Eğitimin ticarileştirilmesine hayır!..
YÖK yasa tasarısına geçit vermeyelim!
Sermaye düzeni iktisadi, sosyal ve siyasal saldırılarını emekçi sınıfların üzerinde dizginsizce uygularken, tüm bunların parçası olarak eğitimde yeniden yapılandırma politikasıyla da gençliğe yönelik kapsamlı bir saldırı başlatmış durumda. Gençliğe yönelik saldırıların yoğunlaştığı bir dönemin içindeyiz. Son dönem medyada çokça tartışılan ve AKP-YÖK-rektörler üçlüsünün mutabakata vardığı YÖK yasa tasarısı ile eğitim alanına dönük saldırıların köşe taşları döşenmek üzere. Tasarı üzerine sahte tartışmalar süredursun; hazırlıkların doludizgin eğitimi ticarileştirmek ve eğitim alanını, okullarımızı sermayenin arka bahçesi haline getirmek istediği tüm açıklığı ile ortadadır.
İşçi emekçi çocukları geleceksizliğe
mahkum edilmek isteniyor!
Sermeye düzeni derinleşen yıkımı ve başını kaldıramadığı krizleri işçi ve emekçilerin sırtına yüklemek için yıllardır hummalı bir hazırlık içerisindedir. İşçi ve emekçilere sigortasız, sendikasız çalışmayı dayatan sermaye, çıkarttığı yeni yasalar ile işçi sınıfı ve emekçilerin tüm kazanımlarını bir bir tırpanlamaktadır. Kamu reformu yasası ve yeni iş kanunu bu saldırılardan sadece birkaçıdır. İMF-Dünya bankası patentli bu saldırılara bugün eğitim alanını tümden sermayenin denetimine sokacak olan bir yasa eklenmektedir: YÖK yasa tasarısı.
Bu yasa ile işçi ve emekçi çocuklarının tümü saldırının hedefi durumundadır. Ve belki de YÖK yasa tasarısının sonuçlarından en fazla etkilenecek olanlar, bugün üniversite hayalleri kuran orta öğrenim gençliği olacaktır.
Dün emekçi sınıflara mensup gençliğin büyük bir kısmı tek basamaklı sınav, fırsat eşitsizliğinin katmerleşmesi anlamına gelen AOÖBP uygulamasıyla üniversite kapılarına yaklaşamıyordu. Bugün ise son yasayla yüksek öğrenimde derinleşecek olan yıkımla birlikte, artık üniversiteler emekçi çocukları için sadece birer hayal haline gelecekler.
Geçen yılın verilerine göre, üniversiteyi kazanan her 100 öğrenciden 88i dershaneye giden, 20si ise özel ders almış öğrenciler. Bu yıl 1.5 milyonun üzerinde adaydan yaklaşık 500 bini 2 ve 4 yıllık bölümlerde okuma şansını elde edebildi. Yaklaşık 250-300 bin kişi devlet üniversitelerine kayıt oldu. Yaklaşık 20 bini vakıf üniversitelerine, geriye kalanı ise Kıbrıs ve diğer üniversitelere kayıt oldular. Bu yaklaşık 500 bin öğrencinin yalnızca küçük bir bölümü düz lise mezunuyken, esas gövdeyi Fen ve Anadolu liseleri ile kolejlerin oluşturduğu biliniyor.
İşte zaten eşitsiz olan bu tablo yasa tasarısı ile bir kat daha derinleşecek. Tasarı ile üniversitelerde paralı eğitimin yolu düzlenirken işçi emekçi çocuklarına da ÖSSyi geçtin, AOÖBP barajını aştın ve üniversiteyi kazandın. Şimdi kayıt yaptırabilmen için kayıt parası barajını da aşman gerekmekte diyecekler. Ve eşitsiz orta öğretim sisteminin tüm barikatlarını bir bir aşmaya çalışan liselilerin karşısına bu seferde paran varsa okursun! ikilemini çıkartılmaktadır.
YÖK yasa tasarısı orta öğretimde
özelleştirmenin yolunu açıyor
Son yıllarda eğitim alanının ticarileştirilmesi çabalarından orta öğretim de payını aldı. Onlarca ailenin yakacak parası yokken, Özel okullara destek kampanyası adı altında emekçi çocukları yıkım sürüklendi. Lise ders kitaplarına ve karnelerine alınan reklamlarla eğitim ve bilim adına ne varsa tümüyle sermayenin reklam malzemesi haline getirildi. Lise girişlerinde toplanan zorunlu bağış sistemi ile kayıtlarda haraçlar toplanmaya başlandı. Ve son olarak da MEB yönetmeliğinde yapılan değişiklikle eğitim parasızdır ibaresi yönetmelikten çıkarıldı. Atık toplanan tüm paralara yasal bir kılıf da kazandırılmış oldu.
Düzenin hedefi önümüzdeki yıllarında bu paraları harç uygulaması düzeyine yükseltmek.
Gelinen aşama yüksek öğrenimdeki paralı eğitim uygulamasına son noktayı koyarken, aşağıya doğru orta öğretim de paralılaştırılmaya çalışılmaktadır. Üniversitelerle aynı zamanda orta öğretimin paralılaştırılmasının ilk adımlarının atılması tesadüf değildir. Düzenin gelenekselleştirdiği bir politikadır sözkonusu olan. Bu, zamanında eski İstanbul Valisi H. Kozakçıoğlunun arsızca dediği gibi, kazı bağırtmadan yolma yöntemidir. Üniversiteleri tam anlamıyla işletme, rektörleri patron yapacak olan bu yasa ile amaçlanan, üniversitelerden başlayarak tüm eğitim sürecini paralılaştırmaktır.
Devlet okullarında öğrenci harcamaları artırılırken, bütçeden ayrılan pay tam anlamıyla minimuma indirilmiştir. Tek basamaklı sınav sistemiyle üniversiteye giden tek yol dershanelere havale edilmiştir. Bu kadarı dahi üniversitelere yönelik saldırıyla yöntem ve içerik olarak aynılık taşımaktadır.
Sistemli ve yoğunlaştırılmış
bir çalışma bizi bekliyor
Bugün geleceğimizi savunmak için mücadele etmek dışında bir çıkar yol bulunmamaktadır. Bugün baban gibi işçi ol, okumak senin neyine, biz bu okulları üniversiteleri zengin çocukları için yaptık dayatması ile karşı karşıya bulunmaktayız. Bu abluka mutlaka dağıtılmalıdır! Ya işçi emekçi çocukları olarak geleceksiz bir yaşama mahkum olacağız, ya da geleceğimizi kendi ellerimize alacağız. Ya gerici, anti-bilimsel eğitim sisteminde üniversite hayalleri bile kuramadan okumaya devam edeceğiz, ya da parasız, bilimsel demokratik ve anadilde eğitim mücadelesindeki yerimizi alacağız. Biz tercihimizi mücadeleden yana yaptık.
Okullarımızın özelleştirilmesine karşı parasız, bilimsel eğitim istiyoruz!
Üniversiteleri özelleştirecek olan YÖK yasa tasarısına karşı tasarı geri çekilsin diyoruz!
Bir omuz da sen ver, mücadeledeki yerini al! Yarın çok geç olabilir!..
İLGP (İstanbul Liseli Gençlik
Platformu) Girişimi
(İLGP-Girişimi Bülteninden alınmıştır...)
|