04 Ağustos 2006 Sayı: 2006/30 (30)
  Kızıl Bayrak'tan
   Ortadoğudaki güncel direnişin anlamı ve sınırları
  Lübnan'da direniş yayılıyor!
  "Bağımsız, demokratik ve sosyal tarım politikası" ancak işçi sınıfı tarafından uygulanabilir
  Bombacı paşanın itirafları
  Ortadoğu halklarıyla dayanışma eylemlerinden...
İstanbul'da yapılan dayanışma eylemine vahşi polis saldırısı
Sendikal ihanet çeteleri örgütlenmenin önünde engel
Niyet mektubundan emekçiye ölüm çıktı
MESS ve Türk Metal elele; Metal işçileri ihanete karşı harekete geçmelidir!
  Ortadoğu'da toplumsal muhalefet ve siyasal akımlar / Orta sayfa
  KİT'lerin talanına, nükleer santrallere ve sermayenin saldırılarına karşı mücadeleyi yükseltelim
  Siyonist cellatların suç ortakları Kana katliamı için timsah gözyaşları döküyor
  Chavez İsrail'in faşist zulmünü kınadı
  Dünyada Ortadoğu halklarıyla dayanışma eylemlerinden
  Hiroşime ve Nagazaki katliamlarının yıldönümünde; Kana'da öldürülen çocukların anısına!
  İsrail ve ABD zulmü devam ediyor
  Sıradan savaşın sıradan ölüleri
  Patronların kar hırsı halkın sağlığından daha önemli
  Üniversite öğrencilerinin ücretsiz sağlık hakkı gaspedildi
  Eylem ve etkinliklerden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Tekstil patronlarından sonra enerji patronları da vurgun ve soygunlarına kılıf arıyor...

KİT'lerin talanına, nükleer santrallere ve sermayenin saldırılarına karşı mücadeleyi yükseltelim!

Türkiye'nin batısındaki 13 ilde 1 Temmuz'da yaşanan elektrik kesintisi ile gündeme gelen elektrik-enerji tartışmaları güncelliğini koruyor. Enerjideki özel sektör patronları “Uzun zamandır zararına üretim yapıyoruz, ha battık ha batacağız” vb. türünden kopardıkları yaygaralar eşliğinde üretimi durdurdular. Sonrasında yaşanan gelişmeler bütün açıklığıyla gösterdi ki, daha iki ay öncesine kadar ağlayıp sızlanan tekstil patronları gibi enerji patronları da yapacakları vurguna kılıf arıyorlar.

Oymapınar HES Santrali'nin üretimi durdurmasının ardından, Ak Enerji de Bozüyük santralindeki üretimi durdurdu. Aynı kararı aldığını açıklayan Alarko'dan sonra, sektördeki bütün özel şirketlerin yaptığı açıklamaların ardı arkası kesilmedi. Yükselen petrol fiyatları ve ekonomideki dalgalanmanın kendilerini üretim yapamaz dereceye getirdiğini, bunun içinde bir an önce TRT payının kaldırılması, ÖTV'nin düşürülmesi, üretim maliyetinin aşağı çekilmesi ve özelleştirmenin tamamlanması taleplerini sıraladılar.

Ancak şirketlerin Enerji Bakanlığı ile yaptığı sözleşmelerde üretimi bırakmadan dört ay önce bildirimde bulunma zorunluluğu yer alıyor. Bunun üzerine bakanlık üretimi durduran şirketlere baskın düzenleyerek bazı evraklarına el koydu. Yine de özel sektör patronlarının üretimi durdurma yönündeki tehditlerinin arkası kesilmedi.

Ekonomik, demokratik ve sosyal hakları için işçilerin üretimi durdurması durumunda işçiler defalarca cezalandırılırken, sefil çıkarları için üretimi durduran patronlar ise defalarca ödüllendiriliyor. Özel sektör patronları önce Enerji Bakanı Hilmi Güler ile bir zirve yaptılar. Zirvede patronların istekleri ve çözüm önerileri tartışıldı. 1 Ağustos'tan itibaren Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği'nin (DUY) uygulanması, EÜAŞ'ye ait (kamu) toplam 300 MW'lık 60 hidroelektrik santralinin özelleştirilmesi ve 1 Eylül'e kadar özel sektörün Doğalgaz ve Elektrik Piyasası Kanunları'nda değişiklik önerilerinin Bakanlığa iletilmesi kararı alındı. Öneriler uygun görülürse kanun değişikliği şeklinde TBMM'ye sunulacak.

1 Ağustos'ta Türkiye Elektrik İletişim AŞ (TEİAŞ) ile 13 ilde elektrik kesintilerinin faili Oymapınar santrali ile uzlaşma sağlandı. TEİAŞ ile Oymapınar santralı arasında imzalanan yan hizmet sözleşmesine göre; “Ana dağıtım hattı üzerinde kurulu Oymapınar, elektrik krizi yaşanması halinde üretim yaparak bedelini TEİAŞ'a fatura edecek”. TEİAŞ diğer elektrik patronlarıyla da yan hizmet sözleşmesini imzalayacak. 2 yıl önce hayata geçirilmek istenen Dengeleme ve Uzlaştırme Yönetmeliği uygulaması zorunlu hale gelecek.

Elektrik KİT'leri aynı anda tek tek satılacak, zam üstüne zam yağacak

Sermaye devleti elektrik alanındaki KİT'lerin özelleştirilmesi için uzun bir zamandır canla başla çalışıyordu. Şimdi de ekonomideki dalgalanmanın faturasını emekçilere kesmek ve özelleştirme saldırısını bir an önce bitirmek için, pastadan pay kapma telaşına giren patronlarla danışıklı dövüşe giriştiler. Özelleştirme Dairesi Başkanı (ÖİB) Metin Kilci, gündemdeki elektrik dağıtım özelleştirmeleri için hukuki bir eksikliğe neden olmayacak şekilde ayrıntılı bir çalışma yaptıklarını belirtirken, uygulanacak yöntemi açıkladı. Ekonomist dergisine açıklama yapan Kilci; “Birkaç şirketi birlikte fakat ayrı ayrı özelleştireceğiz. Aynı zamanda ihaleye çıkacağız, ama şirketleri tek başına satacağız. Özelleştirme sonrası bazı birleşmeler olabileceğinden, alıcı firmaya paket oluşturma imkanı vermek istiyoruz” diyor.

Yani özelleştirme başkanı diyor ki; geçmişteki deneyimlerden yararlanarak hiçbir hukuki engel bırakmayacağız, bütün şirketleri toptan satıp kurtulacağız!

Sermayenin KİT'lerden kurtuluşu milyonlarca emekçinin yıkımı üzerine olacak. KİT'lerin özeleştirilmesiyle birlikte, ilk iki yıl şu anki tarife üzerinden belirlenecek fiyatlar, sonraki yıllarda kademeli olarak zamlanacak. Konutlarda uygulanan elektrik tarifesi beş yıl sonunda iki katına çıkabilecek. Aynı dönemde sanayinin kullandığı elektrik fiyatları düşürülecek.

Yapılan bu hesaplar diğer maliyet unsurlarının sabit kalması durumunda geçerli olacak. Yani enflasyon tahmin dilenden fazla artarsa, ya da doğalgaz gibi üretim girdileri daha da yükselirse elektrik fiyatları iki katın üzerinde de zamlanabilecek.

Ancak KİT'ler daha satılmadan zamlar yağmaya başladı bile. Elektrikte yaşanan sıkıntıyı çözmek amacıyla bir araya gelen AKP'nin dört bakanı (Şener, Babacan, Unakıtan ve Güler) yaptkları toplantıda, sıkıntıyı nasıl çözeceklerini de göstermiş oldular. 1 Ağustos'tan geçerli olmak üzere doğalgaza yüzde 6.8 zam yapıldı, elektriğe ise yüzde 5'lik zam yolda. Böylece son 1,5 yılda doğalgaza yapılan zam oranı yüzde 45 oldu.

Kriz tellallığının ardında gizlenen gerçek: Nükleer enerji santralleri

Kriz tellallığı yapan ve önümüzdeki günlerde Türkiye'nin karanlığa gömüleceği türünden senaryolar üreten özel sektör patronlarının asıl amacı ise nükleer santralların bir an önce kurulması için hükümete baskı yapmaktır.

Geçtiğimiz aylarda Başbakanlık müsteşarı Ömer Dinçer'in başkanlığında ve ilgili bakanlıkların müsteşarlarının katılımıyla nükleer enerjiyle ilgili bir toplantı yapılmıştı. Toplantıya, Sinop'ta yapılması planlanan nükleer santral projesine ilgi gösteren ve aralarında Sabancı, Zorlu, Enka, Çalık, Gama, Güriş, Nurol, Akkök, Ak Enerji, Alarko, Tekfen, Doğuş ve Habaş'ın da bulunduğu 14 firma katılmıştı. Toplam 5 bin megavat kurulu güçte olması planlanan santrallere ilişkin görüş bildiren firmalar, “Kamu desteği olmadan nükleer santral yatırımını yapamayız” diyerek, hükümete taleplerin iletmişlerdi.

Ege bölgesindeki elektrik kesintilerinin hemen ardından aynı gündemle yapılan toplantıya özel sektörün Enerji Bakanlığına sunduğu görüşler ve bugüne kadar gerçekleştirilen teknik çalışmalar değerlendirildi. Buna göre özel sektörün talepleri şöyle: “Nükleer enerjide özel sektörün yatırımın kamu-özel sektör ortaklığı modeli ile yapılması, Hazine'nin dış krediler için grantör olması ve üretilecek elektriğin en az yüzde 70'ini devletin satın alması, elektrik dağıtım özelleştirmeleri sonucunda sektöre girecek firmalara dağıtacakları elektriğin yüzde 10-20'sini nükleer santrallerden alma zorunluluğu getirilmesi…”

Hükümet yetkililerinin özel sektörün “Özel-kamu sektör ortaklığı modeli” dışındaki taleplere sıcak bakmadıkları belirtiliyor. Bu çerçevede Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) çatısı altında kurulacak bir kamu şirketi ile özel sektörün ortak yatırım yapmasının kamu yararı açısından değerlendirileceği belirtildi. Enerji zirvesinin yapıldığı günlerde EÜAŞ'ın ana statüsü değiştirilerek Resmi Gazete'de yayınlandı. “EÜAŞ nükleerin patronu olacak” başlığıyla gazetelerde yer verilen habere göre, Elektrik Üretim Anonim Şirketi'nin yeniden belirlenen ana statüsünde, kuruluşa nükleer santral yapımı için alt yapıyı kurma ve yurtdışından yakıt sağlayacak ülkelerle anlaşma yapma görevi verildi. Buna göre, teşekkülün sermayesi 1.3 milyar YTL olarak belirlenirken, “özel-kamu sektörü”nün ortak yatırımı neyi gerektiriyorsa yapılacak.

ABD-Türkiye nükleer işbirliği anlaşması yürürlüğe girdi

Bu gelişmeler gündemi meşgul ederken, ABD ile Türkiye'nin imzaladığı nükleer işbirliği anlaşması sessiz sedasız yürürlüğe girdi. 10 Temmuz ‘06 tarihli Milliyet'te yer alan habere göre, altı yıldır rafta bekleyen Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımına İlişkin İşbirliği Anlaşması Resmi Gazete'de yayınlandı. “Tarafların barışçıl amaçlarla nükleer araştırma ve geliştirmede işbirliği yapabileceği” belirtilen anlaşma, muğlak ifadelerle dolu. Ancak anlaşmanın en önemli hükmü şöyle: “Anlaşmaya göre, nükleer malzeme askeri amaçlar için kullanılamayacak. Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra Türkiye eğer bir nükleer patlayıcı cihaz patlatırsa ABD işbirliğini bitirme hakkına sahip olacak bu anlaşma 15 yıl süreyle yürürlükte kalacak, daha sonra beşer yıllık dönemler halinde olmak üzere yürürlükte kalacak.”

Tüm bu gelişmeler gösteriyor ki, sermaye devleti özelleştirme saldırısını hızlandırırken, bir taraftan işçi ve emekçilere dönük saldırılarını arttırmakta, diğer taraftan da nükleer santral kurma işlemlerini hızlandırmaktadır. ABD ile yapılan nükleer anlaşmaya uygun olarak, nükleer santral kurmanın önündeki yasal engeller tek tek kaldırılmaktadır. Kamuoyunda nükleer santrale karşı yükselen tepkilerin azalmasını fırsat bilerek, dikkatleri elektrik kesintilerine çekmeye ve nükleer santrallerin kurulmasına yararları üzerinden toplumu ikna etmeye çalışmaktadır.

Sınıfın öncü güçleri, devrimcileri ve komünistlerinin önünde sermaye devletinin bu saldırılarına set çekmek, toplumu bilinçlendirmek ve nükleer karşıtı mücadeleyi daha da yükseltmek görevi durmaktadır.