03 Eylül 2010
Sayı: SİKB 2010/35

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfı ayak bağlarından kurtulmaksızın sınıf mücadelesinde
yol alamaz!
Orduda resmi çizgi devam ederken
rejim krizi derinleşiyor!
Kürt halkının özgürlük ve eşitlik
istemleri boğulamaz!
BDSP’nin referandum seminerleri
devam etti..
Metal İşçileri Birliği MYK
Eylül ayı toplantısı sonuçları
BETESAN’da direniş
dayanışmayla büyüyor!.
UPS direnişiyle uluslararası
dayanışma büyüyor
Direnişçi UPS işçileri
eğitim seminerinde buluştu
Toplu görüşme oyunu sona erdi..
İşçi ve emekçi hareketinden.
12 Eylül’ün hesabını
işçi ve emekçiler soracak!
Eyvah; Lenin de
boykota karşıymış!
Devleti aklamanın yeni hamlesi: Ergenekon’dan sonra Cemaat!.
Güney Afrika kapitalizminin konsolidasyonu ve işçi hareketi
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde
kitlesel militan grev!
UPS’de sendika düşmanlığı tüm dünyada protesto edildi..
“Yok olup gitsinler!”
Rize’de su boşa değil felakete aktı
Tacizciye terfi,
tacize uğrayana ceza!..
Dünya Barış Günü, TC ve Kürdistan
M. Can Yüce
“Hasta tutsaklar
serbest bırakılmasın”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Eylül ayı toplantısı sonuçları

MİB MYK Eylül ayı toplantısı gerçekleştirildi. Toplantının gündeminde şu konu başlıkları bulunuyordu:

- İşkolunda gelişmeler üzerine değerlendirme

- MESS Grup TİS süreci üzerine değerlendirme ve planlama

- Referandum süreci üzerine değerlendirme

- Bülten üzerine planlama


- İşkolunda gelişmeler üzerine değerlendirme:

MYK toplantısının ağırlıklı gündemini işkolundaki gelişmeler oluşturmuştur. Sermaye, sendikalar ve gelişen işçi direnişleri konusunda yapılan sunumlar üzerinde tartışmalar yürütülmüş ve gerekli görülen noktalarda kararlar alınmıştır. Bu kapsamda yapılan tartışmaların sonuçları kısaca şöyledir:

1- Metal kapitalistleri cephesinden pembe tablolar çizilmeye devam ediliyor. Geçtiğimiz ay İSO tarafından açıklanan en büyük 500 şirket listesi içerisinde metal işkolunun belirgin ağırlığını ve aynı zamanda kriz döneminden kârlarını katlayarak çıktıklarını göstermişti. Bu aynı rakamlar içerisinde işçilerin gerçeği de saklanamamıştı. Öyle ki, bu katlamalı büyüme işçi sayısının azaltılması ile birlikte gerçekleşmişti. Geçtiğimiz günlerde açıklanan ikinci 500 listesi bu gerçeği daha da pekiştirdi. Öyle ki, ikinci listedeki şirketler ilk 500’e göre daha yüksek bir büyüme gerçekleştirmişlerdir. Dahası, imalat sanayisinde kapasite kullanım oranı krizin patlak verdiği 2008 Eylül ayı rakamlarına ulaşmış bulunmaktadır. Ortalama yüzde 20’leri bulan verimlilik artışları yaşanmıştır. Bu verilere daha başkaları da eklenebilir, ancak bu kadarı durumu yeterli açıklıkta ortaya koymaya yeterlidir. Kapitalistler için kriz büyük bir fırsat olmuştur.

2- Bu parlak büyüme tablosunun kaynağında işçilerin acımasızca katmerli sömürüsü vardır. Keyfince işçi çıkaran, aynı işi daha az işçiyle yapan, ücret ve sosyal hakları budayan kapitalistler krizin tüm yükünü işçi sınıfına ödetmişlerdir. Parlak büyüme tabloları, işçilerin canına okunarak yaratılmıştır. Ancak kapitalistlerin burada durmaya niyetleri yoktur. Krizi bahane ederek ve işsizliği bir kırbaç gibi kullanarak yarattıkları bu ağır çalışma koşullarını korumak ve daha da ağırlaştırmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Amaçları işçi sınıfının elindeki son kırıntıları, son güvenceleri çalmak, esnek ve kuralsız çalışmanın önündeki engelleri tümden kaldırmaktır. Bunun için bugünlerde bir dizi toplantı örgütlemekte, saldırı planları ve bunlara zemin hazırlamak için kamuoyu oluşturmaya çalışmaktalar. Hedeflerinde kıdem tazminatının kaldırılması, özel istihdam bürolarının hayata geçirilmesi, çalışma süreleri başta olmak üzere çalışma yaşamının tümden esnekleştirilmesi gibi uygulamalar bulunmaktadır.

3- Bu amaçla bir süredir bütün işçi ve memur sendikaları konfederasyon yönetimlerinin (DİSK ve KESK içinde olmak üzere) katıldığı “Ekonomik Koordinasyon Kurulu” adıyla toplantılar yapılmakta ve işsizliğe çözüm bulmak yalanıyla “Ulusal İstihdam Stratejisi” adı altında bir saldırı programı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Kölelik yasasının “Bilim Kurulu” adı altında bu türden bir işbirliğinin sonucu çıktığını unutmadık. İşçi sınıfı bu kez bu tuzağa düşmemelidir. MİB MYK, başta metal işçileri olmak üzere işçi sınıfını bu saldırı hazırlığı konusunda mücadeleye çağırmaktadır. Ayrıca sendika bürokratlarını da olası ihanetlerinin hesabının sorulacağı konusunda uyarmaktadır.

4- Şu durumda bu kapsamlı saldırı hazırlığı karşısında işçi sınıfı ve emekçiler birleşik ve militan bir mücadele verecek durumdan uzaktır. TEKEL Direnişi’nin yarattığı olanaklar ve birleşik mücadele zemini büyük ölçüde kaybedilmiştir. Bugün işçi sınıfı hala da mevzi eylem ve direnişlerle kapitalistlere karşı koymaya çalışmaktalar. Kapsamlı saldırı hazırlıkları düşünüldüğünde işçi sınıfının öncülerinden başlayarak harekete geçmesi zorunludur. Saldırılar konusunda bir bilinç açıklığı yaratmak, birleşik mücadele zeminleri oluşturmak, giderek eylemli bir tutumu geliştirmek ve militan bir hatta ilerlemek, bu kapsamdaki görevlerin genel çerçevesidir. Daha somutta MİB, önümüzdeki günlerde bu saldırı hazırlıklarıyla ilgili yaygın panel ve seminerler örgütleyecek, ayrıca konuyu gündeme taşımak doğrultusunda çalışmalarını hızlandıracaktır.

5- Tüm engellere ve sorunlara rağmen işçi sınıfımız mücadele ateşini yakmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde yaşanan ÇEL-MER direnişi ise son dönemde yaşanan eylem ve direnişler içerisinde bir adım öndedir. Çünkü ÇEL-MER işçileri fabrikayı işgal ederek sendikal haklarını militan bir direniş yoluyla söke söke almışlardır. ÇEL-MER direnişi, hakların dişe diş militan bir mücadele yoluyla kazanılacağının yeni bir doğrulamasıdır. Bu yönüyle de işçi sınıfı için örnek alınması gereken bir direniştir. Aynı zamanda Sinter ve daha nice mevzi direnişi tüketip yargı koridorlarında süründüren “sosyal diyalogcu sendikacılık” anlayışının nasıl bir çıkmaz yol olduğunu kanıtlamıştır. MİB MYK, ÇEL-MER direnişinin verdiği bu dersin altını bir kez daha çizmektedir. Bununla birlikte ÇEL-MER direnişini ve ruhunu işçi sınıfına taşımayı görev bilmektedir.

 

- MESS Grup TİS süreci üzerine değerlendirme ve planlama:

MYK işkolunun en önemli gündemi olan MESS Grup TİS süreci hakkındaki son gelişmeleri ve sürece ilişkin çalışmalarını masaya yatırarak değerlendirmelerde bulunmuş ve özetle şu sonuçlara varmıştır:

1- Krizin faturasının metal işçilerine katmerli sömürü ve ağır çalışma şartları biçiminde kesildiği bir dönemin ardından gelen grup TİS sürecinin oldukça sert ve kavgalı geçmesi doğal ve işçi sınıfı açısından gereklidir. Zira MESS, bu dönemde kazandıklarını geri vermek istememekte ve dahası bunlara yenilerini eklemeye çalışmaktadır. İşçi sınıfı açısından ise, bu acımasız ve vahşi çalışma düzenine karşı koymak ve kendi lehine değiştirmek en doğal haktır. Ancak şu haliyle grup TİS süreci böyle bir gerilim ve mücadele havasından uzaktır. Hem MESS hem de sendikalar bu süreci önemsiz, sıradan ve rutin bir olaymış gibi ele almaktalar. Ancak bu bir aldatmaca ve yanıltıcı bir görüntüden başka bir şey değildir. Çünkü MESS ve sendika yönetimleri bu görüntüyü vermekle birlikte, gerçekte tüm enerjilerini bu süreci kazasız atlatmak üzere harcamaktalar.

2- MESS’in TİS sürecine hazırlığı yayınları üzerinden de dikkat çekmektedir. Öyle ki MESS’in işçileri sınıf bilincinden uzaklaştırmak amacıyla çıkardığı yayın organının manşetinde enflasyonun sıfırın altında olduğu haberi yer almaktadır. Bu MESS’in ücretler konusundaki tutumu hakkında önden bir fikir vermektedir. MESS işçilerin ücret taleplerine şimdiden sınır çekmekte ve sopa göstermektedir. Esnek çalışma dayatması ve diğer sosyal haklar konusunda da aynı tutumu sürdüreceğini bugünden gösteren işaretler çoğalmaktadır. MESS alttan alta TİS’e hazırlanmakta ve siperlerini sağlamlaştırmaktadır.

3- Türk Metal cephesinden ise birkaç göstermelik fabrika toplantısından başka hiçbir şey yapılmamaktadır. Bu toplantılar da işçileri TİS sürecine hazırlamaktan çok nabzını ölçmek içindir. Diğer taraftan Türk Metal Genel Başkanı Pevrül Kavlak ise sendika gazetesinde “büyümeyi yaratanlara pay verilmiyor” diyerek MESS’e sitem etmektedir. Bu gerçekte “üreteceğiz, kazandıracağız, kazanacağız” sözünü düstur edinen Türk Metal gerçeğinin itirafıdır. Ancak Türk Metal yönetimi bu itirafı durumunu meşrulaştırmak için kullanmakta ve yeni ihanetlere hazırlanmaktadır. Ortada duran tüm gerçekler bu hazırlığa işaret etmektedir.

4- Çelik-İş’in suskunluğu sürmektedir ve bundan sonra da sürecektir. Çünkü bu hainler kendilerine Türk Metal’in imzaladığı sözleşmeyi kabul etmekten başka bir rol biçmemektedirler. İşçilerin suskunluğunda, bunu da olağan bir sendikacılık pratiğiymiş gibi göstermektedirler.

5- Birleşik Metal yönetimi cephesinden ise “TİS Kurulları” adımı ile başlatılmış çalışmalar yoğunluğunu ve ivmesini kaybetmiştir. Yıllık izinlere yorulsa da bu zayıf görüntü onlar payına bu dönemki TİS politikasının bir gereğidir. Çünkü ortaya taşıyamayacağı iddialar koyup ve sonra da biçimsiz tarzda Türk Metal’i takip etmenin bedelini hala da ödemektedirler. Bu nedenle olabildiğince sorumluluk almaktan uzak durmaya çalışmaktadırlar. Daha önce de belirttiğimiz gibi yapılan çalışmalar belirgin biçimde bir iddia ve heyecandan yoksundur.

6- MESS ve sendika yönetimleri cephesinden durum böyle olduğu ölçüde, saldırılara ve ihanete geçit vermemek üzere metal işçilerini uyarmak, mücadeleye hazırlamak ve mücadele vermek görevleri büyük ölçüde ileri ve öncü metal işçilerine kalıyor. İleri ve öncü bir işçi platformu olarak MİB de görev ve sorumluluklarını bu çerçevede kavradığını daha önce ilan etmişti, bu eksende bir çalışma planı oluşturmuştu. Halihazırda istenen düzeyde olmasa da metal işçileri cephesinden tek anlamlı mücadele hazırlığı büyük ölçüde MİB tarafından yapılmaktadır.

7- MİB birimlerinin TİS kapsamında oluşturulan çalışma programını hayata geçirmek ve merkezi-yerel araçları amaca en uygun biçimde sistematik biçimde kullanmak üzere yaptıkları çalışmalar kesintisiz biçimde devam etmektedir. Ancak henüz işkolunda TİS gündemi doğrultusunda bir mücadele havası estirecek bir çalışma yoğunluğu oluşturulamamıştır. Bunun için tüm güç ve enerjimizi bu sorunu çözmek üzere önümüzdeki günlerde harekete geçirmeliyiz. Bu ölçüde, çalışmamızın ivmesini giderek arttırmayı ve Eylül ayı ortalarından itibaren artık bir kampanya düzeyine çıkarmayı hedefleyeceğiz. Tüm MİB birimlerini çalışmalarını bunun gerektirdiği biçimde planlamaya davet ediyoruz.


- Referandum üzerine değerlendirme:

1- Gündemdeki referandum konusundaki değerlendirmemizi ve tutumumuzu daha önce ortaya koymuştuk. Burada yeniden özetlersek: AKP hükümetinin iktidar kavgasında yeni mevziler kazanmak ve egemen konumunu pekiştirmek için gündeme getirdiği anayasa taslağının karşısında “hayırcı” olarak konumlananların başını çekenler de AKP kadar işçi ve emekçi düşmanı burjuva güçlerdir. Bunun için işçi sınıfı şu ya da bu gerekçelerle bu taraflardan birinin yanında saf tutamaz. Gerek bu oyuna düşmemek ve gerekse de gerçek hak ve özgürlükleri sermaye düzeninden koparıp almak için sınıf kavgasını büyütmek ve BOYKOT bayrağını yükseltmekten başka bir seçeneğimiz yoktur.

2- Şu durumda sendika bürokratları ikiye bölünüp taraflardan birinin yanında saf tutmakta gecikmediler. Soluğu “Evetçiler”in yanında alanların gerekçesi, yapılan düzenlemelerle işçi sınıfına sendikal hak ve özgürlük verildiği iddiasıdır. Aynı zamanda 12 Eylül darbecilerinden hesap sorulduğu da söylenmektedir. Bu iddialar koca bir yalan olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. “Hayırcılar”ın yanında saf tutanlar ise yapılan değişikliğin işçi sınıfına bir yararı olmadığını, AKP’nin ihtiyaçları için çıkarıldığı gerekçesiyle tutumlarını açıklamaktalar. Kendi içinde doğru olan bu gerekçeleri ise getirip başka bir burjuva gericiliğinin kuyruğuna takılmanın kılıfı haline getirmektedirler.

3- Metal İşçileri Birliği, 12 Eylül darbecilerinden de, 12 Eylül düzeninden de, onun sınıf düşmanı yasa ve anayasalarından da kurtulmanın tek yolunun burjuvaziye karşı sınıf kavgası vermekten geçtiği bilinciyle, bir kez daha işçi sınıfını burjuvazi ve işbirlikçilerinin yalanlarına kanmamaya, sınıf kavgasını büyütmeye çağırmaktadır.

Metal İşçileri Birliği, bu tutumu işçi sınıfına taşımak için çalışmalarını sürdürecektir.


- Bülten üzerine planlama:

MYK, bültenimizin Eylül sayısını Eylül ayının 14’ünde çıkacak biçimde planlamıştır. Buna göre her türlü katkının ayın 9’una kadar gönderilmesi gerekmektedir.

(…)

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu

1 Eylül 2010



TGS’den Erdoğan’a kınama

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) 26 Ağustos günü yazılı açıklama yaparak, katıldığı bir televizyon programında basında sendikalaşma hakkı üzerinden açıklamalar yapan Tayyip Erdoğan’ı kınadığını belirtti.

TGS İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamada ilk olarak, Erdoğan’ın 23 Ağustos günü katıldığı bir televizyon programında Ali Kırca’ya “Sizin gazetede herkes A’dan Z’ye sendikalı mı?” sorusunu yönelttiği, aldığı “Değil’’ yanıtı üzerine ise “Sıkıntı burada işte. Niye değil? Bunu başka yerde söylediğimde üzerime saldırılıyor. Üzerimize saldıran medyanın içinde sendikalı olmayan binlerce kişi var. Patronlar acaba ne der bu işe?’’ karşılığını verdiği söylendi.

ATV-Sabah Grubu’nun bağlı olduğu Turkuvaz işletmesinin patronu Berat Albayrak’ın, Erdoğan’ın damadı olduğunun söylendiği açıklamada, Albayrak’ın gazetecilerin grev haklarını kullanmalarını hukuksuz yollardan engellemek isteyen, greve çıkan gazetecileri hukuka aykırı biçimde işlerinden atan aynı holdingin başında bulunduğu hatırlatıldı. ATV-Sabah’ta 13 Şubat 2009’da başlayıp 14 Temmuz 2009’da yerel mahkeme kararıyla durdurulan grevin 4 Mart 2010’da Yargıtay kararıyla tekrar başladığı ve 26 Ağustos itibarıyla 329. gününü doldurduğu söylendi.



 

Madende katliam ‘serbest’

Madenlerde yaşanan grizu patlamaları ve toplu işçi katliamlarının ardından göstermelik kapatmalar ve yargılama senaryolarını devreye sokan sermaye devleti Zonguldak’ın Gelik Beldesi’nde, TTK Karadon Müessese Müdürlüğü’ne ait maden ocağında 17 Mayıs 2010 günü yaşanan grizu patlamasının ardından başlayan soruşturma sürecinde de benzer bir yol izledi.

Grizu patlamasında yaşamını yitiren 30 madenciden ikisinin cansız bedenleri 100 günü aşkın süredir yerin yüzlerce metre altından çıkarılmayı beklerken grizu patlamasıyla ilgili bilirkişi heyetinin hazırladığı rapor doğrultusunda gözaltına alınan 13 kişiden 2’si savcılık tarafından serbest bırakılırken kalan 11 kişinin ise tutuksuz yargılanmasına karar verildi.

Rapor üzerine gözaltına alınan ve mahkemeye sevkedilen 11 kişiden taşeron firma Yapıtek ortaklarından Halim Köse, proje sorumlusu Kadir İpek ile TTK Karadon Müessese Müdürü İsmail Güner, TTK çalışanları Vedat Küçükbükücü, Mustafa Küçük ve Murat Taşçı, ‘dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu taksirle ölüme sebebiyet vermek’ suçlamasıyla tutuklandı. Diğer 5 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Tutuklama kararına yapılan itiraz, 1’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde değerlendirildi. Mahkeme, Sulh Ceza Mahkemesi’nin 6 kişi için verdiği tutuklama kararını, mevcut delil durumu, delillerin toplanmış olması, şüphelilerin sabit ikametgah sahibi olup kaçma şüphelerinin bulunmamasını gözönünde bulundurarak kaldırdı.

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinin, savcı Ahmet Kozan‘a teslim ettiği 36 sayfalık raporda, galeri açmak için dinamit atılmasının ardından ortaya çıkan metan gazının, havalandırma vantilatörüyle galerinin içine sürüklendiğine dikkat çekildi.

Gazın patlamasına yol açan ateşleyici unsurun büyük olasılıkla yükleyici makinenin elektrik donanımı olduğunun belirtildiği raporda, “Büyük olasılıkla alevsızdırmazlık özelliğini yitirmiş donanım ve çalışmayan devre kesiciler olayın nedenidir. Tespitler sırasında kablo bağlantılarının yapıldığı kısımlarda bulunan ve sıkı şekilde kapatılması gereken kapakların uygun şekilde olmadığı görülmüştür” denildi.

Raporda, uzaktan gaz izleme sisteminin erken uyarı görevi yapmadığına dikkat çekildi.

Ölen işçilerin çoğunda gaz maskesinin bulunmamasının, yüklenici firmanın teknik elemanlarının kusuru olduğunun vurgulandığı raporda, yüklenici firmadaki incelemeler sırasında ele geçirilen bir belgede, taşeron firma işçilerinin ocağa piknik tüpü sokmak istedikleri konusunda yükleniciye bilgilendirme yapıldığına dikkat çekildi. Cesedi bulunamayan işçilerden Engin Düzcük’ün asıl mesleğinin aşçılık olduğuna da vurgu yapıldı.