=

3 Haziran 2011
Sayı: SİKB 2011/21

 Kızıl Bayrak'tan
Kitle hareketinde militanlaşma eğilimi
AKP eliyle gerçek olan asalak burjuvazinin hayalleridir
Kürt halkı baskı ve inkara karşı
direnişini sürdürüyor!
Her yer Hopa!
İzmir’de seçim paneli 
İstanbul’da yaygın seçim faaliyeti
Aydınlı’da işçilerin birliği, halkların kardeşliği gecesi
Legrand’da sendikaya rağmen direniş 
Ontex/Canbebe direnişinde 100. gün deklarasyonu
Boykot çağrısı büyüyor...
İşçilerden düzen partilerine oy yok!
Ortadoğu’da halk isyanları emperyalist kıskaç altında
Filistin’de siyonist
abluka parçalanıyor!
Bir köprü kadar uzaktı ve isyan ateşi Cebelitarık’tan geçti
Yunanistan’da kriz derinleşiyor
Avrupa’da sınıf mücadeleleri - Volkan Yaraşır
Almanya’da nükleer
santraller kapatılacak
Douwe Egberts’de greve doğru
“Bologna Süreci”ne de devlet terörüne de teslim olmayacağız!...
Gençlik Yükseköğretim Kongresi’ni sokaklarda karşıladı.
Petrol-İş Sendikası Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Nimetullah Sözen ile Kamu TİS süreci
üzerine. konuştuk.
Sağlıkçılar çok ses çıkaracak
AKP’den Alevilere seçim oyunu
“Onurumuzu savunuyoruz”
Kayıplar mücadelesinde 16 yıl
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bir köprü kadar uzaktı ve isyan ateşi
Cebelitarık’tan geçti...

İspanya’da gençliğin
geleceksizliğe isyanı!

Kuzey Afrika’da yakılan isyan ateşi, Ortadoğu diktatörlerinin başını ağrıtmaya devam ederken şimdi de kapitalizmin metropol ülkelerini sarsmaya başladı. İspanya’nın başkenti Madrid’in en büyük meydanı Puerto de Sol’de (Güneş Kapısı) toplanan onbinlerce genç Tahrir Meydanı’nı aratmayacak şekilde sokaklarda kalmaya devam ediyorlar. 15 Mayıs günü başlayan ve hızla kitleselleşen eylemlere destekler de artarak devam ediyor. Başta Madrid halkı olmak üzere, Barcelona, Sevilla, Valencia, Bilbao gibi büyük kentler de eylemlere desteğini giderek artırmaktadır.

Kapitalizmin küresel mali krizi sonrasında başta Amerika olmak üzere Avrupa ülkeleri de birer birer ekonomik alanda sıkıntı yaşamaya başlamıştı. Kapitalist krizin bedelini ise hükümetler emekçilerin üstüne yükleme çabasındalar. İspanya’da durum farklı değil. Hatta Avrupa Birliği içinde Yunanistan’dan sonra ekonomik olarak en kötü durumda olan İspanya’dır. Bunun farkında olan hükümet bankalara ve büyük kapitalist tekellere vergi muafiyeti, mali destekler getirirken, işçi ve emekçilere ise kemer sıkma politikaları adı altında onlarca yıkım programı hazırlamaktadır. İşsizliğin yüzde 21’i geçtiği İspanya’da 15-24 yaş arasındaki gençler arasındaki işsizlik oranı ise yüzde 45’i bulmaktadır. Böyle bir toplumsal atmosferde gençlere de Tahrir Meydanı’nı zapteden ve yeni bir yol sunan Arap ve Afrika halklarını izlemek düştü. Onlar da meydanları ele geçirip hükümetin ekonomik ve mali yıkım programlarına son vermesini ve kapitalist sistemin krizlerinin faturasını ödemeyi reddediyorlar.

Adı sosyalist olan fakat adının ötesinde herhangi bir sosyalistliği hatta sosyal-demokratlığı bile bulunmayan sosyalist partinin başkanı (aynı zamanda başbakan) Zapatero’nun yıkım planlarına karşı isyan edenlerin başında gençler gelmektedir. Ama meydanları dolduranlar sadece gençlik değildir artık, emekçilerin katılımı da yoğundur. 22 Mayıs günü gerçekleşen yerel seçimleri boykot ederek, seçimlere katılımı yüzde 65’le sınırlayan İspanya halkı, ne sosyal-demokrat partiye ne de muhafazakâr partiye güvenmediklerini kanıtlamıştır. Sorunlarının çözümünün herhangi bir düzen partisinde olmayacağının altını ısrarla çizen gençler, gerçek bir demokrasi talebini yükseltmektedir.

Emekçilerin her kesiminden yükselen ortak ses “bankalar ve politikacılara ait mal değiliz” şeklindedir. Ülkelerinin hisse senedi spekülatörlerinin ve merkez bankası memurlarının elinde olmasından dolayı ekonomik krizin bedeli emekçilere yükleniyor. Şimdi emekçiler bankaların yükledikleri (Mortgage, kredi kartı vb.) borçlarına ve buna neden olan sermaye hükümetlerine isyan etmektedirler.

Burjuva düzen partilerinin sadece adlarının değişik olduğunu, programlarının ve icraatlarının ortak olduğunu söyleyen emekçiler, taleplerini ise şöyle ortaya koyuyor:

Siyasetçilerin imtiyazlarının kaldırılması

İşsizliğe karşı önlem

Herkese konut hakkı

Kaliteli kamu hizmetleri (Üniversite harçlarının kaldırılması, sağlık hizmetlerin düzeltilmesi…)

Bankalara kontrol ve adil vergilendirilme

Gerçek demokrasi (Devletin ortaya çıkardığı her türlü engellemelerin kaldırılması)

Askeri harcamaların azaltılması

Ülkenin siyasal elitlerine karşı isyan bayrağı açan ve “bankaların sebep olduğu mali krizin bedelini ödemeyeceğiz” şiarını yükselten emekçiler alanları terk etmeye hiç gönüllü değiller. Bunu ilk olarak yerel seçimlerde sokağa çıkma yasağı olmasına karşı alanlarda kalarak gösterdiler. Sonrasında ise polis Barcelona’da eylemcilere saldırarak 100 kadar kişiyi yaraladı ve gözaltına almaya başladı. Ortadoğu ve Afrika diktatörlerine çekilin diyen ve Afrika halklarının yanında olduğunu söyleyen diğer kapitalist Avrupa devletleri gibi İspanyol devleti de, sözkonusu kendi iktidarı olunca ikiyüzlülükle kendi emekçilerinin isyanına karşı güç kullanmaya devam ediyor.

Devlet terörü, az gelişmiş Afrika ülkelerinde de gelişmiş kapitalist (kendilerince demokratik) ülkelerde de aynıdır, sadece şekli ve şiddeti farklılaşır. Gençler ve emekçiler ise haklı olmanın verdiği güçle meydanlarda kalmaya devam edeceklerini haykırıyorlar. Hükümetlerin ve bankaların kendilerini modern kölelik koşullarında yaşatmasına karşı mücadelelerini sürdürüyorlar.

Devletin her türlü baskı ve terörüne karşı emekçiler mücadeleyi büyütmek için kararlılıklarından ödün vermiyorlar. Devlet ise böyle bir tehlikenin farkında olarak saldırılarına devam ediyor. Burjuva devlet öyle fütursuzlaştı ki eylemlere katılımı durdurabilmek ve iletişimi engellemek için interneti kesti. Barcelona ve Manchester United arasında oynanacak futbol maçının sonucundaki sevinç gösterileri için alanın boşaltılmasını istedi. Meydan boşaltılmadığı için, polis vasıtasıyla binlerce kişiye saldırma cüretinde bulundu ve yüzlerce kişiyi yaraladı. Buna karşı özellikle gençler oturma eylemleri yaparak saldırıları kınadı.

Madrid’in Puerto de Sol meydanından yükselen çadırların artırılması için özellikle gençler yoğun olarak çalışmaktalar. Diğer kentlerin katılımını sağlamak, halkın arasına gidip taleplerini kabul ettirmek ve mücadelenin gerekliliğini anlatabilmek için yoğun bir çaba içindeler. Her ne kadar sermaye devleti saldırıları sonucunda diğer kentlerde çadırları kaldırmayı başarmışsa da özellikle Madrid eylemciler için kale pozisyonunu korumaktadır. Londra, Lyon, Paris… gibi Avrupa’nın merkezlerindeki emekçiler eylemler düzenleyerek İspanyol eylemcilerin yanında olduklarını bildiriyorlar. Çeşitli ülkelerdeki İspanyol büyükelçiliklerin önünde de eylemler yapılmaya devam etmektedir.

Burjuva parlamentosundan medet ummayı kesen emekçiler sorunlarına kendileri çözüm üretmektedirler.

On yıllardır gericilik döneminin hüküm sürdüğü Avrupa’da gençliğin ve emekçilerin kapitalist düzene karşı isyanlarını hükümetler bastırmıştı. Şimdi ise Mısırlı ve Tunuslu gençlerin diktatörleri devirmedeki başarısı diğer ülkelerin emekçilerine örnek olmaktadır. İngiltere, Fransa ve Yunanistan’da gençler kitlesel şekilde alanlara inmişlerdi ve daha işleri hiç de bitmiş gibi gözükmemektedir.

 

 

 

Yemen’de devlet terörü
hız kesmiyor

Yemen’de sokakları terketmeyen emekçilere dönük devlet terörü hız kesmiyor.

Şubat ayından bu yana süren gösterilerde şu ana kadar 300 kişi yaşamını yitirirken, 29 Mayıs günü de Taiz kentinde 20 kişi askerler tarafından öldürüldü.

Taiz’deki Özgürlük Meydanı’nda yaklaşık 4 ayı aşkındır oturma eylemi yaparak Ali Abdullah Salih rejimine karşı öfkelerini haykıran emekçiler, devlet terörünün hedefi oldular. Meydana baskın düzenleyen askerler göstericilere gaz bombaları ve  silahlarla müdahale ettiler. Kampları ise ateşe verdiler. 20 göstericinin öldürüldüğü baskın sonucunda çok sayıda kişi de ağır yaralandı.

Yemen’de gerici rejimin şefi Ali Abdullah Salih ile ülkedeki en güçlü aşiret lideri Şeyh Sadık El Ahmar arasında, ülkede bir haftadır süren çatışmaları durdurmak konusunda anlaşmaya varılarak ateşkes ilan edilmişti. Anlaşma çatışmaları bir süreliğine durdursa da, Salih’in ülkeyi terk etmesinin müzakere edilmesine ısrarla karşı çıkmayı sürdürmesi emekçilerin öfkesine konu olmaya devam ediyor.

Yemen’in güneyindeki Zincibar kenti yakınlarında aynı gün düzenlenen bir baskında ise dört askerin öldürüldüğü ifade edildi.

Devlet yetkilileri bu olaydan bir önceki gün, El Kaide’ye bağlı güçlerin güvenlik güçleri ile çatıştıktan sonra Zincibar’da kontrolü ele geçirdiklerini ifade etmişlerdi. Muhalefet güçleri ise bunun bilinçli bir politika olduğunu, Salih rejiminin kenti hükümete yakın bazı silahlı gruplara terk ederek isyan hareketinin ardında El Kaide’nin olduğu algısı yaratmak istediğini söylüyor.