Sağlıkta özelleştirmeye ve SSKnın tasfiyesine
sağlık emekçilerine saldırılar eşlik ediyor...
SESe yönelik saldırılar sürüyor
Mezarda emeklilik yasasıyla ilk ciddi adımları atılan sosyal güvenliğin tasfiyesi planının diğer adımları da şu günlerde bir bir atılıyor. Bir yandan emeklilik fonlarını özel sigorta şirketlerinin kasalarına pompalayarak düzenlemeler yapılırken, diğer yandan sağlığın özelleştirilmesi hızlandırılıyor.
Sağlığın ve bu arada SSK hastanelerinin tamamının özelleştirilmesi çerçevesinde, Yaşar Okuyan (işçi sınıfı mitinglerinde Hop hop Yaşar, top Yaşar! diye anılan çalışma bakanımız!) tarafından gündeme getirilen SSK hastanelerinde Gönüllü Çalışma Uygulaması, tüm SSK çalışanlarına zorunlu fazla mesai dayatması haline geldi.
Bu uygulamayla SSK hastanelerinde verilen sağlık hizmetlerinin kalitesinde ve niceliğinde hiçbir artış sağlanamamış olmasına rağmen, sağlık emekçilerinin günlük mesaisi 9 saatten 12 saate çıkarılmış oldu. Bu uygulamaya göre SSK çalışanları cûzi bir ek ücret karşılığında günde 3 saat fazla mesai yapmaya zorlanıyor ve bu durum emekçilere SSK hizmetlerinin iyileştirilmesi olarak pazarlanıyor. Aslında tam bir özelleştirme ve esnek çalışma uygulaması olan bu adımla, SSK sağlık hizmetlerinin tasfiyesine yönelik yeni bir adım atılmış oluyor. SSK çalışanları bu uygulamada parça-hasta başı ücretlendiriyor. Şimdilik SSKlılardan bu ek mesai sırasında aldıkları hizmet için ek bir ücret talep edilmiyor. Fakat bunun ilk fırsatta gündeme geleceğini de herkes biliyor.
İşte bu, güya gönüllü, ama aslında fiilen zorunlu ek çalışma uygulamasına karşı, SESte örgütlü SSK çalışanları haklı olarak direniyorlar. Bu amaçla SES bünyesinde basın açıklamaları, toplantılar yapılıyor, bildiriler, afişler basılıyor, dağıtılıyor.
Bu uygulamaya dönük en ciddi direnişi gösteren SSK Okmeydanı Hastanesindeki 5 SES temsilcisinin sürgünü çıkartılıyor. Bunun üzerine Okmeydanı Hastanesi çalışanları 27 Haziran günü hastanede grev kararı alıyor ve uyguluyorlar. İşte bu sırada olan oluyor ve polis hastane içine kadar girerek, 18 hastane çalışanını yaka-paça, tekme-tokat gözaltına alıyor.
Bütün bu olaylar dizisi, bizlerin önüne pek çok genel-geçer doğruyu tekrar koyuyor.
1- Sermaye iktidarının sosyal güvenlikle iligili olarak attığı adımların tamamı tasfiyeye yöneliktir.
2- Tasfiyeye karşı direnebilmek için SSK çalışanlarını da kapsayan birleşik bir emekçi cephesinin örülmesi ve fiili-meşru temelde mücadelesi gerekmektedir. (Okmeydanı dışındaki pek çok hastanede SESin örgütlülüğüne rağmen bu uygulamaya geçilmiştir)
3- Fiili-meşru mücadelenin bedeli fiili dayak ve fiili gözaltı-tutuklama olabilir ama, bu durum tasfiye planlarını daha da gayrımeşru hale getirecektir.
4- SES Genel Merkezinin sürgünler ve hastene baskını konusundaki tutumu tamamen bir pasifizm örneğidir. Buna karşı hiçbir ciddi muhalefet örgütlenememiştir.
Bugün SSK çalışanlarının önündeki görev, bu son uygulama vb. özelleştirme-esnek çalışma adımlarını, kamuda sosyal güvenliğin tasfiyesi bilinciyle birleştiren bir direniş hattını tüm ülkeye yaygınlaştırmaktır. Son olaylar direnişin biçimi ve içeriğinin nasıl olması gerektiğini gösterdiği gibi, bu biçim ve içerikteki bir direnişi SES Genel Merkezine hakim mevcut anlayışların öremeyeceğini de göstermiştir.
Görev öncü-devrimci sağlık emekçilerinin omuzlarındadır.
Menemende işten atılan işçilerle konuştuk:
Menemenli emekçilerden
ilgi ve destek bekliyoruz...
Bir süre önce, Menemende kurulu Savranoğlu Deri Fabrikasında, sendikal çalışma yaptıkları için 16 işçi işten atılmış ve işçiler işe geri alınmak için fabrika önünde beklemeye başlamışlardı. İşten atılmayıp üretime devam eden işçiler de sendika üyesidir ve işverenin işçiler aleyhine açtığı mahkemenin sonucu beklenmektedir. Sendikanın yetki alması bu mahkemede belirlenecek. Yasaları zorlayanın temel etkenin verilen mücadelenin gücü olduğu düşünülürse, sendikanın yetki alması mahkemeye değil işçilerin kararlılığına bağlıdır.
Konuyla ilgili olarak direnişçi işçilerle konuştuk...
- Eylem süreci nasıl başladı, anlatır mısınız?
1. işçi: 3,5 ay önce örgütlenmeye başlamış ve yetki tespiti yaptırmıştık.
- Şimdi ne durumda?
1. işçi: Süreç çok iyi. Ama baskılar oluyor. İşçiler gözlem altında tutuluyor. İş için gelenlere engel oluyoruz. Şube başkanı geliyor Çarşamba günü. Sendikalar maddi ve manevi destek verecek.
- Bundan sonra ne olacak?
1. İşçi: Açılan mahkemeye işveren katılmayacak. Mahkemenin gidişatına göre süreç belirlenecek. Menemen halkı bize yeterli desteği göstermedi. Oysa biz onlardan destek bekliyoruz. Morallerimiz çok iyi. Fabrikadan arkadaşlar bize destek veriyor. Patron ise bizi birbirimize düşürme çabası içinde.
2. İşçi: Amacımız mücadelemizi gündemden düşürmemek. 20 gündür süren mücadelemizde; Aliağa Petrol-İş, Hava-İş, TÜMTİSin ziyaretleri oldu, devam ediyor. Oysa Menemen duyarsız kalıyor. Menemenin %70i işçi olduğu halde, bizlere destek olmuyorlar. Eğer Menemendeki insanlar duyarlı davranırlarsa bize büyük destek olurlar. Bizim amacımız işyerini batırmak değil. Sosyal hakkımızı alarak işyerimizi daha iyi seviyeye getirmek. İşçi arkadaşlarla mücadelemizde kararlıyız ve ölmek var dönmek yok diyoruz.
SESten oturma eylemi
29 Haziranda SSKyı emekçiler yönetsin! şiarıya tüm illerde olduğu gibi İzmirde de SES ve Tüm Sosyal-Sen tarafından ortak bir basın açıklaması yapılmıştı.
4 Temmuzda da, yine tüm illerde SES tarafından kadrolaşma değil, sorunlarımızın çözümünü istiyoruz talebiyle yapılan genel eylem çerçevesinde, İzmirde de İl Sağlık Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması yapıldı. Baskılara, sürgünlere son!, 8 Temmuzda Ankaradayız!, Siyasi kadrolaşma durdurulsun! sloganları atıldı. Basın açıklamasının ardından eylem, 8 Temmuzdaki Ankara eylemine katılım çağrısıyla bitirildi.
Adanada KESKin oturma eylemi
Adanada KESKin düzenlediği oturma eylemine, KESKin bileşenlerinin yanısıra tutsak aileleri ve sosyalist basın katıldı. 5 Temmuz günü yapılan eyleme 300 kişi katıldı.
Eylemde Toplu sözleşme hakkımız söke söke alırız!, Zafer direnen emekçinin olacak!, MAİ, MİGA, tahkim, kahrolsun emperyalizm!, Kahrolsun İMF, bağımsız Türkiye!, Exsa işçisi yalnız değildir! sloganları atıldı. Yanısıra, Devrimci tutsaklar yalnız değildir!, Hücreler ölümdür geçit verme yazılı önlükleri giymiş tutsak yakınları da Anaların öfkesi katilleri boğacak!, Hücreleri parçala tutsaklara sahip çık!, İşçi-memur elele genel greve! sloganlarını attılar. Kamu emekçileri bu sloganlara kısmi oranda sahip çıktı.
Ardından bir basın açıklaması okundu. Açıklama, İnsanca yaşamak için bütün taleplerimiz yerine getirilinceye kadar, fiili ve meşru mücadele alanında sonuna kadar mücadelemizi devam ettireceğiz. Yorgunluk yok, yılmak asla! şeklinde bitirildi. Açıklamanın ardından Burdur Cezaevindeki saldırı duyuruldu. Oturma eylemi halaylarla sona erdi. Eyleme coşkulu bir hava hakimdi.
Adanada zulme ve
yoksulluğa karşı miting
Adana Demokratik Muhalefet Platformu (ADMP), 1 Temmuzda zulme ve yoksulluğa karşı bir miting düzenledi. Mitinge katılım yazık ki oldukça düşüktü. Genel olarak bir kitle çalışması yapılmadan gerçekleştirilen bir eylem oldu bu.
Alana girildiğinde devrim şehitleri için 1 dakikalık saygı duruşunun ardından DMP adına Haber-Sen Şube Başkanı Yasin Aytaç devletin saldırılarına karşı birlikte bir mücadele gerektiğini vurgulayan bir konuşma yaptı. Ardından bir tutsak anası hücre tipine karşı mücadele çağrısı yaptı.
1 Mayıs üzerinden yaşanan DMP-Emek Platformu arasındaki olumsuzlukların hala devam ettiği gözlendi. Grevdeki Exsa işçileri de bu sebeple mitinge katılmadılar. 1 Mayıs üzerinden yaşanan olumsuzlukların etkisiyle DMPye karşı oluşan önyargılar sebebiyle geniş bir yığını kucaklayan sendikaların gelmemesi, bir taban çalışmasının yapılmaması, mitingin duyurularının dahi son birkaç günle sınırlandırılması gibi sebeplerden dolayı, sermayenin saldırılarının böylesine yoğunlaştığı bir süreçte işçi-emekçilerin birlikte güçlü bir tepki verebilmesini engelledi.
|