Sanatçının gerçek yeri yaşadığı toplumun devrimci sınıfının, işçi sınıfının yanı olmalıdır...
Dünyayı değiştirin,
çünkü değiştirmek gerekiyor
Sanat toplumsal hareketliliğin yapı taşlarındandır. Ve bir üst yapı kurumudur. Doğru işlendiğinde bütün insanların çıkarına olan gerçek kültürün ve yeni olan sosyalist kuramın kurulması aracıdır
B. Brecht
Bir şair, yönetmen, oyun yazarı ve en önemlisi Marksist ideolojiyi benimsemiş bir devrimci olan Bertolt Brecht, savaşa, emeğin sömürülmesine, toplumsal düzenin sorgulanmasına karşı kalemini bir silah olarak kullanmiş ve sanatını da bu yönde geliştirmiştir.
Bertolt Brecht, kuramını saptadığı ve uygulamasını yaptığı epik tiyatroyu 1920lerde oluşturmaya başladı. Epik tiyatro sözünü, ilk defa 16 Mayıs 1927de Der Neu adlı dergiye yazdığı bir makalede kullandı. Kuramıyla ilgili belli başlı görüşlerini Üç Kuruşluk Opera, Adam Adamdır ve Mahagonny oyunlarına yazdığı açıklamalarda duyurmaya başladı. 1948de yayınlanan Tiyatro İçin Küçük Organon, Tiyatro Çalışması-1952, Epik Tiyatro Üzerine, Deneysel Tiyatro, Hurda Alımı - Sosyalist Açıdan Bir Sanat Kuramı-, Sosyalist Gerçekçilik ve Toplum gibi eserlerinde epik tiyatro kuramının temellerini oluşturdu.
Epik tiyatro ve Brecht
Epik tiyatro, siyasal bir sorumluluk yüklenmekle beraber, edilgen konumdaki seyirciye siyasi bir görüşü benimsetmek yerine, sorunları yaratan durumu tarihsel koşulları içinde sergileyerek, bu durumun değişebilirliğini gösterir. Seyirciye anlatmayı değil, seyirciyle tartışmayı, seyirciyi düşündürmeyi tercih eder.
Batı ve Orta Avrupada sosyalizm düşüncesinin yaygınlaşmasına koşut olarak epik tiyatro, toplumcu düzenin uygulanmasına elverişli bir ortam hazırlama çabasına girişir. Bu ortamda tiyatro, sömürü düzeninin haksızlıkları, sınıf ayrımı, sınıflar arası çatışma konularını dile getirmek, gerçekleri tarihsel materyalizmin ışığı altında yorumlamak ve kapitalist ekonominin eleştirisini yapmak görevini üstlenmiştir. Gerçekçi doğalcı akıma olduğu gibi popüler tiyatro anlayışına da karşıdır. Epik tiyatronun asıl konusu, seyircinin duygularından çok aklına yönelmesidir. Gerçek kuşku ile ele alınmalı ve yeni bir gözle değerlendirilmelidir. Tiyatronun görevi yaşamı ve toplum ilişkilerini yöneten yasaları göstermek, insanın dünyayı etkileyebileceğini ve değiştirebileceğini anlatmaktır.
Bizce en iyi kalkmak, yeter artık demektir,
Vazgeçmemek için kırıntısından bile yaşamın,
Karşı çıkmaktır var gücümüzle acıyı doğuranlara
Yaşanır hale getirmek dünyayı bütün insanlara
Brecht, halkı, gelişimi belirleyen, tarihi yapan, dünyayı ve kendini değiştiren, mücadele eden ve geleceği etkileyen kesim olarak niteler. Halkçı tiyatro, çalışan geniş kitlelere yönelmeli, onların sorunlarını ele almalı, onlara yarar sağlamalıdır.
Epik tiyatro ve dramatik tiyatro ilişkisi
Bertolt Brecht, Epik Tiyatro başlıklı yazısında dramatik tiyatro seyircisi ile epik tiyatro seyircisini karşılaştırdı. Yapmış olduğu bu karşılaştırma ile dramatik ve epik tiyatronun seyirci üzerindeki etkilerini göstermiş oldu:
Dramatik Tiyatro seyircisi şöyle der : -Evet, bunu ben de yaşadım. - Ben de böyleydim. -Eh, dogal bir şey. -Ve hep böyle olacak bu. -Adamın durumu yürekler acısı, zavallı için hiç bir çıkar yol yok. -Sanat buna derler işte: Herşey ne kadar da doğal!. - Ağlayanla ağlıyor, gülenle gülüyor insan!
Epik Tiyatro seyircisi ise şöyle söyler : -Bak, bunu düşünmemiştim işte. -Ama öyle de yapar mı adam! - Çok garip çok garip, inanılır gibi değil. -Ee, yeter artık!. -Adamın durumu yürekler acısı, bir çıkar yol var, göremiyor. -Sanat buna derler işte: Herşey ne kadar da şaşırtıcı! -Ağlayanın durumuna gülüyor, gülenin durumuna ağlıyor insan
Yabancılaştırma olgusu üzerine
Bertolt Brecht, seyircinin izlediği oyundaki olup bitenleri açık bir şekilde anlamasına engel olan tiyatro tekniklerini eleştirmiştir. Yani özdeşleşme kavramına karşı çıkmıştır. Buna karşı yabancılaştırma tekniğini benimsemiştir.
Hegel, asıl gerçek karşısındaki duyguların tıpkısını, insanın, uydurma gerçek karşısında da yaşayabileceğine dikkati çeker.(...) Sahne ile seyirci arasındaki ilişki özdeşleşme temeline dayandı mı, seyircinin bütün görebildiği, özdeşleştiği kahramanın görebildiği kadardır
Yabancılaştırma, seyircilerin, oyunlaştırılan olaylara, araştırıp inceleyen ve eleştiren bir tutumla yaklaşmalarını sağlayacak bir tiyatro tekniğidir. Yabancılaştırmanın yaratıldığı en önemli öğe oyunculuktur. Oyuncu sergilediği karakteri sahnede bir anlatıcı tavrıyla göstermelidir.
Oyuncu-seyirci ilişkisi
Epik tiyatro, klasik tiyatro anlayışını yıkarak seyirciyi, oyuncuyu ve sahneyi amacı doğrultusunda değiştirir. Artık mekan sadece tiyatro sahnesi olarak kalmaz. Caddelere, alanlara, okullara, fabrikalara yani hayatın her alanına yayılır. Bu doğrultuda oyuncu da kendini değiştirmelidir. Bir yönetmen olarak Brecht oyuncularına şöyle seslenir:
Oyuncu rolünü oynarken, repliklerini söylerken ne demek istediğini önce kendi anlamalıdır, sözlerin tadına varmalıdır, yapmacık davranışlarla savaşmasını bilmelidir, açık-seçik ve anlaşılır konuşmalıdır. Yazarın ne demek istediğini anlamaya çalışmalı ama kendi bilgilerini yadsımamalı, onları da katmalıdır.
Epik tiyatro gerçekte seyirciyi temel alan bir tiyatro çeşididir. Elbette, bütün tiyatro çeşitlerinde seyirci birinci plandadır, ama epik tiyatroda seyircinin aktif olarak yer alması istenir.
Oyuncunun seyirciyle ilişkisi, en ufak bir zorlanmışlığa yer vermeyen alabildiğine dolaysız nitelik taşımalıdır. Oyuncu seyirciye bir bildirimde bulunacak, karşısına bir şey çıkaracaktır; dolayısıyla salt bir bildirimde bulunan, bir olayı sergileyen kişi davranışını, tüm eylemlerine temel yapması gerekir. Bildiri ve sunu ister sokakta, ister bir odada, isterse bildiri ve sunu için ayrılmış eni boyu belli sahne dediğimiz tahta zemin üzerinde gerçekleşsin, oyuncunun davranışı bakımından hiç bir şey değişmez. Sırta özel bir giysi, yüze bir mask geçirilmesi de değiştirmez bir şeyi; (...) oyuncunun seyirciyle böylesine göz gözeliği, bu senin önünde sergilediği kişi, şimdi ne yapacak bak, dikkat et! çağrısı, seyirciye yöneltilen bu gördün mü? ünlemi, sen bu konuda nasıl düşünüyorsun bakalım soru değişik nüanslarla verilip artistik biçimde ele alındı mı, oyunun tüm katılık ve ilkelliği ortadan kalkacaktır. Oyuncunun böyle bir tutumdan asla uzaklaşmaması gerekir, çünkü yabancılaştırma efektinin bir başka tutum içine yerleştirilmesi olanaksızdır.
Epik Tiyatroda oyuncu, sergilediği karakterle özdeşleşmediği için Brecht, seyircinin de bu tavra girmesine engel olur. Brechtin Köşebaşı Tiyatrosu başlıklı yazısı, Epik Tiyatroda oyuncu - seyirci ilişkisini anlatan bir yazıdır.
Bir trafik kazasına tanık olan biri, kazanın nasıl meydana geldiğini bir topluluğa anlatır. Tanığın çevresindekiler belki kazayı görmemişlerdir, belki tanık gibi düşünmemektedirler ya da kazayı görmüşlerdir de onu anlatıcıdan bir başka türlü algılamışlardır. Asıl sorun, anlatıcının taşıtı kullanan ya da taşıt altında kalan kişinin veya her ikisinin davranışını o türlü vermesidir ki çevresindekiler kaza üzerinde bir yargıya varabilsin
Toplumsal muhalefetin canlanması ve inandığı düzenin kurulması için çalışmış olan ve bu yolda eserler veren Bertolt Brecht, epik tiyatroyu da sahip olduğu sosyalist dünya görüşü temelinde saptamış ve sanatını toplum için oluşturmuştur.
Sanatçının gerçek yeri yaşadığı toplumun devrimci sınıfının, işçi sınıfının yanı olmalıdır...
|