Filistine barış ancak zaferle gelecek!
Filistin halkının yıllardır süren direnişi, katliamlara rağmen devam ediyor. Ortadoğunun kalbi Filistin, direnişiyle tüm dünya halklarına örnek teşkil ediyor. 28 Eylül 2000de başlayan ikinci intifada karşısında düşman cephesi genişliyor. ABD-İsrail ittifakının yanına Birleşmiş Milletler, gerici Arap rejimleri ve bizzat Filistin yönetimi eklenmiş durumda. Bugün Filistin bütün dünyanın ezilen halkları adına, emperyalizme ve onun işbirlikçisi yönetimlerine karşı savaşıyor. Zafer, bütün ezilenlerin zaferi olacaktır!
Barışa giden yol harita üzerinden hesaplanamaz. Filistin halkı öncelikle bunu biliyor. Filistinin önüne konulan yol haritası projesinin uygulanamayacağı kısa sürede açığa çıktı. İsrailin nükleer silahlarla destekli kalabalık ordusunun karşısında tamamıyla silahsız bir Filistin bırakma çabasıydı bu. Ancak emperyalistler barışa giden yolun böyle çizilebileceğini iddia ediyorlardı. Açıktır ki, böyle bir plan gerçekleşmiş olsaydı, sonuç bir barış değil ancak ve ancak kaybedilmiş bir savaş olacaktı!
Bugünlerde Arafat her fırsatta barış görüşmelerine hazır olduklarını vurguluyor. Arafat emperyalistleri barış masasında ağırlamaya can atarken, karşı taraftakiler onu boykot etmeye devam ediyorlar ve daha güçlü bir Filistin başkanı görmeyi tercih ettiklerini dile getiriyorlar.
Filistin halkı ise, barışa giden yolun kazanana kadar savaşmak olduğunu biliyor. Özgürlüklerini kazanmadan barışın gelmeyeceğini biliyorlar. Yine de yıllardır Filistin halkı ile özdeşleşmiş Arafata İsrail saldırdığında, ona sonuna kadar sahip çıkıyorlar. Bu Arafatın teslimiyetçi tutumuna ya da barış yanlısı olmasına destek vermek anlamına gelmiyor. Bu tutum İsrailin Filistin halkının sembollerine yaptığı saldırıyı geri püskürtmek anlamını taşıyor.
Taştan mermiler, yalınayak askerler
Bugün Filistin direnişinin arkasında duran örgütlerin hemen hemen hepsi gençlikten besleniyorlar. Gözlerini işgal edilmiş bir ülkede açmış bu gençler direnişin içinde büyüdüler. Siyonistlerin katliamcı kimliklerini dinleyerek değil, bizzat görerek yaşadılar. Bu nedenle direnişin bir parçası olmayı seçtiler. Üstlerine sürülen tanklara karşı savurdukları taşlarla korumaya çalıştıkları ülkeleri ve onurlarıdır. Üstlerine yağan mermilere aldırış etmeksizin dimdik durmalarını sağlayan, onlara öğretilen; Bir esir olarak yaşamaktansa, savaşarak ölmeyi seçmektir!
Filistin direnişinin temel taşının gençlik olduğunu keşfeden emperyalistler, Irak ve Afganistan politikalarıyla da bağlı olarak tüm Ortadoğuyu kapsayan ve doğrudan gençliği hedef alan yeni bir saldırıya giriştiler. Kültür emperyalizminin maliyeti en az olan araçlarından biri ile gençliğin beynini yıkamaya çabalıyorlar. Adı He Magazine olan bir gençlik dergisinin dağıtımına başlandı. ABD bu dergi ile direnişi en azından gençlik cephesinde uzun vadede zayıflatabilme umudunu taşıyor. Fakat bu boşuna bir çaba. Bu tür dergilerin özellikle Filistinde gençlik üzerinde etkili olması mümkün değil. Zira bu dergileri gören gençlerin yalnızca duydukları öfke katmerlenecektir.
Bugüne kadar Filistin halkı ortaya atılan tüm kokuşmuş barış planlarını yırtıp atmayı bildi. Emperyalistler ve siyonistler gelinen yerde acizleşmiş durumdalar. İsrailli aydınlar bu işgali protesto ediyorlar. Ordunun içindeki çatırdamalar da emperyalist-siyonistlerin durumunu dünya kamuoyunun gözleri önüne serdi. Her geçen gün İsrail ordusu içinde masum insanları öldürmeyeceğim diyen askerlerin sayısı artıyor. Geçtiğimiz günlerde askerler, Filistin halkının yaşadığı bölgeler de görev yapmak istemeyen ve bunu da masum bir halkı katlediyoruz diye açıklayan bir rütbeli askerin hücreye konulmasını protesto etmek için üniformasız bir eylem yaptılar.
Filistin halkı onyıllar süren mücadeleleri boyunca hiçbir zaman emperyalistlere boyun eğmemenin, uşaklığı kabul etmemenin karşılığını alacak! Zafer direnen halkların olacak!
|