22 Nisan 2011
Sayı: SİKB 2011/16

 Kızıl Bayrak'tan
Son dönemin gelişmeleri ve görevler
YSK darbesine halk öfkesi.
Hiçbir baskı ve yasak Kürt halkının mücadelesini boğmaya yetmeyecek!
Sınıf devrimcilerinin
1 Mayıs çalışmaları sürüyor
‘Beyaz grev’ Türkiye’yi sardı
Sonuçlanan Metal TİS’leri üzerine...
Metal işçileri Grup TİS sürecini değerlendirdi
Gebze, Ankara ve Kayseri’de işçiler kurultaylarda buluştu
Tunus ve Mısır:
Devrim için dersler / 2
Mısırlı emekçilerin mücadelesi gerici yönetimi zorluyor
Suriye’de mücadele sertleşiyor
Emperyalistler Libya’da kara harekatına hazırlanıyor
Avrupa’da 1 Mayıs ve devrimci sorumluluk
Ontex direnişinin sesi Avrupa’da
YGS skandalına karşı binlerce öğrenci ‘boykot’ dedi
DLB’den YGS karşıtı
imza kampanyası
Ankara’da polis operasyonu
Karadağ cinayet davasını
sahiplenme çağrısı
Çocuklarımızın yaşamları 23 Nisanlar’da değil, 1 Mayıs alanlarında savunulacaktır!
Mücadele alanlarından
1 Mayıs çağrısı!
Kırbayır gözaltında katledildi
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Son dönemin gelişmeleri ve görevler

Kürt hareketi tarafından genel seçimler için gösterilen bağımsız adaylardan bir kısmının adaylıklarının YSK tarafından veto edilmesi, siyaset sahnesini bir anda karıştırdı. İradesini ve varlığını kaba bir biçimde çiğnemeye yönelik bu tutum karşısında Kürt halkı sokaklara döküldü. Militan ve öfkeli gösterilerin çapı giderek büyüyor. Bunun karşısında düzen cephesi saldırı hamlesini geri çekerek, büyüyen öfkeyi yatıştırma çabasında. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, Kürt halkının öfkesini dizginlemeleri ve düzene bağlamaları kolay olmayacaktır. Çünkü adayların veto edilmesi sadece bardağı taşıran son damla olmuştur.

Ortada seçimlerin sonrasına bırakılmış vaatler olsa da, Kürt halkının beklentilerine yanıt verebilecek herhangi bir somut çözüm planı sözkonusu değildir. AKP’nin “açılım” adı altında Kürt hareketini tasfiye etmek istediği net biçimde görülmüştür. Bundan dolayı Kürt halkının saflarında, başka dinamiklerin de dolaylı etkisiyle, yoğun bir mücadele enerjisi birikmiş bulunmaktadır. İtaatsizlik eylemleri bu enerjinin dışa vurumlarından biri olmuştur. YSK’nın kararı da, birikmiş bu enerjinin açığa çıkmasına vesile olmuş, düzeni gelecekte neler beklediğini ortaya koymuştur.

YSK’nın iptal kararıyla ilgili açıklaması ile AKP’nin şefi Tayyip Erdoğan’ın “Kürt sorunu artık yoktur” biçiminde yaptığı konuşmanın aynı sürece denk gelmesi de oldukça dikkate değerdir. Bu, hem bu saldırı kararının arkasında AKP’nin olduğunu göstermekte, hem de Kürt sorunu karşısında izlenen çizginin iflas ettiğini tescil etmektedir.

YSK darbesiyle açığa çıkan Kürt halkının büyük öfkesi karşısında düzen cephesinde büyük bir korku yaşanmaktadır. Hükümet cephesine bazı istisnalar dışında suskunluk egemenken, diğer düzen güçleri durumun bir an önce kontrol altına alınması ve halkın öfkesini yatıştıracak adımların atılmasını talep etmektedir. Bunun tek istisnası faşist MHP’dir. Durumdan nemalanmak için kolları sıvayan MHP, baskı ve terörün dozunun arttırılmasını talep etmektedir. Devlet de zaten bunu yapmakta, fakat Kürt halkının öfkesini bastırmak mümkün olmamaktadır. Devlet terörü öfkeyi daha da büyütmekte, kitlesel eylemler gerçekleşmektedir.

Kürt halkının gösterdiği yoğun öfkenin de etkisiyle, düzen cephesinden birçok kişi YSK’nın kararı karşısında dehşete düştüklerini ifade ettiler. Bu kararın Kürt halkını düzenden koparacağı, isyan yoluna sevkedeceği kaygısını dile getirdiler. Bir kısım reformist-liberal çevre de bu kaygıyı paylaştı. Yaşananların isyanı ve silahlı mücadeleyi yeniden öne çıkaracağına, bu nedenle acilen bu kararın üstesinden gelebilecek müdahalelerde bulunulması gerektiğine vurgu yapıldı.

Oysa, Kürt halkının militan bir ruhla sokaklara dökülmesini devrim davası adına olumlu bir gelişmedir. YSK kararı Kürt halkının mücadele yolunda saflarını güçlendirmiş, düzen kurumlarına yönelik öfkesini bilemiştir.

Gelinen yerde Kürt hareketinin seçimlerden çekilmesi engellense de, gerçekte düzen güçleri bir şeyi çözmüş olmayacaklardır. Çünkü mesele Kürt halkının seçim sandığına giderek milletvekillerini seçip seçmemenin ötesine geçmiştir. Sorun, kurulu düzenin Kürt halkının ulusal özgürlük talepleri karşısında iflas noktasında olması, Kürt halkının da mücadele bayrağına daha sıkı sarılmasıdır. Bunun için de, seçimler gibi kitle mücadelesini yolundan çıkarmak ve düzene bağlamak için kullanılan bir mekanizma işlememekte, düzen için bir handikaba dönüşmektedir. Çünkü Kürt halkı seçim sandığının ötesinde mücadele dinamiklerine sahiptir. Saldırı hamlesinin geri çekilmesi bu durumu değiştirmeyecek, tersine Kürt halkının mücadele inancını ve özgüvenini pekiştirecektir. Bu da kitle mücadelelerinin geleceği açısından önemli bir imkandır.

Bugün mücadele sahnesinde Kürt halkı yalnız değildir. Kürt halkının YSK darbesine karşı militan bir ruhla alanlara çıktığı aynı saatlerde, sağlık emekçileri de iki gün sürecek grevlerini başlatıyorlardı. Diğer taraftan geleceksiz bırakılan liseliler şifre skandalıyla sokaklara çıktılar ve son yılların en kitlesel gençlik eylemlerini gerçekleştirdiler. İşçi sınıfı cephesinden ise, henüz birleşik ve kitlesel bir hareketlilik gelişememiş olsa da, mevzi direnişler militan biçimler kazanarak sürmektedir.

Yoğun seçim hazırlıklarının sürdüğü bir süreçte bu hareketlilik düzen güçlerini, özellikle de AKP’yi zorlamaktadır. Erdoğan’ın son günlerde Kürt hareketiyle birlikte işçi sınıfını ve gençlik eylemlerini hedef seçmesi ve 1 Mayıs’ı özel bir hedef haline getirmesi boşuna değildir.

Sınıf ve kitle hareketinin dinamik biçimde geliştiği bir dönemde, politik açıdan ve katılım yönüyle güçlü bir 1 Mayıs büyük bir önem taşımaktadır. İsyan ruhuyla alanlara çıkan Kürt emekçi halkı ile işçi sınıfı arasında kardeşlik bağlarının kurulabildiği devrimci ve kitlesel bir 1 Mayıs, sınıf ve kitle hareketini her bakımdan ileriye taşıyacaktır.

Bu bakış ve sorumlulukla sınıf ve kitle hareketi içerisine etkin biçimde yer almalı, hareketi devrimci doğrultuda ilerletmek için güçlü müdahaleler yapmalı, bu birikimleri 1 Mayıs alanına taşımak hedefiyle hareket etmeliyiz. 1 Mayıs alanları sınıfsal enerji ile ulusal enerjinin açığa çıkarılarak birleşmesinin zemini olabildiğinde, bu, sınıf ve kitle hareketinin seyrine de olumlu etkilerde bulunacaktır.