19 Ocak '02
Sayı: 03 (43)


  Kızıl Bayrak'tan
  Boşa çıkan beklentiler
  ABD ile "stratejik ortaklık" ya da emperyalizme sınırsız uşaklık!
  Saldırı daha da derinleştirildi
  "Mezarda emeklilik" yasası basın açıklamalarıyla protesto edildi...
  Kapitalizmin kâr hırsı insan sağlığını hiçe sayıyor
  Rumsfeld'in emriyle katliam!
  Afgan savaş esirlerine karşı sınırsız vahşet ve barbarlık!
  İbretlik Amerikan ikiyüzlülüğü
  ABD emperyalizminin Avrasya hamlesi
  Teslimiyetçi platforma "samimiyet sınavı"
  Nazım Hikmet işçi sınıfının devrimin ve komünizmin şairidir!..
  Sermayenin ve liberallerin Nazım sevdası ve saldırılar
  Yazdık Nazım Nazım diye...
  Rosa Luxsemburg ve Karl Liebknecht anıldı
  Ortadoğu, Kürdistan ve Türkiye...
  Barikatları yarmak için öncülerin birliği şart
  Sefaların geleceği
   Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kızıl Bayrak'tan

Ecevit, yanında kalabalık bir heyetle birlikte, ABD’ye gitti-geldi. Amerikan yönetimiyle yapılan görüşmelerin hiç biri, elbette ki, basına açık değildi. Basına sadece aralarda bir-iki poz verildi. Bir de görüşmeler sonrasında güya bilgilendirildi. Ancak tüm bunların sonucunda ortada, bu kadar önem arzedilen görüşmeler ve bu görüşmelerde alınan kararlara ilişkin “bilgi” demeye değer hiç bir şey yok. Böyle olunca da yazılıp-çizilenler büyük oranda spekülasyona dayanıyor.

Fakat, özellikle Türk medyasının yansıttığı hava, tümüyle, Amerikan uşaklığının kamuflajına yönelik. Bush’un söylediği (ya da söylediği iddia edilen) kimi sözler buna hizmet edecek şekilde tercüme ediliyor örneğin. Amerika, bir Irak operasyonu olasılığında Türkiye’ye “danışacak”mış!.. Ecevit’e Amerika’da çok itibar edilmiş!.. Bush Ecevit’in liderliğine övgüler yağdırmış!...Kuşkusuz bunlar tümüyle bir uşak avuntusu. Efendi söz ve davranışlarına ilişkin bir takım saptırmalara ses çıkarmıyor. Böylesi daha çok işine geliyor çünkü.

Yarın, Amerika’nın Irak’a yönelik olası bir saldırısında Türkiye’nin üstleneceği rol için gerekli bu cilalamalar. Sözde kendi iradesiyle vermiş olacak kararlarını. Dün de ekonomik gelişmeler için yapılmaya çalışılıyordu bir benzeri. İMF heyetlerinin koltuklarının altında hazır programlarla gelmesi, “şunlar şunlar yapılacak” direktifleri yağdırması vb.nin kitlelerde yarattığı tepki, anlaşılan, efendileri de uşaklarını da uyarmış görünüyor. Bu uyanımda Arjantin’deki gelişmelerin de kuşkusuz önemli payı var. Amerika, tam da yerleşmeye çalıştığı bölgenin göbeğinde değilse bile kıyısında devrimci bir gelişmenin önünü açacak patlamanın zamanı olmadığını görüyor. Asya ve Ortadoğu’daki çıkarlarını zedeleyecek, yerleşim planlarını aksatacak bir gelişmeye izin vermemek, tersinden saldırılarını Türkiye?dek üsleri üzerinden yürütmeye devam edebilmek, hatta gerektiğinde Türkiye’nin askeri gücünü rahatça “kullanabilmek” için ne gerekirse yapıyor. Göründüğü kadarıyla fazla bir şey yapması da gerekmiyor. Bir-iki övgü sözü, bir-iki pohpohlama ile emellerine ulaşabiliyor.

Türkiye ve Ortadoğu’daki Amerikan çıkarları, Türkiye ve Ortadoğu halklarının, işçi sınıflarının ve emekçi kitlelerinin yaşamsal çıkarlarına kastediyor. Amerikan çıkarlarının gönüllü hizmetkarlığına soyunan uşak yöneticilerinin icraatı da aynı şekilde. Bölgemize ve ülkemize yönelik emperyalist sömürü, soygun ve savaş tehdidini bertaraf etmenin yolu, burjuvazinin işbirlikçi yönetimlerine son vermekten geçiyor...

***

Susurluk çetesi davası, Yargıtay’ın cezaları onama kararıyla sonuçlandı. Böylece devlet güya kamu vicdanını rahatlatmış oluyor. Aslında olan, çok az sayıdaki sanığa oldukça hafif cezalar verip çete başlarını Meclis korumasında tutarak konuya ilişkin tartışmalara bir son verme çabasıdır. Sonuçta artık çete devletinin Susurluk gibi gizli-saklı faaliyete de pek ihtiyacı kalmamıştır. Şimdi daha adi suçlar alenen ve resmen işlenmektedir. Ecevit’in cezaevlerinde işlediği katliam operasyonları, ve bu operasyonlarda uygulanan vahşetin, Ağar’ın bin operasyonunda kullanılanlardan eksiği yok, fazlası var. Tabii ki korunacak Ağar ve suçortakları. Korunabildikleri yere kadar...