09 Temmuz 2010
Sayı: SİKB 2010/27

 Kızıl Bayrak'tan
İşbirlikçi rejimler için
esas olan uşaklıktır!
Kirli savaş tırmandırılıyor!
Düzen güçleri Kürt halkına karşı
tam siper aldı!
Başbuğ’dan Kürt sorunuyla ilgili
“şanslı” açıklamalar!
GOP BDSP’den zorunlu açıklama
Sivas katliamı eylemlerle
lanetlendi
UPS’de patron-polis
saldırılarına geçit yok!
TEKEL işçisi hesap soruyor!
İşçi ve emekçi hareketinden.
Toplu Sözleşme Sempozyumu’nun ardından
Sempozyum üzerine düşünceler.
Metal patronlarının saldırılarına karşı direniş!
BMİS Gebze Şube Başkanı’yla konuştuk
Rize Belediye Başkanı’ndan ırkçı, cinsiyetçi açıklama.
6. Avrupa Sosyal Forumu gerçekleşti.
Yunanistan mali krizi ve AB’nin yeniden dizaynı.- Volkan Yaraşır
Katastrofik sarmal - Volkan Yaraşır
Obama yönetimi işgalci orduların şefini kovdu.
“Kürtler ne istiyor?” - M.Can Yüce
Kapitalizmin vazgeçemediği
oyuncağı nükleer!
Çevre katliamına HES’lerle devam!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devrimci-demokrat kamuoyuna zorunlu açıklama…

“Gerici dayatmaların hiçbir haklı ve meşru yanı yoktur!”

İstanbul Sultangazi’de 26 Haziran günü 2 Temmuz etkinliği düzenlendi. Gazi Şehir Parkı’nda gerçekleştirilen etkinlik Koçgiri Platformu, PSAKD Sultangazi-GOP Şubeleri, Karabel Dernekleri Federasyonu (KAYKEF), Kangal Dernekleri Federasyonu (KDF), Zile Dernekleri Federasyonu, Gazi Pir Sultan Abdal Cemevi Derneği ile Habibler Cemevi tarafından örgütlendi.

GOP BDSP olarak, bu etkinlikte Gazili işçi ve emekçilere devletin katliamcı kimliğini anlatmak, devrim ve sosyalizm mücadelesine çağrı yapmak için stant açmak istedik. Etkinlik alanına girmek istediğimizde stant açmamız gayri ahlaki bir şekilde engellendi.

Bu tarz davranışlar Gazi Mahallesi’nde geçmişte de tekrarlandığı için devrimci sorumluluğumuz gereği konuya ilişkin açıklama yapma ihtiyacı duyuyoruz.

Etkinliğin gerçekleşeceği Gazi Şehir Parkı’na stant için gerekli malzemelerimizle girmek istediğimizde giriş noktasına yerleştirilmiş görevliler bizleri çevirdi. Elimizdeki poşetlerin içini açarak onlara göstermemizi istediler. BDSP’li olduğumuzu, etkinlikte stant açacağımızı, poşetlerde de stant için gerekli malzemelerin olduğunu belirttik. Bunun üzerine “komite kararı” gereği stant açılmasının yasak olduğunu ifade ettiler. Gerekçesini sorduğumuzda ise bilmediklerini söylediler. Bunun üzerine devrimcilere karşı gerçekleştirilen bu gerici dayatmayı komiteden bir temsilciyle görüşmek istediğimizi ifade ettik. Fakat kendilerinin Halk Cepheli olduğunu ifade eden görevliler, sorunun çözümü için bize sürekli Gazi Özgürlükler Derneği’ni ve Halk Cephesi temsilcisini adres olarak gösterdiler. Biz ise muhatabımızın komiteden bir temsilci olduğunu, onun için bu durumla ilgili Halk Cephesi’yle görüşmeyeceğimizi ısrarla ifade ettik.

Komite temsilcileri birkaç kez arandığı halde görüşmek için gelmediler. Biz de yaptığımız değerlendirme sonucu, etkinliğe zarar verecek herhangi bir sorunun yaşanmaması için komitenin kararına uyma kararı aldık. Bu kararımızı girişteki görevlilere bildirdik.

Etkinliği izlemek için alana girmek istediğimizde tekrar görevlilerin engeliyle karşılaştık. Malzemelerimiz yanımızda olduğu için bizi içeri almayacaklarını ifade ettiler.

Stant açmayacağımızı ifade etmemize ve tüm sağduyulu davranışımıza rağmen devrimci ahlaka uymayan bir tarzda, elinde malzeme olan yoldaşlarımızı itelemeye varan davranışlar sergilediler ve savurdukları tehditlerle etkinliği izlemek için alana girmemizi engellemeye çalıştılar. Bununla da yetinmeyen “etkinlik görevlileri”, şimdiye kadar MEHA, İlbek gibi işçi direnişlerinde polislerin ve patronların bizi işçilerden yalıtmak için sarfettikleri “provokatörler” ifadesini kullanan bir tutum içerisine girdiler.

Bunun üzerine komiteden bir temsilciyi arayarak giriş noktasında yaşadığımız sorunu ifade ettik. Eğer bu duruma müdahale etmezlerse yaşanacak tatsız olayların sorumluluğunun komiteye ait olduğunu söyledik.

Nihayet, komiteden bir temsilci giriş noktasına gelerek bizimle görüştü.

Komitenin aldığı kararın gerekçesini sorduğumuz temsilcinin yanıtı ise etkinliğin ve etkinliği örgütleyen bileşenlerin niteliğini tüm açıklığıyla ortaya koyuyordu.

Etkinlikte hiçbir siyasi kurumun pankart, flama, döviz açmaması yönünde karar alındığını belirten temsilci, “Bu tarz malzemeler açıldığında etkinlik marjinalleşiyor ve katılım azalıyor” diyerek etkinliğin marjinalleşmemesi için böyle karar alındığını ifade etti. Komite temsilcisine, devrimci ve ilerici kurumların alanda olmasının etkinliği nasıl marjinalleştirdiğini sorduğumuz da ise aldığımız cevap, devrimcilerin marjinal olduğu ve gerçekleştirilen etkinliğin ideolojik bir etkinlik olmadığı oldu.

Bunun üzerine, insanlığın kurtuluşu için bu topraklarda bedel ödemiş ve ödemeye devam eden devrimcilere karşı böyle ithamlarda bulunanlarla düzenin sözcüleri arasında hiçbir farkın olmadığını, böyle düşünenlerle de konuşacak hiçbir şeyimiz bulunmadığını ifade ederek alandan ayrıldık.

Karşılaştığımız bu olay bazı gerçekliklerin altını çizmemizi zorunlu kılıyor.

1 - Gazi Şehir Parkı’ndaki anma etkinliğini gerçekleştiren kurumların hepsi İzzettin Doğan (Cem Vakfı), Fermani Altun (Ehlibeyt vakfı) gibi kişi ve kurumlara karşı haklı olarak birçok söz söylüyorlar. Bu kişi ve kurumların baskıcı ve gerici olduğunu vurgulayarak bu sistemin hizmetinde çalıştığını ve Aleviliğin ilerici olan yanlarını yok etmek istediğini vurguluyorlar.

Peki, 2 Temmuz etkinliğini örgütleyen bu kurumlara soruyoruz. Gazi Şehir Parkı’nda gerçekleşen etkinlikte devrimcilerin Alevi işçi ve emekçilere ulaşmasını engelleyen, devrimcilere “marjinal” diyen zihniyetle, İzzettin Doğanlar’ın temsil ettiği zihniyet arasında nasıl bir fark var? İzzettin Doğanlar’ın temsil ettiği anlayışlar da devrimcilere marjinal diyerek saldırmıyorlar mı?

Etkinlik komitesi temsilcisi, etkinliğin ideolojik olmadığını üstüne basa basa vurgulama ihtiyacı duyuyor. İzzetin Doğanlar da devlet destekli gerici güçlerin gerçekleştirdiği katliamlarda şehit düşenleri anarken “Biz ideolojik değiliz” diyorlar. Peki devletin resmi ideolojisinden beslenen imha ve inkâra karşı verilen bir mücadele ya da bu ideolojiden beslenen bir katliamda şehit düşenleri anmak ideolojik değil de nedir? Eğer ideolojik değilse, İzzetin Doğanlar’ın dini ayinlerinden de farklı değildir. O zaman, onlarla göstermelik ayrışmanın dışında temelden bir ayrışma da söz konusu değil demektir.

2- Devrimciler bu topraklarda haksızlığa, zulme karşı tereddüt etmeden bedel ödemişlerdir. Gerektiğinde de ödemeye devam edeceklerdir. Alevi emekçilere karşı gerçekleştirilen saldırı ve katliamlarda da en ön saflarda her zaman devrimciler yer almış, bedel ödemişlerdir. Alevi emekçilerin haklı ve meşru taleplerini her zaman sahiplenmiş, devrim ve sosyalizm mücadelesinin bir parçası olarak görmüşlerdir.

Devletin on yıllardır sistematik olarak gerçekleştirdiği gerici ideolojik bombardımanı emekçi kitlelerde ciddi bir bilinç bulanıklığı yaratmıştır. Böylesi bir bilinç bulanıklığının yaşandığı topraklarda emekçilerin devrimci politikalarla bütünleşmesi hiç de kolay olmuyor. Bunu “marjinallik” olarak algılayanlar ise daha fazla kişiye ulaşmak için gerçekleri ifade etmek yerine emekçi yığınların gerici yanlarına yaslanıyorlar, devrimcileri tecrit etmeye çalışıyorlar.

3- Devrimci ve ilericileri toplumun diğer kesimlerinden ayıran yan ideolojik, politik farklılıkları ve bunun pratik yansımasıdır. Bu gerçeklik hiçbir şekilde gözardı edilmemelidir. Etkinlik günü parkın giriş kapılarına dikilen “görevli”lerin devletin kolluk güçlerini aratmayan tarzları tartışma konusu edilmelidir. Komitenin içerisinde devrimci, ilerici olduğunu iddia eden kişi ve görevlilerin mensubu olduklarını iddia ettikleri kurum, bu durumu gözden geçirmeli, devrimcilikten ve ilericilikten uzak bu davranışı sergileyenlere gerekli müdahaleyi bir an önce yapmalıdır.

4- Devrimci ve ilericilere karşı gerçekleştirilen bu gerici dayatma, Gazi yerelinde sadece bu etkinlikte karşımıza çıkmamıştır. Gazi Mahallesi’nde her sene gerçekleştirilen halk şöleninde de aynı gerici tutum sergilenmektedir. Bu etkinliklerde dershanelerin ya da özel hastanelerin etkinlik alanında stant açarak kendi tanıtımlarını yapmasına izin verilirken, parasız eğitim ve parasız sağlık hakkını savunan devrimcilerin alanda her türlü faaliyeti engellenmektedir.

Halk şöleninde de, muhtarlar ve çeşitli kitle örgütlerinden oluşan etkinlik komitesinin kararı olarak sunulan bu dayatmanın uygulayıcıları olarak yine karşımıza Halk Cepheliler çıkmaktadır. Bu ise söz konusu dayatmacı, sansürcü anlayışın arkasında Halk Cephesi’nin de olduğunu göstermeye yetmektedir.

Bu dayatmacı ve sansürcü uygulamanın altında imzası olan ve destekleyen tüm kişiler ve kurumlar dönüp kendilerini sorgulamalıdır.

5- Etkinliğin organizasyonunda çağrıcı kurum olan Koçgirililer Platformu’na da şunu söyleme ihtiyacı duyuyoruz. Platform girişim aşamasındayken “yüzü devrimcilere dönük” bir oluşum olacak diyordunuz. Yüzü devrimcilere dönük bir oluşum nasıl oluyor da devrimcileri alandan tecrit eden sansürcü bir kararın altına imza atıyor?

Sizin yüzünüzü devrimcilere dönmekten anladığınız devrimcilere marjinal demek ve sansür uygulamak ise dönün bu kelimenin literatürdeki anlamına tekrar bakın.

Sonuç olarak; düzenin gerici kuşatmasına karşı bedel ödeyerek, tırnakla kazıyarak değerler yaratan devrimcilere karşı gerçekleştirilen bu tutumun hiçbir haklı ve meşru yanı yoktur. İlerici olduğunu ifade edenler böyle bir iddiası olmayanların da gerisine düşmüşlerdir. Aynı gerici dayatmayla kendileri karşılaştığında mangalda kül bırakmayanlar, kendi gerici tutumlarını savunmakta da ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

Etkinliği örgütleyen bileşenler başta olmak üzere, konunun muhatabı tüm kurumlar ve kişiler yaşanılan bu olayı ve sonuçlarını değerlendirmeye tabi tutmalı, bu tarz tutumların tekrar sergilenmemesi için sorumlu davranmalıdır.

GOP Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

7 Temmuz 2010