12 Kasım 2010
Sayı: SİKB 2010/44

 Kızıl Bayrak'tan
Devlet terörüne karşı
mücadeleyi büyütmeliyiz!
Devletin zirvesinden füze kalkanına onay.

Sözleşmeli askerlikten profesyonel orduya doğru

Müdahil avukatların görüşleri..
Yargı Festus Okey cinayetini örtbas etmeye çalışıyo
TÜSİAD baronları hükümetle
“yuvarlak masa”da buluştu
MAS-DAF direnişinde
vahşi saldırı
Metalde
uyuşmazlık zaptı tutuldu.
MESS dayatmalarına karşı eylemler
MESS Grup TİS süreci üzerine
Ford Otosan işçisi ile konuştuk
Partinin kazanımları
ve yeni dönemde
yüklenme alanları
Ölüm Orucu Direnişi’nin benim için anlamı - Alaattin Karadar
İstanbul’da “Ekim Devrimi ve Ulusal Sorun” paneli.
Paşabahçe kazandı,
sıra BETESAN’da!
KESK’te bildik tartışmalar!
Eruslu’da baskılar sürüyor
Gençlik gelecek ve özgürlük
için alanlardaydı!”
Şura’da gerici
politikalalar öne çıktı
Irak’ta siyasi kaos
ve gösterdikler
ABD ara seçimlerinde Obama hezimete uğradı
İşçi ve emekçiler ayakta!.
25 Kasım’da mücadele alanlarına!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Karadağ cinayeti davasının ikinci duruşması görüldü!

“Katillerin aklanmasına
izin vermeyeceğiz!”

 Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) militanı komünist işçi Alaattin Karadağ’ın 19 Kasım 2009 günü Esenyurt-Avcılar polisi tarafından katledilmesinin ardından açılan davanın ikinci duruşması 9 Kasım günü Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Mahkeme heyeti bir sonraki duruşmayı 21 Nisan 2011 tarihine ertelerken, Karadağ cinayetini takip eden müdahil avukatların talebi üzerine 25 Mart 2011 tarihinde Karadağ’ın katledildiği yerde keşif yapılmasına karar verildi. Duruşmaya, tutuksuz olarak yargılanan sanık polis Oğuzhan Vural da katıldı.

Karadağ cinayeti davasının 2. duruşması, polis terörü ve cinayetlerinin yargı kararlarıyla aklanmaya çalışıldığı gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Adliye önü eylem alanı oldu

Duruşma öncesinde adliye önünde yapılan basın açıklamasıyla Alaattin’in katillerinden hesap sorma kararlılığı bir kez daha dile getirildi. BDSP ve davanın 2. duruşması için adliye önüne gelen ilerici ve devrimci güçler, duruşma bitene kadar adliye önündeki bekleyişlerini sürdürdüler.

“Katillerin aklanmasına izin vermeyeceğiz” denilen basın açıklamasına ilerici ve devrimci kurumlar, sendikalar, sanatçı ve aydınlarla direnişteki işçiler destek verdi. Karadağ Ailesi, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Dersim Milletvekili Şerafettin Halis, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Yöneticisi Hürriyet Şener, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi üyeleri, EHP Genel Başkanı Sibel Uzun ve EHP üyeleri, Partizan, Yazar Temel Demirer, sanatçı Pınar Sağ, Emekli-Sen Kartal Şubesi, TEKEL işçileri ve BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan da adliye önündeydi.

“Katillerin aklanmasına izin vermeyelim!”

Burada BDSP adına yapılan basın açıklamasında, durum bu kadar açıkken, daha en başından itibaren polis cinayetinin üzerini örtmek için devletin tüm kurumlarıyla çalışmaya başladığı ifade edildi. Düzenin yargıya biçtiği rolün anlatıldığı açıklamada, devrimci militan İsmail Karaman’ı öldürmekten yargılanan Esenyurt-Avcılar polisinin beraat ettirildiği ve Aydın Erdem’i sokak ortasında infaz eden 4 polis hakkında yürütülen savcılık soruşturmasının takipsizlikle sonuçlandığı hatırlatıldı. Açıklama, “Mücadelemiz bundan sonra da kararlılıkla devam edecek. Katiller ve onlara arka çıkanlar, er ya da geç hak ettikleri cezayı bulacaklardır.” sözleriyle sona erdi.

Açıklamanın ardından, ÇHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi ve ÇHD İstanbul Şubesi Alaattin Karadağ Dava Takip Komisyonu’ndan Avukat Zeycan Balcı Şimşek söz aldı. Davanın takip edilmesinin önemini vurgulayarak mücadelenin süreceğini belirtti.

EHP Genel Başkanı Sibel Uzun ise Alaattin Karadağ’ın örgütlü mücadele yürüten devrimci bir işçi olduğunu dile getirerek davanın takip edilmesinin sorumluluk olduğunu ifade etti. Uzun, EHP’nin bu mücadelenin bir parçası olmayı sürdüreceğini söyledi.

Pınar Sağ konuşmasında insanların dili, etnik kimliği ve görüşleri yüzünden devlet terörüne maruz kalabildiklerini söyleyerek buna son verilmesini istedi.

Konuşmaların ardından avukatlar ve davayı izlemek için gelenler mahkeme salonuna girdiler.

Polisin provokatif tutumu boşa düşürüldü

BDSP’liler ve destek için gelenler duruşma boyunca adliye önünde bekleyişlerini sürdürdüler. Ajitasyon konuşmaları ve bildirilerle çevredekilere polis cinayetlerine karşı mücadele çağrısı yapıldı.

Bekleyiş sırasında bir polisin kitlenin yakınına gelerek görüntü almak istemesi üzerine gerginlik çıktı. Teşhir konuşmaları yapılarak katil polisin kimliği teşhir edildi. BDSP’liler, duruşmanın bitmesini marşlar ve öfkeli sloganlarla beklediler.

Kalabalık bir heyet duruşmayı izledi

Alaattin Karadağ cinayetinin aydınlığa kavuşturulması yönlü bir soruşturmanın hayata geçirilmemesi polis terörünün ve cinayetlerinin aklanmaya çalışıldığını bir kez daha gösterdi.

Davayı, 29 müdahil avukatın yanısıra BDP Dersim Milletvekili Şerafettin Halis, TİHV Yönetim Kurulu üyesi Hürriyet Şener, Sanatçı Pınar Sağ, Yazar Temel Demirer ve EHP temsilcisi izledi. Sanık polis Oğuzhan Vural’ın da katıldığı duruşmada zaman zaman gergin anlar yaşandı. Duruşma salonunda bulunan Alaattin Karadağ’ın kardeşleri Abdullah Karadağ, Halil Karadağ, Münir Karadağ polis cinayetini aklamaya çalışan ve düzmece ifadeler veren tanık ile polis avukatına tepki gösterdi.

Karadağ’ın katledilmesinden bugüne kadarki süreçte olayla ilgili delillerin karartıldığını belirten avukatlar, soruşturmayla ilgili gerekli eksiklerin bir an önce tamamlanması gerektiğini mahkeme heyetine ilettiler.

Davaya müdahillik talebi reddedildi

İlk duruşmada, dava sürecine katılma taleplerini ileten ÇHD İstanbul Şubesi, İHD İstanbul Şubesi ve TİHV bu taleplerini yinelediler. Ancak talepler, mahkeme heyeti tarafından reddedildi.

Duruşmada dinlenmesi beklenen 4 sanıktan yalnızca biri hazır bulundu. Tanık Ertuğrul Bal’ın olay gününe ilişkin aktarımları ise Karadağ cinayeti davasında katil polislerin aklanma çabalarını da özetledi. Olay akşamı bir kişinin sol elinde tuttuğu tabancayla polislere ateş ettiğini söyleyen Bal, çelişkili ifadeler kullandı. Alaattin Karadağ’ın, polisler tarafından kovalandığı sırada tabanca ile polislere ateş ettiğini söyleyen polis tanığı Bal, avukatlar ve Karadağ Ailesi’nin basıncının ardından da çelişkili ifade ve tutumlarını sürdürdü.

Tanık Ertuğrul Bal’ın, Karadağ’ı katleden polisler hakkında “arkadaş” kelimesini kullanması da dikkatlerden kaçmadı. “Ben vatanımı seven bir kişiyim” diyerek demagojiye başvuran tanığa müdahil avukatlar tarafından çeşitli sorular yöneltildi. Bu bölümde söz alan Abdullah Karadağ ise son yıllarda artan polis terörü ve cinayetlerine dikkat çekti. Bu tür davalarda sanıkların cezasız kaldığını söyleyen Karadağ, polis memuru Oğuzhan Vural’ın tutuklanmasını talep etti.

Duruşmada söz alan müdahil avukatları ise mahkeme heyetine taleplerini sıraladılar. 19 Kasım 2009 akşamı saat 20.00 ile 22.00 arasındaki telsiz görüşmelerinin dökümünün eksik olduğunu hatırlatan avukatlar, olay yerinde çok sayıda kişi bulunmasına rağmen bu kişilerin tanık olarak tespit edilmemesini eleştirdiler. Atış mesafesi tayininin Karadağ’ın giysilerinin polis kriminal dairesinden alınarak belirlenmesini talep eden avukatlar, olay yerinde keşif yapılması talebini de mahkeme heyetine ilettiler.

Karadağ’ın katledilmesinin ardından İzmir’de görevlendirilen Oğuzhan Vural, avukatı Tolga Yurdakul aracılığıyla bundan sonraki duruşmalara katılmama talebinde bulundu. Polis avukatının bu talebi ise mahkeme tarafından reddedildi.

Duruşmaya verilen aranın ardından mahkeme heyetinin kararı açıklandı. Duruşmaya gelmeyen üç tanığın zorla getirilmesine karar veren mahkeme, olay yerine ait kamera kayıtları ve fotoğrafların bulunduğu CD’den taraf vekillerinin talebi halinde kendilerine verilmesine, Karadağ’ın giysilerinin incelemeye tabi tutularak atış mesafesinin belirlenmesine ve olayın geçtiği sokakta esnaf olduğu bildirilen Kadir Şen ve Sakine Ilgaz isimli kişiler ile çevrede evlerine kurşun isabet eden kişilerin kimler olduklarının tespit edilmesine, telsiz kayıtlarının ilgili kurumdan talep edilmesine, 25 Mart 2011 tarihinde olay yerinde keşif yapılmasına, sanık polis Oğuzhan Vural’ın sonraki duruşmada hazır bulunmasına ve Vural’ın tutuklanması talebinin reddine karar verildi.

Diğer yandan duruşmada söz alan Karadağ Ailesi avukatları, 25 yıl boyunca polis davalarına bakmış Ömer Yeşilyurt isimli avukatın geçtiğimiz haftalarda Radikal gazetesinde yayınlanan bir röportajdaki açıklamalarını da mahkeme heyetine aktardılar. Bu avukatın, polislere vekillik yaptığı hiçbir davayı kaybetmediğini açıklamasının bu tarz yargısız infaz davalarında polislerin aklanması konusunda önemli bir itiraf olduğunu belirten avukatlar bu röportajın da gözönüne alınmasını talep ettiler.

Mahkemeye verilen aranın ardından bir sonraki duruşmanın 21 Nisan 2011 tarihine ertelendiği duyuruldu.

“Bu düzenden hesap soracağız!”

Duruşmanın bitmesinin ardından Karadağ Ailesi’nin avukatları ve duruşmayı izleyenler bir basın açıklaması gerçekleştirerek bilgilendirmede bulundular.

Açıklama BDSP’nin yaptığı konuşmayla başladı. Polis terörü ve cinayetlerinin kapitalist sömürü düzeninin gerçeği olduğuna dikkat çeken BDSP temsilcisi, Karadağ’ı infaz eden polislerden Oğuzhan Vural hakkında açılan davanın göstermelik olduğunu ikinci duruşmada bir kez daha gördüklerini söyledi. Polis terörü ve cinayetlerine son vermek için mücadelenin süreceğini vurgulayan BDSP temsilcisi “Bu düzen, işçi ve emekçiler için baskı ve sömürü, gençlik için geleceksizlik, emekçi kadınlar için çifte sömürü, Kürt halkı içinse imha, inkar ve asimilasyondur. Katleden polisiyle, aklayan yargısıyla bu düzenden er ya da geç hesap soracağız!” sözleriyle konuşmasını noktaladı.

Ardından Avukat Ceren Uysal söz alarak duruşmaya ilişkin bilgilendirmede bulundu.

“Bu dava 80 yıllık ceberut devletin omurgasından bir şey değişmediğini göstermiştir” diyen BDP Dersim Milletvekili Şerafettin Halis ise, bireyin devletin kurbanı olduğunu belirtti. 25 yıl boyunca polislerin avukatlığını yapan Ömer Yeşilyurt’un bir gazeteye verdiği röportaja değinen Halis, “Bu avukat 25 yıl boyunca polis cinayetleriyle ilgili hiçbir davayı kaybetmediğini söylüyor. Duruşmada bir avukat arkadaşım ise yıllardır polisler aleyhine davalara baktığını, ancak hiçbirini kazanamadığını söyledi. Bu durum, devletin kolluk cinayetlerini akladığının bir göstergesidir” dedi.

Yazar Temel Demirer ise konuşmasında mücadele çağrısı yaptı.

TİHV Yönetim Kurulu üyesi Hürriyet Şener, devlet terörünün yaygınlaştığına dikkat çekerek caydırıcı cezalar verilmediği sürece polis cinayetlerinin artarak süreceğini söyledi.

EHP adına gerçekleştirilen konuşmada ise, hukuksal alanın dışında verilecek mücadelenin önemi vurgulandı.

Karadağ Ailesi adına konuşan Abdullah Karadağ davanın kamuoyu tarafından sahiplenilmesinin önemini vurguladı. Karadağ, aksi takdirde polislerin aklanacağına dikkat çekti.

Atılan coşkulu ve öfkeli sloganların ardından eylem sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


 


Karadağ Ailesi 2. duruşmayı değerlendirdi...

Karadağ Ailesi 10 Kasım günü İHD İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı gerçekleştirerek, Alaattin Karadağ cinayeti davasının ikinci duruşmasını değerlendirdi. “Polis vuruyor, mahkemeler koruyor! Katillerin (s)aklanmasına izin vermeyeceğiz! / Karadağ Ailesi” pankartının açıldığı basın toplantısına, BDSP ve İHD İstanbul Şubesi de katıldı. EHP ve Kaldıraç da toplantıya destek verdi.

Karadağ Ailesi: Polis vuruyor, mahkeme koruyor!

Karadağ cinayetindeki yargı sürecinin değerlendirildiği basın toplantısında Karadağ Ailesi adına açıklamayı Abdullah Karadağ gerçekleştirdi. Alaattin Karadağ’ı sokak ortasında infaz eden polislerden Oğuzhan Vural’ın tek başına ve tutuksuz olarak yargılandığı ve göstermelik davanın ikinci duruşmasının Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldüğünü söyleyen Abdullah Karadağ, davanın kamuoyu tarafından sahiplenilmesinin oldukça önemli olduğunun altını çizdi. Aksi takdirde polislerin aklanacağını söyledi.

İkinci duruşmada dikkat çeken noktalara vurgu yapan Karadağ, tanık olarak mahkemede dinlenilmesi istenenlerin adreslerinin bulunamamasının bir ihmal ve davayı zaman aşımına uğratma çabası olduğunu söyledi. Eski dosyalarda Alaattin Karadağ’ın adres bilgilerinin olmasına rağmen kardeşinin katledilmesinden 4 gün sonra kendilerine haber verildiğini ve otopsinin bilgileri dışında yapıldığını vurguladı. Mücadelelerinin hukuki anlamda da sonuna kadar süreceğini belirten Karadağ, bu sürecin sahiplenilmesinin önemine değindi. Karadağ, basını da bu noktada duyarlı olmaya çağırarak açıklamasını noktaladı.

İHD İstanbul Şubesi adına söz alan Ümit Efe ise polislerin katletmeye devam ettiğini vurgulayarak, yapılan yasal düzenlemelerle polisin yetkilerinin genişletildiğine ve polise güvence verildiğine dikkat çekti.

BDSP: Hesap soracağız!

Ardından söz alan BDSP temsilcisi ise, Alaattin Karadağ’ı infaz eden polislerden Oğuzhan Vural hakkında açılan davanın göstermelik olduğunu ikinci duruşmada birkez daha gördüklerini söyledi. BDSP temsilcisi, savcılık soruşturması ve dava aşamasındaki usulsüzlüklere değindi. Delillerin sistematik olarak karartılmaya çalışıldığını ve görgü tanıklarının bir kısmının tehdit edildiğini söyleyen BDSP temsilcisi, sanık konumundaki polisin tutuksuz yargılandığını, hatta görevine İzmir’de devam ettiğini hatırlattı.

Mücadelenin yalnızca duruşma salonlarında ya da adliye önlerinde yürütülmediğini, bulundukları her alanda polis terörü ve cinayetlerine son verme kararlılığını haykırmayı sürdüreceklerini vurgulayan BDSP temsilcisi, “Dün söyledik, bugün birkez daha tekrar ediyoruz: Katleden polisiyle, aklayan yargısıyla bu düzenden er ya da geç hesap soracağız!” sözleriyle konuşmasını noktaladı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


 


Karadağ cinayeti davasıyla
ilgili görüşler...

 “Polise öldürme yetkisi veren PVSK değiştirilsin”

BDP Dersim Milletvekili Şerafettin Halis: Özellikle hak arayanların, muhaliflerin, sosyalistlerin, devrimcilerin öldürülmesinin neredeyse meşru sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Örneğin Alaattin Karadağ’ın infazını iki hafta sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşıdım ve çok ilginç bir durumla karşılaştık. İstanbul Valisi’nin açıklamalarından yola çıkılarak, “Alaattin Karadağ örgüt üyesidir. Örgüt bunu üstlendi” deniliyordu. Bunu nasıl okumak lazım? Alaattin Karadağ örgüt üyesidir ve öldürülmesinde bir sakınca yoktur demektir, biz böyle okuyoruz. Bugüne kadar Polis Vazife ve Selahiyatları Kanunu’ndan kaynaklı bir yığın infaz var. İlk değil bu. Bu yasa, polisi insan öldürme konusunda deyim yerindeyse imtiyazlı bir hale getirdi. Bu ölümler devleti koruma güdüsünden geliyor. Devlet ve insan ikileminden bakıldığında kutsal devlet algısı var. Kutsal devleti koruyan bir polis var. O zaman kutsal devleti koruyan polis de kutsal ve ayrıcalıklı olmalı. Polise öldürme yetkisi veren PVSK’nın acilen değiştirilmesi gerekiyor.


“Biz halkız bizi yok edemeyeceksiniz”

Yazar Temel Demirer: Alaattin öldürüldü. Alaattin benim kardeşimdir. Alaattin hepimizin kardeşidir. Biz kardeşi öldürülenler olarak buradayız. Hukukta bir tedbir kararı vardır. Hukuktaki tedbir kararı birini öldürenin ­tutuklanmasını gerektirir. Alaattin’i öldüren polis elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor. Bir katil, kardeşimi vuran bir katil elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor.  Türkiye’de hukuk var diyenler, hukuktan söz edenler utanmıyor musunuz? Ama biz ezilenler, kurşunlananlar; işçilerin, Kürtlerin, yoksulların, gençlerin haklarını savunanlar her zaman polis kurşunuyla kurşunlananlar, köyleri yakılanlar, anadilinde konuşmaları yasaklananlar Türkiye’de adaletin ne anlama geldiğini biliriz. Türkiye’deki adalet zenginlerin, ezenlerin, şovenlerin adaletidir. O adaletin bir yanı benim kardeşimi kurşunlayanlarsa diğer yanı da Diyarbakır’da Kürtçe savunma yapması engellenen kardeşlerimdir. İnsan olduğumuz, adaleti savunduğumuz için kurşunlanmamıza rağmen yine de hayattayız. Çünkü biz halkız bizi yok edemeyeceksiniz. Buna ne mermileriniz ne de adaletsizliğiniz yetecek. Bunun örneği bugün Diyarbakır’da direnenlerdir, Alaattin’in kardeşleridir.

 

“Alaattin yoldaş direnişin bayrağı oldu”

EHP İstanbul İl Sekreteri Şükrü Oral: Emekçi Hareket Partisi olarak bunun bir zihniyet meselesi olduğunu düşünüyoruz. Bu oligarşiden bağımsız düşünülemez. Polisin emekçilere yönelik saldırıları ortada. Yakın bir zamanda yoldaşımız Alaattin Karadağ’ın katledilmesi ortada. Bu başka türlü izah edilemez. Bu saldırıyı egemenlerin baskı aracı olarak kullandığı polisin faşist saldırısı olarak değerlendirmek gerekiyor. Biz devrimciler, emekçiler, işçiler, öğrenciler, kadınlar olarak bu saldırı karşısında direnmek zorundayız. Polis, emekten vehalktan yana olan bütün mücadeleleri infazlarla, saldırılarla durdurabileceğini sanıyor. Alaattin yoldaş bu direnişin bayrağı oldu ve biz bu bayrağı yükselteceğiz.

 

“Birgün hesabını soracağız”

Halil Acar (TEKEL işçisi): Bizim yanımızda kim varsa biz de onlarlayız. Tüm direnen kesimlerle beraberiz.  TEKEL işçileri hayatın her alanında, nerede direniş varsa orada olacaktır. Ülkede yaşanan tüm sorunlar bizi de ilgilendiriyor. Bugün de Alaattin Karadağ’ın duruşmasına bu yüzden katıldık. Günü gelecektir elbet, bir gün hesabını soracağız.