|
|
Direniş bayrağını geleceğe taşıyacağız
Ölüm Orucu Direnişi 199. gününe girerken, 20 şehidimize rağmen devam
ediyor. Ne devletin silahı, bombası ne de hastanelerde ve tecrit hücrelerinde
yaptığı zorla müdahaleleri ölümüne süren direnişi zerre kadar etkilemedi.
İşbirlikçi sermaye medyası sınıfa olan kinini, Ölüm Orucu Direnişini
yalan-dolan haberlerle karalamaya çalışarak göstermiştir. Fakat direniş
bütün kararlılığıyla sürüyor.
Her geçen gün düşen şehitlerle birlikte yiğitler kervanı büyüyor. Düşen
her devrimci hıncımıza hınç katıyor. Devrimci tutsaklar davaya olan
bağlılıklarını öylesine gösterdiler ki, bir kez daha katil devlet devrimci
irade karşısında dize geliyor.
Faşist devletin hesap edemediği ise yaptığı katliamlara rağmen, devrimci
tutsakların ellerindeki devrimin ve sosyalizmin kızıl bayrağını asla
düşürmeyecekleri gerçeğiydi. Çünkü zafere doğru ilerleyen o kızıl bayraklar,
biz genç komünistlerin de ellerinde. Onlar nasıl ki işçi sınıfının,
sömürü düzenine karşı verdiği kavgada sınıfın öncüleri olarak ölümü
tereddütsüzce kucakladılarsa, bizler de verilen bu kavgada ölümü tereddütsüzce
kucaklayacağız.
Genç bir okur/İstanbul
Sema Pişkinsütün güvendiği başbakanı
devrimcilerin katilidir!
Demokratik Sol Partinin 5. Olağan Kongresinde genel başkan
adayı Sema Pişkinsüt partilileri tarafından saldırıya uğradı. Sema Pişkinsüt
mecliste cezaevlerindeki işkence ve insan haklarını araştırma komisyonundaki
başkanlık görevinden bir süre önce uzaklaştırılmış, yerine hükümet ortağı
faşist MHPden bir milletvekili getirilmişti.
Pişkinsüt önce Ulucanlar katliamını araştırma komisyonundaydı. Devletin
burada durduk yerde kanlı bir katliam gerçekleştirdiğini çok iyi bildiği
halde, bunu açıkça ortaya koymaktan geri durdu. Ardından karakollarda
yapılan işkenceleri araştırmaya başladı. Her karakolda varolan işkence
aletlerinden birini sergileyerek, buralarda işkence yapıldığını açıkladı.
İşkencenin sistematik bir uygulama olduğu bir ülkede birden karakollarda
işkence yapıldığını keşfetmişti!
Sermayenin çıkarlarını koruyan bir düzen partisinden milletvekili olan
Sema Pişkinsüt neyi kurtarma çabasında? Şimdi emekçi kitleleri kandırarak
oy alan DSPnin yıpranmışlığı üzerinden konuşuyor. Oysa Ecevitin
başında olduğu hükümet yoksul kesimlere her türlü zulmü uygulayandır.
Sermayenin ve emperyalistlerin çıkarlarını sınırsızca savunandır. Cezaevlerindeki
katliamları gerçekleştirendir. İMF, DBye uşakça itaat eden yine
kendileridir. Güvendiği başbakanı devrimcilerin katilidir. Efendilerinin
buyruklarını eksiksiz yerine getiriyor. İMF, TÜSİAD ve DBnin programını
uygulamak için çırpınıyor.
DSPnin kongresinde susturulan Pişkinsüt, basında çıkan konuşma
metninde, krizlerden kimlerin daha da zenginleştiğini anlatıyor; 5
özel bankanın, sağlık bütçesinin 10 katı olan 12 milyar dolar hortumlanmasından
yaklaşık 200 aile kazandı. Devalüasyonla 5.6 milyar dolar, 85 kişi ve
kuruluşa gitti. Bir anda halk yüzde 80 yoksullaştı. diyor. O kendisini
bunların sorumluluğundan kurtarabilecek mi?
Gözünün önünde oğlu tokatlanan Sema Pişkinsüt salondan atılıyor... Ecevite
göre kendisi konuşmak istememiş! S. Pişkinsüt onurunu korumak istiyorsa
eğer, emekçileri yıllardır aldatan bu düzen partilerinde yer almaması
gerektiğini artık anlamalıdır. Yer aldığı sürece, tüm yağmanın, pisliklerin,
katliamların suçortağı olacaktır.
A. Çağıl/İstanbul
Bekle bizi bir fırtınayla beraber geliriz
Param parça yüreğim bugün yine
Acı haber sardı bedenimi
Aldı beni benden
Utandım kendimden
İnsanlığımdan utandım
Bir ananın yavrusuna dokunamamasının acısını hissettim
Yasaklanmıştı dokunması yavrucuğuna
Sanki bir atom bombasıydı, hassas, dokunsa patlayacak
Korkmuştu düşmanları
Göz göze bakışlarından irkilmişlerdi
O koskoca bedeni erimişti, sandalyede getirmişlerdi
Demir parmaklıklar arkasına
Üç dört de gardiyan sıkıca tutmuş
Sanki bir melek olup uçacak gökyüzüne
Ve son bir bakış ya da bir dokunuş evladına
Bir ananın isteyebildiği ama nafile
Hayır anam hayır onlar ki olumlu bir onur abidesi
yaşamı da öyle
Onlar ki teslimiyet yerine onurlu bir fiziki yok oluştur.
Belki bahçede bir fidan olup
Açacak belki de yeniden doğmak için
Seçilmiş bir ölüm ülkemin toprağında abideleşecek
Düşmana inat bir yaşam
Bir varoluş mücadelesi
Ben ki seyirci kalmaktayım bu onurlu yaşama
Utancım bundandır, sıkılmam bundan
İsterdim anam olmanı tanımak seni
Ama olsun yine de bana dokunmanı isterdim evladım demeni
Ellerinden öpeyim öyle evlat büyüttüğün için
Evlatların ki faşizmin diş budak göbeğine
Birer altın başlı çelik çivi gibi gömüldüler.
Toprak da paslatamaz nem de
Ve bizi biz eden amansız sevda
Bekle bizi bir fırtınayla beraber geliriz.
Yeniden yeşertmek için doğayı
Yaksalar da köylerimizi, ormanlarımızı
Belki de bedenimizi
İnadına doğarız Bayrampaşada, Ümraniyede, Ulucanlarda
ve diğer yerlerde
O güleç yüzlü kızıl saçlı kız var ya
Daha dün gömdük yüreğimize ebediyen çıkmamak üzere
Belki bir haber olur gazete sayfalarını süsleriz
Belki de yıldız olur karanlıklara kardeş
Belki de güneş olur körlüklere aydınlık
Özgürlüğe uçacak demir parmaklıklarda bir güvercin
Yarınımıza dair bir haberci
Sizleri kucaklayacak günler yakın...
Toşan-Kurtköyden bir tekstil işçisi
Bu şiir, bir tutsak anasının kendi çocuğuna dokunmasına izin verilmemesi
üzerine Yön FMde yapılan bir programdan etkilenerek, aynı zamanda
o gün şehit düşen Fatma Ersoy üzerine yazılmıştır.
|
|
|