18 Mart 2011
Sayı: SİKB 2011/11

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfına kurulan tuzakları
boşa çıkaralım!
Çürümüş düzen partileri seçim oyununa hazırlanıyor!
Mücadele kaçkınları soluğu burjuva parlamentosunda alıyor!
Birleşik Metal yönetiminin
önderlik sınavı
Metal greviyle dayanışma iradesi.
“Direnişçi işçilere her türlü desteği vereceğiz!”
BDSP’den blokajla boykota destek
Ontex-Canbebe işçilerinin
boykot çağrısı büyüyor..
Sağlık emekçileri “Çok Ses Tek Yürek” oldu
“Ankara mitingi güçlü bir itirazdı”
Direniş ve mücadele
deneyimleri tartışıldı
İzmir’de kurultay çalışmaları
Arap dünyası halk hareketleriyle sarsılıyo
NATO Bakanları “füze kalkanı” ve “Libya işgali” için toplandı
Yer sallanıyor, kapitalizm öldürüyor!
Güvenilir bir gelecek
sosyalizmle mümkündür!
Almanya’da kitlesel nükleer santral protestoları
G-20 Konferansı yeni saldırılar için İstanbul’da toplanıyor
Dünya Kadın Konferansı sonuç bildirgesi yayınlandı
Avrupa’da 8 Mart eylem ve
etkinlikleri...
16 Mart katliamları lanetlendi
Üniversitelerden...
Katliamın 16. yılında Gazi-Ümraniye şehitleri anıldı
Hüseyin Temiz yoldaş ölümünün ikinci yılında anıldı...
Kaleminden irin damlayan “yaratık”:
Engin Ardıç - B. Aziz
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Ankara mitingi güçlü bir itirazdı”

TTB’nin çağrısıyla gerçekleştirilen Ankara mitinginin tablosu ve sağlık emekçilerinin önümüzdeki sürece ilişkin mücadele hattını Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen’e sorduk.

 

- Ankara mitinginde nasıl bir tablo oluştu? Mitingde verilen ana mesaj neydi?

Ankara mitingi; hekiminden hemşiresine, ebesinden teknisyenine kadar sağlık çalışanlarının, içinde bulundukları durumdan memnun olmadıklarını ve sağlıkta dönüşüm programının vatandaşlarla birlikte sağlık çalışanlarını da mağdur etmesine karşı kuvvetli bir itirazın göstergesi oldu. Kış günü, 15 bini Ankara dışından olmak üzere Türkiye’nin her tarafından 300’e yakın otobüsle yüzlerce kilometre uzaktan gelen 30-35 bin insan mitinge katıldı.

Bugüne kadar sağlık çalışanları ayrı ayrı değişik etkinlikler yaptılar. Zaman zaman meslek örgütleri ve sendikalar biraraya geldiler ama bu mitingin özelliği ise meslek örgütleri ve sendikalar dışında, kendi sorunları için biraraya gelmiş, dernekler altında örgütlenmiş diğer sağlık çalışanlarının da katılmasıydı. Bugüne kadar özlük haklarına, ekonomik sorunlara çok fazla ilgi duymamış olan, başta uzmanlık dernekleri olmak üzere, ebe ve hemşire dernekleri ile Radyoloji Teknisyenleri Derneği gibi pek çok dernek de üyeleriyle ilgili sorumluluk duyarak hem çağrıcı olarak hem de üyeleriyle beraber mitinge katıldılar.

 

- Mitinge yönelik böylesi bir ilginin sebebi nedir?

Sağlıkta dönüşüm programının yarattığı, çalışma hayatının genelinde karşımıza çıkan güvencesiz, esnek çalışma, gelir belirsizliği, çalışma koşullarındaki olumsuzluklar böyle bir ilginin oluşmasını sağladı.

Sağlık çalışanlarının neredeyse üçte biri taşeron şeklinde çalışıyor. Sözleşmeli çalışanlar var. Kadrolu çalışanların gelecekleri belirsiz. Bulundukları konum ve geleceği görememekle ilgili nokta birinci plandadır. Bu yoğun bir araya gelişin ikinci nedeni ise, hükümetin yönetme anlayışına yönelik itirazdır. Sağlık alanındaki tüm faturaların, olumsuzlukların sağlık çalışanlarına çıkartılması ve vatandaşlarla sağlık çalışanlarını karşı karşıya getiren bu ortama, yönetme anlayışına itiraz edilmesi mitinge yönelik ilginin bir diğer nedenidir.

Hekimler emekli olduklarında bir huzurevinin ücretini ödeyemeyecek durumda oluyorlar. Hastalandıklarında gelirlerini kaybetme dışında, özel sektör bünyesindeki sağlık çalışanları işlerini kaybediyor. Dolayısıyla hem iş güvencesi hem de gelir güvenceleri yok. Sağlık çalışanları buna da itiraz ettiler. Sağlık çalışanları eskiden beri, sağlık çalışanlarının sorunlarıyla vatandaşın sağlık hizmetini alırken karşılaştığı sorunların aynı yerden kaynaklandığını söylüyorlar. Sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılmasının hem vatandaşı hem de sağlık çalışanlarını mağdur ettiğini, vatandaşı pek çok hizmetten yoksun bırakıp ek ödemeler yapmak durumunda bırakırken ek ödemeleri yapamayanların, güvencesi olamayanların sağlık hizmetinin dışına çıkmasına neden olduğunu söylüyorlar. Sağlık çalışanları, güvencesizlik, çalışma sürelerinin uzaması, gelir ve iş güvencesiyle ilgili sorunların yanısıra bu sorunlara yol açan özelleştirme, piyasalaştırma programına hekiminden taşeron çalışanına kadar birlikte itiraz etmiş oldular. İtirazla kalmadılar, bu sorunların devam etmesi ve hükümetin duyarsız kalması durumunda birlikte mücadeleye devam edeceklerini, iş bırakma dahil her türlü mücadele seçeneğinin gündemde olduğunu, bunları kararlılıkla uygulayacaklarını söylediler. Özellikle miting sırasındaki grev oylaması bunun en kararlı ifadelerinden birisiydi.

 

- Ankara mitingi hedefine ulaştı mı?

Bugüne kadar hepsi birarada olmakla birlikte 500-600 bin sağlık çalışanı ve diğer ilişkili sektörlerdekilerle beraber 700-800 binlik bir çalışandan bahsediyoruz. Bunların, TEKEL sürecinde görüldüğü gibi ortak tehlike karşısında birlikte hareket etmelerinin yaratacağı gücün bir bölümü Ankara’daki mitinge yansıdı. Gerçek güç bundan çok daha fazla ama hem kış olması ve başka zorluklar, hatta kimi illerde idarenin baskıları gibi pek çok olumsuzluğa rağmen sağlık çalışanları son yılların en büyük eylemini gerçekleştirdi. Umut ediyoruz ki, seçim sürecinde hem AKP iktidarı hem diğer partiler bu sağlık politikalarına karşı sağlık çalışanlarının gündeme getirdiği güçlü itirazı gündeme alarak bu programdan vazgeçerler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

Boğaziçi’nde taşeronlaştırma ve güvencesizlik tartışıldı

Eğitim Sen Boğaziçi Üniversitesi İşyeri Temsilciliği 15 Mart günü, taşeronlaşma ve güvencesizlik üzerine bir panel düzenledi. Panele direnişçi PTT taşeron işçisi Rıza Soylu ve Dev Sağlık-İş Sendikası Genel Sekreteri Tufan Sertlek katıldı. Toplantıya ayrıca, Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışan taşeron işçileri de katılım sağladı.

Tufan Sertlek tarafından yapılan konuşmada, taşeronlaşma ve güvencesizlik uygulamalarının kapsamı ve nereye dayandığı masaya yatırıldı. Taşeron çalışma sisteminin son yıllarda oldukça yaygınlaştığını belirten Sertlek, torba yasa ile de hayata geçirilmek istenenin bu sistemi oturtmak olduğunu ifade etti. Artık toplu sözleşme hakkı dahi olmayan bir sendikal yapı oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çekerek “Bu saldırıya karşı örgütlenmek için yeni stratejileri ortaya koymak gerekiyor” dedi.

Konuşmasının devamında Dev Sağlık-İş’in hastanelerde yürüttüğü örgütlenme çalışmaları hakkında bilgilendirmede bulunan Sertlek, yasaların dayattığı biçimlerde tanımlanan iş kolları üzerinden verilen sendikal mücadele ile bir yere varılamayacağını vurguladı. Sağlıkçıların yanısıra hastanelerde çalışan taşeron işçileri de örgütlediklerini belirtti. Hak gasplarının taşeron işçileri daha fazla vurduğunu belirterek, bu hak gasplarının önlenmesi için muhatabın üst işveren olacağını ifade etti.

Rıza Soylu ise bugün asıl işin taşeronlar tarafından yapıldığını ifade etti. Bugün Türkiye’de 2 milyonun üzerinde taşeron işçi olduğunu belirterek taşeron çalışmanın insan onuruna yakışmadığının altını çizdi. Sözlerine direnişlerini sürdürdüklerini hatırlatarak devam eden Soylu, bu direnişlerinin sadece kendileri için olmadığını, insan onuruna aykırı bir sistem olan taşeronlaşmaya karşı bir ses olduğunu vurguladı. Panel soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.