Kızıl Bayrak'tan...
Temel taleplerinden biri de DGMlerin kapatılması olan Ölüm Orucu Direnişinin en kritik evresinde, 4 nolu İstanbul DGMden zehir-zıkkım bir sansür kararına onay çıktı.
Bu gelişme elbette RTÜKte başlayıp DGMde biten bir olay değil, hatta bu kurumların (özelde DGMnin) olağan işleyişine de uygun değil. Halkın, haberleşme, bilgi edinme temel hak ve özgürlüğünü açıktan ve pervasızca çiğneyen bu siyasi kararın devletin en tepesinde alındığı açık. Kararı iki gün önceleyen bir süreçte, hükümetin başının basın mensuplarına yönelttiği siz gündemde tutmasanız bu kadar büyümez tehdidi bunu göstermiştir.
Uygulamanın asıl gösterdiği, devrimci tutsakların DGMler kaldırılsın talebinin ne kadar haklı, yakıcı ve kapsayıcı olduğudur. Direnişin tüm talepleri böyle olmakla birlikte, DGMlere ilişkin madde daha özelden, devrimci tutsakların ödemeyi göze aldıkları can bedelinin, hiçbir şahsi çıkar gözetmeden uğruna baş koydukları toplumsal kurtuluş davası için olduğunu kanıtlıyor.
DGMnin imzasını taşıyan bu sansür kararının asıl muhatabının basın olduğu düşünülebilir. Oysa yukarıda da belirttiğimiz gibi, basına sansürle ihlal edilen, asıl olarak halkın haber alma özgürlüğüdür. Dolayısıyla Devlet Güvenlik Mahkemelerinin gerçek işlevi, halkın, yani işçi-emekçi kitlelerin mücadelesine ket vurmak suretiyle sermaye devletinin güvenliğine katkıda bulunmaktır. İşçi sınıfının bu bilince daha yakın ve açık olduğu bir süreçte DGMlerin kurulma girişiminin, şanlı bir direnişle boşa çıkarılmış olması, bu açıdan anlamlıdır.
Ancak faşist bir askeri darbe altında kurulabilmiş olan bu kurumun ortadan kaldırılmasında da, yine sınıfın bilinci ve eylemi önemli bir rol oynayacaktır. Devrimci tutsakların Ölüm Orucu eylemi ile başını çektiği bugünkü mücadelede, kritik bir konuma sahip olan hücre saldırısı, doğal olarak öne çıkmış bulunuyor. Platformların hücre karşıtı platform, eylemlerin F tipine karşı eylemler olarak adlandırıldığı; pankartlarda, dövizlerde hücre karşıtı sloganların öne çıktığı bir tabloda, direnişin diğer yakıcı talepleri, bugüne kadar, biraz gölgede kalmış oldu.
DGMnin bu girişimi de vesile edilerek, DGMler kaldırılsın talebini kitlelere duyurmanın zamanıdır. TMYnin 16. maddesi, DGMlerden geçen herkese hücrelerin yolunu gösterdiğine göre, direnişin hedefindeki bu üçlüyü bu açık bağlantılarıyla teşhir edebilmek, dışarıdaki mücadelenin daha da yaygınlaştırılması, yükseltilmesi açısından önemlidir.
Buradan ve tekrar hatırlatmakta yarar var. Devrimci tutsakların ölümüne direnişi bu mücadeleyi başlatmıştır, ancak bitimi sona erdirmeyecektir. Bu vesileyle önü açılmış bulunan kitle hareketinin daha da gelişip yükselmesi, taleplerini artırması için ne gerekiyorsa yapmak, devrimci sorumluluğun bir gereği ve ölüm oruççularına karşı boyun borcudur.