Meryem Altun: Birbuçuk yıldır süren direnme savaşında 90. şehit...
Zafer bize armağan edilmeyecek, onu biz direnerek, bedel ödeyerek kazanacağız... Ölüm Orucu Direnişinde 90. şehidi verdik. 19-22 Aralık katliamı sırasında Ümraniye hapishanesinde olan, katliamın ardından Kartal Özel Tip Hapishanesine sevkedilen, 3 Haziran 2001de 5. Ölüm Orucu ekibinde yer alarak ölüm orucuna başlayan Meryem Altun yoldaşımız, 31 Martta, Sağmalcılar Devlet Hastanesinde şehit düştü. (...) Meryem Altunun ailesi, İngilterede idi. O da yedi yıl boyunca İngilterede yaşamıştı. Orada da mücadele içindeydi o. Ama ülkesindeki mücadelenin içinde olmak daha başkaydı. Emperyalizmin kültürünü de, ekmeğini de reddedip ülkesine döndü. Döndükten kısa süre sonra, işkencecilerin eline düştü. Ona işkencehanede demişlerdi ki; Gençsin, güzelsin, İngilterede yaşıyormuşsun. Oralara kadar gitmişken, niye geldin? İşte hep böyle sizin gibi gencecik insanları kullanıyorlar. ... Sen böyle boş yere kendini harcıyorsun. Güzel güzel konuşsan, ben bunları yaptım desen, biz de sana yardımcı olsak, dönüp ailenin yanına gidersin... Boş yere harcama kendini... Hayır dedi o. O, gençliğini, bağımsızlık, özgürlük, sosyalizmin, ülkesinin, halkının hizmetine sundu. İşkencehanede, ülkesindeki düzeni daha iyi tanıdı: İşte işkencehanede yaşadıklarına ilişkin anlatımından küçük bir kesit: Burada soyun dediler. Soyunmadım. Zorla çırılçıplak soydular, tazyikli su altında tutmaya başladılar... Bir süre sonra tekrar askı odasına götürüldüm ve askıya alındım. Pantolonumu çıkarmaya çalıştılar. Ayaklarımı sallayıp engel olmak istedim, Şerefsizler diye de bağırdım... Vurmaya başlayıp, küfrettiler. Tekrar soğuk su ve askı arasında götürüp getirdiler... Pislik dolu bir kovaya kafamı soktular. Arada bir kafamı çıkartıp tamam mı, devam mı diye de soruyorlardı... Askı, soğuk su, suda boğma, psikolojik işkence birbirini takip etti. Bir başka odaya alındım, vurmaya başladıla. Üzerimdeki elbiseler ıslak ve titriyorum. Soyunmamı istediler, soyunmayınca zorla elbiselerimi çıkarttılar. Tecavüz edeceklerini söyleyip, sarkıntılık yapıyorlardı. (...) 21 Haziran 2000de, Ölüm Orucu Gönüllüleri Toplantısında şöyle demişti Meryem Altun yoldaşımız: Direniş sırasında her türlü görevi almaya hazır olduğumu ifade etmek istiyorum. Zaferi kazanacağız, bedel ödeyerek kazanacağız... 18 Ağustos 1976 İstanbul doğumlu (Kayseri nüfusuna kayıtlı) Meryem Altun, Ümraniye Lisesi 2. sınıftan ayrıldı. Lise yıllarında hakları ve özgürlükleri için mücadeleye başladı. Ağabeyi Kahraman Altun bir Devrimci Sol savaşçısıydı. 1991 yılında İzmirde şehit düştü. 1991 sonunda Meryem yurtdışında çalışan ailesinin yanına gitti. 7 yıl İngilterede kaldı. Orada da mücadele içinde yer aldı. İki kez gözaltına alındı, altı ay Avrupa hapishanelerinin hücrelerinde kaldı. 1998 sonunda yurduna döndü. Ve bu zulüm düzenine karşı savaşmak için bir silahlı birlik içinde yer aldı. O bağımsızlığın, özgürlüğün, insanca yaşamın, halkın karnının doyduğu bir düzenin emperyalistlerin, düzen partilerinin icazetiyle mümkün olmayacağını biliyordu. Şöyle diyordu bir yazısında: Zafer bize armağan edilmeyecek, onu biz kazanacağız, direnerek, bedel ödeyerek kazanacağız. O şimdi, hem ödenen bedelin, hem kazanacağımız zaferin adıdır. (DHKC açıklamasından...)
Latifeciler katledilişlerinin 7. yılında anıldı... 95 yılının 30 Martında Samandağ Sutaşı Beldesinde devlet destekli işbirlikçi çeteler tarafından katledilen Mehmet Latifeci ve babası Yahya Latifeci mezarları başında anıldılar. Anmaya Hatay Demokrasi Platformu, Direniş, Atılım, SY Kızıl Bayrak, İşçi-Köylü, Halkevi ile HADEP ve ÖDP genel merkez yöneticileri katıldılar. Saat 11:30da Latifecilerin evinde toplanan kitle Demokrasi Platformunu halay çekerek, marş söyleyerek, slogan ve zılgıtlarla bekledi. Saat 12:00de kortejler oluşturuldu ve yürüyüşe geçildi. Anmaya yaklaşık bin kişi katıldı. Kitle Mehmet ve Yahya Latifeci yoldaşlar ölümsüzdür!, Üç kapı üç kilit açılsın, ölümler durdurulsun! yazılı iki ayrı pankart taşıdı. Mezarlığa kadar yüründü. Yürüyüş esnasında sık sık Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!, İçerde dışarda hücreleri parçala!, Filistin, siyonizme mezar olacak!, Mehmet yoldaş ölümsüzdür, Kızıldere son değil, savaş sürüyor!, Anaların öfkesi katilleri boğacak!, Yaşasın devrimci dayanışma!, Devrimci irade teslim alınamaz! vb. sloganlar atıldı. Mezarlıkta Mehmet Latifeci ve Kızıldere şehitleri şahsında tüm devrim şehitleri için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Ardından DKÖ temsilcileri ile sosyalist basın temsilcileri birer konuşma yaptılar. Konuşmalarda, Latifecilerin katillerinin herşeyi itiraf ettiği, bunun Susurluktaki çetenin Samandağ uzantısı olduğu söylendi ve ikinci yılına giren ÖO direnişi ile Filistin halkının İsrail siyonizmi tarafından katledilmesine karşı duyarlılık ve mücadele çağrısı yapıldı. Arapça ve Türkçe okunan türkü ve ağıtlardan sonra anma sloganlarla bitirildi. Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez! SY Kızıl Bayrak/Antakya
Baskı ve tehditlere rağmen cenaze töreni gerçekleştirildi... Meryem Altun ölümsüzlüğe uğurlandı Devrimci tutsakların hücrelerde sürdürdüğü direniş ateşi yeni şehitlerle harlanarak yanmaya devam ediyor. Yusuf Kutlu, Yeter Güzel, Doğan Tokmak ve Tuncay Yıldırımın ardından DHKP/C tutsağı Meryem Altun direnişin 90. şehidi olarak, açılan onurlu sayfada yerini aldı. 1976 yılında İstanbulda doğan Meryem Altun, henüz lise öğrencisiyken mücadeleye atıldı. 91 sonunda İngilterede yaşayan ailesinin yanına giderek mücadeleye devam etti. 98 sonunda ülkesine geri döndü ve düzene karşı savaşını sürdürürken tutsak düştü. 19 Aralık katliamının ardından götürüldüğü Kartal Özel Tip Cezaevinde, 3 Haziran 2001de, 5. ekipte Ölüm Orucu direnişine başladı. Direnişle ilgili yaptığı konuşmada, Zaferi bedel ödeyerek kazanacağız... demişti, her türlü zora karşı sözünde durdu. 31 Mart gecesi, direnişinin 301. gününde şehit düştü. 2 Nisanda ailesi ve dostlarının da içinde bulunduğu 100e yakın kitle, kızıl karanfiller ve resimlerle Cerrahpaşa Adli Tıp Kurumu önünde toplandı. Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!, Meryem Altun Ölümsüzdür!, Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!, Anaların öfkesi katilleri boğacak!, Kahramanlar ölmez halk yenilmez! sloganlarıyla Meryem memleketi olan Kayseriye uğurlandı. 3 Nisan sabahı Kayserinin Sarız ilçesine bağlı Çarşaf Köyüne giden cenaze otobüsünü yolda durduran jandarma, kimlik kontrolü yaparak Ekmek ve Adalet dergisi muhabirini gözaltına aldı. Kitle yaklaşık bir saat tutulduktan sonra köye gitmelerine izin verildi. Köye gelindiğinde erken bir saat olmasına rağmen, jandarma katılımı engellemek için cenazeyi defnettirdi. Bu nedenle Kayseriden katılmak isteyen birçok kişi yetişemedi. Defin sırasında köyün gençleri Meryemler ölmez! sloganını attılar. Jandarma cenaze gelmeden önce civar köyleri gezerek köylüler üstünde baskı kurmaya çalışmış, cenazeye katıldıkları koşullarda gözaltına alacakları tehditi savurmuştu. Cenazenin geçeceği güzergahta yoğun asker yığınağı yapılarak, halk üzerinde terör estirilmeye çalışılmıştı. Bu baskı, terör ve engellemelere rağmen Meryem Altun 150 kişinin katılımıyla toprağa verildi. Meryem Altun ölümsüzdür! SY Kızıl Bayrak İHDnin sessiz çığlığı devam ediyor Tecrit ve izolasyona karşı sürdürülen Ölüm Orucunda 300. günde şehit düşen Meryem Altunla birlikte 20 Ekim sonrası Ölüm Oruçlarında ve 19 Aralık katliamında hayatını kaybedenlerle birlikte 90a yükselen kayıpları protesto etmek için İHD tarafından dernek önünde birkez daha sessiz oturma eylemi yapıldı. 3 Nisanda yapılan eylemde İHD Şube Başkanı Günseli Kaya tarafından yapılan konuşmada; Çağrımızı yineliyoruz üç kapı üç kilit açılsın, ölümler durdurulsun, yaşam kazansın dendi. SY Kızıl Bayrak/İzmir |
|||||