Kızıl Bayrak'tan...
Geçtiğimiz günlerde PKK çizgisindeki Kürt hareketi cephesinden gazetemize yönelik sergilenen sansürcü-dayatmacı tutum, son günlerde fiziki saldırılara kadar vardı. Bu yıl yedincisi düzenlenen Geleneksel 1 Mayıs Mahallesi 2 Eylül Kuruluş Festivali’nde gazetemize saldırı tehdidiyle yasak koymaya çalışan bir grup, bu tehditleri sökmeyince işi zorbalığa vardırdı. Bu saldırı sonucu, standımız dağıtılıp gazetemiz parçalanırken yoldaşlarımız da fiziki saldırıya uğradılar. Hızını alamayan gözü dönmüş güruh TUYAB standını da dağıtarak devrimci tutsaklarla ilgili afiş ve pankartları parçaladı. Bu provokatörler daha sonra Kadıköy’deki 1 Eylül mitinginde de ortaya çıkarak alandaki Kürt gençlerini komünistlere karşı kışkırtmaya çalıştılar.
Bu saldırgan tutum, Kürt gençliğinin samimi duygularını da istismar ederek komünistleri ve devrimci güçleri hizaya çekme, kendi istediği potanın içinde şekil verme niyetin ürünüdür. Ancak bu, sonuçsuz kalmaya mahkum boş bir çabadır.
15 yıllık yayın tarihi boyunca Kızıl Bayrak devletin sayısız saldırısına uğradı. Büyük bir kısmı Kürt sorunundaki tutumundan dolayı olmak üzere sayısız kez toplatıldı, kapatıldı. Çalışanları kurşunlandı, gözaltına alınıp işkencelerden geçirildi. Tutuklanıp onlarca yıllık hapis cezalarına çarptırıldı. Fakat bu saldırılar karşısında Kızıl Bayrak dalgalanmaya devam etti. Ne devrimci çizgisinden, ne kararlılığından vazgeçti. Bugünden sonra da nereden gelirse gelsin hiçbir baskı ve zorbalık karşısında bu çizgisinden ve pratik tutumundan, devrimci eleştiri silahından vazgeçmez, konumunu terketmez.
Öte yandan devrimci eleştiriye karşı tahammülsüzlüğün devrimci propaganda ve ajitasyon özgürlüğüne yönelik dayatmacı bir zorbalığa dönüştüğü bu olay, karanlık bir amaca hizmet etmektedir. Kürt gençliğinin düzene karşı artan öfkesini istismar ederek komünistlere karşı yöneltmeye çalışanlar, bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu öfkeyi yolndan saptırmakta düzen dışı arayışlara dönüşmesine engel olmaktadırlar. Bundan dolayı da düzen güçleri tarafından istismar edilmeye ve yönlendirilmeye açık durumdadırlar.
Fakat ne yazık ki sergilenen bu tutumlar, ilgili Kürt hareketinin siyasal öznelerinin ve bir kısım “devrimcilik” iddiasındaki çevrenin bu gerçeği anlamak ve buna uygun bir sorumluluk bilinciyle hareket etmekten yoksun olduklarını gösteriyor. Bu yaklaşım, ilki şahsında düzenin tasfiye amaçlı “açılımı”ndan dolayı özgüven sarhoşluğu yaşayanların, ikincisi şahsında ise güce tapınan küçük-burjuvanın siyasal yaklaşımıdır. Bu yaklaşımların ve bunların ürünü zorbalıkların başarıya ulaşma şansı yoktur.
Son olarak buradan ilgili Kürt hareketinin siyasal öznelerini vahim sonuçlar doğurabilecek bu saldırıları durdurmaya, devrimci-ilerici güçleri de devrimci değerlere yönelik bu zorbaca saldırılar karşısında tutum almaya çağırıyoruz. |