18 Kasım 2011
Sayı: SİKB 2011/43

 Kızıl Bayrak'tan
Gerici savaş ve saldırganlıkta sınır tanımıyorlar...
Kürt hareketini ezmek için topyekün saldırganlık devam ediyor
Mensur Güzel infaz edildi
“19 Kasım’da Alaattin’in vurulduğu yerdeyiz”
Arsızlığa doymuyorlar!
Esnek çalışma yoluyla
İşsizlik Sigorta Fonu peşkeşi!
Esnek Uzmanlaşma ve Toyotaizm -
V. Yaraşır
Türk-İş Genel Kurulu’na giderken
Güç Birliği toplantıları.
Bursa’da koltuk pazarlıkları…
Birleşik Metal genel kurulları ve derinleşen bürokratik yozlaşma
Yeni bir dönemin başında gençlik çalışması...
“Ekim Devrimi ve parti” etkinlikleri
Avrupa’da siyasal gelişmeler ve
sınıf mücadelesi
Avrupa Birleşik Devletleri Sloganı Üzerine - V. İ. Lenin
Wall Street eylemcileri pes etmiyor…
Novartis’te işçi kıyımına tepki...
Kürecikliler Kültür ve Dayanışma Derneği MYK Üyesi İbrahim Duman’la füze kalkanı projesi üzerine....
Tüm Bel-Sen’den İBB’de toplu özleşme…
Yasanın çöpe atılacağına önce yöneticiler inanmalı
Kamu emekçilerine
güvencesizlik dayatması!
Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Bayazıt İlhan’la sağlıkta dönüşüm ve mücadele üzerine
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kürecikliler Kültür ve Dayanışma Derneği MYK Üyesi İbrahim Duman’la füze kalkanı projesi ve mücadele üzerine:

“Mücadelemizden geri adım atmayacağız!”

- Kürecik’te kurulacak füze kalkanı sistemine karşı çıkma nedenlerinizi anlatır mısınız?

Füze kalkanı sisteminin Kürecik’te kurulmasından ziyade, “Niye böyle bir sisteme gerek duyuldu? Türkiye neden bu sistemin kurulması için seçildi? Neden Kürecik seçildi?” sorularının cevaplarını aramalıyız.

Kürecik’te daha önce bir radar sistemi vardı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte ‘90’lı yıllarda kaldırıldı. Şimdi aynı yere tekrar kuruluyor. Bu kararlar alınırken tamamen kamuoyundan gizlendi. Bölge halkıyla, bölgedeki örgütlü kurumlarla ne bu bilgi paylaşıldı ne de bunun gerekçeleri anlatıldı. Basında ABD Büyükelçiliği ve Dışişleri Müşteşarlığı tarafından imzalanan bir protokolle sistemin Kürecik’e kurulacağı duyuruldu.

Biz yöre derneğiyiz ve orada yaşıyoruz. Bu karar kesinleşince, doğrudan bizi ilgilendirdiği için konuyu araştırdık. Bu sistem NATO şemsiyesi altında “savunma amaçlı” olduğu söylenerek kuruluyor. Ama biz biliyoruz ki, bu tamamen Amerika’nın Ortadoğu’daki çıkarlarını korumaya yönelik. ABD’nin işbirlikçisi olan İsrail’in de güvenliğini sağlayacak. Sonuç itibariyle savaşa hizmet edecek bir sistem. Dolayısıyla hem Kürecikli olduğumuz hem de insani sorumluluğumuzun bilincinde olduğumuz için buna kesinlikle karşı çıkılması noktasında hemfikir olduk ve bu konuda bir çalışma başlattık.

“Karşı çıkmamızın siyasi,
ekonomik, sosyal boyutları var”

Karşı çıkmamızın iki boyutu var. Birincisi siyasi boyutu, ikincisi ise ekonomik-sosyal boyutu.

Bizim için öncelikle siyasi boyutu geliyor. Hiçbir şekilde tarafı olmadığımız bir savaşın tarafı haline geleceğiz. Orada konuşlandırılacak bir sistem, o bölgenin hedef haline gelmesi anlamına geliyor. Bu emperyalist savaşlara hizmet eden bir sistem. Yani Amerika’nın bölgedeki çıkarlarını ve İsrail’i koruyacak ve biz de hedef haline gelceğiz. Bu konuda İran’ın “Füze kalkanı İsrail’i koruma amaçlı ve bize yönelik” şeklinde açıklamaları var. Dolayısıyla, “Bizi hedef alacak bir sistem bizim de hedefimizdir” diyor.

Sen hangi amaçla, kimin çıkarlarını korumak için Türkiye’yi hedef haline getiriyorsun? Kürecik’i geçtik. Biz bölge halkı olarak bunu Kürecik’in sorunu olarak görmüyoruz. Türkiye’nin ve dünyanın hiçbir yerinde bu savaş sisteminin kurulmasını istemiyoruz. Biz savaşa karşıyız. Bunun amacı insan öldürmektir. Dolayısıyla insan öldürecek bir sistemin dünyanın hiçbir yerinde kurulmasını istemiyoruz. Bunun için uzman olmaya, akademik araştırmalar yapmaya da gerek yok. Bu savaşa hizmet edecek. Burası bir yardım merkezi olmayacak, istihdam sağlayacak bir iş merkezi de. NATO’nun, Amerika’nın ve işbirlikçilerinin çıkarlarını koruyacak bir sistem.

Diğer yanı ekonomik-sosyal boyutu. Burada yaşadığımız deneyimler var. Daha önce burada 1960’lı yıllarda Sovyetler Birliği’ne karşı kurulan bir radar sistemi vardı. Onun yaydığı radyasyon ve radyoaktif maddeler sonucu bölgede gözle görülen zararlar oluştu. Mesela kanser vakaları çoğaldı. Yüzde 65 dolaylarında kanser vakası var. Bölgede üç insandan biri ya kanser hastası ya da kanserden ölmüş. Bölgeye özgü bazı bitkilerin meyveleri yok oldu. Örneğin bu bölgede yetişen bal armudu yok olmakla yüz yüze kaldı. Bunlar o zamanın teknolojisiyle kurulan sistemin yarattığı sonuçlar. Bugün kurulacak sistem -akademik çevrelerin basından takip ettiğimiz demeçlerine göre- çok daha gelişmiş, ileri bir teknolojiye sahip olacak. Bu 4 bin metre mesafedeki futbol topunun üzerindeki çizgileri dahi tespit edebilecek bir sistem. Bir düşünün böyle bir enerji ile çalışan sistemin yayacağı kimyasalları... Bunun yaratacağı zararlar daha büyük olacaktır. Bir cep telefonunun dahi yaydığı radyosyonun zararlarını biliyoruz ki, burada devasa bir radar sisteminden bahsediyoruz.

Düşünün ki, burada erken uyarı radar sistemi kuruluyor. Ortadoğu’nun herhangi bir ülkesinde ABD’ye, İsrail’e ya da bunların işbirlikçilerine yönelik ataşlenecek bir füze orada uyarılacak, sonra Romanya’da kurulu olan füze rampaları ile etkisiz hale getirilecek. Bu konuda Radikal gazetesinde de bir yazı çıkmıştı. Radar sistemine yönelik bir saldırıyı uzun menzilli füzelerin en erken nerede karşılayacağına dair bir araştırma yapılmış. En erken Yozgat ve civarında karşılayabiliyor. Başbakana bu soruldu. Gerekirse burayı koruyacak sistemin yapılacağını belirtti. Bu nedir? Burada açık bırakılan bir yan var. Bu, yapılanlar radar sistemiyle sınırlı kalmayacak demektir. İleride o radar sistemini koruyacak, oranın güvenliğini sağlayacak “avcı füzeleri” dedikleri füzeler de konuşlandırılacak. Dolayısıyla bu sisteme bölgenin halkının karşı çıkmakta haklı olduğu ikinci bir nokta daha çıkıyor: “Radar sistemi kuruldu, buranın güvenliğini sağlamak için avcı füzeleri de kurulacak. Burası güvenlik bölgesi olacak, hadi kendinize bir yurt arayın”

- Sistemin Kürecik’te kurulacağının açıklanmasının ardından halk hızla örgütlendi. Füze kalkanı karşıtı mücadelenin gündeme yerleşmesinde de etkili oldu. Eylemlerde dikkat çeken bir nokta da devrimci önderlerin fotoğraflarının pankart olarak taşınması. Malatya’nın ve bölgenin mücadele geçmişinden bahseder misiniz?

Burası ağırlıklı olarak Kürt-Alevi, sol-sosyalist gelenekten gelen bir bölge. Devrimci geleneği, direnişçi geleneği olan bir bölge. Bu sorumluluğun bilincinde olan da bir bölge. Biz, geri adım atılana kadar mücadelemizden geri adım atmayacağız. Örgütlü mücadelenin güçlü olduğu ölçüde ses getireceği bilinciyle, bu sistemi kuranlara geri adım attırma hedefiyle hareket ediyoruz.

- Eylem takvimi hakkında bilgi verir misiniz?

Derneğimiz öncülüğünde diğer bölge dernekleriyle beraber, siyasi partiler, sendikalar, sivil toplum örgütleri ve demokratik kitle örgütleri ile neler yapabileceğimizi tartıştık. Yöre dernekleri ve Malatya bölgesinde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarla toplantılarımız oldu. Bu kapsamda en geniş katılımlı mitingimizi Kürecik’te gerçekleştirdik. 2 Ekim günü yaklaşık 10 bin kişiyle radar sisteminin kurulacağı yere kadar 3 km ‘lik bir yürüyüş gerçekleştirdik. Onun öncesinde Taksim’de yaklaşık bin kişiyle bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Adana, Antalya, Malatya merkez, İzmir ve İstanbul’da basın açıklamaları ve protesto gösterileri de yapıldı.

Bizim bu konuyla ilgili İstanbul’daki platformumuz 19 Kasım’da Malatya’da gerçekleştirilecek miting için neler yapılacağını tartışıyor. Bölgede bulunan kurumlar 19 Kasım’daki mitinge hazırlanıyor.

“Mücadelemizi ülke geneline yaymak istiyoruz”

Bunu daha geniş kitlelere mal etmek için çalışmalarımız olacak. Yöre dernekleri ve kurumlarının dışındaki savaş karşıtı örgütler, sendikalar ve bu konuda duyarlı kesimlere çağrılarımız olacak. Bu Türkiye sorunu. Dolayısıyla, “Savaşa karşıyım ve barıştan yanayım” diyen tüm kesimlerin de “Kürecik’te kuruluyor bize ne!” dememeleri lazım. Bu konuda Kürecik halkıyla birlikte olmaları ve onlara destek vermeleri için çağrılarımız oldu, olacak. Tüm örgütlü kesimlere çağrı yapmayı düşünüyoruz. Gerekirse bizzat gideceğiz. Meslek örgütlerine, sendikalara, siyasi partilere, aydınlara, yazarlara, sanatçılara...

Kürecik’te sistemin yapılacağı tepenin hemen girişinde direniş çadırı kurulu. Kürecik 24 köyden oluşan bir belde. Arkadaşlar tüm köylülerin katılımıyla direniş çadırında gece gündüz nöbetleşerek kalıyorlar.

Yerelde kurduğumuz bir komite var. Kürecik’te tüm köylerin katıldığı bir dernek şubemiz var. Malatya’daki sendikaların, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının kurduğu bir komite de var. İstanbul’da bir komitemiz var. Bütün bu komiteleri Türkiye geneline maledip tek bir yürütme altında toplamayı ve diğer kurumları da buna katarak onlarla birlikte hareket etmeyi düşünüyoruz.

- Sesinizi yeterince duyurabiliyor musunuz?

Görsel ve yazılı medya bu sesin dünyanın her tarafına duyurulması için çok önemli. Fakat biz sisteme, düzene muhalif olan kesimin sesini düzenden beslenen bir medyanın duyurmasını beklemedik. Ama dünyanın birçok yerine sesimizi duyurduğumuzun da farkındayız. Birçok ülkeden bize destek mesajları geliyor. Kürecikliler Derneği öncülüğünde Avrupa’da örgütlenen bir platform var şu anda. Bir parlamenterin bunu Avrupa Parlamentosu’na taşıyacağına dair bilgimiz var. Biz düzen medyasından fazla bir şey beklemiyorduk. Ama ilk başlarda sesimizi kısık da olsa duyurdular. Sonra uyarılar aldılar ki bu konuda geri adım attılar. Çok önemli değil. Bizim için önemli olan halkın gücü.

- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Bizim sesimizi duyurmaya çalışan sizin gibi kurumlara teşükkür ediyoruz. Kürecik halkının bunu tek başına sonuca götüremeyeceğinin bilincindeyiz. Ama bizim etrafımızda biraraya gelecek örgütlü güç önemlidir. Bu potansiyel de var. Önemli olan bunu örgütleyebilmek. 19 Kasım’da herkesi Malatya’ya bekliyoruz.

Kızıl Bayrak / İstanbul