28 Ocak 2011
Sayı: SİKB 2011/04

 Kızıl Bayrak'tan
Ağır saldırı zayıf eylemlerle göğüslenemez!
Sermayenin ‘torba’sı mecliste
emekçiler sokakta
Kıdem tazminatının
gasbı için hazırlıklar
Çürüme ve bürokratikleşmede
son nokta!
Belediye işçisi örgütlülüğüne
sahip çıkıyor
İş Bankası Kuleleri önünde direnen Nemtrans işçileri ile konuştuk
PTT işçileri baskı ve
tehditlere karşı direniyor
İzmir’de işçi kurultayı çağrısı
Öztiryakiler işçisi direnişte
Art’de patron ve uşaklarından
faşist saldırı
Torba yasa ve metal işçilerinin
grev kararlılığı
Metal işçileri kararlı
Cahit Atalay serbest bırakılsın!
Gençliğe “iğrenç” saldırı
Genç-Sen’liler uğurlandı.
Emperyalistler silahsızlanma değil egemenlik peşinde!
Almanya’da Afganistan işgaline protesto eylemleri.
Tunus’ta emekçi halkın
isyanı devam ediyor
Arnavutluk'ta sosyal öfke kabından taştı
Lübnan halkları gerici
güçlerin hedefinde
Dünyadan
Kapitalizmin Dilovası felaketi
Tecrit derinleştiriliyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Belediye-İş’te ibretlik sendikal rant kavgası...

Çürüme ve bürokratikleşmede
son nokta!

Sermayenin sosyal yıkım ve kölelik saldırıları altında ezilen işçi sınıfı ve emekçileri “Torba Yasa”yla birlikte daha katmerli sömürü ve sefalet bekliyor. Esnek çalışma uygulamalarından güvencesiz çalışmaya kadar bir dizi ağır kölelik dayatması içeren bu yasanın ardından işçi sınıfının temel kazanımlarından biri olan kıdem tazminatı da sermaye ve onun uşağı AKP hükümetinin gündeminde olacak. Daha şimdiden, kıdem tazminatının kaldırılmasına ilişkin hükümet cephesinden yeni senaryolar yazılıyor. Özcesi, önümüzdeki süreçte işçi sınıfı ve emekçileri daha zor günler bekliyor.

Sendikal bürokrasi susuyor

Peki, sömürücü asalaklar asli görevlerini yerine getirirken yani daha fazla kölelik ve yıkım için çalışırken işçi sınıfının öz örgütlülükleri olan sendikalar ne yapıyor? Emekçilerin elindeki son kırıntı hakların da ellerinden alınmak istendiği bir süreçte göstermelik açıklamalar ve cılız eylemler dışında işçi ve memur konfederasyonları cephesinden kayda değer bir tepki görünmüyor.

Dahası sosyal yıkım saldırılarıyla atbaşı giden özelleştirme saldırılarına karşı ses çıkarmayan sendika bürokratları kendi üyelerinin de tasfiye edilmesine onay veriyorlar.

Bu kapsamda son dönemde yaşanan ibretlik örnekler belediye işkolunda örgütlü sendikalar cephesinde görülüyor. Torba yasanın en çok vurduğu kesim olan belediye işçileri, 50 bini aşkın kişinin tasfiyesini öngören torba yasa saldırısının gündemde olduğu bir süreçte sendikal ihanet ve it dalaşının kurbanı oluyorlar. Sendikasızlaştırma ve güvencesiz çalışma anlamına gelen bu yasaya karşı güçlü bir mücadeleyi örgütlemeyen sendika yönetimleri kendi aralarındaki rant kavgalarına işçileri alet ediyorlar. Öyle ki belediye işkolunda örgütlü sendikalarda mücadeleden ziyade belediyelerde yaşanacak tasfiye süreci sonrasında şubelerin nasıl düzenleneceği, hangi şubelerin kapatılıp hangi şubelerle birleştirileceği planları yapılıyor. Tüm planlar, “örgütlülüklerimizi ve haklarımızı nasıl koruruz” üzerine değil “günü nasıl kurtarabiliriz” üzerinde dönüyor.

AKP-Hizmet-İş ittifakı saldırıyor

Özellikle son süreçte Türk-İş’e bağlı Belediye-İş Sendikası üzerinden kamuoyuna yansıyan sendika içi gerilimler ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan gelişmeler süreçle ilgili bazı hatırlatmalar yapmayı, işçi sınıfı hareketinin önündeki birtakım engellere dikkat çekmeyi zorunlu kılıyor. Belediyelerde yaşanan sürecin ayaklarından birini, sermaye hükümeti AKP ve belediye yönetimlerinin tam desteğini arkasına alan Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş’in, Belediye-İş ve Genel-İş’in örgütlülüklerine saldırması oluşturuyor. Hak-İş ağaları yeni bir “sendika” adı altında belediye işçisine sendikasızlaştırmayı dayatıyorlar. İmzalanan toplu sözleşmelerden belediyelerde yaşanan bir dizi hak gasbına kadar bu hainlerin sessiz kalması Hizmet-İş’in oynadığı rolü özetliyor. Bu süreç, kaba bir biçimde sadece AKP/Hizmet-İş ittifakının saldırılarıyla sınırlı kalmıyor. Belediyelerdeki ilerici, öncü, devrimci işçilerin tasfiyesinin de önünü açıyor. Toplu sözleşme dönemleri veya daha genel mücadele süreçlerinde eylemlerde başı çeken öncü işçiler bu kirli ittifakın saldırılarıyla beraber etkisizleştirilmek ve biçilmek isteniyor. Alt kademe bürokratlarının maskesi düştü

Tablonun ikinci ayağında ise sermayenin truva atları olan sendika bürokratlarının alt kademesinden üst kademesine varıncaya dek işçi sınıfı hareketi önünde nasıl bir engele dönüştüğü gerçeği ortaya çıkıyor. Belediye-İş Sendikası İstanbul Şubeleri’nde yaşanan istifalar ve Hizmet-İş’e geçişler bu anlamda adeta turnusol işlevi görüyor.

Türk-İş’teki Genel Eğitim Sekreterliği görevinden süslü ve “mücadeleci” cümlelerle istifa eden Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul’un şubelere yönelik bürokratik ve antidemokratik uygulamaları sonrasında ortaya çıkan yeni gelişmeler bu kopuşun samimi ve ilkelere dayalı olmadığını teyit ettiği bir süreçte “muhalefet” adı altında ortaya çıkan alt kademe sendika bürokratlarının da maskesi düştü.

“Değişim”in sonu ihanet oldu

Belediye-İş’in Kuşadası’nda gerçekleştirdiği işçi kurultayı toplantısı sonrasında Yurdakul ve ekibinin dayatmalarına karşı “sendikal hareketin tıkanıklığını aşmak” iddiasıyla başlatılan “Değişim Hareketi” bileşeni iki şubenin başkanları bir grup işçiyle beraber geçtiğimiz günlerde Hizmet-İş’e geçti. Belediye-İş’in son genel kurulunda “Değişim Hareketi”nin genel başkan adayı olan İstanbul 5 Nolu Şube Başkanı Nihat Altaş ve “değişim” iddiasıyla bu hareket içerisinde yer alan Serdar Cafer Özkul’un Hizmet-İş’e geçişleri sendikalardaki çürümenin ve alçalmanın en açık örneklerinden biri olarak hak ettiği yeri aldı.

Fiili-meşru mücadele çizgisine dayanmayan, tabanın söz, yetki ve karar hakkını yok sayan bu bürokratların üç gün önce protesto ettikleri Hizmet-İş’e kapağı atmaları bu alandaki “mücadele” çizgilerinin ne kadar silikleştiğinin en çarpıcı örneğini ortaya çıkarmakla birlikte bu hainleri Yurdakul çizgisiyle aynı yerde buluşturdu.

Çapa temizlik ve itfaiye işçilerinin aylar süren direnişlerini ortada bırakan bu hainlerin “değişim” iddiasıyla ortaya çıkıp “mücadeleyi temsil ettiklerini” söylemeleri, sendikal alanda yapılan plan ve göstermelik mücadele söylemlerinin ilkesiz ittifaklar ve günlük çıkar kavgaları üzerine kurulduğunun en çarpıcı örneği haline geldi. Sendikalardaki çürüme ve bürokratikleşmenin ulaştığı boyutu göstermesi açısından Belediye-İş örneği turnusol görevi gördü.

Yine, Değişim Hareketi bileşenlerinden Belediye-İş İstanbul 6 Nolu Şube’den Genel-İş ve Hizmet-İş’e geçişler de aynı sürecin bir başka ayağını oluşturuyor. Sendika değiştirme tercihi ise, tabanın söz ve karar hakkı üzerinden demokratik kanallar işletilerek değil tepeden bir biçimde hangi belediyenin hangi partide olduğuna göre değişiyor.

Belediye-İş’teki istifalar ve Hizmet-İş’e geçişlerin işaret ettiği bir diğer nokta ise “Değişim Hareketi”nin ortaya çıkışı ve pratiği üzerinden ortaya konan “mücadeleci bir sendika yönetimi” hayallerinin çökmesi oldu. Gerçekten mücadeleci bir sendikal yönetimin tabanın söz ve karar hakkının geliştirilmesiyle mümkün olacağı unutulduğunda sürecin nerelere varacağı Belediye-İş örneğinde görüldü.

Her şeye rağmen, AKP’nin desteğini arkasına alan Hizmet-İş ağaları ve Belediye-İş hainlerinin ayak oyunlarına karşı belediye işçilerinin örgütlülüklerine sahip çıkma yönünde attıkları adımlar aslolanın bir kez daha sokaktaki mücadele olduğunu gösteriyor. Hakların ancak fiili, meşru ve militan bir mücadele çizgisiyle kazanılıp savunulacağı gerçeği bugün dünden daha acil bir biçimde sınıf bölükleri içerisinde hayata geçirilmeyi bekliyor.

Sermayenin o ya da bu kliğine yaslanarak değil devrimci temellerde bir sınıf sendikacılığı anlayışını ete kemiğe büründürmek, sınıf bölüklerinin tek kurtuluş yoludur. Bu eksende yürütülecek mücadele, işçi sınıfı mücadelesi önünde bir engele dönüşen sendikal bürokrasiyi de ortadan kaldırabilecektir.