları olacak. Ben bu anlamda şirket çalışanlarının da bu işe duyarlı olduklarını ve bir ışık beklediklerini görüyorum. Sendikaların bir an önce bu soruna el atıp öncülük yapması gerekiyor. Taşeron şirketlerde çalışan arkadaşlarımızla süreç başlamadan önce eğitim çalışması yapılması önceliklidir. Şirket çalışanları belediye ayırmadan biraraya getirilmediği sürece kuralsız, kölece çalışma devam eder.

İşverenler ilk önce öncü kadroları işten atıyorlar. Daha sonra ise bu arkadaşlara diğer çalışanlar tarafından katkı sunulduğunda bunları yalnızlaştırmak için farklı bahanelere sığınıyorlar. Bu arkadaşların derdinin sendikalaşma olmadığıyla ilgili konuyu saptırarak oradaki arkadaşların talepleri bireysel taleplermiş gibi göstermek istiyorlar. Bu yüzden kendi işkolumuzda çevremizde çalışan ve örgütlenmesini çok rahat yapabileceğimiz alanlarda bunu arkadaşlara yeterince anlatamıyoruz. Bunu tüm sendikalar için söylüyorum. Sendikaların bu alanda çalışma yapması ve ortak biçimde eylemlilik içerisinde olması gerekiyor. Eminim ki, şirketlerde bu kıvılcımı ateşlersek işverenlerin geri adım atacağını düşünüyorum. Bölgemizde de Maltepe Belediyesi taşeron işçilerinin mücadelesi sürüyor. Maltepe Belediyesi daha önce bize bağlıydı ve şu anda Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 2 No’lu Şube’nin yetki alanı içinde. Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgi önümüzdeki süreçte sizlerle paylaşılacaktır.

Fiili-meşru mücadele temel alınmalı”

Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm: Hizmet işkolunun önümüzdeki süreçte temel belirleyiciliği herkes tarafından görülüyor. Eğitimden sağlığa, perakendeden hizmet işkoluna taşeronluk sistemi gittikçe genişliyor. Sistemin kâr döngüsü en fazla bu alanlar üzerinden sağlanıyor. Ülkedeki ekonomik yapıdan kaynaklı sanayi giderek azalırken burada bir genişleme var. İstanbul’da yaklaşık 7 belediye üzerinden yaptığımız hesaplamaya göre buralarda çalışan işçilerin 1/8’i kadrolu işçilerden oluşurken kalan bölümü ise taşeron firmalar bünyesinde çalışıyor. Belediyelerin bütün gelirleri taşeronlar üzerinden dağılıyor. Bunun iki temel nedeni var. Yapılan işin denetlenmesi ve kendi üzerinden olmasından kaynaklı biraz daha toplum nezdinde daha iyi görülebiliyor. Burada işçilerin örgütsüz olması da belediyelere inanılmaz derecede kâr sağlıyor. Albayraklar İstanbul’a ilk olarak yarım arabayla gelmişlerdi. Bugün Türkiye’de önemli ve ciddi bir şirket haline geldi. Albayraklar bu kârı işçi ücretlerini düşürerek sağladı. Sendikalar aslında bu gidişatı görmeli. Dönemin tartışması, özelleştirilen yerlerde örgütlenmenin temel görev olduğu yeteri kadar kavranmadı. Saçılan zehirin tek panzehiri buydu. Sendikalar önümüzdeki süreçte bu alana girmedikleri sürece birkaç yıl içinde sıfır noktasına gelirler. Bu alanda yoğunlaşmanın doğruluğu yanında bunun nasıl yapılacağı konusunda eksiklikler yaşıyoruz. Önümüzdeki sendikal yapıları buralar oluşturacak. Sınıfın mücadeledeki konumu buralar üzerinden şekillenecek. Biz de bu işin örgütlenmesi konusunda bir alan taraması yaptık. Bu yoğunlaşmanın ilk örgütlenme biçimi sendika değil. Yolun sonunda işçiler sendikalı olacaklar ama esas olan onlara sınıf kimliğinin kazandırılmasıdır. Bu yolun hemen olmayacağı gerçeğini görmeliyiz. Profil de buna çok uygun değil. 6 ayda bir değişen taşeron şirketler var ve büyük sirkülasyon sözkonusu. Bu nedenle faaliyeti uzun soluklu gören ve kendisi için sınıf olma bilincini kazandıran bir çerçevede faaliyet gerekiyor. Esnek araçlar kullanarak bu süreci yürütüyoruz. Bunun hızla merkezileşmesi gerekiyor. Herkes bulunduğu yerden bir parça kopararak örnek yaratmak istiyor. Daha geniş bir alanı hedefleyip etki gücünü arttırmalıyız. Çünkü parça mücadeleler işverenler tarafından yalnızlaştırılıyor. Aceleci davranmamamız gerekiyor. Bu konuda fiili-meşru mücadeleyi temel almak lazım. Dev Sağlık-İş Sendikası bu alanda önemli bir mücadele veriyor.
Muhtemelen 2014’e doğru AKP’nin öncelikle sendikal alanda dizaynı bitirdikten sonra taşeron uygulamasını kısmen sendikal alandaki AKP’leşen bir biçim oluşturmak isteyeceğini düşünüyorum. Yeniden olabilecek bir sendikanın dezavantaj olmayacağını düşünüyorum. Bugünden o okun ucunu gören bir faaliyet olması gerekiyor.

Kızıl Bayrak / İstanbul