Halkımızın Newroz Bayramı kutlu olsun!
Halkımız, 2003 Newrozunu daha zorlu, kritik bir dönemde karşılıyor. Emperyalist ABD ve müttefikleri tüm saldırı silahlarını ateşlemek için gün veya saatler sayıyorlar. Ülkemizin Güneyi savaşın merkezlerinden biri olacak. TC, ordularını Güneye sokmuş ve son vuruşu yapmaya hazırlanıyor. Kuzey ise savaşın saldırı üssü haline getirilmeye çalışılıyor. Halkımız tedirgin, geçmişin kötü anıları ve geleceğin belirsizliği bu tedirginliğini derinleştiriyor.
Ama herşeye rağmen bulunduğu her alanda Newroz Bayramını kutluyor, özgürlük umudunu diri tutmaya çalışıyor. Tasfiyeciliğe, ihanete ve İmralı merkezli saldırılara rağmen Newrozda cisimleşen değerlerine sahip çıkıyor. Çünkü Newrozun kendisi için ne anlama geldiğini çok iyi biliyor:
Newroz, diriliş, direniş, mücadele ve özgürlüğün bayramı... Newroz, zalim Dehaqlara karşı verilen büyük mücadele süreci içinde şekillenen ve Kürdün kimliği ile bütünleşen, Kürdün kimliğine ve onuruna kazınan tarihsel varoluş, direniş ve özgür yaşamda ısrar çizgisi... Halkımıza, halklarımıza, tüm Ortadoğu halklarına kutlu olsun!
Newroz, tarihimizin derinliklerinden süzülüp gelen direniş nehrinin ve özgürleşme tutkusunun, 20. yüzyılın son çeyreğinde devrimci bir ideoloji, çağdaş ulusal kurtuluş hareketi ve çağdaş Kawa ile buluşmasıyla birlikte içerdiği anlam zenginleşti, yeni boyutlar kazandı. Öyle ki son çeyrek yüzyılda Kürt adı ile Newroz adeta içiçe geçti, özdeşleşti. Bu nedensiz değildi:
Çünkü, geleneksel Newrozla Kürtler, bir halk olarak var oluşlarını gerçekleştirmiş, tarih içindeki yerlerini almış ve uzun tarihsel serüvenlerinde ulusal direnişi sürekli sürdürmüşlerdir. Çağdaş Newroz ile kendilerini yok etmek isteyen çağdaş Dehaqlara karşı bir var oluş savaşı vermiş ve bu savaş içinde bir bakıma kendilerini yeniden yaratmışlardır. Bu, aslında Newrozun da yeniden doğumu, Newrozun yeniden üretimidir. Kuşkusuz bu kendiliğinden olmadı. Sayısız bedel ve mücadele karşılığında ulaşılan bir zirvedir. Mazlum Doğan, Zekiye Alkan, Ronahi ve Berivan ile Sema Yüce anılan zirveye tırmanışta bu bedelin unutulmaz simgeleridir...
Kürtler son çeyrek yüzyılda Newrozu salt geleneksel bir bayram olarak kutlamadılar; uluslaşmada, ulusal kurtuluşta kazandıkları yeni değerleri ve gelişmeleri Newroza yansıttılar, Newrozu bir kurtuluş ve zafere ulaşma günü, bir ulusal onur günü olarak algıladılar. Newrozun Kürt kimliği ve onurunun ayrılmaz bir parçası olarak algılanması ve yaşatılması olgusu, Kürtlerin belleğine, yüreğine ve bilincine öyle bir yerleşti ki, üç yıldır sistematik bir biçimde yürütülen tasfiye, devletle bütünleştirme ve bilinç-bellek-ruh katliam hareketine rağmen dipdiri, taptazedir!
Kuşkusuz bu son üç yıl içinde Kürt halkı ufuksuzlaştırıldı, her açıdan silahsızlandırıldı, özgürlük ve kurtuluş bilincinden, daha da önemlisi ulusal onurundan uzaklaştırılmak için sistematik bir tasfiye hareketine tabi kılındı, bu nedenle bugün geldiği nokta ve götürülmek istendiği yer Kürtler açısından ancak ulusal felaket kavramıyla açıklanabilir. Ama buna rağmen halkımız ulusal değerlerinin ve onurunun en somut ifadesi olan Newroza sahip çıkıyor, İmralı Partisinin Newrozu tasfiyeci politikasına alet etme çabalarına rağmen Newrozu kendi anladığı anlamda, algıladığı biçimde kutluyor. Bugün alanlara dökülen halkımız, Newroz ateşleri yakıp mücadele türküleri söyleyen Kürtler, ulusal özgürlük ve ulusal onurlarına sahip çıkışın yeni bir örneğini ergiliyorlar... Aynı zamanda bu, Newrozun teslim alınamayacağının, direniş, mücadele ve özgürlük ideallerinin öyle kolay ve bir çırpıda yok edilemeyeceğinin de çok güçlü ve somut bir göstergesidir.
Newrozun açığa çıkardığı ulusal istemlerdeki, ulusal değerlerdeki ısrar kararlığı, gelecek açısından umut vericidir, devrimcilerin dayanması gereken temel çizgiye de işaret etmektedir.
Bu ne kadar önemli bir gerçekse, aynı zamanda, İmralı Partisi üzerinden ve onun eliyle yürütülen tasfiye hareketinin halkımızın tüm birikimlerini yok etme, devrimci dinamikleri ve potansiyelleri denetleme ve ipotek altına alma çizgisi de bir o kadar yakıcı bir gerçekliktir ve anılan umudun somut bir mücadele gerçekliğine dönüşebilmesi, yani Kürt halkının Newroz çizgisinde yeniden ayağa kalkışının gerçekleşebilmesi için teslimiyet ve tasfiyeci platformun yerle bir edilmesi de bir o kadar kaçınılmaz bir zorunluluktur.
(...)
... Newroz, teslimiyet ve ihanete karşı net, kesin ve ikirciksiz tavır, devrimci ulusal değerler ve çizgide kararlı ve tutarlı direniş, onurlu duruşta ısrar ve her koşulda başı dik duruştur. Diğer örnekler bir yana Mazlum DOĞANın Diyarbakır zindanlarında ortaya koyduğu eylem, 14 Temmuz ve 15 Ağustoslara uzanan direniş kıvılcımı, Newrozu en yalın ve ikirciksiz bir biçimde özetlemiyor mu? O halde İmralı teslimiyet, ihanet ve tasfiye çizgisi ile Newrozu bağdaştırmak tarihle, gerçeklerle oynamak, halkla alay etmek değilse nedir?
Evet, halkımız Newrozun özüne sahip çıkıyor, yine alanlarda, isyan ateşleri yakıyor, Newroz halayına duruyor... Bu, son çeyrek yüzyılda yeniden üretilen Newroz çizgisinin, büyük bir birikim ve ulusal özgürlük istemindeki ısrarın somut ifadesidir. Ancak buna rağmen üzerinde durduğu zemin bu gerçekliği ile tam bir karşıtlığı anlatıyor. Bu, Kürdün ulusal felaket düzeyinde seyreden paradoksunu da anlatıyor. Bu paradoks, mücadele edilmesi gereken güçler ve çizgilerle dayanılması gereken dinamikleri de en kalın çizgileri ile orta yere koyuyor.
Newroz, bir direniş geleneği ve çizgisidir.
Çağdaş Newroz, Mazlum DOĞAN ile yeni bir boyut kazanan, başka bir ifadeyle PKKnin devrimci emekçi çizgisiyle buluşan Newroz, ulusal olduğu kadar emekçi bir damarı da anlatmaktadır.
Kürt sorunu özünde bir emekçi sorunudur.
1970lerde böyle olduğu gibi, bugün bu daha fazla böyledir. Bu son çeyrek yüzyılda ulusal kurtuluşta sınıfların konumları ve duruşları, çizgileri de tartışmaya götürmeyecek kadar netleşmiştir. Özellikle Kuzey Kürdistanda Kürt egemen sınıflarının gerçek anlamda bir Kürt sorunları, özgürlük sorunları yoktur. Bugün İmralıda somutlaşan teslimiyet ve ihanet platformu, özünde Kürt egemen sınıflarının tarihsel ihanet çizgilerinin en çürümüş ve yozlaşmış biçimidir.
Yine son çeyrek yüzyılın mücadele tarihi kanıtladı ki, Kürdistan sorunu devrimcidir; Kürdistan sorunu bir devrim sorunudur!
Emekçi sınıf bakış açısını, yani devrimci sosyalizmi esas almayan, emekçi sınıflara dayanmayan, başka bir deyişle Newroz ile 1 Mayısı aynı çizgide, aynı dalgada birleştirmeyen yaklaşımlar, bugüne kadar başarısızlığı sayısız kez kanıtlanmış iktidarsız, ufuksuz ve gövdesi üzerinde başkalarının kafasını taşıyan Kürt egemen sınıflarının çizgilerinin daha silik bir versiyonunu tekrarlamaktan başka bir şey yapmış olmayacaktır.
(...)
Devrimci Newroz, teslimiyet ve ihanete karşı Mazlumca tavır alışı ve ölümüne direnişi gerektiriyor... (2002 Newroz Bildirisinden)
2003 Newrozu da önümüze çok yakıcı devrimci görevler koyuyor. Bu görevlerin en acil ve temel olanı, hiç kuşkusuz, devrimci ulusal kuruluş mücadelesini toparlamak ve yeniden ayağa kaldırmaktır. Güney Kürdistandaki kazanımları korumak ve savunmanın yolu da, Kuzeyde tasfiyeciliği ve ihanet çizgisini aşmanın yolu da bu acil ve temel görevin başarısından geçmektedir!
Büyük bir coşku, heyecan, umut ve kararlılıkla kutladığımız Newrozun önümüze koyduğu acil görev budur.
Biji Newroz!
Cejna Newroz Piroz Be!