17 Aralık 2010
Sayı: SİKB 2010/48

 Kızıl Bayrak'tan
Birinci yılında TEKEL
direnişinden öğrenmek
Gençliğe dayatılan “geleceksizlik/kölelik” kapanı parçalanmalıdır!
Öcalan’ın Gülen cemaatiyle
ittifak arayışı üzerine
Emek ve meslek örgütlerinden ilerici kurumlardan açıklama
MESS ve uşaklarına karşı mücadele barikatlarını güçlendirelim!
“Metal işçisi iradesini ortaya koydu”..
Merkez TİS Komisyonu’ndan
‘grev’ iradesi
Metalde TİS hazırlıkları
Asgari ücrette 2. perde
Asgari ücret toplu
pazarlık yoluyla
belirlenmeli - İrfan Kaygısız *
Geleceksizliğe karşı
TEKEL işçilerinin yolundan ileri!
Gençlik gelecek ve
özgürlük istiyor!
Buca’da CHP işgali ve
polis-zabıta-ÖGB terörür
Buca Belediyesi direnişinin güncesi
İşçi ve emekçiler “Torba Yasa”ya karşı alanlardaydı
Toplumcu Eksen’in yeni sayısı çıktı!.
Emekliler Ankara’da buluştu!..
Erdal Eren eylem ve
etkinliklerle anıldı.
19-22 Aralık katliamı
10. yılında!..
Avrupa’da gençlik sokaklarda
İşçi ve emekçiler sokağa çıktı!
“Emperyalizme ve siyonizme
‘kalkan’ olmayacağız!”
Maraş’ın katili sermaye devleti!
Engelliler haftasında
faşist uğultular.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TEKEL direnişi birinci yılında…

Geleceksizliğe karşı TEKEL işçilerinin yolundan ileri!

TEKEL direnişinin TEKEL işçisinin davası olmaktan çıkıp Türkiye işçi sınıfının davası haline gelmesi, 4/C özelinde gösterilen güvencesiz çalışmaya karşı yükseltilen mücadele sayesinde olmuştu. TEKEL işçileri işgüvencesiz, sosyal haklardan mahrum kölece çalışmaya karşı güvenli gelecek ve iş isteyerek hak arama mücadelesinde bir adım öne çıkmış, sınıfın diğer bölüklerinde de büyük bir umut yaratmıştı.

2008’de TEKEL fabrikaları özelleştirme kapsamında British American Tobacco’ya (BAT) satıldığında işçiler daha öncesinde olduğu gibi o zaman da özelleştirmeye karşı çeşitli eylemler yapmışlar, kendilerini işyerlerine kapatmışlardı. Ancak özelleştirmeye karşı mücadele yaygınlaşamamıştı. Sendikal bürokrasinin buradaki rolünü, TEKEL’i satın alan BAT şirketinin gazete ilanı vererek sendikaya teşekkür etmesinden anlayabiliriz. O dönemlerde TEKEL işçilerinin büyük bir çoğunluğu BAT’ın teklifini kabul etmemiş, kamuda kalmayı tercih etmişlerdi.

Sonrasında kalan TEKEL fabrikalarının kapanması ve 4/C statüsünde başka kurumlarda çalıştırılma dayatmasına karşı işçilerin direniş süreci başlamıştı. TEKEL işçilerinin Ankara’ya yürüyüşü, 15 Aralık’ta Ankara’da AKP Genel Merkezi’ önünde yaptıkları eylem ve Abdi İpekçi Parkı’nda bekleyişlerinde polis terörüne maruz kalmaları ve Türk-İş önünde çadırların kurulmasıyla 78 gün boyunca Sakarya Meydanı’nın adeta zapt edilmesi... Böylelikle TEKEL işçilerinin mücadelesi, ilk başta kendileri dahil hiç kimsenin tahmin etmediği sarsıcılıkta bir direnişe dönüştü. Devamında 17 Ocak mitinginde genel grev sözü verilmemesi üzerine önce kürsünün, sonra Türk-İş binasının işgal edilmesi, açlık grevi, köprü eylemleri, şehrin en merkezi güzergâhlarının trafiğe kapatılması, Sakarya Meydanı’nın her gün eylem alanına çevrilmesi, AKP işgali vb. yaşandı. Tüm bu deneyimler TEKEL işçilerine hâkim olan militan ruhu da göstermektedir.

TEKEL direnişinin gündeme soktuğu genel grev-genel direniş çağrısının karşılıksız kalmasına neden olan sendikal bürokrasi ve ona tüm bu süreç boyunca çanak tutan reformist güçlerin maskeleri düşmüş, bu süreçte gerçek yüzleri iyice açığa çıkmıştır. Sendikal bürokrasinin bu süreçte yaptıklarına kısaca göz atıldığında sınıf hareketinin önünde ne denli büyük bir engel oldukları rahatlıkla görülmektedir. Sendika bürokratlarınca TEKEL direnişinin zamana yayılıp bitirilme hesabı adım adım hayata geçirilmiştir. 4 Şubat ve 20 Şubat gibi eylemleri ortada bırakarak işçilerde moral kırılma yaratmaya çalışmaları, Danıştay kararına yaslanarak çadırların sökülerek işçilerin geri gönderilmesi, 4/C kaldırılmadan mücadeleyi bırakmayacaklarını belirterek alınan 1 Nisan ve 26 Mayıs gibi genel eylem kararlarının boşa düşürülmesi ve son olarak çeşitli yalanlar eşliğinde işçilere 4-C’yi imzalamalarının salık verilmesi... Tüm bu yaşananlar sendikal bürokrasinin iç yüzünü en net haliyle açığa çıkartan örneklerdir.

Bunun yanı sıra, direnişin taleplerinin tüm sınıf bölüklerinin ortak sorunu olduğu halde tabandan yükselen eylemli dayanışma pratiklerinin gereğince yapılamamış olması ve sendika yönetimlerinin zorlanamaması da direnişin akibetini belirlemiştir. Genel grev isteğine rağmen bunun gerektirdiği bir pratik gösterilememiş, sürecinin altını doldurmak için sendikal mevziler etkin kullanılamamıştır.

TEKEL direnişi sınıfın ortak sorunu olan güvencesiz çalışmaya karşı verilen mücadelenin büyütülmesi açısından ateşleyici bir güçtü. Açığa çıkardığı genel eylem iradesi işçi sınıfı hareketi için yeni bir dönemin işareti olabilirdi. Tüm bunlara rağmen “TEKEL gibi direnmek” düşüncesi işçi sınıfının mücadele tarihine yazılmıştır. TEKEL direnişi güvencesiz çalışmaya karşı direnişin sembolü olmuştur.

TEKEL direnişi ruhuyla güvencesizliğe karşı mücadeleye!

Güvencesiz çalışma işçi sınıfının ortak sorunudur. Mevcut durumda güvencesiz çalışma yasal olarak 4-C, 4-B ve 50-D gibi maddelerle meşrulaştırılmış durumdadır. 4-C gibi düzenlemeler sadece TEKEL işçilerini ya da özelleştirilen diğer kurum çalışanlarını değil, tüm emekçileri ilgilendiriyor.

TEKEL direnişinin sayesinde bir yan kazanım olarak sermaye hükümeti 4-C’ liler için 10 ay olan çalışma süresini 11 aya çıkarmış, çıplak ücretten başka hakları olmayan 4-C’lilerin sosyal haklardan yararlandırılmasını da kabul etmek zorunda kalmıştı. TEKEL direnişi sayesinde, bu saldırı tam olarak ortadan kaldırılmasa da bir nebze yumuşatılmıştır. Ancak direnişin sendikal bürokrasinin ihanetiyle bitirilmesi sayesinde, sermaye hükümeti kazanılmış bu hakları da geri almak için kolları sıvamıştır.

TEKEL direnişinin sendika konfederasyonlarında yarattığı bir basınç olarak alınan 26 Mayıs genel eylem kararı kapsamında, çalışma yaşamının diğer sorunlarına ilişkin olarak da 4/C, “kiralık işçilik” uygulaması ve taşeronlaştırma girişimlerine son verilmesi, esnek çalışmanın kaldırılması, kamu çalışanlarının grevli toplu iş sözleşmeli sendika hakkının güvence altına alınması, asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çıkarılması, sosyal hakların ve iş güvencesinin sağlanması vb. talepler bulunmaktaydı. Sendika ağalarının açıktan ihanetiyle bu eylemlerin boşa düşürülmesi ve sonrasında bu taleplerin askıya alınması sermaye sınıfının saldırılarının daha da artmasına neden olmuştur.

Ancak bu talepler hala güncelliğini korumaktadır. Sermayenin sistematik güvencesizleştirme ve esnekleştirme saldırıları hız kesmediği gibi, kölece çalışmayı artıran saldırıları kapıda beklemektedir. Önümüzdeki dönemde bölgesel asgari ücret uygulamasından kıdem tazminatı hakkının gaspına kadar sermayenin çok yönlü saldırılarına karşı yeni TEKEL’ler yaratma ihtiyacı orta yerde durmaktadır.

Haklarımız ve geleceğimiz için birleşik-örgütlü mücadeleye!

TEKEL direnişinin de gösterdiği gibi hak aramak için dişe diş bir mücadele gerekmektedir. Sendikal bürokrasiyi taban örgütlenmeleriyle aşmak, sınıfın ortak sorunları temelinde birleşik, militan bir mücadele hattı izlemek gerekmektedir.

Mevcut durumda sermayenin saldırılarıyla güvencesizliğe itilen işçi ve emekçilerin yan yana gelerek ortak bir mücadele vermesinin zemini fazlasıyla vardır. Sınıf hareketinin genel anlamda güçsüzlük tablosuna rağmen bunun dinamikleri bulunmaktadır. Bu nedenle sınıf devrimcileri, işçi ve emekçileri haklarına ve geleceklerine sahip çıkma çağrısıyla işçi havzalarında, sanayi sitelerinde, fabrika ve işletmelerde çalışmalarını yoğunlaştırmakta, devrimci sınıf mücadelesini büyütme görevini omuzlamaktadırlar.

 

 

 

Direnişin yıldönümünde Ankara’da...

4/C köleliğine karşı başlattıkları mücadelenin yıldönümünde tekrar Ankara’da buluşacak olan TEKEL işçileri, 12 Aralık Pazar akşamı Taksim’de yürüyüş gerçekleştirdi.

4/C köleliğine ve sendikal bürokrasiye karşı mücadelelerini iki ayı aşkın süredir Tek Gıda-İş Sendikası önüne kurdukları direniş çadırında sürdüren TEKEL işçilerine aralarında BDSP’nin de yer aldığı ilerici ve devrimci güçler de destek verdi.

Taksim Tramvay Durağı’na meşalelerle yürüyen kitle meydanda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama öncesinde TTB Merkez Konseyi üyesi Osman Öztürk ve BDP İl Başkan Yardımcısı Dursun Yıldız destek konuşmaları yaparken Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şube ve Karadeniz İsyandır Platformu adına da birer konuşma yapıldı.

TTB Merkez Konseyi üyesi Osman Öztürk, biriken bu öfkenin ve direnişlerin sonuçsuz kalmayacağını belirterek “biriken bu öfke bizleri yoksulluğa, asgari ücretle çalışmaya mahkum edenleri bir gün boğar” dedi. BDP İl Başkan Yardımcısı Dursun Yıldız da işçilerin-emekçilerin ve Kürt halkının beraber hareket etmesi gerektiğini vurguladı.

Konuşmaların ardından Manisa TEKEL işçisi Arzu Güneş’in okuduğu basın açıklamasında, TEKEL’deki mücadele süreci aktarıldı. Güneş, 78 günlük Ankara direnişinde yanlarında olan birçok sendika, meslek örgütü, siyasi parti ve kurumun İstanbul’da başlatmış oldukları direnişlerinin yanında değil sendika bürokrasisi ile yan yana durduklarını vurguladı. Yeniden örgütlenmek üzere harekete geçtiklerini belirten Güneş, başta Diyarbakır ve İzmir’de olmak üzere bir dizi toplantı yaptıklarını ve belli kararlar aldıklarını ifade ederek Diyarbakır’da yapılan toplantıda alınan kararları sıraladı. TEKEL işçileri 18 Aralık günü Ankara’da buluşacaklar.

Kızıl Bayrak / İstanbul