28 Temmuz 2006 Sayı: 2006/29 (29)
  Kızıl Bayrak'tan
   Saldırıları devrimci sınıf cephesini örerek, halkların devrimci dayanışmasını yükselterek karşılayalım!
  "Yeni Ortadoğu" halkların anti-emperyalist anti-siyonist direnişiyle yaratılacaktır!
  Türk ordusu emperyalist ordulara piyonluğa hazırlanıyor
  Düzen kalemleri emperyalist savaşın gönüllü neferliğine soyunuyor
  Direnen Ortadoğu halklarıyla dayanışma eylemlerinden...
Çelebiler'in siyaseti ve sendikacılığı üzerine
Eylem ve etkinliklerden
Kapitalist hayata karşı koyuştan teslimiyete, teslimiyetten nereye? - V / Yüksel Akkaya
  Dünün devrimcileri ile dünün reformistlerinin bugün aynı safta buluşması / Orta sayfa
  Pamukova hızlı tren katliamının 2. yıldönümü
  Gizli anayasa ve devletin gizli "hukuk"u
  Emperyalistlerden medet umanların hüsranı
  Hahamlar ve hocalar aynı safta; Din adamları siyonist barbarlığa destek veriyor
  Emperyalist-siyonist barbarlık dünyanın dört bir yanında lanetleniyor
  Hatırlanan tek şey kızıl olacak!
  Burjuvazinin ÖSS sıfırları
  Bir metal işçisi ile İstanbul İşçi Kurultayı üzerine röportaj
  OSİM-DER'in kreş kampanyası sona erdi
  Direnişteki Akmercan işçisi ile röportaj
  Yılmaz Erdoğan'a açık mektup; "Genç ölümlerden" sen de sorumlusun!
  Hürriyet "Aile içi şiddeti" önleyecekmiş!
  İsrail'in gerçek amacı / Uri Avnery
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

ABD emperyalizmi Suriye'ye karşı Lübnan hükümetini, Lübnan'a karşı saldırgan İsrail'i destekliyor...

Emperyalistlerden medet umanların hüsranı

Fuad Siniora başkanlığındaki Lübnan hükümetini kuran güçler, kendilerini “Suriye karşıtları” diye tanımlıyor. Hizbullah ise, kabinede bir bakanla temsil edilmekle birlikte ana muhalefet partisi konumundadır.

Bilindiği üzere, Ortadoğu'nun verili koşullarında Lübnan'daki burjuva akımların Suriye karşıtlığı, ya doğrudan ABD-İsrail işbirlikçiliği, ya da böyle bir süreci başlatmanın somut adımı anlamına geliyor. Nitekim Fuad Siniora, siyonist İsrail'in Filistin halkını hedef alan vahşi saldırısının başladığı günlerde Beyaz Saray koridorlarını arşınlıyordu. Zira Siniora ile destekçileri, düne kadar Bush liderliğindeki savaş çetesinden büyük beklentiler içindeydi.

Büyük Ortadoğu-Büyük İsrail projesi önündeki engellerden biri kabul edilen Suriye'nin dize getirilmesi,Washington-Tel Aviv merkezli zorbaların temel gündemlerinden biriydi. Eski başbakan Refik Hariri'yi katleden bu güçler, sorumluluğu Suriye üzerine atarak kirli hedeflerine belli ölçülerde ulaşabilmişti. Kuşkusuz bu başarıda “Suriye karşıtı” güçlerin önemli bir payı var. Oysa CIA güdümlü BM savcılarının bir yılı aşan incelemelerinde bile, Hariri'nin katliyle ilgili Suriye aleyhine herhangi bir somut delile ulaşamadı.

Buna karşı Hariri'nin ölümünden sonra Lübnan'daki “Suriye karşıtları”, Suriye karşıtı kitlesel eylemler organize ettiler, her fırsatta Hariri'nin ölümünden Beşar Esad yönetimini sorumlu tuttular. Tabii CIA savcılarına her türlü desteği de sundular. ABD'ye yaranma çabası, Siniora'nın Washington ziyareti esnasında zirveye ulaşmıştı. Fuad Siniora, Lübnan'ı yerle bir eden siyonist saldırının başlamasından sadece bir hafta önce, Bush'un huzurunda, İsrail'le ilişki kurmaya hazır olduklarını ilan etmişti. Bu tutumun neo-faşist çeteyi fazlasıyla memnun ettiğini söylemeye gerek yok.

Suriye karşıtlığı sözkonusu olduğu sürece Lübnan hükümetine tam destek veren Amerikan emperyalizminin tutumu, İsrail savaş makinesi Lübnan'ı yerlebir etmeye başladığında tersine döndü. Artık ne Fuad Siniora'nın ne de diğer “Suriye karşıtları”nın herhangi bir kıymet-i harbiyesi kaldı. Bush liderliğindeki savaş kundakçıları, Lübnan'ı harabeye çeviren saldırıların devamı için, her zaman olduğu gibi, siyonist cellat takımına sınırsız destek veriyor, dahası olası bir ateşkese karşı çıkarak saldırıların devamını sağlıyor.

Fuad Siniora ile hükümeti, Lübnan'ın yakılıp yıkılmasına haklı olarak feryat ediyor. Ancak bu hükümet, yığınsal katliamlar eşliğinde ülkeyi tahrip eden saldırının Washington onaylı/destekli olduğunu dile getirme cesaretinden yoksundur. Daha da vahim olanı, Siniora'nın, ateşkesin sağlanması durumunda Hizbullah'ı silahsızlandırma vaadinde bulunmasıdır. Lübnan hükümeti elbette Hizbullah'ı silahsızlandırma gücünden yoksundur. Buna karşın emperyalist-siyonist saldırganlara bu tür vaatlerde bulunması utanç vericidir.

ABD emperyalizminin Lübnan hükümetine karşı takındığı iki farklı tutum, emperyalistlerin uşaklarıyla hangi temelde işbirliği yaptığını gösteren çarpıcı örneklerdendir. Zira Amerikan yönetimi, savaş çetesiyle işbirliği yapan Lübnan hükümetine; “Suriye'ye karşı kullanabileceğimiz bir güç olduğunuz sürece arkanızdaydık, ancak sözkonusu İsrail olduğunda, bizden ilgi/destek beklemeyin” mesajı vermekte tereddüt etmedi. Bu küstah tutum, işbirlikçi düşkünlere verilen “değer”i göstermesi açısından da çarpıcıdır.

Emekçi halklar onurlu geleceklerini, ancak emperyalizme, siyonizme ve düşkün işbirlikçilerine karşı enternasyonal mücadele ile kurabilirler.

----------------------------------------------------------------------------------------

Mercosur-İsrail Serbest Ticaret Anlaşması imzalanamadı

Güney Amerika ortak pazarı Mercosur'a üye devletlerin liderleri, Arjantin'in Cordoba kentinde yeni girişimleri değerlendirmek amacıyla toplandı. 20 Temmuz'da gerçekleşen toplantı, İsrail'in Filistin ve Lübnan halklarını hedef alan kanlı saldırısının tüm hızıyla devam ettiği günlere denk geldi. Buna rağmen, toplantı öncesinde yayılan haberlerde, İsrail ile Mercosur arasında Serbest Ticaret Anlaşması imzalanacağı dile getiriliyordu.

Arjantin, Brezilya, Uruguay, Paraguay dörtlüsü tarafından kurulan Mercosur, bu kez tam üyelik süreci yeni tamamlanan Venezüella'yı da içeren beşli birlik olarak toplandı. Bu arada Küba da zirvenin konukları arasında yer aldı. Birliğe üye olmayan ancak gözlemci statüleri bulunan Şili ve Bolivya da zirvenin diğer katılımcıları arasındaydı.

Chavez, Morales gibi liderlerle Küba'dan bir delegasyonun katıldığı zirvede, İsrail'le anlaşma imzalanacağına dair haberler ilerici-devrimci güçlerle işçi sendikaları tarafından tepkiyle karşılandı. Brezilya'da Lula'yı bu anlaşmadan vazgeçmeye çağıran bir imza kampanyası sürdürülürken, Arjantin İşçi Merkezi (CTA) sendikası da İsrail ile ortaklığa karşı tepkisini kampanya şeklinde yürütüyor.

Aralık ayındaki Montevideo zirvesinden itibaren sürdürülen gizli diplomasinin tamamlanmasıyla birlikte, soykırımcı İsrail devletinin Mercosur'un yeni ortağı haline geleceği söyleniyordu. Üstelik bu yönde alınacak kararın ekonomik olmaktan ziyade siyasal nedenlere dayandığı, yani siyonist katliamlara destek anlamına geldiği herkes tarafından bilindiği halde.

Zirve sonrasında, Arjantin ve Brezilya'da sol güçlerden tepki alan İsrail-Mercosur serbest ticaret anlaşmasının imzalanmadığı açıklandı. Arjantin basını bunu toplumsal tepkilerin bir sonucu olarak yorumlarken, resmi açıklamalarda anlaşmanın imzalanmaması, politik değil teknik gerekçelere dayandırıldı. Bu açıklama, Mercosur'da belirleyici olan devletlerin siyonist rejime destek vermeye devam edeceği anlamına geliyor. Bu da Latin Amerika'daki ilerici-devrimci güçlerle işçi sınıfının önüne, bu gerici işbirliğini teşhir edip engellemek için, Filistin ve Lübnan halklarıyla enternasyonal dayanışmayı daha da yükseltme görevini koyuyor.

----------------------------------------------------------------------------------------

ABD Lübnan'a “insani yardım” gönderecekmiş...

Lübnan halkları cellatlarının “insani yardımı”nı reddetmelidir!

Amerikan emperyalizminin İsrail ordusuna hibe ettiği güdümlü bombalar aralıksız şekilde Lübnan halklarının tepesine yağdırılırken, siyonist saldırganlığın baş destekçisi ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Beyrut'u ziyaret etti. Amerikalı bakan “sürpriz ziyaret”i sırasında Başbakan Fuad Siniora da dahil olmak üzere birçok Lübnanlı yetkili ile görüştü. Görüşmelerin içeriğine dair ayrıntılı açıklama yapılmazken, Beyaz Saray'dan verilen bilgilere göre, ABD'li bakanın görüşmelerinde, Lübnan'a “insani yardım” gönderme konusu da ele alındı.

ABD'li sözcü, Amerikan yardımının Lübnan'a uçaklar ve helikopterlerle ulaştırılacağını söyledi. İsrail ordusuna bomba taşıyan Amerikan uçakları, bu kez Lübnanlılar için “insani yardım” taşıyacakmış. Lübnan halklarıyla alay etmek anlamına gelen bu küstah açıklama henüz gerekli tepkiyi görmüş değil. Oysa böyle bir açıklama, İsrail ordusunun yağdırdığı bombalar altında katledilen, sakat bırakılan veya hayatını kurtarmak için yollara düşen yüzbinlerce Lübnanlı'yı düpedüz aşağılamaktır. Siniora ve hükümetinin ABD'li küstah bakana tepki göstermemesi ise utanç vericidir.

Ziyaretten kısa süre öncesine kadar İsrail'in ateşkes yapmasına karşı çıkan Rice, ziyarete hazırlandığı sırada yaptığı açıklamada, Lübnan'da İsrail birlikleriyle Hizbullah gerillaları arasında acil ateşkese ihtiyaç duyulduğunu, ancak ateşkesi sürekli kılacak koşulların yerine getirilmesinin önemli olduğunu belirtti. Yani ateşkes için, İsrail'in gerçekleşme şansı olmayan küstahça taleplerinin karşılanması gerekiyor.

İsrail ordusunu güdümlü bombalarla donatan, Lübnan'ın yerle bir edilmesini savunan bir bakanın Lübnan halkına destek verdiğini iddia etmek, riyakarlığın da ötesindedir. Dolayısıyla Lübnan halkları, eli kanlı canilerin “insani yardım” kisvesi altında kendilerini aklamalarına alet olmamalı, “yardımı” kesin olarak reddetmelidirler.