Kızıl Bayrak'tan...
24 Mart günü Muş'ta devletin düzenlediği operasyonda 14 HPG gerillası katledildi. Bu katliam sermaye devletinin yıllardır Kürt halkını inkar ve imhaya dayalı politikasını kararlılıkla sürdürdüğünün/sürdüreceğinin yeni bir işaretidir.
Kürt halkının saldırıya yanıtı serhildan oldu. Yapılan gösterilere saldıran kolluk güçleri 3 kişiyi daha katletti. Sermaye medyası olayları kışkırtarak Kürt halkının haklı ve meşru mücadelesine saldırıyor, DTP yöneticilerini ve ROJ TV'yi hedef gösteriyor.
Böylesi bir ortam puslu havayı sevenler için iyi bir fırsat oldu. 29 Mart günü ellerinde Türk bayrakları ve İstiklal Marşı eşliğinde, “Ya Allah bismillah, Allah'ını seven katılsın” nidalarıyla galeyana gelen “duyarlı” vatandaşların linç girişimlerine bir yenisi daha eklendi. Diyarbakır'daki gelişmelerin ardından patlak veren yeni linç girişimi bu sefer Sakarya'da Kızıldere katliamının yıldönümü vesilesiyle afiş aşan öğrencileri, öğrenci derneklerini ve DTP Sakarya il binasını hedef aldı. Her eyleme copla, bomba ile saldıran devletin kolluk güçleri ise “duyarlı” vatandaşlarını telkin ve ikna etmeye çalıştı. Şovenist dalganın tekrar yükseltilmesi saldırısına karşı mücadele etmek, haklı ve meşru talepleri uğruna mücadele eden Kürt halkının yanında olmak günün devrimci görevidir.
Üniversitelere dönük saldırıların arttığı, faşist ve şovenist kudurganlığın boyutlandığı ve Kürt halkına yönelik imha ve inkar politikasına hız verildiği böyle bir atmosferde YÖGEH bir haftadır Ekim Gençliği masalarına saldırıyor. Gelinen yerde YÖGEH açısından tutulan bu yolun sonuçsuz bulunarak terkedilmesi sorunun vehametini azaltmıyor. Sol içi şiddet sorunu ideolojik-politik bir sorundur. Ve ancak ideolojik-politik mücadele edilerek bu sorun aşılabilir.
Diyarbakır'da yaşanan olaylardan dolayı bu sayımızda okullardaki saldırganlığı teşhir eden yazılara yer vermeyi tercih etmiyoruz. Ama bu hiçbir biçimde bu saldırganlığı ve nedenlerini tartışmayacağız anlamına gelmiyor. Bu sayfalarda bu sorun üzerinden tartışmalar yapılacak, sorumsuz ve kendini bilmez tutumların önü kesilecektir.
***
İşçi sınıfına yönelik sosyal yıkım saldırıları aralıksız olarak sürüyor. Sınıf kitleleri her geçen gün ağır yaşam va çalışma koşulları altında ezilmeye ve sömürülmeye devam ediyorlar. İşçi sınıfının örgütsüz ve dağınık olması bu saldırılarını sonuçlarını daha da yıkıcı kılıyor. Ancak sınıf kitleleri içinde bu saldırılara karşı tepki ve hoşnutsuzluk altan alta mayalanıyor.
Son dönemdeki güçlenen sendikalaşma eğilim bunun göstergesidir. Birçok fabrikada gerçekleşen sendikal örgütlenme girişimi yer yer başarı kazanmış bulunuyor. Ancak bazı sendikalaşma girişimleri ise, işçilerin atılmasıyla sonuçlanıyor. İşçiler bu saldırıyı direnişle yanıtlıyor. Bu direnişlerden biri olan Has Alüminyum direnişi ise sürüyor.
Dudullu Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu Sinter Metal Fabrikası'nda yoğun sömürü koşullarına, 12 saate varan zorunlu çalışmaya, ikramiyelerin kaldırılmasına, pres bölümünde vardiya sisteminin değiştirilmesi girişimine karşı işçiler, mesaiye kalmama eylemi yaptılar.
27 Mart günü işçilerin taleplerini dile getiren bir bölüm şefi “kişişel yaşamı” gerekçe gösterilerek işten atıldı. Bunun üzerene işçiler üretimi tamamen durdurarak direnişe geçtiler. Sinter patronu eyleme geçen işçilerden 8 işçiyi işten attı ve fabrikaya polis çağırarak işçileri gözaltına aldırdı. Ama Sinter işçileri birliğini ve örgütlü gücünü kuşanarak saldırıları yanıtladı.
1 Mayıs'a doğru sınıf cephesinde ortaya çıkan bu direnişlerle sınıf dayanışmasını büyütmek ve sınıfın direnme kararlılığını ve mücadele dinamizmini 1 Mayıs alanlarına taşımak güncel bir devrimci görevdir. Sınıf devrimcileri bu güncel görevlerin gereklerini yerine getirmek için harekete geçmelidirler.
8 Mart'ı kazandık, 1 Mayıs'ı da kazanacağız! |